Rus işgalinden kalan graffitiler ve dünyanın farklı noktalarından bazı haberler

Yazı: Tuvana Adalı

Ukrayna merkezli, kâr amacı gütmeyen kültür oluşumu Mizhvukhamy Kiev, Harkiv ve Kherson bölgelerinde işgal döneminden kalma graffitileri arşivlemeye başladı. Açık bir arşiv niteliği taşıyan Wall Evindence, Rusya işgaline dair araştırma ve analizler yapılması amacıyla oluşturuldu. Proje yöneticisi Anastasia Olexii, Rus askerlerinin bölgeden çekilmesinin hemen ardından Nisan 2022’de, Mizhvukhamy kurucusu Pavlo Haidai ve felsefeci Oleksandr Filonenko ile birlikte etrafta çeşitli graffitiler keşfetmiş ve bulduklarını belgelemeye karar vermiş. Olexii, insanların işgal izleriyle yaşamaya devam etmek istemeyeceği için yazılar hızla silinmeden önce kayda geçirilmesi gerektiğini belirtiyor. 

Roman timenko // Kiev’de bulunan bir okul duvarındaki “Merhaba, bizi affedin! Buna zorlandık.” yazısı.

Wall Evidence ekibi şu âna kadar 500’e yakın duvar yazısına ulaşmış. Graffitilerin içerdiği yazılardan bazıları rahatsız edici hikâyelere ve faşist sloganlara sahip. İçlerinde sorumluluk almayan ve savaşı bahane olarak gösteren bir tavırla, pek ikna edici duyulmayan özür mesajları da var.

Tepkisizlikle sönümlenen bir soygun girişimi 

Atlanta’da bir manikürcüye yapılan soygun girişimi, içeridekilerin sessiz bakışları ve tepkisizliği sonucu işlevsiz kaldı. Soyguncu, “Herkes yere yatsın! Paranızı verin!” diye bağırarak mekâna girmesine karşı hiçbir reaksiyon göstermeyen müşterilerin yanı sıra o sırada kasada duran personelin de çalan telefonu alelade bir şekilde açmasına oldukça şaşırmış gibi görünüyor kamera kayıtlarında. Tedirgin olup dışarı çıkmaya yeltenen tek müşterinin uzattığı telefonu alan soyguncu, bir süre daha bağırdıktan sonra çıkıp gidiyor. İnternette epey ses getiren ve dalga konusu olan olayın kurgu olup olmadığını sorgulayanlar da olmuş.

İdrar testi yapan pisuvarlar 

Pekin’in iş merkezi bölgesindeki bir alışveriş merkezinde yer alan yüksek teknoloji pisuvarlar, idrar testi yapıyor. 2021’den beri süren uygulamada pisuvarlar hastanelere kıyasla çok daha düşük bir ücret karşılığında idrar testini mümkün kılıyor. Görünmez sensörler aracılığıyla gerçekleştirildiği tahmin edilen işlem; idrardaki kalsiyum, glukoz, protein gibi bazı değerleri öğrenmeyi sağlıyor. Hijyenik açıdan ne kadar güvenilir olduğu ise biraz belirsiz. Çinli bir doktor, bir klinik ya da hastanede yapılacak teste göre uygulamanın henüz çeşitli hatalar barındırma potansiyeli olduğunu ve en fazla sağlık için bir hatırlatıcı olarak görülebileceğini vurguluyor. Pisuvarlardan birinde bu uygulamanın tıbbi olmadığı ve elde edilen sonuçların teşhis yapmakta kullanılamayacağı gibi bir mesaj görüntülenmiş ve internette paylaşılmış.

Avustralya’da psikedelik maddeler terapi destekçisi olarak kullanılabilecek

Avustralya, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde kullanılmak üzere psilosibin ve MDMA reçetelendirilmesini yasal hâle getiren ilk ülke oldu. Uzmanlar, psikedelik destekli terapinin, farklı terapi yöntemlerini denemiş ancak sürdürülebilir bir iyileşme sağlayamamış kişiler için faydalı olabileceğini umuyor. Olası risklerin farkında olmakla birlikte uygulamanın, akıl sağlığı alanında dönüştürücü bir etkiye yön verebileceğine inanıyorlar. Psilosibin, tedaviye dirençli depresyon durumunda reçetelendirilebilecek; travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde de destekleyici nitelikte kullanılabilecek. 

Avustralya ve Yeni Zelandalı psikiyatrlardan oluşan, psikedelik destekli terapi hakkında bir araştırma grubunun üyesi olan Prof. Richard Harvey, bu konuda araştırma ve kanıtların ilerlediğini söylerken, aynı insanlara mucizevi bir iyileşme vermesinin mümkün olmayacağını ve beklentilerin hayal kırıklığıyla karşılanmasının da tehlikeli olabileceğini hatırlatıyor. Harvey, çalışmaların henüz başlangıç aşamasında olduğunun altını çizmiş. En önemli noktanın, tedavinin sadece çok destekleyici ve yapılandırılmış ortamlarda uygulanması olduğunu ekliyor. Avustralya hükümeti ise psikedelik madde kullanımının faydalarını derinlemesine incelemeyi devam ettirmek için araştırma fonlarına yüklü miktarda yatırımlar yapmış.

Sessizliği duyabildiğimiz kanıtlandı 

Johns Hopkins Üniversitesi’nde psikolog ve felsefecilerden oluşan bir ekip, yaklaşık bin katılımcının yer aldığı ve farklı testlerden geçtiği incelikli araştırmalarının sonucunda, sessizliğin duyulabilir olduğu ortaya çıkardı. Yapılan testlerde temelde, katılımcıların beyninin sessizliğe ve sese verdiği yanıtın aynı olduğu bulundu. Böylece hiçbir şey duymuyor olsak da aslında sessizliği duyuyor olduğumuz anlaşıldı.

Araştırmanın baş yürütücülerinden, Johns Hopkins psikoloji ve felsefe mezunu Rui Zhe Goh, duyma duyusunun seslerle ilişkilendirildiğini ve sessizliğin bir ses değil sesin yokluğu olduğunu açıklıyor. “Yaptığımız çalışma şaşırtıcı bir şekilde, hiçliğin de duyulabilir bir şey olduğunu gösteriyor” diye ekliyor. Eş yürütücülerden Chaz Firestone ise bu tartışmanın uzun süredir felsefeciler tarafından tartışıldığını ancak şimdiye kadar üzerinde bilimsel bir deney yapılmadığını vurguluyor. Deneyin uygulamasında sorgulamaya açık noktalar olsa da sesin yokluğunu duyabilir olma fikri, algı boyutunda bambaşka bir kapı aralıyor sanki. Merak edenler için kullanılan yöntem kısa bir uygulama ve açıklama eşliğinde hemen burada.

Giriş görseli: Proslav.info // Kiev’de bulunan bir evin duvarındaki “Eviniz bizim evimiz.” yazısı.