Belki benim kâğıt param döne dolaşa senin cebine girmiştir: Neredeyse Eşittir

Yazı: Deniz Dursun

Cihangir Atölye Sahnesi’nin (CAS) Serpil Göral rejisiyle sahnelenen oyunu Neredeyse Eşittir; eğer oyun, kullanıcı deneyimi değerini karşılamazsa seyircilere para iadesi yapılacağını duyuyarak başlıyor. Bu duyuruyu takip eden sürprizli ve yer yer gösteri tadında ilerleyen akış boyunca, CAS atölyelerinden mezun dokuz genç oyuncu odakta. En yakın temsili 24 Şubat’ta Cihangir Atölye Sahnesi’nde gerçekleşecek oyun, seyirciyi sistemin kurnazlıklarını anlamaya/anlamaya yaklaşmaya davet ediyor.

Konu nedir?

Neredeyse Eşittir, “değer” mefhumunu parayla ilişkili olarak ele alıyor. Taleplerimizin maddi karşılığını, arzuladığımız hayatın imkânını ya da imkânsızlığını, aza tamah etmeyi ya da gözü yükseklerde olmayı masaya yatırırken iğneyi dünya düzenine batırıyor. Hikâyenin merceğinde ise basit veya karmaşık ilişki ağlarıyla, netlikleri veya belirsizlikleriyle, bazen büyük bazen de küçücük beklentileriyle sıradan insanlar var. Hikâyesini renkli bir koreografiyle sunan oyun, temelde olasılık hesaplarına göre hiç de imkânsız görünmeyen eşitliğin sahiden mümkün olup olmadığını kara mizahı da koluna takarak soruyor.

İlk intiba?

Aslı Jonas Hassen Khemiri’ye ait olan metin, her ne kadar ülkeleri aşan, evrensel bir gerçeğe temas ediyor olsa da seyirci koltuğuna oturduğum andan itibaren işittiklerimin, adımlarını daha “buradan”, “içeriden”, bize ait bir yerden atmasını dilerdim sanırım. Karakterleri, onlara hiç yaklaşamadığım bir mesafeden izlediğimi söyleyemem. Ancak bağ kurdurmak yahut bir şeyler hissettirmekten ziyade keyifle seyrettiren, güzel vakit geçirmeye vesile bir iş diyebilirim en genel hâliyle; yanlış yere kanalize edilen öfkelere, rekabete, sonu gelmeyen koşuşturmalara, çabaların sonuçsuzluğuna, dönen dolaplara, hayal kırıklıklarına, ezcümle neoliberal kapitalist çağa dair hatırlattıklarını yabana atmadan.

En çok neyi sevdin?

Mevzu bahis olan ekonomik-politik gerçeği alabildiğine basit bir oyunsulukla anlatmasını.

En az neyi sevdin?

Duymaktan ziyade görüp satır aralarından çıkarmak isteyeceğim kimi şeylerin yüksek sesle söylenmesini.

Ambiyans / ortam / mekân / kurgu / dekor için neler söyleyebilirsin?

Seyirciyi sade ve oldukça işlevsel bir dekorla karşılayan oyunda ışık ve sesin kritik rolleri dikkat çekiyor. Özellikle oyuncuların coşan/taşan beden dilleri, dansları ve ritimleri de işin içine girdiğinde, Muhammet Uzuner’e emanet edilmiş ışık tasarımı ve Berkay Özideş’ten çıkan müzikle birlikte sahne bir cümbüş alanına dönüyor.

Oyunculuk için neler söyleyebilirsin?

Kalabalık kadrosuyla da öne çıkan oyunda oyuncular birden fazla karakteri canlandırıyor. Oyuncuların yer yer sakin/durağan, yer yer yüksek/grotesk enerjilerinin sahne üstünde birbiriyle çarpıştığı kimi anlarda bir dengelenememe hâli (enerjilerin tam olarak örtüşemediği bir hâl) sezdiğimi söyleyebilirim. Ancak bir yandan kimi anlarda bu hâl, oyunun kurcaladığı meselelerle uyumluydu da. En nihayetinde yerli yerinde ve başarılı oyunculuklar izlediğimizin altı çizilebilir.

Kimler sever?

Bir deneye ortak/tanık olma fikrine sıcak bakanlar, oyunlu bir yolla öğrendiği temel iktisadi kavramları ortamlarda satmayı umanlar.