Yorgos Lanthimos’un yeni filminin kadrosuna Jerrod Carmichael da eklendi

Ülkesi Yunanistan’da çektiği Dogtooth’dan (Kynodontas) bu yana kariyerindeki her bir adımı ilgiyle takip ettiğimiz Yorgos Lanthimos’un yeni projesinden detaylar gelmeye devam ediyor. Daha önce The Favourite‘da çalıştığı Emma Stone’un başrolde konumlanacağı, Willem Dafoe ve Ramy Youssef’in da yer alacağı söylenen yapıma, son olarak Mark Ruffalo’nun katıldığını işitmiştik. Poor Things ismini taşıyan projeye komedyen, oyuncu, yapımcı, senarist ve yönetmen Jerrod Carmichael da dâhil oldu.

Stand up gösterileri ile adını geniş kitlelere duyuran Jerrod Carmichael, en çok başrolünde yer alıp yaratım sürecinde de parmağı bulunduğu NBC dizisi The Carmichael Show ile biliniyor. Kendini canlandırdığı, kız arkadaşı ve ailesi ile deneyimlerini paylaştığı sitcom, üç sezonluk ekran macerasının ardından 2017’de veda etmişti. Carmichael’ın oyunculuk kariyerinin durakları arasında Seth Rogen’lı iki Neighbors filmi, The Disaster Artist, Transformers’ın beşinci halkası The Last Knight ve -Ross’u canlandırdığı- Jay-Z’nin Friends göndermeli “Moonlight” klibi de var.

Yine Poor Things’de karşımıza çıkacak Ramy Youssef’i dünyaya tanıtan Ramy dizisinin yapımcıları arasında yer aldığını ve sinemada ilk yönetmenlik denemesi olan, henüz izleme şansı bulamadığımız On the Count of Three ile Sun ile Sundance Film Festivali’nin son edisyonundan ödülle döndüğünü ekleyelim.

Frankenstein’dan esintiler taşıyacak Poor Things, Alasdair Gray’in aynı isimli romanından uyarlanıyor. Tam Lanthimos’un kalemi gibi duran kaynak materyali, yönetmenin daha önce de iş birliği yaptığı senarist Tony McNamara uyarlayacak. Prodüksiyon sürecinin bu yılın sonlarında başlaması umuluyor. Film 2022’de seyirci karşısına çıkabilir.

Peki ne hakkında Poor Things?

Emma Stone’un canlandıracağı Bella, diğer adıyla Victoria Blessington, istismarlarına maruz kaldığı partneri nedeniyle canına kıyar ve Archibald McCandless isimli bilim insanı tarafından tekrar hayata döndürülür. Kendisiyle evlenme niyetindeki McCandless’ı bayıltıp kaçmasının ardından aristokratik kumarhanelere, yoksul İskenderiye’ye, hatta Paris genelevlerine uzanan bir serüvene atılır ve nihayetinde istismarcı eski partneri ile yolları tekrar kesişir.

Roman, Viktorya Dönemi’nde geçen politik bir alegori, “erkeklerin arzuları ile kadınların bağımsızlığı arasında düşündürücü bir düello” olarak tanımlanıyor.