Sureti bol bir modernleşme hicvi: Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Yazı: Yağmur Ruken Kahraman

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın zamanı aşındıran eseri Saatleri Ayarlama Enstitüsü; Serdar Biliş‘in sinema ile tiyatroyu iç içe geçiren bir formda tasarladığı çağdaş uyarlaması ve Serkan Keskin‘in tek başına onlarca sureti canlandırdığı leziz performansıyla sahnede. Müzikler Tuluğ Tırpan’ın elinden çıkmış. Sahne ve kostüm tasarımı Gamze Kuş, ışık tasarımı ise Cem Yılmazer imzalı. Nisan ayında prömiyerini gerçekleştiren Saatler Kolektif yapımı oyun, sezon boyunca Maximum UNIQ’te görülebilir.

Bu yazı, oyun hakkında sürprizbozan içerebilir.

Konu nedir?

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, anti kahraman Hayri İrdal’ın kendi çocukluğundan hikâyelerin ve karşılaştığı onca karakterin peşine takılmamızla başlıyor. Saatlere olan takıntısı büyüdüğü evdeki Mübarek adlı saatle başlayan Hayri’nin anlatısı üzerinden, toplumun modernleşme sürecini de hesaba katan oyun; zaman, kimlik, dönüşüm gibi kavramları hicvi arkasına alarak irdeliyor.

İlk intiba?

Doğu ile batı, geleneksel ile modern arasındaki eşikleri mesken edinen, ne o ne de bu yana ait hisseden Hayri’nin hayattaki yerine dair sorduğu sorularla ilişkilenmeye teşne olduğumuz oyun; zaman ve kimlik kavramları etrafındaki meselesini tiyatro ve sinemanın kol kola yürüdüğü bir rejiyle izleyenlere sunuyor. Bir buçuk saati aşan tek kişilik ve hayli kalabalık performansıyla Serkan Keskin’in oyunculuk şöleninin altını çizmeden geçmeyelim.

En çok hangi âna yükseldin? 

Oyundan bana kalan anlardan biri Doktor Ramiz’in Hayri İrdal’a “Psikanaliz çıktığından beri hepimiz biraz hastayız.” dediği sahneydi. Tanpınar’ın modernleşme furyasından payımıza düşen psikanalize dair hicivlerinin, içinde yaşadığımız zamanla da oldukça organik bir bağı var şüphesiz.

Ambiyans / ortam / mekân / kurgu / dekor için neler söyleyebilirsin? 

Metnin orijinalindeki episotlu yapının korunduğu oyun boyunca, Hayri İrdal’ın hatırladığı ve anlattığı kadarıyla çocukluğundan bugününe uzanan çeşitli olaylara tanık oluyoruz. Bu tanıklık kâh sahne ortasında yer alan elips şeklindeki büyük ekrana yansıtılan -önceden stüdyoda çekilmiş- sahnelerle, kâh Serkan Keskin’in o an sahne üzerindeki performansıyla, kâh da bu iki medyumun birbiriyle konuştuğu / ilişkilendiği eş zamanlı anlarla sağlanıyor. Bu bölünme ve aynı zamanda birbirini tamamlama hâli; karakterin kimliğine dair cevaplayamadığı sorularını, ne o ne de bu tarafta olamayışını birlikte düşünmek için kıymetli bir alan açıyor.

Kimler sever? 

Farklı sahneleme tekniklerine açık olanlar ve Serkan Keskin’in heybesindeki onlarca karakteri sergilediği performansını kaçırmak istemeyenler.

Yazara / yönetmene bir soru soracak olsan ne olurdu?

Eserin yazıldığı zamanda Hayri İrdal anlatısı üzerinden toplumun modernleşme sürecine dair yapılan okumanın / hicvin; bugün yaşadığımız zamanda ve coğrafyadaki izdüşümü için neler söylersiniz?