Pera Palas’ta Gece Yarısı: Pilot bölümden izlenimler
Charles King’in aynı isimli kitabından uyarlanan yeni Netflix dizisi Pera Palas’ta Gece Yarısı, başrollerini Hazal Kaya, Selahattin Paşalı, Tansu Biçer ve Engin Hepileri’nin paylaştığı iddialı bir prodüksiyon. Platform için daha önce Rise of Empires: Ottoman’ı çekmiş Emre Şahin ve son filmi Bir Nefes Daha geçtiğimiz sene vizyona giren Nisan Dağ’ın yönettiği dizinin senaristi Elif Usman. Pera Palas’taki deneyimsel gösterimine katıldığımız dizinin pilot bölümüne yakından baktık.
Zaman dilimi ve mekân
Seri dönüşümlü olarak günümüz ve 1919 İstanbul’unda, daha spesifik olmak gerekirse Pera’sında geçiyor.
Konu nedir?
Hevesli bir gazeteci / blog yazarı olan Esra, çalıştığı dergi tarafından Pera Palas’a, tarihi otelin 130. yılı şerefine bir yazı yazmak üzere görevlendiriliyor. Otelin müdürü Ahmet ile tanışmasının ardından bastıran yağmur vesilesiyle burada bir gece konaklama şansı yakalayan karakter, büyük hayranı olduğu Agatha Christie’nin kaldığı 411 numaralı odanın anahtarını şans eseri başucunda görüp, odayı incelemeye gittiği anda gerçekleşen doğaüstü bir olayla sonucunda, kendini aniden 1919 senesinde buluyor.
411 numaralı odanın ve anahtarının sırrından haberdar tek kişi olan Ahmet öfke ve panik içinde onu aradığı esnada, otel içinde hayretle gezinen Esra; Mustafa Kemal’in suikastine engel olduğu anlatılan, otel sahibinin yeğeni, kendisine oldukça benzeyen Peride Hanım’la karşılaşıyor. Agatha Christie ve Mustafa Kemal dışında eski asker ve gizliden İngiliz ordusu için çalışan Halit ile de denk düşen Esra, kendini Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye’nin kaderini büyük ölçüde etkileyecek bir entrikanın, olaylar ve rastlantılar silsilesinin içinde buluyor.
İzlemeden önce bilmemiz gerekenler
Hikâye, Charles King’in 2014’te yayımlanmış Pera Palas’ta Gece Yarısı: Modern Türkiye’nin Doğuşu adlı kitabından uyarlanmış. Meşhur otelden yolu geçen Mustafa Kemal Atatürk ve Agatha Christie’ye dair detayların olay örgüsünün önemli parçası olduğu dizi; fantastik, gizem ve romantizm soslu. CGI içeren kimi kısımlar dışında otel sahnelerinin tümüyle Pera Palas’ta çekildiğini de ekleyelim.
İlk intiba?
Kurduğu dönem anlatısını bir mekân üzerinden inşa etmesi, bahsi geçen zaman aralığından ziyade Pera Palas’ın haklı ölçüde romantize edilmiş olması çok hoş. Otelin hâlihazırda sahip olduğu gizem ve ihtişamın üzerine bir katman olarak eklenen fantastik ögeler de gayet yaratıcı. İlk bölüm üzerinden konuşursak; entrikası bol, nispeten politik sayılabilecek elementleri bulunan bir hikâyeyi akıcı ve eğlenceli bir üslupta anlatmayı başarabilmiş gibi görünüyor ekip.
Otele duyduğu hayranlıkla, -kendini içinde bulduğu koşullar sebebiyle gayet anlaşılır olan- reaksiyonlarıyla Esra karakteri, kolayca özdeşleşilebilen cinsten. Hazal Kaya mizah dozunu yükselten, kıpır kıpır oyunuyla fazlasıyla sempatik bir karakter getirmiş önümüze. Hem onun hem de Selahattin Paşalı’nın İngilizce hâkimiyetinin performanslarında etkili olduğunu da eklemek gerek. Öte yandan müdür rolünde izlediğimiz Tansu Biçer’in performansı da gayet başarılı.
En çok neyi sevdin?
Esra’nın Agatha Christie’yle karşılaştığı esnadaki “fangirl”lüğü çok hoşuma gitti.
Kimler sever?
Kulüp henüz yeni bitmişken prodüksiyonda çıtayı yukarı çıkarmış yerli dönem yapımlarına hasret kalanlar. Kulüp’ün içeriğine zıt biçimde eğlenceli, doğaüstü elementler içeren bir dönem anlatısı keşfetmenin ilginç olabileceğini düşünenler. Austenland ya da Outlander gibi zamanda zıplamalı romantik komedilerden zevk alanlar da Pera Palas’ta Gece Yarısı’ndan hoşlanır bence.
İzleyince kafanda soru işareti yaratan bir şey oldu mu?
Hazal Kaya’nın oynadığı diğer karakter Peride, Mustafa Kemal’le kısa bir beraberlik yaşayan ve aynı Peride gibi ona karşı platonik denebilecek bir aşk duyduğu bilinen Fikriye Hanım’dan esinlenilerek yaratılmış olabilir mi acaba, diye düşündüğümü söyleyebilirim.
Formu dolduran: Zeynep Naz Günsal