Sanatçı zinciri: Wilfrid Wood

Sanatçı zinciri dediğimiz bu köşemizde çeşitli sanatçıların güncel üretimlerinden yola çıkarak onları heyecanlandıran görsel dünyalar arasında sekmeye başlıyoruz. Zevkli bir gezinti oluyor çünkü ulaştığımız sanatçıların belirlediği isimlerle röportaj yaparak siz de biz de yeni keşiflere açılıyoruz. 

Bant Mag. No:75’te, Pilevneli’nin König ile Kaplankaya’da hazırladığı, 8 Temmuz’dan ekim ayına kadar görülebilecek grup sergisinde yeni işlerini göstermek için sabırsızlanan Esra Gülmen’le yola çıktık. Bizi yönlendirdiği Tarık Töre’den Wilfrid Wood’a, Martina Paukova’dan da Juan Molinet’ye sektik. Beş sanatçıyla da son dönemde üretimlerine yön verenleri, başlıca itkilerini, içlerinde en özel yere sahip olan çalışmalarını soruşturduk. Çalışma pratikleri üzerinden yeniden düşünmeye başladıkları şeyler olup olmadığını merak ettik. Çalışmalarında kendilerini nasıl konumlandırdıklarına baktık.

Londra’da yerleşik heykeltıraş, maketçi ve illüstratör Wilfrid Wood, Central St Martins’de grafik okumasının ardından yayıncılık alanında çalışmaya başlamış. Bir süre sonra başka bir alana sıçramak istediğine karar vermiş ve meşhur kukla televizyon şovu Spitting Image’ın kafa tasarımlarını yapabilmek için olan eğitime başvurmuş. Bu deneyimin ardından freelance heykeltıraş olarak yoluna devam etmiş ve sıra dışı heykelleriyle dünyanın dört bir yanında sergiler açmış. 

Wilfrid Wood yanıtlıyor
“İşlerim anksiyete, egom ve kısa süreli mutluluklardan ilham alıyor.” 

“Benim motivasyonum şu: 52 yaşındayım ve hayatımın çoğunu boş şeyler yapıp istediğim şeyle uğraşmayarak geçirdim. Güzel işler çıkarmak için son şansım bu benim.” 

“İşlerim anksiyete, egom ve kısa süreli mutluluklardan ilham alıyor. Son dönemde çalışmalarımda değişen tek şeyin fotoğraflardan daha çok çizmeye başlamam olduğunu söyleyebilirim. Fotoğraftan çizmeyi oldum olası sevemedim. Ama kendim için basit ve hızlı bir yöntem geliştirdim. Bu sayede zevkli ve heyecanlı bir aktiviteye dönüştü. Eskiden kendimi heykeltıraş olarak adlandırıyordum. Ama artık heykelle uğraştığım kadar çizimle de uğraşıyorum. Bu yüzden artık kendimi basitçe ‘sanatçı’ olarak adlandırıyorum.” 

“Bugünlerde bana en özel gelen işim, gerçek yaşamdan pastel portreler serisi. Poz vermeyi kabul eden bir sürü farklı insan oluyor. Onlarla tanışmaya; nasıl insanlar olduklarına dair hisler geliştirmeye bayılıyorum.”  

“Virüs izin verirse ağustos ayında portrelerimden oluşan bir sergi açacağım. Güney Londra’da, Peckham’da.”

“Sanatçı zinciri” dosyasının tamamını okumak için buradan Bant Mag. No:75’e ulaşabilirsiniz.