Ölümünün 20. yılında Robert Bresson’un mirası ve filmlerinin ikonik posterleri

Robert Bresson 1930’lu yıllarda sinemaya yönelmesinin ardından sinema tarihinde büyük bir iz bıraktı. Kısa film çekerek, senaryo yazarak, asistanlık yaparak başladığı sinema kariyerinin ilk filmi saydığı Les anges dupeche’yi (Günah Melekleri) 1943’te çekti.

Yazı: Mine Metin

Bresson’un sinematografisi akıllara kazınan görüntülerle dolu. Sinematograf Üzerine Notlarda “yönetmen” yerine “sinematograf”ı tercih ediyor ve sinematografiye verdiği önemi açıklıyor. Sanatın sinematografla yeniden başlayacağını düşünüyor. Onun estetik bakışı, cezbediciliği, aynı zamanda bir ressam ve fotoğrafçı olduğunu hatırlatıyor.

Bresson, özgün, minimalist tarzıyla “Az şeyle yapılan sanatı” tercih etti ve onu radikal bir biçimde geliştirdi. Anlatısını durağan ve basit kurdu. Oyuncuları bir model olarak gördü ve onların içinde kaldıkları durumlarla birebir özdeşleşmesini, duygusallaşmasını değil, aksine durağanlıklarını, otomatik olmalarını istedi. “Hareketlerimizin onda dokuzu alışkanlıkların ve otomatizmin eseridir. Hareketleri iradenin ve düşüncenin emrine vermek doğaya aykırı olur.”1 diyor, Sinematograf Üzerine Notlar’da.

Filmlerindeki estetik tat, içerikte daha çok tatsızlıkla, çileyle, kötücüllükle, “kurban olma”yla devam etti. Basit hikâyelerin üstüne gitti ama derin, ruhsal izler bıraktı. İyilik ve kötülüğü, kurban olmayı, tanrıyı göstermek istedi. Gerçekten de derdi, tinsel olanı görmek, varlığını göstermekti. 

“Filmlerimi yaparken ne yapacağım üzerinde çok fazla düşünmem: Sadece açıklamaya kalkmadan bir şeyleri hissetmeye çalışır ve bunu yakalamaya çalışırım. Düşünmek çok korkunç bir düşmandır. Sanat yaparken zekânı kullanmak yerine sezgilerini ve kalbini kullanmalısın!” – Robert Bresson 

Bresson’un, filmlerinde hakikat arayışına çıkması, dini yönünün güçlü olması ve bir felsefeci olmasıyla da yakından ilgili.

“Richard Roud, Bresson’un ilk beş filminin ‘kurtuluş’ hakkında olduğunu yazar. 1960’ların iki filmi olan Mouchette ve Rastgele Balthazar için tek çıkış yolu ölümdür. Mouchette, sanki dünyanın tüm acılarını taşıyan, çevresinde sürekli aşağılanan ve hırpalanan yoksul bir çocuktur; Balthazar da aynı acıları taşıyan bir katırdır; ama sonuç ikisi için de benzer olur. Sonsuz karanlık, tüm eziyetleri bitirir.”2  

Bresson, uzun yaşamı göz önüne alındığında sinema tarihine bıraktığı sadece on dört film olmasına rağmen, ardında en büyük iz bırakan yönetmenlerden biri. Bresson’un filmleri için farklı sanatçıların elinin değdiği çok sayıda poster var. Bunlar, hem farklı sanatçıların gözünden filme bakmayı sağladığı için hem de Bresson’un mirasına bir belge niteliği taşıdığı için önem taşıyor. Bresson’un hayatını kaybedişinin 20. yıl dönümünde filmleri için tasarlanmış, filmlerin görsel yansımaları olarak ikonikleşmiş posterleri seçtik.

Pickpocket – Yankesici (1959)

Maxi-realist ressam, illüstratör ve posta pulu tasarımcısı Christian Broutin tarafından tasarlandı. 1954’ten 1966’ya kadar 100’den fazla film için afiş üreten Fransız sanatçının en bilinen çalışmaları, muhtemelen Françis Truffaut’nun Jules et Jim’i için yaptığı muhteşem posterler. Ayrıca, 1974’te çekilen La Corrida isimli kısa filmin yönetmen koltuğunda oturan Broutin, Mubi’de yayınlanan söyleşisinde, favorisinin Pickpocket için yaptığı poster olduğunu söylüyor.

