Sihr, Shabaka ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler, Şevval Öztemur, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Arda Ersalan’ın solo projesi Sihr, yoldaki EP’sinden ilk seslerle büyülüyor. Shabaka, yeni albümünde yeni oyunlarda yeni duygular keşfetmekle ilgileniyor. Goat Girl’ün Vivienne Westwood’a selam çakan klibi bir harika.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.


TEKLİ: Sihr – Huzuru Paramparça
(Bağımsız)

Yeni bir ses, özgün bir anlatıcıyla tanışmanın ne denli büyük bir heyecan olduğunu hatırlatıyor “Huzuru Paramparça”. Arda Ersalan’ın solo projesi Sihr, yakında yayımlanacak Nefha adlı EP’sinin ilk teklisiyle herhangi bir kalıba sığmayacak derinlikli besteciliğiyle pürüzsüz duygu aktarımını mümkün kılıyor. Dolana dolana, ağır çekim kana karışan armonilerle açıldıktan sonra keskin ünlemlerle kafesini kırıp bulutlara karışan bir kuş edasıyla kanat çırpıyor şarkı. Zamanı büküyor, içinizi ferahlatıyor. Prodüksiyonu Can Kuman imzalı parçanın, Sihr yönetmenliğinde çekilen klibi de pek çok ünlem, kalp atışı ve isyan barındırıyor.

TEKLİ: Tara Jane O’Neil – Glass Island 
(Orindal Records)

26 Nisan’a tarihlenen The Cool Cloud of Okayness albümünden ikinci tekli, daima ayrıksı görsel sanatçı ve multi-enstrümantalistten güneşli ve pastoral olduğu kadar tuhaf ve melankolik de bir parça. Alvvays üyesi Sheridan Riley’in de davullarda yer aldığı şarkıda TJO belli ki baya önemli biriyle paylaştığı bir geçmişi yad ederken bizi de tefekküre boğuyor. Pirinç dokunuşlar, dingin bas notaları ve O’Neil’in yüksek oktav vokalleri eşliğinde buruk ve mistik bir dinleti. Heykeltraş ve video sanatçısı Harry Dodge ile çıktıkları bir yürüyüş esnasında çekilmiş videosu da hemen şurada.

ALBÜM: Cosmo Sheldrake – Eye to the Ear
(Tardigrade Records)

Beş senede parçaları yavaş yavaş birleşen, Cosmo Sheldrake’in ikinci stüdyo albümü Eye to the Ear, duyduğumuz hiçbir şeye benzemiyor. 21 şarkılık koleksiyon hem hayata hem müziğe dair birçok şey bulmak mümkün: Klasik enstrümanlar, alan kayıtları, manipüle edilmiş vokaller, elektronik sesler, maksimalist aranjmanlar, minimalist numaralar.. Müzisyen albümüyle ilgili açıklamasında “Bu müziğin ortaya çıkmasına yardımcı olan tüm insanlara, yerlere, canlılara, bitkilere, mantarlara ve seslere çok minnettarım” diyor ve albümü dinlerken gerçekten ilhamını bütün bu saydıklarından aldığını anlıyoruz.

ALBÜM: Nia Archives – Silence Is Loud
(Hijinxx / Island Records)

Nia Archives’ın ilk albümü Silence is Loud başladığı andan itibaren heyecanlandırıyor; 90’larda en popüler dönemini yaşayıp bir geri dönüşte olan jungle ve drum’n’bass türlerini sanki bir pop filtresinden geçirerek hem de. Aynı zamanda prodüktör de olan Nia Archives dans müziğine yeni bir imaj vermeye, kulüplere yeni bir nefes olmaya kolları sıvamış anlaşılan. Nabzını hızlandırıp bir süre beyninizdeki bütün düşüncelerin önüne geçecek beatlerle dolu bu çıkış albümünü ıskalamayın!

