Zafer anları, düşüş ve acı: Unstoppable ekibi hattın diğer ucunda

Röportaj: Beyza Yıldırım

Heat (1995), Pleasantville (1998), Argo (2012), The Imitation Game (2014) gibileriyle örülü filmografisiyle Hollywood’un saygın kurgucuları arasında yer alan, Oscar ödüllü William Goldenberg, 40 yılı aşkın kariyerinin ilk yönetmenlik sınavını Unstoppable ile verdi. Toronto Uluslararası Film Festivali’nde yaptığı prömiyerinin ardından Prime Video kütüphanesine giriş yapan film, sağ bacağı olmadan doğan güreşçi Anthony Robles’ın şampiyonluğa uzanan inanılmaz yükselişinin izini sürüyor; “durdurulamaz” olmasının anahtarı olarak mücadeleci ruhuna ve sarsılmaz azmine işaret ediyor. Ben Affleck ve Matt Damon’ın yapımcı kadrosunda yer edindiği filmin başrollerini ise Moonlight (2016), When They See Us (2019) ve I’m a Virgo’yla (2023) yıldızı parlayan Jharrel Jerome ile performansı olumlu eleştirilerle karşılanan Jennifer Lopez paylaşıyor.

Unstoppable ekibinden William Goldenberg, Jharrel Jerome ve Anthony Robles; film ve düşündürdükleri üzerine sorularımızı yanıtladı.


William Goldenberg yanıtlıyor:
“Yönetmenlik konusunda şaşırtıcı derecede rahattım ve bunun büyük bir kısmı, kendimi iyi olacağıma ikna etmekle ilgiliydi.”
William Goldenberg ve Jennifer Lopez

Anthony’yi ilk nerede ve nasıl tanıdın? Onun hikâyesini anlatmaya karar verme aşaması nasıldı?

İlk olarak bir arkadaşım bana Anthony’nin hayat hikâyesini anlattı. Sonra kitabını okudum ve ona, yaşadığı her şeye daha da hayran kaldım. Arizona’ya gidip dört gün boyunca kendisiyle vakit geçirdim, hayatının farklı aşamalarını konuştuk ve büyüdüğü, vakit geçirdiği yerleri gezdim. Onunla tanıştıktan ve gerçekten ne kadar harika bir insan olduğunu, ne kadar ilham verici olduğunu gördükten sonra, o ve annesi Judy arasındaki ilişkiyi öğrendikçe hikâye o kadar zenginleşti ki… İlk uzun metraj filmim için dünyaya sunulacak harika bir şey olduğunu düşündüm.

Kurguculuktan gelen bir sinema kariyerin var. İlk yönetmenlik tecrübene yaklaşımın nasıldı? Kurgudaki birikimlerin yönetmenlik sürecine hangi açılardan yansıdı?

Şanslıyım ki bazı inanılmaz yönetmenlerle, bence dünyanın en iyi yönetmenlerinden bazılarıyla çalışma fırsatım oldu. Bu yönetmenlerle setlerde ya da kurgu odasında edindiğim deneyimlerden faydalandım. 

Yönetmenliğe, kurguya yaklaştığım gibi yaklaşmaya çalışıyorum. Her şey performans ve hikâyeyle ilgili ve bir kurgucu olarak deneyimim; kamerayı nereye yerleştireceğimi, ne kadar çekim yapmam gerektiğini ve sahnelerin işe yaraması için hangi açıları almam gerektiğini belirlememde gerçekten yardımcı oldu. 

Sanırım iyi filmler üzerinde çalıştım ve performansın ne olduğunu, iyi bir performansın nasıl olduğunu anlayacak kadar tecrübe kazandım. İyi filmlerde iyi oyuncularla çalışıyorsunuz ve iyi performansın ne olduğunu da görüyorsunuz. En az deneyimli olduğum şey ise oyuncularla diyalog kurmaktı. Bu beni biraz gergin hissettirdi ama yönetmenlik konusunda şaşırtıcı derecede rahattım ve bunun büyük bir kısmı, kendimi iyi olacağıma ikna etmekle ilgiliydi. Bir diğer büyük bir kısmı da inanılmaz bir ekiple çalışmakla ilgiliydi ve oyuncu kadrosu hakkında ne kadar şanslı olduğumu, bu rollere hayat veren oyuncuları bulduğum için ne kadar şanslı olduğumu söyleyecek yeterli kelime bulamıyorum. Hepsi benim ilk tercihimdi ve bu filmi yaparken hepsi olağanüstü ortaklar oldular.

Çoğu otobiyografik hikâyede hissettiğim benzer bir yapı var: İlham vermeyi ve harekete geçirme dürtüsü uyandırmayı hedefliyorlar. Senin için bu hikâyenin en ilham verici tarafı ne?

Beni her seferinde etkileyen, Anthony’nin hayatında da büyük bir an olduğunu bildiğim şey, üçüncü sınıfta aldığı hayran mektuplarını annesinin okuduğu sahne. Bu gerçekten yaşandı. Anthony’nin bakış açısını değiştirdi ve artık sadece kendisi için değil; kendisinden ilham alan insanlar için de güreşmeye başladı. Büyük resmi görmesini sağladı ve bence bu onu doğru bir ruhsal duruma soktu. 

