Müzisyenlerden mektuplar: Selen Gülün

Bant Mag. No:74’te müzisyenlerin farklılaşan hisleri, gerçeklikleri ve deneyimlerine kulak verelim istedik. Pandemi ve yaşanan türlü gelişmeler müziğe olan yaklaşımlarını nasıl değiştirip dönüştürüyor? Yeni üretimlerinde nasıl izler sürülebiliyor? Neler onları motive ediyor? Neler öğreniliyor? Neler çok can sıkıcı? Neler “devam” dedirtiyor? Sorularımızı Türkiye ve dışarıdan pek çok müzisyene, DJ’e yolladık. Yanıt alabildiklerimizden size mektuplar topladık.

Kurucusu olduğu plak şirketi iKi ile dünyanın farklı uçlarından müzisyenlerle yaptığı kayıtları yayımlamaya devam eden besteci, müzisyen ve akademisyen Selen Gülün yanıtlıyor.

“Daha önce yaşadığımız hiçbir şeye benzemiyor. O zaman ‘Ben buradan nasıl birisi olarak dönüşeceğim acaba?’ hissi ağır basıyor.”

“Pandeminin başlangıç zamanı benim için talihsiz bir döneme denk geldi. 3 sene Tokyo’da yaşadıktan sonra İstanbul’da yeniden bir ev açmaya karar vermiştim. Buradaki ve Avrupa’daki konserlerime ulaşımım çok zor oluyor diye senenin 6 ayını orada 6 ayını burada geçirebilir miyime karar vermek üzere eşyalarımın bir kısmı ile 7 Şubat 2020’de İstanbul’a geldim, geliş o geliş. Bir daha dönemedim Tokyo’ya. Eşyalarımın müzik yapmam için gerekli olan önemli bir kısmı kaldı orada. Burada yeni baştan eski aletlerim ve geçici çözümlerle kendime bir ev stüdyosu kurmam gerekti. İşler de durunca belirsizlik ve bekleme hali benim için iyice sıkıntılı bir durum oluşturdu. Gidecek miyim, ne zaman gideyim, eşyalarım ne olacak vs. gibi bir de öznel sorunlarla baş başa kaldım. Çare bizim gibi üretken olmayı yaşam sebebi hâline dönüştüren insanlar için elbette çalışmak. Online öğrencilerim oldu, 2020 baharında bir üniversitede 2 ders verdim, online birkaç konser ile yaza kadar ayakta durmayı başardım. Yazın biz caz müzisyenlerini bu süreçte en çok heyecanlandıran olaylardan biri olan Akbank’ın Caz Festivali’nin 30. yılı için yaptığı albüm Dün, Bugün, Yarın için ‘Questions’ diye bir parça besteledim, çaldım. İstanbul Caz Festivali’nin açılış konseri ve bir belediye konseri dışında konser çalamadım. Çünkü canlı müzik ortamdan yok oldu! Sürekli konser çalmaya alışık bir müzisyen içinde bulunduğumuz durumun zorluğunu kelimelerle anlatamam. Manevi güçlüğünün yanı sıra fiziksel olarak da güçten düşüyorsunuz her gün. Yaratıcılık anlamında da durağan bir döneme girdim. Bunun en önemli sebebinin geçmişte yaptığım işleri üretme şeklimle yavaş yavaş duygusal bağımın kopmuş olması olduğunu düşünüyorum. Yani bir şeyler oluyor içinde biz de bir şekilde izleyen, hisseden ve akıl yoran insanlar olarak dursak da durağan bir dönem geçirmiyoruz, bir çeşit devinime girdik. Ve bu daha önce yaşadığımız hiçbir şeye benzemiyor. O zaman ‘Ben buradan nasıl birisi olarak dönüşeceğim acaba?’ hissi ağır basıyor. Dışarıdan bekliyor gibi gözüküyorum madem, ben de bekliyorum. Kendime bu konuda yüklenmeyi bıraktım.” 

“Bu dönemde kendi plak şirketim iKi Muzik’ten 3 yayın yaptım. Biri daha önce Japonya’da canlı kaydettiğim 2 şarkıdan oluşan ‘Yollar’ single’ı. Ocakta konserlerini Tokyo’da yaptım, geldim. Burada çalacaktım, olamadı. O müzikleri istediğim gibi tanıtamadım, dinleyicisine ulaşamadan sönümlendi gitti. Ardından iki solo piyano parçası yayınladım; ‘Yavaş’ ve ‘Daha Yavaş’. İkisi de bir şekilde piyano ile ilgili Amerika, Japonya ve İngiltere’de değişik listelere girdiği için Spotify ve Apple Music dinlenme oranımı çok yükseltti. BBC Radyo 3 ‘Daha Yavaş’ı program listesine aldı. Beklenmedik bir durum bu benim için, çünkü ikisi de özgür doğaçlama kayıtlar. An’ı çalmak (bestelemek de diyebiliriz) konusunda belirgin bir olgunluğa eriştiğimi düşündüğüm bir dönemdeyim. Bu beni çok mutlu etse de asıl istediğim yazıya geri dönmek. Onu henüz bir ciddiyetle başarabilmiş değilim. Bu sürecin bana en büyük zararı düşüncelerimi lineer olarak toplayıp ifade edememek oldu. Buradan ne çıkacak zamanla göreceğiz.” 

“Nasıl günler bu günler: Müzisyenlerden mektuplar” dosyasının tamamını okumak için buradan Bant Mag. No: 74’e ulaşabilirsiniz.