Bir dil severin maceraları: Babil Kulesi Kitabı

Yazı: J. Hakan Dedeoğlu

Mahir Ünsal Eriş, Kafka Kitap etiketiyle yayımlanan, ilk kurgu dışı eseri Babil Kulesi Kitabı: Kelime ve Kavramların Dilden Dile Yolculukları’nda, gündelik yaşamımızda öylece söyleyiverdiğimiz sözcüklerin dillerle kurduğu ilişkiler hakkında öyküler anlatıyor. Eriş’in bu seneki karnesinde, 2022’ye tarihlenen Gaip’le başlayan serinin ikinci halkası olarak yazdığı Acaip de var; bir çeviri bürosundaki aşka tanık eden roman, geçtiğimiz ay Can Yayınları’ndan çıktı.

Mahir Ünsal Eriş

Ne hakkında?

Kitabın alt başlığı “Kelime ve Kavramların Dilden Dile Yolculukları” ki bu epey bir ipucu veriyor muhteviyatına dair. Babil Kulesi Kitabı lisan, kelimeler ve doğal olarak algılarımız arasında geziniyor, fikir yürütüyor ve büyüleyici an ve çıkarımlarla nefis bir zihin jimnastiğine sürüklüyor. Sümerlilerden günümüze değin ulaşan, her gün kullandığımız kelimeler, Mezopotamya ve hipopotam arasındaki bağ, Türkçenin Farsça ve Arapça ile olan sevgi-nefret ilişkisi, alfabelerin evrimi gibi aslında her biri kendi içinde birer kitap olabilecek konuları okuyucuyu yormadan, hatta eğlendirerek aktarıyor. 

Kitabın arka yüzünde şöyle diyor yazar Mahir Ünsal Eriş: “Örneğin ‘bağzı şeyler’ dediğinde hepimiz ortak bir anıyı hatırlarız. Çünkü o anı, dilde iz bırakmıştır. Bu anıları, bunca tarihsel, toplumsal, kültürel hengameyi diller üzerinden incelemek eşsiz bir eğlencedir. En azından benim için öyledir.” Haklı! İşin güzel tarafı, kendisi için eğlenceli olan bu dünyaya okuyucuyu da dâhil etmeyi başarıyor. 

Okumadan önce bilmemiz gerekenler 

“Yahu aslında ne tuhaf bir kelime bu, hikâyesi ne acaba?” diye durduk yere merak yaşayanlardan mısınız? Ara ara TDK’ya girip kelimelerin kökenlerine bakanlardan mısınız? “Acep bu kelime hangi dilden ve nasıl girmiş dilimize?” diyenlerden misiniz? O zaman bu kitabı alın. 

Kitaptaki bazı bilgilere, meraklı okurlar aşina olabilir. Örneğin kitapta da bahsi geçen; gün ya da ay isimlerinin nereden geldikleri, günümüz diline nasıl yerleştikleri malumunuzdur belki de. Ama Babil Kulesi Kitabı’nda olay neyi ne kadar bildiğiniz değil. Eriş’in çizdiği genel çerçeveye bakmak ve dilin değişkenliğini, beraberinde taşıdığı hikâyeleri takdir edebilmek. 

Kafka Kitap tarafından temmuz ayında yayımlanmış ve 180 sayfa. 

Kitaba dair en çok neyi sevdin?

“Önden Birkaç Söz” bölümünde Eriş şöyle diyor: “Elinizdeki bu kitap, bir ‘dil sever’in kendi macerasına dair gözlemlerini içeriyor. Ve sonra şöyle devam ediyor: “Bununla birlikte bu kitabın bir ‘dilbilgisi’ ya da ‘dilbilim’ metni olduğu iddiasından fersahlarca uzak olduğumun altını çizmek isterim. Yazdıklarım bilimsel iddialar içermemekle birlikte yalnızca kendi gözlem ve deneyimlerime dayanır. Bunu şundan dolayı belirtmek istedim: ‘Eğer bir hata görüyorsanız o muhtemelen benden kaynaklıdır. Muhtemelen ben bir şeyleri yanlış anlamış, izi yanlış sürmüş ya da doğru yollardan yanlış adreslere girmişimdir. Yine de insanın insan olma macerasına dair merakımızın en önemli eşlikçilerinden biri olan dil ve ifadenin hikâyesinin peşinden koşmanın safça masumiyetine ve olası tüm hatalarım, eksikliklerim için şimdiden okurun insafına sığındığımı söylemek isterim.’” 

Bu kitap meraklı, içten ve bilgili birinin kendi serüveni aslında; eşlik edip etmemek size kalmış. Ben en çok okuyucuyu rahatlatan bu tavrını sevdim. Okuyucunun önüne ürkütücü olabilecek yığınla detay bilgiyle gelmiyor. Eriş, kendini dikte eden bir yere konumlandırmıyor; afacan diyebileceğimiz bir yaklaşımla ele alıyor. Ve bence bu tavır ve yaklaşım, farklı alanlarda ama benzer dertleri merkezine almaya çalışan bir çok eserde eksik ve ihtiyaç duyulan bir şey. 

Eriş sanki yakın bir arkadaşınız da bir gece oturmuşsunuz, size sabaha kadar dil üzerine bildiklerini anlatıyormuş gibi hissediyorsunuz. Belki birçok okuyucu için sıkıcı olabilecek konular Eriş’in samimi diliyle erişilebilir oluyor. Hatta Milli Eğitim Bakanı olsam müfredata bu kitabı sokardım. Çoğu kitaptan daha faydalı ve akılda kalıcı olacağına eminim. 

Aklına takılan bir şey oldu mu? 

Yani ister istemez okudukça siz de kendi kafanızda bir araştırmaya çıkıyorsunuz. Aklınıza takılan bir kelime varsa, “Keşke Mahir şurada yanımda olsaydı da sorsaydım.” diyorsunuz. Ama zaten kitabın güzel tarafı, size bu şevki aşılaması. Kitapta olmayan ve merak ettiğiniz bir şey varsa, kalkın kendi araştırmanızı kendiniz yapın. Benim mesela aklıma takılan bir konu “aksan” konusu… Genel olarak yani. Kitap özelinde değil. Yöreden yöreye, bölgeden bölgeye aksan nasıl değişir, neden değişir? Bence kitapta buna bir bölüm açılabilirdi. Kendi araştırmamı kendim yapabilirim elbette az önce salık verdiğim gibi; lakin yaptım ve doyurucu bilgiye ulaşamadım, ondan Mahir Bey’e ihtiyaç duydum.  

Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi? 

Uzun zamandır bu kadar sürüklenmemiştim. İkinci cildi olsaydı sürüklenmeye devam ederdim.

Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu? 

Yazarın diğer kitapları. Çevirisini yaptığı birçok yabancı eserin yanı sıra ağırlıklı roman ve öykü kitapları mevcut. Roman ve öykülerini duymamış olmam benim eksiğim. Ama ister istemez “Babil Kulesi Kitabı kıvamında başka eserleri de olsaydı keşke.” demeden edemedim. Ama içimden bir ses, bunun benzer nice nefis kitabın ilki niteliğinde olduğunu söylüyor.