Mektuplara ben de erişebildim. Arizona’daki evinde, ödül dolabında sakladığı bu mektupları sete getirdi ve kopyalarını aldık. Hepsini inceleyebildim. Okumak çok etkileyiciydi ve Jennifer (Lopez) o sahnede çok iyiydi. Karakteri Judy’nin ona anlattığı bazı hikâyeleri ekledi, benim ve senaristin bilmediği şeylerdi. Bazı şeyler ilave etmek istediğini söyledi ve ben de “Hadi yapalım!” dedim. Ekstra diyaloglar ekleyeceğimizi Jharrel’e (Jerome) hiç söylemedik. Bu yüzden Jharrel’in tepkileri tamamen, yüzde yüz doğal oldu. Gerçekten duygusal bir gündü, sanırım setteki herkes aynı şekilde hissetti. Çekmesi gerçekten çok özel bir sahneydi.


Jharrel Jerome ve Anthony Robles yanıtlıyor:
“Geçen süre boyunca o korku ve kaygı kayboldu, sadece heyecana dönüştü. Dünyaya sunmak üzere bir araya gelip, emek verdiğimiz bir işe duyduğumuz gururdan başka bir şey kalmadı.”
William Goldenberg, Anthony Robles ve Jharrel Jerome

Bu soru Jharrel’e: Anthony Robles’ı filmde tekrar yorumlarken kendisiyle nasıl bir ilişki kurdun? Hayatta olan birini canlandırmanın yarattığı baskı ve fiziksel zorluklar var mıydı?

Jharrel Jerome: Ne komik ki Anthony ve ben birçok yönden birbirimize benziyoruz. Sanırım annemizle olan bağımızı paylaşıyoruz. Ben de annemle çok yakınım. Anthony de benim gibi tutkuyla bağlı olduğu bir zanaata kendini adamış. Bu ikisi küçük şeyler gibi görünebilir ama aslında bizi biz yapan şeyler. Bu yüzden evet, bir bağımız vardı. 

Fiziksel açıdan ise hayatımda yaptığım en zor şeydi; güreşmek, bastonlarla nasıl hareket edeceğimi öğrenmek ve bunu olabildiğince doğal yapmak… Kendimi fiziksel açıdan kesinlikle daha önce hiç yapmadığım kadar zorladım. Fakat bütün bu süreç boyunca yanımda Anthony vardı; dublörüm ve güreş koçumdu, bu yüzden sonuç harika oldu.

Anthony, sen de filmin yapım sürecinde yer aldığın için ortaya çıkan işe yaklaşımını merak ediyorum. Hayatının beyaz perdeye aktarılması nasıl bir his?

Anthony Robles: Hem heyecan verici hem de korkutucu bir deneyimdi. Benim için tamamen yeni bir evrendi ve ailemin, hikâyemin dünyaya anlatılması söz konusuydu. Gerçekten gergin hissettiriyordu çünkü hikâyemizin pek çok farklı yönü vardı ve her şey mutlu değildi. Her zaman zafer dolu anlar yoktu; düşüşler ve acılar da vardı. 

Bu filmi yapabilmek ve öyküyü herkesin ilişki kurabileceği bir şekilde paylaşabilmek için o acılı anları paylaşmamız gerektiğini biliyorduk fakat bunun insanlarda bir miktar rahatsızlık yaratacağını da biliyorduk. Bu yüzden etrafımızda bizi ailesi gibi seven, paylaştığımız mesajı önemseyen özel bir ekibe sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu fark ettik. Tüm bunların ne demek olduğunu anlayan ve bizi önemseyen bir grup insanla tanışma şansına sahip olduk. 

Geçen süre boyunca o korku ve kaygı kayboldu, sadece heyecana dönüştü. Dünyaya sunmak üzere bir araya gelip, emek verdiğimiz bir işe duyduğumuz gururdan başka bir şey kalmadı.

Unstoppable, hem kamera arkasında hem de önünde sektörün önde gelen isimlerinin bulunduğu bir yapım: Jennifer Lopez, Ben Affleck, Matt Damon… Nasıl bir set ortamı vardı?

Jharrel Jerome: Dürüst olmak gerekirse favori setlerimden biriydi. Ben ve Matt’le, onların yapım şirketi Artists Equity ile çalışmak… Detaylara, ihtiyacımız olan şeylere gerçekten çok önem verdiler. Mesela “Hey, bir aksan koçum olmalı çünkü Anthony gibi konuşmak istiyorum.” dediğimde bu hemen halloldu. Herkesin rahat olduğundan ve ihtiyacı olan her şeyi aldığından emin oldular. Ve evet, Jen ile çalışmak da çok güzeldi. Hepimiz onu büyük bir yıldız olarak tanıyoruz ama sette tüm şöhretini bir kenara koyuyor ve bütünlüğün içindeki bir oyuncu olmayı başarıyor. Bu gerçekten harika.