TEKLİ: Palmiyeler – Arşipel
(Bağımsız)

İki ay üst üste Palmiyeler teklisiyle ödüllendirildiysek, yaz artık yavaştan başlıyor demektir. Çoğu şarkılarını denizden, kumdan, yaz aşkları ve sıcak ayların hem cilvesini hem melankolisini çağrıştıran imgelerden alan grup “Arşipel”de de bu yolda devam edip kurdukları sakin surf rock evreninde konforlu bir şekilde ağırlıyor dinleyeni.

EP: y_0n0_k  – Tangerine Sparkling Quinqueverse
(Bağımsız)

Geçtiğimiz haftalarda İstanbul’da ağırladığımız Japon grup Kufuki’nin üyelerinden olan y_0n0_k’un solo EP’si. Dört parçalık tematik bir anlatıya sahip olan Tangerine Sparkling Quinqueverse’in işitsel yapıtaşları jungle, liquid gibi elektronik müziğin alt kolları; ilhamı ise bedensel reenkarnasyon. Kendi tabiriyle, “narenciye meyvelerinin takip ettiği beş aşama”yı şarkılaştırma girişimi. Açılış parçası “Spitfire Yoga” ile kaslarınızın yumuşadığını, zaman / mekânın kırılmaya başladığını hissedeceksiniz. “Mountains Deww” ise ayağa kalkmanıza, bedeninizin tüm eklemleriyle çıldırtıcı beatlere eşlik etmenize sebep olacak. 

TEKLİ: Lionlimb feat. Angel Olsen – Dream of You
(Bayonet Records)

Angel Olsen, 2015 tarihli Burn Your Fire albümünde beraber çalıştığı Stewart Bronaugh ve Joshua Jaeger, namıdiğer Lionlimb’le bu sefer onların bir şarkısında buluştu. Jaeger’in davulda, Bronaugh’nun gitarda döktürdüğü parça Olsen’ın vokalleriyle biraz mistik, atmosferik bir hava yakalıyor. 

TEKLİ: Camera Obscura – Liberty Print
(Merge Records)

Camera Obscura, Look to the East uzunçalarıyla 10 yıllık arayı kapatacak. Albüm kapılarını dokuz yıl önce kaybettikleri klavyeci Carey Lander’ın yas sürecinin açık bir anlatısı olan “Liberty Print” ile açıyor. Hayatın tam içerisinden çıkagelen parça, yaşarken yan yana geçtiğimiz, bir şekilde temas ettiğimiz, birlikte eve yürüdüğümüz insanlara doğru kederli lirikleri, sonik yapısı, parlak gitarıyla yol alıyor. Hüzünlü pop atmosferini derinleştiren duygusal klibi de burada

ALBÜM: Da Poet & Kayra – NORMAL
(Nuhado)

Old school rap’i yerli sahnede temsil eden iki kadim dost Da Poet ve Kayra’yı buluşturan NORMAL, “bütün dünyanın kafayı yediği” günümüzden tanıdık hikâyeleri peşi sıra diziyor. Kelime tercihleri, kafiyeleri, sample’ları ve nokta atışı referanslarıyla Da Poet’in de Kayra’nın da formunun zirvesinde olduğuna şüphe yok. İkiliye çeşitli parçalarda Ceza, No:1, İdil Meşe ve Defkhan eşlik ediyor; parti büyüdükçe büyüyor.

TEKLİ: Alan Vega – Mercy
(In The Red Records)

Martin Rev’le kurduğu Suicide grubuyla efsaneleşen proto-punk ikonu Alan Vega, 16 Temmuz 2016’da 78 yaşında hayatını kaybetmişti. Şimdi de arşivlerden, daha önce paylaşılmamış bir Alan Vega albümü çıkarıldı. 1997-98 civarları, Mutator albümünün sonrasında kaydedilen Insurrection, ilk kez 31 Mayıs’ta In The Red etiketiyle yayımlanacak. Albümün ortaya çıkmasında başrolü oynayan kişi, müzisyenin kreatif ve özel hayatındaki partneri Liz Lamere. Kendisi Insurrection’ı tanımlarken “90’lı yıllarda New York’unun suç, cinayet, nefret, faşizm, ırkçılık ve ahlaki çöküşle dolu yoğun enerjisini yakalıyor” demiş. İlk parça “Mercy”, önceleri Paul Weller ve Pet Shop Boys için de klipler çekmiş olan Douglas Hart yönetmenliğinde hazırlanan görsel eşlikçisiyle yayımlandı. Buradan izlenebilir.

