Kendi hikâyeni anlatma cesareti: Werther Etkisi

Yazı: Esin Çalışkan

Sizin hikâyeniz bir başkasının yalnızlığını azaltabilir mi? Toplum olarak bizi bir araya getiren yegâne şey, ötekine muhtaçlığımız mı? Tüm bunların arasında tiyatro nedir? Ali Tunç’un yönetmenliğinde sahnelenen Werther Etkisi; oyuncuları Bahar Seki, Egemen Ulutaş, Seray Üstündağ, Mehmet Avcu ve Egemen Cıgal’ın ortak katkısıyla metne dönüşmüş.

​​Konu nedir?

Oyundaki beş adet oyuncunun, bir adet yönetmen / sunucunun ve seyircilerin tanıtımıyla başlayan, dolayısıyla tiyatroya dair en temel yapı taşlarını cebine atarak ilerleyen Werther Etkisi boyunca, aslında ekipteki herkesin kendi hikâyelerini izliyoruz. Tiyatro sahnesinin nelere kadir olduğunu anlamanın bir yolu olarak bu kavramı yapısöküme uğratan ekip Antigone, Macbeth ve Nora gibi birkaç klasiği andıktan sonra, onlarla şimdinin düzleminde vedalaşıyor ve aile / okul / toplum aksında kendi geçmişlerini didikliyor. 

En çok neyi sevdin?

Oyunun Goethe’nin Genç Werther’in Acıları adlı romanından gelen Werther Etkisi fenomenini, yani kendine zarar verme davranışının taklit edici etkisini sahneleme biçimini düşününce; oyuncuların kendi kırılganlıkları ve savunmasızlıklarıyla yarattığı dünya hayli kıymetli. Alışıldık bir kurguyu takip etmemesi ve seyirci reaksiyonu ya da oyuncuların hâletiruhiyesi ile metnin yer yer değişmesi de ekibin en büyük buluşu denebilir.

En çok hangi âna yükseldin? 

Oyuncuların âdeta minik bir çember oluşturduğu final bölümünde, kendinizi bir grup terapisinde hatta bir tür dayanışma grubu olarak işleyen bağımlılık toplantılarında gibi hissetmeniz çok olası. Bu hâliyle duygusal yükünü üzerinize boşaltan bir araçtan çok, sizi hafifleten bir kalkan etkisi yaratması heyecan verici. Üstelik naif anlatımı boyunca bunu sıkı sıkıya tutması, oyunun kimliğine dair çok şey söylüyor.

Ambiyans / ortam / mekân / kurgu / dekor için neler söyleyebilirsin?

Yatırımını oyuncu performansına yapan pek çok bağımsız ekibin sahneyi görsel tasarım, dekor ve ışık anlamında alternatif şekillerde kullandığını görsem de galiba günün sonunda hepsinin en güvendiği aracı bedeni. Metinde olduğu gibi sahne üzerinde de olabildiğince sade bir dekor seçen ekip, bu yolla gündelik hayatı çevreleyen derdi ve bellediği acıları nasıl azaltabileceğini de prova ediyor sanki. 

Oyunculuk için neler söyleyebilirsin?

Oyuncuların kendilerini oynadığı hikâyelerle beyazperdede karşılaştığımız, beyin yakan birkaç film var açıkçası ama tiyatro sahnesi için bu ihtimal çok daha düşük. Bu anlamda sadece yenilikçi değil, kurgusu ve kullandığı karakter değiştirme metotlarıyla her birinin sınırlarını zorlayan ve onları ilişkiselliğe iten bir örümcek ağı gibi işliyor oyun. Ya da bu örümcek ağını, belki de sonra daha rahat kurtulmak için birlikte örüyorlar mı demeli?

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar… 

İnsanlığın bir laneti ve kurtuluşu olarak, içinde yaşayan herkesin bir tarafından tuttuğu ve genellikle pek de paylaşamadığı toplumu değiştirmek ne kadar mümkün? Kendi sınırlarımızı koruyup, onu başkalarına açarken ve hayatla bağımızı kuvvetlendiren güvenli alanları yaratırken harcanan çabanın tükenmemesi için daha fazla ne yapmalı? Hayata devam ediyor olmak, hayatta olmaya yeter mi?

İllüstrasyon: Mutluhan Kasap
İllüstrasyon: Mutluhan Kasap