Tones and I'ın inişli çıkışlı dünyasına açılan kapı: "Welcome To The Madhouse”

Çoğumuzun radarına 2019 hiti “Dance Monkey” ile giren Avustralyalı müzisyen Toni Watson namıdiğer Tones and I geçtiğimiz ay, tüm şarkıları tek başına yazdığı ve hepsinin ortak prodüksiyonunu üstlendiği ilk albümünü yayımladı. Mini müzik istasyonuyla Melbourne’den Byron Bay’e uzanan yerel bir sokak müzisyeninin küresel pop yıldızına dönüşümünü Sadi Güran’ın çizimleri eşliğinde anlattığımız #çizgihikaye‘ye giderek bu yolculuğun izini sürebilirsiniz.

Büyük patlamanın ardından

Listeleri alt üst edip tüm zamanların en çok Shazamlanan şarkısı olan “Dance Monkey” aynı zamanda, Tones and I’ın Spotify’da dinlenmesi 2 milyarı aşan ilk kadın ünvanını almasını sağladı ve onu ödülden ödüle koşturdu. Güçlü vokali, pop yıldızı arketipine meydan okuyan hâlleri ve enteresan yaşam öyküsüyle müzik dünyasının özgün karakterlerinden biri olarak kabul gören Tones’un hızını küresel salgın bile kesemedi. 2020 boyunca tekliler arka arkaya geldi, artık sıra albümdeydi.

Peki, tüm bunlar olurken Toni kendini nasıl hissediyordu? Aniden gelen bu olağanüstü başarının onun mental dünyasındaki karşılığı neydi? Destekler kadar görünür olmaya başlayan sanal zorbalıkla nasıl mücadele ediyordu? Hayat onun için eskiden nasıldı? Müziği, duygularını boşalttığı bir iç döküm aracı olarak kullanan Tones, bu soruların cevabını bulacağınız albümünün, bugüne kadarki en reflektif, en kişisel işi olduğuna inanıyor ve sonuçtan gurur duyduğunu söylüyor. Welcome To The Madhouse’un, Tones and I’ın ilk hitlerini içeren The Kids Are Coming EP’sindeki şarkıların da dâhil olduğu bir deluxe versiyonu da bulunmakta.

Tımarhaneden içeri girince

Madhouse, Tones’un son 2 yıldır yaşadığı hayatı temsil ediyor aslında. Kapak görselinden referansla, rengârenk ama biraz ürkütücü bir yer burası. Albüm de şöhret sonrası gelen derin yalnızlık, şahit olunan iki yüzlü davranışlar, yas ve kendinden başka birine dönüşmemek için gösterilen direnişe dair zekice yazılmış sözlere rastladığımız dans şarkıları ve baladlar arasında gidip geliyor. Son parça olan “Bars (RIP T)”daki hip hop sürprizi dışında elektronik soslu pop sularında gezinen koleksiyon, bu janrı sevenler için eğlenceli bir seçenek.

Kayıtla ilgili Tones and I’ın görüşleri ise şöyle: “Bu albüm benim için çok inişli çıkışlı ve içimde devamlı değişen duyguları yansıtıyor. Albümde, sokak müzisyenliğinin benim için doğru olup olmadığını bilmemek hakkında, Dance Monkey’den önce yazılmış şarkılar var. Yakın arkadaşım T’nin aramızdan ayrılması ve o duygularla baş etmek istememeye dair şarkılar var.” Kapanmalar esnasındaki zihinsel zorluklardan da bahseden Welcome To The Madhouse’u kapsayan tek bir tema olmadığından dem vuruyor ve “Şarkılar, onları yazdığım gün hissettiklerime özel.” Diyor.

Tones and I’ın yarını

COVID-19 nedeniyle ertelenen turne planı bu sene Avustralya’dan başladı, ABD ve Kanada programı açıklandı, Avrupa ve İngiltere tarihleri ise yakında. Gelişmelere Tones and I’ın Instagram hesabı veya web sitesi üzerinden ulaşmak mümkün.

İncelikle kurgulanan, hikâyeli kliplerde sıradaki durak, “Neden bu kadar yalnızım? Böyle hisseden bir tek ben miyim?” sözleriyle başlayan, müzisyenin albümdeki favorisi olduğunu söylediği “Lonely”.

Destekleyenleri, Tones’a yakın buldukları Sia gibi müzisyenlerle düet beklentisi içinde olsa da o bu konuda şöyle düşünüyor: “Doğru olduğunda iş birlikleri yapmak istiyorum ama şarkıyı benimle birlikte sıfırdan yazmak isteyen bir sanatçı bulmam gerekiyor. Bana bütün bir şarkı verip ‘sadece birazını yaz’ denmesini istemiyorum. Ben bu değilim.” Kim bilir, belki de doğru zaman gelmiştir.

Yazı: İlayda Güler