TEKLİ: Goat Girl – motorway
(Rough Trade Records / GRGDN Müzik)

Goat Girl’ün black midi ve Lankum gibi grupların da prodüktörlüğünü yapan John Spud Murphy’le beraber çalıştıkları parçaya nakarattan başlayıp geri kalanını onun etrafında yapmışlar. Çocukken veya turnedeyken yaptıkları uzun yolculukları sırasında bir yerden ayrılmak ve bir diğerine varmak arasında sadece dışarıyı gözlemlemenin uyandırdığı hayata dair uyandırdığı meraktan doğmuş “motorway”. Goat Girl’un soundunu bir sonraki seviyeye taşıyan prodüksiyon ve aranjmana bir de Vivienne Westwood tasarımları içindeki dansçılardan gözümüzü bir saniye bile alamadığımız video klip eşlik ediyor. 

ALBÜM: Lynks – ABOMINATION
(Heavenly Recordings / [PIAS] / GRGDN Müzik)

Yeraltı kuir ikonu ve alabildiğine kaotik twink Lynks’in Smash Hits, Vol.1 (2020), Smash Hits, Vol. 2 (2021) ve MEN (2022) EP’leri ardından gelen ilk stüdyo albümü ABOMINATION nihayet bizimle. Modern kuir hayata ve gündelik sekse dair detayları hem dalga geçer hem de bu konseptlerin içini deşer bir üslupta ele alan anonim kişiliğin heteronormatif erdem sinyallerini alaşağı eden betimlemeler ve birbirinden renkli innuendolarla bezeli parçalarının kulüplerde hunharca dans ettirsin diye kaleme alındığı apaçık. Bangır bangır bir electro-pop albümü. 

EP: Baby Rose & BADBADNOTGOOD – Slow Burn
(Secretly Canadian)

Geçtiğimiz ay yayımladığı “One Last Dance” ile başrolde dağılmış bir kadınla ayaküstü konuştuğumuz tekli tam da Slow Burn albümünün melankolik caz atmosferinin habercisiymiş. Rose’un içsel liriklerleri sayesinde kalbe yakından adımlar attığımız koleksiyon, vintage sound ve sağlam bir vokalin kol kola girerek gezindiği aşk, özlem, kaybolmuşluk, ilişkiler, güven konularına dair yazılmış altı parçadan oluşuyor. 23 dakikalık ortaklık sıcak ve kalbi kırık bir hikâye. Bir de hatırlatma: BADBADNOTGOOD, PSM Loves Summer konserleri kapsamında 5 Haziran’da Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde olacak.

TEKLİ: Carlos Niño & Friends – Love to all Doulas!
(International Anthem)

Kalplerinin açık, duyularının canlı, sezgilerinin güçlü olduğunu düşünen; evrendeki yerini anlamaya, varsa görevini bulmaya çalışan; bağ kurmaktan, akort olmaktan, akabilmekten zevk alanlar sever bu müziği. Kim bilir hangi ruhta hangi hisleri uyandıracak, bir yandan da herkesi su sesinin şifasıyla saracak. Yakın zamanda André 3000 ve Shabaka albümlerinde arzıendam eden Carlos Niño, çocuğunun 1. yaş gününde Plasenta adlı bir uzunçalar yayımlayacağını duyurdu. Partnerinin hamilelik ve doğum deneyimine eşlik etmenin ve birlikte bir bebekle yaşamaya başlamanın derin etkisi, buraya nasıl geldiğimiz sorusunun peşinde yeni müzikler titreştirmesine vesile oldu. Bunu harika yaptığına şimdiden emin gibiyiz.

