Matrix hakkında sıkça sorulmayan sorular, bölüm 2

The Matrix Resurrections vizyon günü geldi çattı. Karışık hislerle beklediğimiz dördüncü film öncesi, Matrix evreni hakkında sıkça sorulmayan sorularla heyecanımızı yüksek tutmaya devam ediyoruz. İlk bölüm buradan okunabilir. 

Bölüm 2: Matrix ilham havuzu ve kodlar
Kevin Kelly - Out of Control
Wachowskiler hangi metinlerden etkilendi?

Matrix evreni hakkında yazılıp çizilirken sıklıkla belirtildiği gibi filmde sembolizmin, alegorilerin, mistisizmin ve popüler kültür göndermelerinin olmadığı bir kare bulmak neredeyse imkânsız. Kimileri, Platon’un mağara alegorisi gibi daha kolaylıkla fark edilebilecek çağrışımlarken; kimilerine alt metne ulaşması için seyirciye uzatılan ipuçlarıyla ortaya çıkıyor. Neo’nun Kahin’i ziyaret ettiği bölümdeki, Delfi Kahini’nin Latince yazılmış “Kendini tanı” ifadesine seyircinin dikkatinin çekildiği anlar gibi.

Filmde rol almak da kapsamlı okumalar yapma gerekliliğini de beraberinde getirmiş. Keanu Reeves, daha senaryonun kapağını açmadan; Baudrillard’ın postmodern çağın gerçeklik kavramındaki dönüşümü kapsamlıca incelediği metni Simülakrlar ve Simülasyonlarının, Kevin Kelly’nin Out of Control’ünün, Dylan Evans’ın Introducing Evolutionary Psychology’sinin yönetmenler tarafından kendisine okutulduğundan söz ediyor. Nitekim bu diğer başroldeki oyuncular ve teknik ekip için de geçerli. Bu referanslar sahne detaylarında açık ediliyor. Filmin ilk sahnelerinden birinde, Thomas Anderson’ın yasa dışı gizli dosyalarını, Simülakrlar ve Simülasyonlar kitabının içinde tuttuğunu görüyoruz. Filmin ilerleyen dakikalarında Morpheus, Neo’ya Matrix’i anlatırken “Gerçeğin çölüne hoş geldin.” ifadesinde bulunuyor, bu söz de Simülakrlar ve Simülasyonlar’dan bir alıntı.

Filmin felsefesinde önemli pay sahibi düşünürlerden bir diğeri olan Arthur Schopenhauer’in “Die Welt als Wille und Vorstellung” (İsteme ve Tasarım Olarak Dünya) çalışmasına, The Matrix Reloaded’da Monica Belluci’nin canlandırdığı Persephone karakterinin gizli kapıyı açmak için kitaplıkta hareket ettirdiği kitabın ta kendisi olmasıyla dikkat çekiliyor. Yine aynı sahneye dikkatlice bakıldığında bir başka Schopenhauer çalışması olan Parerga ve Paralipomena görülüyor.

Bunlar haricinde filmde popüler kültürden pek çok kurguya atıf var:

