Mickey 17, Magarsus ve bu hafta başka ne izlesek?

2025-03-09 11:00:00 2025-03-09 11:00:00

Yazı: Burcu Teker

Vizyon takviminden ve farklı platformların kataloglarından film, dizi, belgesel ve şov tavsiyelerimizi içeren ne izlesek seçkimizde üç Oscar ödüllü Bong Joon-ho’dan taze distopik bilim kurgu Mickey 17, ikinci sezonuyla Yunus Ozan Korkut imzalı Magarsus, yıllar süren bekleyişi sonlandıran Daredevil: Born Again ve çok daha fazlası yer alıyor.

Mickey 17 (Vizyon, 7 Mart)

Nedir: 2050’lerin başında insanlık, bedenleri nasıl klonlayıp zihinleri aktarabileceğinin şifresini çözüyor fakat bu bilimsel ilerlemenin sarpa sarması -biraz zaman alsa da- kaçınılmaz oluyor. Edward Ashton’ın Mickey7 adlı kitabından kara komedi elementleri taşır biçimde uyarlanan bilim kurgu, buzdan bir gezegen olan Niflheim’in kolonileştirilmesi için yapılan keşif gezisinde yer alan Mickey Barnes’ın öyküsünü takip ediyor. Oldukça tehlikeli görevlerde tercih edilen Barnes ne zaman ölse, anıları bozulmadan yeni bir bedene aktarılıyor fakat altıncı ölümünün ardından bir uyanış yaşamaya başlıyor.

Neye benzer: Bu Pattinson’ın ilk uzay macerası mı sandınız? Oyuncu; uzayın derinliklerindeki kara deliğin gücünden faydalanmak için yapılan bir keşif gezisinin intihar görevi oluşunun ortaya çıkmasıyla psikolojik harbe evrilen Claire Denis bilim kurgusu High Life’ta, kariyerinin dönüm noktalarından sayılabilecek Monte karakterini canlandırmıştı.

Kimler var: Parasite’tan beri yeni işinin yolunu gözlediğimiz Güney Koreli sinemacı Bong Joon-ho’nun rejiden ve senaryodan sorumlu olduğu; başrolüne Robert Pattinson’ın hayat verdiği seyirlikte Naomi Ackie, Steven Yeun, Toni Collette, Mark Ruffalo, Steve Park, Patsy Ferran ve Angus Imrie de Mickey 17 için kamera karşısına geçen isimler arasında. Dizinin müziklerinin ardında, yönetmen ile Okja’dan bu yana birlikte çalışan Jung Jaeil var.

Magarsus – 2. Sezon (BluTV, 6 Mart)

Nedir: Sarıbahçe’de artık hiçbir şey eskisi gibi değil: Bölgenin kaderini baştan yazacak bir mücadele kapıda. Sarıbahçe halkı bir yandan kuraklıkla, bir yandan ekonomik krizle ve madenciliğin geri çevrilemez sonuçlarıyla yüzleşmeye hazırlanırken; Kurak ailesinin her üyesi, birbirlerine rağmen, kendi planlarını uygulamaya başlıyor. Babalarının intikamı peşindeki Koçbabalar, zaten sarsılmış dengeleri yerinden oynatmaya kararlı. Tansu’nun (Merve Dizdar) siyasi ve ekonomik hesapları ise aile üyelerini, birbirlerine olan güvensizlikleriyle yüzleştirecek.

Neye benzer: Biri Çukurova’nın portakal bahçelerinde, diğeri küresel bir medya imparatorluğunda konumlansa da güç savaşı ve hırsın aile bağlarını nasıl sarstığını gözler önüne sermesi nedeniyle Succession ile paralellikler kurulabilir.

Kimler var: Kanadalı Mualla (2015) kısası ve Benim Varoş Hikâyem (2017) uzun metrajının yanı sıra pek çok dijital yapımın da başını çekmiş yazar-yönetmen Yunus Ozan Korkut’un, metnini Mustafa Yürüktümen ile kaleme aldığı yapımın başrollerinde Ercan Kesal, Merve Dizdar, Berkay Ateş ve Çağlar Ertuğrul var. İkinci sezonda ekibe katılanlar arasında Sezin Akbaşoğulları, Hazal Türesan, Bora Akkaş ve Deniz Celiloğlu var.

BUNLAR DA VAR!