ALBÜM: BODEGA – Our Brand Could Be Yr Life
(Chrysalis)

New York çıkışlı beşli BODEGA’nın görece büyük bir plak şirketi debütü Our Brand Could Be Yr Life son 40 yılın farklı türlerine bir saygı duruşu âdeta. Ama bu eklektik hâl içinde yollarını da ustaca bulduklarını söylemek lazım. 80’lerden new wave havalarıyla başladık derken, garage, shoegaze esintilerine kapılabiliyor ya da 2000’ler ortasından alternatif rock soundlarıyla karşılaşabiliyorsunuz. Çıkıntısız, törpülü bir prodüksiyon bu türler arası macerayı daha akıcı kılıyor. Yukarıda bahsettiğimiz türlere yakınlığınız varsa bu yıl BODEGA’yı sıkça döndüreceğinize bahse gireriz. 

TEKLİ: O. – 176
(Speedy Wunderground / [PIAS] / GRGDN Müzik)

Geçen yılki sürümleri SLICE EP ile neye uğradığımızı hâlen anlamadığımız davul-saksafon duosu Tash Keary ve Joe Henwood, önceki ay çıkan Green Shirtün ardından hacmi ve gücü şimdiye dek çıkmış jamlerinden en az iki kat daha büyük, düpedüz “bop” bir tekli ile ortama giriş yaptı. 176 numaralı gece otobüsüne bir ithaf niteliğindeki, dub’a duydukları sevdayı bir kez daha hatırlatan sert ve fazlasıyla sürükleyici parçada referanslar bazında biraz daha Afro etkilere dönülmüş sanki. Hakkında noise ve metal esintileriyle deney yaparak gürültüyü ve harareti artırdıklarını ilettikleri önümüzdeki debut albümleri WeirdOs, 21 Haziran’da aramızda olacak.

TEKLİ: Terre Roche – Fish Out Of Water
(Blabber Music)

Özellikle 80’ler ve 90’ların başında oldukça verimli dönemler geçiren ve üç kız kardeş; Suzzy, Terre ve Maggie’den oluşan The Roches, 2017’de Suzzy’nin aramızdan ayrılmasıyla yolculuğuna son vermişti. Kardeşlerden, daha önce iki adet solosu da bulunan Terre ise 9 yıllık aradan sonra mayıs ayında yeni albümü Inner Adult’ı yayımlayacak. “Fish out of Water” bir çocuk şarkısını andırsa da haşince çalınmış akustik gitar ve Terre’nin teatral vokaliyle birleşince 60’ların sonundan günümüze ışınlanmış gibi. Keyifli bir albüme hazır olalım.  

ALBÜM: Leyla McCalla – Sun Without the Heat
(ANTI-)

Afrikalı-Amerikalı kadınların mücadele ve umut hikâyelerine ışık tutan Our Native Daughters üyesi, çellist ve vokalist Leyla McCalla, bu kez tropikal kokulu Brezilya tınılarından country’ye, Afrobeat’ten blues ve rock’a uzanan 10 şarkılık bir solo albümle gündemimizde. Yüksek dozda merak, neşe ve yetenek ihtiva ediyor; McCalla’nın kadife sesiyle güvende hissettiriyor.

TEKLİ: Beth Gibbons – Reaching Out
(Domino / GRGDN Müzik)

“Utancımı susturmak için sevgine ihtiyacım var.” İnsanın kendisiyle konuşurken bile çok zorlanabileceği konuları yalnızca onun yaşamadığını, bu yolla başkalarıyla görünmez bağlar kurabileceğini fark ederek herkesle paylaşabilecek bir zihne ulaşması ne büyük özgürlük. Portishead solisti Beth Gibbons’ın 15 yıllık arayı kapatacak yeni solo albümü gümbür gümbür geliyor; sanki okyanusun ortasında, yaylıların uzaktan izlediği bir dramadayız da tam girdaba kapıldığımız anda yukarıya uzattığımız eli nefesliler ve ritimler panikle tutmaya çalışıyor “Reaching Out”ta. Beth Gibbons’la kaybolmaya varsanız, interaktif bir versiyonu da olan Weirdcore imzalı nefis videoya da muhakkak göz atmalısınız.

