Sevgili Kobe

Çocukluğuma, hayatımın tamamına yayılan basketbol tutkusuna ve çok daha fazlasına yön vermiş bir figürdü Kobe Bryant. Onun oyunla kurduğu ilişkiyi anlamaya çalışmak ya da sadece sahada olduğu herhangi bir maçı izlemek, bir basketbolsever için tarif edilmesi güç etkilere sahip. 41 yaşında bir helikopter kazasında, 13 yaşındaki kızı Gianna’nın da aralarında olduğu 8 kişiyle birlikte hayatını kaybetti Black Mamba. Boğazım düğümlendi; inanmam, idrak etmem ve kabullenmem belki de hiçbir ölüm haberinde bu kadar zorlamamıştı beni.

90’lar ve 2000’lerde NBA kültürüne ve basketbola merak saran hemen herkesin duvarlarını ve hayallerini süslemiş bir isimdi Kobe Bryant. Yalnızca basketbol değil; tüm branşlarda eşine az rastlanır bir sporcu profili çizdi. 8 ve 24 numaralı formaları giydiği iki ayrı döneminde de harikalar yarattı. Daha da önemlisi bu oyunu çok sevdi ve ona benzersiz bir saygı gösterdi.

NBA yıldızları arasında şansını hip hop dünyasında da denemeye karar veren ilk isimlerden biri oldu. 5 şampiyonluk, 1 MVP ödülü, 18 All-Star unvanı ve yüzlerce anıyla parkeye veda ederken kaleme aldığı Dear Basketball (Sevgili basketbol) başlıklı mektubu, kendinden sonrakilere rehber olacak nitelikteydi. Keza bu mektuptan uyarlanan kısa animasyonla bir de Oscar kazanarak ödül havuzuna beklenmedik bir ekleme yaptı.

İstanbul, Suadiye’de 10-11 yaşlarındaki bir çocuğu basketbol antrenmanından eve her dönüşünde odasının duvarında ilk selamlayanlardan biri oldun. Bunun aynısını dünyanın dört bir ucundan milyonlarca çocuk için yaptın. Paylaşımların, anmaların, haberlerin gerçekliği hâlâ çok ağır geliyor. Hiç tanışmadığım ama en iyi tanıdığım kahramanlarımdan birine veda etmeye hiç de hazır değilim. Kim hazır ki zaten?

NBA yönetiminin dün gece gelen haberin ardından maçlara devam etme kararı tartışılabilir. Sosyal medyada birçok Black Mamba hayranının “Kobe de böyle isterdi” sözleriyle karşılaşabilirsiniz. Yine de dün akşam, basketbola karşı heyecan duyan herhangi birinin sahada olan bitene odaklanması mümkün değildi. “Kobe için” 50 sayı atan Damian Lillard, efsaneyi anmak için 8 numaralı formayla sahaya çıkan Trae Young, oturduğu yedek bankında salya sümük ağlayan Tyson Chandler ya da maçın başında tüm tribünlerin “Kobe! Kobe! Kobe!” tezahüratıyla 24 saniye kuralını sahada durarak ihlal eden Raptors ve Spurs oyuncuları, muhtemelen kariyerlerinin mental açıdan en zorlayıcı günlerinden birini geçirdi. Benim içinse dün akşamın en unutulmaz performansını S Sport spikerleri Orkun Çolakoğlu ve İnan Özdemir sergiledi. Kobe’nin ölüm haberinden çok kısa bir süre sonra başlayan Houston Rockets – Denver Nuggets maçını anlatmak üzere mikrofon başına geçen iki basketbol tutkunu için Kobe Bryant’ın neler ifade ettiğini kelimelere dökmek olanaksız. Duygularını bastırıp sahada olan biteni anlatmaktansa tüm yayın boyunca Kobe Bryant konuştular. Kendileri için kişisel olarak ne ifade ettiğinden, unutulmaz performanslarından, çalışma azminden, hakkında yapılan paylaşımlardan, kızı Gianna’yla olan ilişkisinden, sahadaki etkisinden ve mirasından uzun uzun bahsettiler. Üstelik sosyal medyada yaşanan büyük bilgi kirliliğinde olağanüstü bir hassasiyet göstererek. Yıkılmış, şok geçirmiş büyük bir kitleye ufak bir stüdyonun içinde dostluk ettiler. 26 Ocak Pazar akşamı yapılan bu yayını hayatım boyunca unutmayacağıma eminim. İkisi için de fevkalade zor bir yayındı ve olayın tüm sıcaklığı ve sürrealliğiyle ustaca başa çıktılar. Bu anlamlı mesleki refleks için Orkun ve İnan’a teşekkür ederim.

Sevgili Kobe, iyi ki varsın.

Yazı: Cem Kayıran