The Boy and the Heron, Fellow Travelers ve bu hafta başka ne izlesek?

Hazırlayan: Burcu Teker

Vizyon takviminden ve farklı platformların kataloglarından film, dizi, belgesel ve şov tavsiyelerimizi içeren ne izlesek seçkimizde Miyazaki’nin izleyeni, ergenlik dönemindeki bir gencin dokunaklı öyküsüne ortak ettiği The Boy and the Heron; karşılarına çıkan türlü engelle boğuşan, Matt Bomer ve Jonathan Bailey’nin canlandırdığı birbirinin zıttı iki kişinin hayatlarını ve gönül bağlarını takip eden Fellow Travelers, Kanada’nın medarı iftiharı Jared Keeso’nun durum komedisi Shoresy’nin ikinci sezonu ve çok daha fazlası yer alıyor. İlk kez gösterileceklerle birlikte dijital servislere yakın zamanda eklenmiş, hâlâ izlememiş olabileceğiniz yapımlar da seçkide.

The Boy and the Heron 
(Vizyon, 27 Ekim)

Nedir: Hayao Miyazaki’nin nadir erkek kahramanlarından Mahito’nun; kaybettiği annesinin ardından tuttuğu yasın, yabancılaşmasının, kendine kurduğu yeni hayatın, giriştiği mücadelelerin ve çocukluktan yetişkinlerin dünyasına geçişinin keder dolu ama masalsı anlatımı. Film bir yandan harcayacak bir dakikası bile kalmayanları odağına alırken; diğer yandan pek çok merakına yenik düşmüş Miyazaki kahramanı gibi genç bir çocuğun, ölümün hüküm sürmediği diyarlara kaymasını konu alıyor.

Neye benzer: Yoshitoshi Abe’nin Haibane Renmei’si için, kariyeri boyunca ölümden sonraki yaşamı iredelemiş, ölümü yeni bir başlangıç olarak betimlemiş usta anime sanatçısının anlatısını sevenlerin ilgisini çekebilecek bir iş denebilir. 

Kimler var:  Senaryosu da Hayao Miyazaki tarafından yazılan filmin animasyon departmanında Takeshi Honda, prodüktör koltuğunda ise yönetmenin kadim dostu Toshio Suzuki var. Tabii ki her Hayao Miyazaki işinde olduğu gibi filmin müzikleri Joe Hisaishi tarafından bestelenmiş.

Fellow Travelers 
(Showtime, 29 Ekim)

Nedir: Baş döndürücü, samimi ama bir kadar da ızdırap dolu bir aşk hikâyesi anlatıyor Fellow Travelers. McCarthy dönemi Washington’ının hırpalayıcı atmosferinde tanışan; biri politikanın göbeğinde bakanlık yetkilisi, biri katolik idealizmle yanıp tutuşan birine zıt iki karakter Hawk ile Tim’in inişli çıkışlı hayatlarını ve aralarındaki karşı konulamaz çekimi izletiyor. Dizinin politik gerilimi, 50’lerdeki McCarthy duruşmalarından 80’lerdeki HIV krizine kadar uzanan süreçten beslenmiş ve hem dünyada hem de kendi içlerinde aşılması güç engellerle karşı karşıya kalmış iki ruhun; ne yazıktır ki yıkıcılara ve cinsel sapkınlara savaş ilan edilen insanlık dışı bir zamana denk gelen, yıllar içinde evrilen ilişkisini masaya yatırmış.

Neye benzer: McCarthy döneminde politik duruşun bedelinin ne kadar ağır olduğunun biyografik anlatısı için Bryan Cranston’lı Trumboya göz atmak isteyebilirsiniz.

Kimler var: Künyede dizinin yönetici yapımcılığını da üstlenen Matt Bomer ve Jonathan Bailey‘nin yanı sıra Noah J. Ricketts, Will Brill, Erin Neufer gibi isimler var.


BUNLAR DA VAR
Gözden kaçmasın
Shoresy – 2. Sezon (Hulu, 27 Ekim)

Ödüllü Letterkenny’nin yaratıcısı ve başrolü Jared Keeso’nun yine aynı yolları takip ettiği spin-off’u; varlığına fazlasıyla maruz kalmamıza rağmen daha önce net bir şekilde yüzünü görmediğimiz, akla gelebilecek pek çok olumsuz kişilik özelliğinin buluşma noktası Shoresy’ye odaklanıyor. İstisnasız her şeyi tiye alabilen, rahat ve umarsız karakterin Sudbury’deki üst düzey bir hokey takımına katıldığında; eğlencesinden taviz vermeden, ilgiyi gerçek manada hak eden bir karaktere dönüşümünü izliyoruz.