ALBÜM: Nick Cave & Warren Ellis – Back to Black (Original Motion Picture Score)
(Focus Features / Back Lot music)

The Assassination of Jesse James, Lawless, Wind River, Dahmer gibi yapımlar için soundtrack albümler kaydeden Nick Cave – Warren Ellis ikilisi, yine epey dokunaklı bir film müziği ile karşımızda: Amy Winehouse biyografik filmi Back to Black’in soundtrack albümü. Koleksiyonun muhtemelen adından en çok konuşturacak duraklarının başında “Song For Amy” geliyor. Dramatik yaylı partisyonları ve nazik piyano yürüyüşlerinin üzerine Nick Cave’in sesinden bir veda mektubu dinliyoruz âdeta: “Eğer şimdi gidersen, önünde durmam. Her gün seni düşünürüm çünkü seni her şekilde sevmeye devam edeceğim.”

TEKLİ: Lorenzo Dada / Luciano Michelini – Samba
(Kompakt)

İtalyan film müziği bestecisi, maestro Luciano Michelini ve oğlu Lorenzo Dada’nın ortaklaştığı ilk albüm olan Lucifer, 24 Mayıs’ta yayımlanacak. İkilinin ayrışan alışkanlıkları, refleksleri ve yönelimlerini tek potada buluşturma girişiminden önümüze düşen ilk kesit olan “Samba”, eklektik kurgusu ve çaktırmadan yaşattığı mood swingleriyle dönüp dönüp içine atlamalık bir sonik havuz yaratıyor. 

TEKLİ: JD Pinkus – Charmer
(JD Pinkus & Shimmy-Disc)

Butthole Surfers ve Melvins’teki aktivitelerinden bildiğimiz basçı Jeff Pinkus’tan terimini kendi türettiği ve çoktan alametifarikası olmuş “space grass”ın dibi bir tekli. Psikedelik düzlemde türünden soyutlanmış banjo tıngırtılarının basta coşan noise elementleriyle buluştuğu parça, Pinkus’un üstünde beş yıl çalıştığını söylediği ve 7 Haziran’da platformlarda yerini alacak yeni uzunçaları GROW A PEAR’den. Bağımsız filmci Courtney Sellin elinden çıkma bir videoya sahip parçada Jed Willis pedallı yatay gitarda bulunurken, bir başka eski Butthole basçısı Mark Kramer ise işin miks ve master’ında.

ALBÜM: Shabaka – Perceive Its Beauty, Acknowledge Its Grace
(Impulse!)

The Comet Is Coming ve Sons of Kemet gibi  büyüleyici gruplardaki performanslarıyla gönlümüzü kazanmış olan Shabaka Hutchings, sevgi yaymaya adından başlayan ikinci solo albümünde virtüözü olduğu enstrümanı bir kenara bırakıp, yeni oyunlarda yeni duygular keşfetmekle ilgileniyor. Takdire şayan yaklaşımından doğan şarkılardaki ham, ilkel, içgüdüsel, ruhani tavır tek kelimeyle baştan çıkarıcı. Üstelik Moses Sumney, Saul Williams, Laraaji, Lianne La Havas gibi süper konuklarını da aynı kafaya getirerek kendi seslerinin o frekansta neye dönüştüğünü keşfetmelerine vesile olduğuna tanıklık etmenin hissi de bir dinleyici için baya tatlı.

ALBÜM: METZ – Up On Gravity Hill
(Sub Pop Records)

Kanadalı noise punk harikasının üyeleri, son albüm Atlas Vending’den bu yana geçen dört yılda çeşitli solo kayıtlar ve yeni iş birlikleri yaptı. İki METZ albümü arasında verilmiş en uzun boşluğu sona erdiren yeni güzellik Up On Gravity Hill, sekiz parçalık akışında kire pasa doyuruyor. “Never Still Again”, “99”, “Wound Tight” gibi parçalar sıkı METZ fanlarını tebessüm ettirecek anlarla dolu, şaşırtmıyor. Fakat kapanışı yapan “Light Your Way Home”, bir nevi METZ baladıyla ilk tanışma olabilir, kalp kırıyor. 