Jenerikte geçmese de Suç ve Ceza uyarlaması bir film olan Pickpocket’ta varoluşun anlamını bir yankesiciyle arar, aratır yönetmen. Minimal kurduğu anlatısıyla varoluşunun verdiği sıkıntıyı çelişkileriyle, savruluşuyla yaşayan bir yankesiciyi izleriz. İfadesi film boyunca değişmeyen yankesici için tutkuya giden yolda suç ve ahlak ikiliği tinsel olana dokunarak tartışılır.

Au Hasard Balthazar – Rastgele Balthazar  (1966)

Lipstick, If Don Juan Were a Woman, These Are the Damned gibi başka pek çok filmin afiş tasarımlarında da imzası olan Najek Geuebour tarafından yapıldı. Geuebour’un 1963-1979 yıllarında hazırladığı 300’den fazla afiş, Varşova, Moskova, Katowice’de sergilendi.

Rastgele Balthazar, hayatı boyunca çile çekmiş, bir bakıma boyunduruğu altına girdiği her elin günahlarını sırtlanmış bir eşeği konu alır. Gerçekçi, kötücüllüğü göstermekten çekinmekeyen ve sade anlatımıyla Balthazar, sonsuz acıları ve çilesini yaşarken Bresson’un tıpkı diğer oyuncularda yapmak istediği gibi, bir modeldir. Onun, oyuncu yönetimindeki bakışının bu filmle yerleştiğini söyleyebiliriz. Filmde Balthazar ve küçük bir kız olan Marie’nin acıları yan yana getirilerek, insanlığın bencillikleri, günahları üzerinden hakikati ve anlamı ararız.

Le diable probablement – Herhâlde Şeytan (1977)

Bu harika poster de Fransız sanatçı Raymond Savignac’ın tasarımı. Reklam tasarımlarıyla tanınan Sevignac, biçimsel ayrıksılığıyla afiş tasarımının gelişim ve dönüşümünde etkisi olan isimlerden biri.

Bresson’un en önemli filmlerinden sayılan Le diable probablement, şahane bir anlatımla insanlığın geldiği durumun sorumlusunu arar. Filmde öldüğünü ilk sahneden öğrendiğimiz Charles’ın hayatına neden son vermek istediğini anlamaya, onu tanımaya çalışırız. Film, bunu yaparken içinde bulunduğu topluma yabancılaşmış Charles’ı ve sosyolojik bir bakışla toplumu düşünmemizi ister. Öyle ki Thierry Jousse, Le diable probablement’ın gençlerini, “İtiraf etmeliyim ki yetmişlerin sonunu benim hatırlayabildiğimden çok daha iyi resmederler” diye anlatır.

L’argent – Para (1983)

David Bowie’nin Diamond Dogs albüm kapağı tasarımından ve Taxi Driver’ın afiş tasarımından hatırlayacağımız Belçikalı illüstratör, ressam, fotoğrafçı, çizgi romancı Guy Peellaert tarafından tasarlandı. Peellaert’in çok bilinen bir başka işi de Nick Cohn’la birlikte hazırladığı ve popüler müzik mirasını kutlayan 1973 tarihli Rock Dreams kitabı.

Tolstoy’un bir öyküsünden yola çıkarak çekilen L’argent’te paranın insana neler yaptırabileceği, kişinin kendisine, insan olma hallerine, yaptıklarına ve topluma ne denli yabancılaştırabileceği tartışılırken büyük bir kapitalizm eleştirisi sunuluyor. Kapitalizmin bitmek tükenmek bilmeyen arzularıyla tükenmek mi, vicdanın ve hislerin tarafını seçmek mi…

1 Robert Bresson, Sinematograf Üzerine Notlar,Çev: Nilüfer Güngörmüş, Küre Yayınları, İstanbul, 2016, s:26.

2Ruken Öztürk, Tinsel ve Saf Sinemanın Temsilcisi, Radikal, 2001.