Kara Kafa (MUBI, 27 Ekim)

1980 darbesinin ardından politik kaygılarla kendi ülkesinde yıllarca yasaklı kalan, orijinal negatiflerinden restore edilmiş kopyası ilk kez bu yıl Berlinale’de seyirciyle buluşan Kara Kafa’da yönetmen Korhan Yurtsever; Almanya’daki göçmen işçileri, başka meseleleri anlatmak için bir araç olarak kullanmak veya pasif birer kurban gibi işlemek yerine hikayelerinin öznesi yapıyor. İşçilerin emek sömürüsü ve uyanış sancılarının işlendiği politik anlatıda başrole bir kadın koymasını, verdiği bir röportajda şu sözleriyle açıklıyor: “Kadın varsa yaşam vardır. Kadın özgürse, yaratıcıysa ve yön verense sömürü ve zulüm yoktur. Kara Kafa’nın ana teması bu. Bu nedenle hâlâ güncel ve ayrıcalığı olan bir çalışma.

The Enfield Poltergeist (Apple TV+, 27 Ekim)

İngiltere ve hatta dünya tarihinin en meşhur paranormal vakalarından kabul edilen, The Conjuring 2’ya da konu olan “musallat” fenomenine; evin içinden alınmış orijinal ses kayıtlarını da ekleyerek olayı bir üst seviyeye taşımaya niyetli bir mini dizi. Gerçek hikâyeye dayanması fikrini dahi hazmetmekte zorluk yaşayan zihinlere, orijinal ses kayıtlarını dinleme tecrübesinde bol şans dilediğimiz ürperti şöleni; kendiliğinden hareket eden eşyalardan havada süzülürken gazetecilerin suratına çarptığı iddia edilen objelere, türün meraklıları için mücevher niteliğinde bir seyirlik olacağa benziyor. 

When Evil Lurks (Shudder, 27 Ekim)

Ekim ayının korku kotasını doldurmaya niyetli bir diğer yapım da insanları koltuklarında rahat oturtmamaya yemin etmiş filmografisiyle ünlü Arjantinli yönetmen Demián Rugna’nın son işi. Sitges Katalonya Fantastik Film Festivali’nden En İyi Film ödülüyle dönen izlence boyunca “stres” göbek adımız oluyor. Kırsalda yaşayan iki erkek kardeşin duydukları silah seslerini takiben çıktıkları yolculuğun raydan çıkışı, gittikleri çiftlikte buldukları vücut parçalarıyla başlıyor. Sonrası, karşılaştıkları bir “ele geçirilmiş”ten kurtulma mücadelesi ve bunun başlarına açtığı cehennemden beter atmosfer. Kaos, amansız vahşet ve güvensizlik hissini iliklere kadar hissetmek isteyenler için When Evil Lurks doğru adres.

Yellow Door: ’90s Lo-fi Film Club (Netflix, 27 Ekim)

Lee Hyuk-rae tarafından çekilen belgesel; bir filme erişimin parmak ucunda olmadığı ve bir araya gelinip, izleme şansı bulunan filmlerin üzerine okumalar ve analizler yapıldığı 90’lı yılların başlarında bir grup genç sinemaseverin, The Yellow Door Film Institute isimli bir kulübün çatısı altındaki buluşmalarını merkezine alıyor. Bunu ilgi çekici yapan noktalardan biri ise Parasite, Snowpiercer, Okja filmleri ile rüştünü ispatlamış Güney Kore’nin yıldız yönetmenlerinden Bong Joon Ho’nun da kulübün kurucularından biri olması. Bu samimi anlatı için; “Hyuk-rae’nin, kendi jenerasyonunun film kültürüne ve o aklın bir karış havada olduğu yaşlarda bir tutkunun peşinde bir araya gelinip böylesine kalıcı ve değerli sonuçlar yaratılmasına içten teşekkürü” demek mümkün.

The Gilded Age – 2. sezon (HBO, 29 Ekim)

Downton Abbey‘nin mimarı Julian Fellowes’in, 1880’lerin acımasız New York aristokrasisine doyuran; üst tabakanın can sıkıntılarını ve entrikalarını incelerken sarkazm nedir, nasıl icra edilir dersi veren cinsten izletisi. Aniden fazla zenginleşen gösteriş budalası burjuva sınıfı ile nesillerdir zengin olan soylu Amerikalıların çatışması üzerine inşa edilmiş; Christine Baranski, Carrie Coon, Ben Ahlers’ın performansıyla öne çıkan dönem işinin üçüncü sezon onayını alıp almayacağı şimdiden merak konusu.


Official Competition
Hâlâ izlemediyseniz

Yaratılan (Netflix)

Hot Potato: The Story of The Wiggles (Prime Video)

Stay (MUBI)

Official Competition (TOD)

Hallelujah: Leonard Cohen, A Journey, A Song (Apple TV)

ONEFOUR: Against All Odds (Netflix)