TEKLİ: Tuğçe Şenoğul – Aşk Deli (Akustik)
(Bağımsız)

Sönmeyen yangınları, büyük tutkuları melodilere döken Tuğçe Şenoğul, geçtiğimiz ay yayımladığı ve prodüksiyonunda Artz, Bugy, 45 ile ortaklaştığı “Aşk Deli”nin akustik versiyonunu da yayımladı. “Beni bile bile yine yaralar. Geceleri içine içine ağlar. Kalbime bunu yapma. Derinlerde kalsın, uyandırma.” dörtlüğüyle dile dolanan şarkının Zafer Sernikli tarafından düzenlenen piyano / akustik versiyonu da orijinali gibi tutkulu, belki orijinalinden daha da canlı.

ALBÜM: Dağtaş – Çok Bilinmeyenli Topraklar
(Kazandibi Records)

Deli Bakkal üyesi olmasının yanı sıra Su Sonia ve Çağan Tunalı gibi isimlerle yaptığı iş birlikleriyle de tanınan Dağtaş, 2021’de başladığı solo serüveninin ilk uzunçalarıyla karşımızda. Adı çok isabetli koyulmuş albümün, nitekim şarkılar hem buraya hem başka yerlere hem de olmayan yerlere ait. Zengin enstrümantasyonu ve çoklukla derbeder havasıyla, yedi parçanın hepsi hissetmeye, sorgulamaya çağırıyor. Yakaladığı bütünlük, eşine az rastlanır cinsten.

TEKLİ: Graft – Same Yout As You
(Come Play With Me)

Yetişkin olmuş bir müzisyenin lisedeki hâline hediyesi, yalnızlık hissiyle geçen ergenlik yıllarında ihtiyaç duyduğu şefkatin iadesi; Siyah mücadelesinin kişisel bir belgesi. Neo soul hisli yumuşacık keyboard yürüyüşü, hip hop’un keskin ritimleri ve cazın ağırbaşlı, parlak tınısını üfleyen saksafon partisyonları dans ederken Graft, geçmişiyle yüzleşiyor.

TEKLİ: Phish – Evolve
(ATO/JEMP)

Kariyerlerinde artık 40 yılı geride bırakan ve jam-band kültürünün en önemli gruplarından biri olan Phish’in yeni albümü Evolve temmuzda geliyor. Türlerüstü müzik yapan grup 2000’lerin ortasında biraz yavaşlasa da son 10 yılı oldukça verimli geçirdi. Albümle aynı adı taşıyan ilk tekli aslen grubun usta gitaristi Trey Anastasio’nun 2020’deki solo albümünde de yer almış.  Oldukça pozitif, dans ettirme potansiyelli, aydınlık bir çalışma. Yüklü de bir prodüksiyonu var. Hatta Grateful Dead tadı almak olası. 

ALBÜM: Diane Birch – Flying On Abraham
(Topanga Creek Records / Hympatia Records)

Eğer yaşamaktan nasibini almış türlü türlü seslerin harmanlandığı bir nevi başkaldırış tadında kokteyl arıyorsanız, Flying On Abraham’ı kaçırmayın. Zengin enstrümantasyonu ile R&B, rock, caz seslerinin bütün çıplaklığıyla bir aktarımı olan albüm, Diane Birch’ün hayatının “değişken ruh hâllerinin, aşamaların, seyahatlerin…belki bir gün dünyada kendime ait küçük bir yer açma umudu”nun bir dışavurumu. Prodüksiyonunu Paul Stacey’in üstlendiği albüm, Birch’ün çıkarcı ilişkilere dayanmış ABD’de müzik ile bulduğu çıkış yolu.