  • Neo’nun ilk filmin sonunda ajanlardan kaçarken girdiği sayısız evden birinde, iki yaşlı kadının televizyonunda 1967 tarihli The Prisoner dizisinden bir sahneyi görüyoruz. Anlatısında Matrix ile paralellikler bulunan bu hikâyede bir ajan kaçırılarak isimsiz, hiçliğin ortasında bir şehre götürülüyor. Bu gizemli şehirde tuhaf olan çok şey var. Bunlardan biri, burada ikâmet eden karakterlerin isimlerini sayılardan alması. Ajanımızın ismi de bu şehirde 6 olarak geçiyor. İkinci filmde Mimar ile Neo’nun konuşmasında, Neo’nun 6. seçilmiş kişi olduğunun belirtilmesi göze çarpan benzerliklerden.
The Art of the Matrix / Andy Wachowski, Phil Oosterhouse
The Art of the Matrix
  • Thomas Anderson’ın ajanlar tarafından sorgulanırken ağzının eriyip yok olduğu sahne, Harlan Ellison’ın post apokaliptik bilim kurgu romanı I Have No Mouth, and I Must Scream’ine (Ağzım Yok ve Bağırmam Gerek) bir gönderme. 
  • William Gibson’ın Sprawl üçlemesi, Matrix kelimesinin tercih edilmesine de ön ayak olarak Wachowskileri etkileyen bir başka yapım. Gibson, Matrix’i izledikten sonra yaptığı açıklamada “Matrix’in kendi yazınını üzerine kurguladığı siberpunk tasarının çok yakınında yer aldığını, evrenin benzer bir kültürel osmoz yakaladığını” belirtiyor. Ancak yazar, filmin Gnostik temellerinin Matrix’i Sprawl üçlemesinden ayırıp Philip K. Dick semalarına yaklaştırdığını da sözlerine ekliyor. 
  • Gibson’a bir diğer gönderme de film müziklerinde. The Matrix: Reloaded’ın soundtrack albümünde yer alan parçalardan biri, ikonik otoban sahnesinde duyduğumuz “Mona Lisa Overdrive”. Bu başlık Gibson’ın Sprawl üçlemesinin üçüncü romanı ile aynı.
  • Filmin en ikonik sahnelerinden olan “Aslında burada bir kaşık yok”, psişik güçleri olduğunu iddia eden şovmen Uri Geller’ın telekinetik kaşık bükme şovuna bir gönderme.
  • Hatırlanacağı gibi Thomas Anderson’ın Metacortex şirketindeki patronu, insanların yaptığı seçimler ve önemi hakkında Anderson’a eleştirilerde bulunuyordu. Bu sahnede, patronunun soyadının Rhinehart olduğunu öğreniyoruz. Bu karakter için, 1971 tarihli, hayattaki seçimlerine zar atarak karar veren bir karakteri işleyen Zar Adam romanının yazarı Luke Rhinehart’tan esinlenilmiş.
  • Matrix’in aksiyon sahnelerine yeni bir soluk getirdiği bir gerçek. Hâliyle ilham kaynağını Japon mangalarında, animelerinde ve kadim Asya dövüş sanatlarında aramak gerekiyor. Akira (1988), Ghost in the Shell (1995), Ninja Scroll (1993) gibi kült işler başı çekiyor. Bu animelerdeki dövüş sahnelerini bir canlı-aksiyon filminde yeniden yaratmak tam olarak Wachowskilerin hedeflediği şeymiş. Bu noktada John Woo filmlerinin de büyük rol oynadığını biliyoruz. The Art of the Matrix’te belirtildiği üzere, filmin storyboard çizerlerinden olan Steve Skroce, dojo sahnesi için storyboard çalışmaları yaparken, Wachowskilerin favorisi olan sayısız kung fu filmini kiralayıp izlediklerinden söz ediyor. Meals on Wheels, Iron Monkey, The Tai Chi Masters, Fist of Legend bu filmlerden bazılarıymış.
  • Matrix evreninin pek de uzağında olmayan Neil Gaiman da kulaklarını çınlatmamız gereken başka bir isim. Wachowskilerin üretimlerine bir başka parça olarak eklemlenen “Goliath” hikâyesi, Gaiman’ın kalemindendi ve 1999 yılında okuyucuyla paylaşılmıştı. Laurence Fishburne’den öğrendiğimize göre Morpheus karakterini canlandırırken yönetmenlerin kendisine önerisi, Morpheus’u Neil Gaiman’ın Sandman karakteri üzerine temellendirmesiymiş.
The Matrix kung fu sahnesi
Woo-ping Yuen kimdir?

Dövüş sanatları koreografı ve yönetmen olan Woo-ping Yuen, Hong Kong aksiyon filmlerindeki tecrübesini Hollywood endüstrisine de taşımış ustalardan biri. Jet Li’nin başrolünde olduğu 1994 tarihli Fist of Legend’daki çalışmasından bir hayli etkilenen Wachowskiler, Matrix için Woo-ping Yuen ile çalışma kararı alıyor.

Yuen, oyuncuları aylar süren hazırlık süreciyle birlikte dövüş sanatları konusunda incelikli bir eğitimden geçiriyor. Hem karaktere hem de canlandıranın fiziksel özelliklerine göre farklı teknikler tercih eden koreograf, her oyuncuya özel üslubu yakalarken karaktere derinlik de kazandırıyor. Yuen’in çalışmaları sadece teknikleri öğretmekten ibaret değil. Reeves, Weaving, Fishburne ve Anne-Moss’un çekimler sırasında yaşadıkları sakatlıklar sebebiyle değişen koreografiler ve tedaviler de Yuen’in kontrolünde ilerleyen süreçlerden.

