Marc Ribot kitap yazdı: Bir noise gitaristinin bağırışları ve hikâyeleri

40 yıla uzanan kariyeri boyunca türlere meydan okuyarak, deyim yerindeyse müzikte çalmadık kapı bırakmayan Marc Ribot; çağımızın en yenilikçi müzisyenlerinden biri olabilir. Geçtiğimiz 80 yılın direniş şarkılarını yorumladığı, bol iş birlikli son solo albümü Songs of Resistance 1942 – 2018’den 3 yıl sonra, noise rock triosu Marc Ribot’s Ceramic Dog ile birlikte kaydettiği Hope albümü 25 Haziran’da yayımlanmıştı. Bu kez başka türlü bir keşfe çıkan gitarist, enstrümanını bıraktığı zamanlarda eline kalemini almış olacak ki Unstrung: Rants and Stories of a Noise Guitarist adını verdiği bir kitapla çıkageldi. 

3 Ağustos’ta Brooklyn merkezli bağımsız yayınevi Akashic Books etiketiyle yayımlanacak kitapla ilgili, Ribot’nun eşlik ettiği onlarca müzisyenden biri olan Elvis Costello’nun düşünceleri şöyle: “Unstrung, Marc Ribot’nun çalımında bulunan tüm samimiyete, orijinal açılara, güzelliğe ve çınlamaya sahip.”

Ribot; enstrümanıyla ilişkisi, sanatçı haklarına dair mücadelesi ve monotonluk, güzellik, umutsuzluk üçgeninde geçirdiği turne günlerine dair kimi kesitlerden yola çıkmış, gezici olmakla ilgili geliştirdiği birtakım düşüncelerini bir araya getirmiş. Müzik, yaşam ve ölüm hakkındaki varsayımlarımızı oyuncu bir tonda sorguladığı kısa öyküler ve denemelerden oluşan kitabın arka kapağında, New York’ta yerleşik fotoğrafçı Ebru Yıldız’ın çektiği 2 adet siyah-beyaz Marc Ribot portresi var. Hem gitaristin solo projeleri hem de Ceramic Dog için geçmişte de birlikte çalışan ikilinin ortaklığı eskilere dayanıyor.

Ebru Yıldız’ın müzik fotoğrafçılığına dair

Pitchfork, NPR, Rolling Stone gibi önemli yayınlarla da çalışan Ebru Yıldız, müzisyenler ve plak şirketlerinin albüm kampanyaları için kapak tasarımları, tanıtım ve konser fotoğraflarının yanı sıra kendine ait seriler ve kitaplar da hazırlıyor. 

Ruh hâllerini görünür kılan işlerinde yakaladığı çarpıcı ifadeler ve ışık kullanımıyla oldukça etkileyici sonuçlara ulaşan sanatçı, müzik fotoğrafçılığına yaklaşımı hakkında Bant Mag.’a şunları söylemişti: “Yaptığım ilk şey müziklerini dinlemek ve beni nasıl hissettireceğine bakmak ve onların nasıl hissediyor olduğunu hayal etmek. Tam olarak oradan başlıyorum: müzik ve sözlerin hissettirdiğini görselleştirmekten. Genellikle her çekim için bir veya iki spesifik fikir buluyorum. Neredeyse her zaman aradığım şey bir ruh hâli oluyor. Ve bu ruh hâlini, o müzisyen ya da müzikle ilgili ilginç bulduğum bir şeye dayanarak o insanlardan çıkarmaya çalışıyorum.” 

Kişisel kaynaklı çalışmalarında ise, hak ettiği ilgiyi görmediğini düşündüğü insanlara kendi yoluyla ışık tutmayı amaçlayan sanatçının hikâyeli fotoğraflarına ve kendisi hakkında daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Yazı: İlayda Güler