İçeride köpürenler: Woman Of…

Yazı: Esin Çalışkan

“Transeksüeller hayatlarını bir silip yeniden yazma hikâyesi olarak değil; farklılığı yeniden sahiplenen ve tekrar şekillendiren bedenlerinin gücünü geri çağıran politik bir eylem olarak yeniden ifade etmek için geçmişlerinin sorumluluğunu almalı. Başka bir deyişle transeksüeller, ‘ucube’ olmanın getirdiklerini kucaklamalı.”

–Sandy Stone (Transeksüel çalışmaları kurucularından, Amerikalı aktivist, yazar)

Gani Met’in anısına saygıyla.


Woman Of… / Kobieta Z… gibi filmlerle karşılaşmanın sarsıcı bir etkisi var. Belki de trans olan ve bunun tüm getirileriyle hayatına devam etmenin bir yolunu bulan –genelde bir şeyleri aramakla lanetli cis-het dünyanın tersine– karakterlerin perdedeki varlığının izleyici için hâlâ yeni olması yüzündendir. Bilemiyorum. Festivalde olsun olmasın, gerçekleşmeyen ihtimallere yazılan ağıtlar, tekrar bir şans verildiğinde ateşlenen aşklar ve ergenliğini ilk yetişkinlikle boğan gençler kendi içlerinde sinema tarihinde hep bir türü temsil ettiler. Małgorzata Szumowska ve Michał Englert, bu türlerin her birinden bir parça alırken, Polonyalı bir trans kadının onlarca yıla yayılan hayatının portresini sunuyor. Çünkü belki de “dönüşmek, bir tür ergenleşme gibidir.”*

Polonya’nın geçtiğimiz yıllarda yapılan bir ankete göre Avrupa Birliği’ndeki en homofobik ülke çıkması endişe verici. Ülkede uzun yıllardır kökü derinlere yayılan ve medya araçları, politikacılar ve dini otoritelerin gücüyle beslenen LGBTİ+ karşıtı nefret dilinin ve şiddetin her biçiminin arttığı çok açık. Dolayısıyla evet, bu iki yönetmenin bir transın, çağın değiştiği 1980’lerden 2020’lere yaklaşık 40 yıl boyunca yaşadıklarını ve yeni bedenine uyum sürecini perdeye aksetmek için tercih ettikleri tanıdık-vari sinematik dil, kimilerine bir miktar melodramatik gelebilir. Bu anlamda film daha çok yabancı atfedilenin tanıdıkla birleşmesi ve birbirleri arasındaki akışın gerçekleşmesi için bir yol açıyor. Elbette onlarca başka yoldan sadece biri olduğunu bilerek.

Tamamlanmamış tüm eksikler ve kesikler

Dramatik olarak, Woman Of... düzensiz bir aksı takip ediyor. Bazen hangi yılda olduğunuzu hatırlamak için küçük bir ipucu aradığınızda izleyiciyi olabilecek en şeffaf ve narin bakışlarıyla natrans oyuncu Małgorzata Hajewska-Krzysztofik‘in son derece güçlü performansı karşılıyor. İlk sahne çocukların kendilerine yakıştırılan masumiyeti tek bir zalim hareketle yerle bir ettiği, keskin bir tanıtımla başlıyor: Ezbere bir alayla birini kovalayan kız grubu ve erkek kıyafetleri içinde ağaca tırmanan uzun saçlı bir başka çocuk. Yıllar boyu peşini bırakmayacak neredeyse androjen, zayıf bir beden ve içinde köpüren başka biri olmaya dair güçlü istek… 

Sahne atlıyor, Aniela ojeli ayak tırnaklarıyla sağlık muayenesi sırasında askerlik hizmetine uygun olmadığını öğreniyor; yıllar sonra delilik kozunu oynamasına rağmen bu zorunlu hizmetten kaçamayan onca erkeğin yanında gülerek anlattığı bir hikâye. Buruk bir gülüş. Birinin sanki yüzüne zorla yerleştirdiği, çıksın diye nice gözyaşıyla yıkanan bir gülüş… 

Bir erkek olarak yaşayan Aniela, -doğum adı Andrzej- kendi ismini kazanana kadar yani yaklaşık 20 yıl, ilk aşkı tattığı hemşire Iza (önce Bogumila Major, sonra Joanna Kulig canlandırıyor) ile evleniyor ve iki çocukları oluyor. Film bu süreci takip ederken kamera çoğunlukla Iza’nın anlayışlı bakışları, başkalarının yüzleri ve karakterinin kendinden utanan gözleri arasında geziniyor. Ardından enjeksiyonlar, bazı tek seferlik ilişki denemeleri ve topuklu ayakkabıyla atılan gece turları geliyor. 

Film Waldemar Pokromski ve Monika Kaleta’nın olağanüstü saç-makyaj çalışması, Hajewska-Krzysztofik’in geçen her güne yansıyan yeni kimliğini sahiplenme biçimi ve kuir komünitenin hikâyeye naif katkısıyla hayranlık verici bir boyutta büyüyor. Ancak bazı yan karakterler, nedense yaşa bağlı hiçbir fiziksel değişim geçirmediğinden, film sanki Aniela dışında kalanları ıskalamayı seçmişe benziyor. Ya da onları Aniela’nın alternatif dünyasında bıraktığı hâliyle görüyor. Senaryodaki bu tür boşluklar sezilip, son blokla üst üste yer alan mahkeme – hastane sahneleriyle biraz gücünü kaybetse de 43. İstanbul Film Festivali seçkisinin etkileyici filmlerinden biri Woman Of… 

*Susan Faludi – Karanlık Oda (Kaplumbağa Yayınları)