Matrix’in önemi başarılı bir aksiyon serisi olmasından da ileri geliyor. Bunun arkasındaki isim de Woo-ping Yuen’den başkası değil. Gerek animelerde gerek film dünyasında Asya kültürünün kendine has aksiyon dilinin ve renginin tüm dünyaya iyiden iyiye yayıldığı bir dönemde Matrix, bu kültürün mirasından payını, film endüstrisinde bu mirası yaratan isimlerden birinden alıyor. 

The Art of the Matrix / Andy Wachowski, Phil Oosterhouse
The Art of the Matrix
Neden Matrix için hazırlanan storyboard çizimlerinden söz etmeliyiz?

Matrix’in hikâyesi, kurgusu, efektleriyle ne kadar büyük bir yapım olduğundan söz ederken sık sık gözden kaçırılan bir nokta var: Serinin ön yapım aşamasındaki çok incelikli, çok detaylı hazırlanan storyboard çalışmaları. 

Öncelikle Matrix serisinin neden standart storyboard sürecinden daha farklı bir hazırlık aşamasına sahip olduğundan söz edelim. İlk neden Warner Bros.’u ikna etmek. Stüdyonun senaryoyu okuduktan sonraki ilk tepkisi pek olumlu değilmiş. Sebebi tahmin edileceği gibi; defalarca izlendikten sonra bile kafalarda soru işaretleri bırakan filmlerden çoğu sahnenin perdeye nasıl tercüme edileceğinin o dönem için muamma oluşu. Böylelikle Wachowskiler, çizgi roman yazarlığı geçmişlerinin de getirdiği bir vizyonla filmlerin tüm sahnelerini bir tür çizgi roman-storyboard karışımı çalışmayla yapımcılara anlatarak ikna etmeyi başarmışlar. The Matrix’in vizyona girmesinin ardından ilk film için üretilen çizimlerin neredeyse tümünün Art of the Matrix kitabında toplanmış olduğunu belirtelim. Bu kitapla birlikte Steve Skroce, Tani Kunitake, Geof Darrow, Warren Manser, Collin Grant’ın çizimleriyle filmin üretim süreci gözler önüne seriliyor. 

Çizimlerin çizgi roman disiplini, storyboard’un doğası gereği sahip olduğu acelecilikten uzağa taşıyor çalışmayı. Çizimlerin -birkaç istisna dışında- hiçbirinde kompozisyonu bölecek, sahnede yer alan haraketlerdeki yönlenmeyi belirten oklar gibi işaretler yok mesela. Aksiyonun yüksek dozda olduğu film serisinin dinamik storyboard çizimleri; hareketin doğası gereği cisimlerin, bedenlerin alacağı şekil ve yönelmelerin detaylı betimlemeleriyle dolu.

Bu detaylı çalışmaların bir diğer faydası da filmin görsel efektlerinin istenilen sonuca daha kolay ulaşılmasını sağlamış olması. Yani neredeyse film çekilmeden tıpkı bir projenin renderlanması gibi çizimlerle görselliği, renk tonlaması test edilip onaylanmış. Mesela Tani Kunitake’nin Morpheus’un gözlüklerinde kırmızı hapa yönelen Neo’nun yansımasını gördüğümüz sahnedeki Escher etkisinin test edilişinin izini sürebiliyoruz. Ya da Woo-ping Yuen’den sonra dövüş sahneleri koreografilerinde yapılan majör değişikliklerin neredeyse her birinin storyboard çalışmalarında da bir bir işlendiğini görüyoruz.

The Art of the Matrix / Andy Wachowski, Phil Oosterhouse
The Art of the Matrix
Anagramlar neler ifade ediyor?

Belirtmeye pek gerek olmasa da Neo ve One’ın anagram olduğundan söz ederek başlayalım. Asıl hazine Matrix orijinal müziklerinin başlıklarında yatıyor; burada gözlerden kaçabilecek çok detay mevcut. Besteci Don Davis’in kelime oyunları “Bow Whisk Orchestra”, “Switch Or Break Show”; Wachowskilerin anagramları mesela.“Exit Mr. Hat” ve “Threat Mix” kayıtları da The Matrix‘in anagramları olarak türetilmiş. Yine “Boon Spoy” da Spoon Boy ile bağlantılı başlıklardan. 

Filmden yakaladığımız bir başka anagram ise Makineler Dünyası ile Matrix gerçekliğinin kesişiminde bulunan yerin adı; Mobil Ave. Bu “Limbo” yani Araf’ın anagramı.