Daredevil: Born Again (Disney+, 5 Mart)

2015’te küçük ekranlarda yayın hayatına başlayan üç sezonluk fevkalade karanlık suç dünyası kaldığı yerden devam ediyor; iddialı bir yaratıcı revizyonla elbette. Aradaki süre zarfında Matt Murdock ile Spiderman: No Way Home ve She-Hulk: Attorney at Law’da, Wilson Fisk’le ise Hawkeye ve Echo’daki varlıkları aracılığıyla hasret gidermiştik. Orijinal seriden birkaç yıl sonra Daredevil kimliğini çekmeceye kaldırmış Murdock’u (Charlie Cox) hukuk bürosunda iş hayatının ritmine adapte olmuş şekilde buluyoruz. Fisk (Vincent D’Onofrio) ise siyasi kariyerini taçlandırdığı New York belediye başkanlığı görevinde halinden memnuna benziyor gibi görünse de geçmişteki kimlikleri patlak vermeye başladığında her ikisi de birbirine karışmış kriminal geçmişlerince ele geçiriliyor. Belediye başkanlığı, eş gibi titrlerden belki kolay vazgeçilir; ya Kingpin’den?

Meltem Demiraran’ın başroller Charlie Cox ile Vincent D’Onofrio, yaratıcı Dario Scardapane ve yapımcı Sana Amanat ile yaptığı röportajı Bant Mag. YouTube kanalında izleyebilirsiniz.

Anselm (MUBI, 4 Mart)

Wings of Desire, Paris Texas, Perfect Days gibi film ve belgesellerin yaratıcısı Wim Wenders’in Alman ressam, heykeltraş ve obje sanatçısı Anselm Kiefer’in sanat pratiğine detaylı bir bakış sunan üç boyutlu belgeseli. İki yıllık bir zaman diliminde 6K çözünürlükle çekilen yapım, faşizmi mesele edinen ve Almanlıkla hesaplaşmayı önceliklendiren farklı disiplinlerde eserler üretmeye devam eden, zamanının en yenilikçi ve önemli sanatçılarından Anselm Kiefer’ın yaşamına, üretimlerine, kariyerinin öne çıkan dönüm noktalarına ve ülkesi Almanya’dan, artık evi olan Fransa’ya yolculuğuna odaklanan sinematik bir bakış imkânı sunuyor.

Müge Turan’ın kaleme aldığı Anselm değerlendirmesini buradan okuyabilirsiniz.

Deli Boys (Disney+, 6 Mart)

Pakistan-Amerikalı aile dinamiklerine otantik ve gözüpek bir dalış vadeden Abdullah Saeed imzalı suç komedisi, babalarının (Iqbal Theba) bir golf topu uzaklığındaki absürt ölümünün ardından aile miraslarının aslında Delaware Vadisi’ndeki bölgesel zincir değil de şarküterilerinin sadece bir dağıtım cephesi işlevi gördüğü kokain kaçakçılığı çetesinin parçası olduğunu idrak eden şımarık kardeşler Raj (Saagar Shaikh) ve Mir (Asif Ali) etrafında dönüyor. Shahjehan Khan, Azhar Usman ve Jake Prizant’ın başını çektiği kadroda işin yürümesi için ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyen Poorna Jagannathan’ın canlandırdığı Lucky karakteri ise seyirliği “ateşleyen” en muazzam detaylardan.

Il Gattopardo / The Leopard (Netflix, 5 Mart)

1860’ların Sicilya’sındaki devrimin arka planında geçen, Giuseppe Tomasi di Lampedusa’nın aynı adlı klasiğinden uyarlanan dönem dramasında Salina Prensi Don Fabrizio Corbera’yı (Kim Rossi Stuart) takip ediyoruz. Waking the Dead, The Serpent gibi işlerde kalem oynatan Richard Warlow’un yaratıcısı olduğu görkemli seri, nefis yemeklerin uçuştuğu ziyafet sofraları ve fırtınalı aşk üçgenleri ile arka planda anlatısını katmanlandırırken, İtalya’nın büyük bir değişime tanık olup birleşmeye doğru ilerlediği dönemeçte ayrıcalıklı refah dolu yaşamı tehdit altındaki Prens’in aile mirasını ve finansal güvenliğini muhafaza etmek adına neler yapabileceğini sorguluyor. “Her şeyin olduğu gibi kalmasını istiyorsak her şey değişmeli.” mi yoksa statükoyu korumak için savaşmalı mı?