Anagram olmasa da serinin müziklerinde “Neodämmerung” başlığı dikkat çekiyor ve biraz daha açıklamayı hak ediyor. Başlık Almanca kelime Götterdämmerung’dan (Tanrıların Alacakaranlığı) geliyor. Bu da bizleri Richard Wagner’e ulaştırıyor. “Der Ring des Nibelungen” ( Nibelung Yüzüğü) operasında Wagner, Ragnarok’u yani tanrıların son savaşını anlatıyor. Ait olduğu geç romantik çağın karakteristiğini en iyi yansıtan eserlerden biri olan bu operanın tınısından film müziklerinin ne kadar etkilendiğini duyabilmek mümkün. Gelelim sözlerine. Don Davis bu bestenin sözleri için Wachowskilerden bir metinle kendisine gelmelerini istiyor. Ikili Hinduizmin kutsal metinler bütünü olan Upanişad‘dan kimi bölümleri besteciyle paylaşıyor. Sözlere buradan da ulaşılabilir.

Filmin müzikleri hakkındaki son bir diğer detay da filmlerin açılışında duyduğumuz temanın her filmle birlikte giderek daha ince bir tona çıkıyor oluşu. The Matrix (1999) mi minör, The Matrix Reloaded (2003) fa diyez minör, The Matrix Revolutions (2003) ise sol minör tonda açılıyor.

The Matrix renk skalası
The Matrix renk skalası
Renk ve ses dünyasında nasıl anlamlar gizli?

IMAX teknolojisinde vizyona giren ilk filmlerden olan The Matrix, döneminde benzeri görülmemiş görsel ve işitsel efektlere sahipti. Tıpkı filmdeki diğer her şey gibi sahnelerin sahip olduğu renk skalası da belirli anlamlar barındırmakta.

Karakterlerin Matrix’in içine girdiği sahnelerde yeşil bir tonlama ile karşılaşıyoruz. Gerçek dünyadaki karanlık atmosferli sahneler ise mavi tonlamayla kurgulanmış. Bir de Neo’nun serinin ilk filminde ne Matrix’te ne de gerçek dünyada geçen, Morpheus ile eğitimde olduğu sahneler var ki bunlar sarı tonlama ile diğer ikisinden ayrıştırılmış. 

Üçlemenin efekt çalışmalarına dair ilgi çekici notlardan diğerleri de şöyle:

  • Matrix içindeyken yağan yağmur sahnelerinde su damlacıklarına dikkatli bir bakışla fark edilecektir ki aslında bu damlacıklar akan kodlardan başka bir şey değil. (Bu etki yeni filmde çok daha belirgin.) Nitekim filmin ses tasarımcısı Dane A. Davis, akan kodların ses efektine yağmur damlacıklarının seslerini dijitalize ederek ulaşmış. 
  • Serinin karakteristiği olan akan kod görselleri aslında yemek tarifine dayanıyor. Wachowski kardeşler prodüksiyon tasarımcısı Simon Whiteley’den akan kodların görselliği için bir çalışma yapmasını istiyor. Whiteley de evine gidiyor, Japonyalı partnerinin yemek kitaplarından parçaları akan kod görüntüsüne serpiştiriyor. Görseli takip edebilen birinin harika bir sushi tarifine erişebildiğine yönelik söylentiler asılsız olmayabilir.
  • Neo’nun The Matrix’te ajanın kurşunlarından geriye doğru eğilerek kurtulmaya çalıştığı sahnede, görsel efekt süpervizörü John Gaeta ve görüntü yönetmeni Bill Pope efekt kullanmadan bu sahneyi çekmek için sayısız deneme yapsa da en sonunda bilgisayar grafiğinin daha doğru bir çözüm olacağına karar veriyorlar ve bunun için sıfırdan bir program yazılıyor. Ses tasarımcısı Dane A. Davis ise kurşun seslerinin efekti için mermileri tellere sürterken çıkan sesleri kaydetmiş.
  • Reloaded’ın efsane anlarından birine geldi sıra. “Burly Brawl” olarak da geçen Neo vs 100 Ajan Smith kapışmasında, zincirleme devrilen domino sesleri ve yuvarlanan bowling topu sesleri kullanılmış.
  • Revolutions’ın zirve noktasını oluşturan Neo’nun Deus ex Machina ile olan karşılaşmasında, Deus ex Machina’nın bebek benzeri bir yüze sahip olduğunu görüyoruz. Nitekim bu yüz Wachowskilerin yeni doğan yeğeninin fotoğraflarından yola çıkılarak modellenmiş.

Yazı: Biçem Kaya