Z Raporu: Barbaros Altuğ
Fotoğraf: Maximilian Gödecke
Yazar Barbaros Altuğ geçtiğimiz sene, yolları Berlin’de kesişen Dunya, Tuba ve Suna’ya bakarak; göç, aile bağları, kuir varoluş, ırkçılık, şiddet, dostluk gibi temalar etrafında “dışarıda bırakılan” olmanın gerçekleriyle yüzleştirdiği yabancı adlı romanını yayımlamıştı. Henüz denk gelmediyseniz, Türkiye gündemiyle de oldukça haşır neşir olan Altuğ’un Twitter paylaşımlarına da göz atabilirsiniz.
Barbaros’a sorduk: Bu aralar sana en iyi gelen şey? Hâlâ televizyon izliyor musun? Küçükken bir idolün var mıydı? Buyrunuz Barbaros Altuğ Z Raporu’na.
Gündemi en çok nerelerden takip etmeyi tercih ediyorsun?
Türkiye ile ilişkim Twitter üzerinden sürüyor. Berlin – Almanya gündemi -yaşadığım yer, bilmeyenler vardır- içinse hâlâ yazılı basın.
Hâlâ televizyon izliyor musun? İzliyorsan ne izliyorsun?
O kadar izlemiyorum ki oturma odamda boş bir akvaryum gibi işlevsiz ve hüzünlü duran televizyonumu depo olarak kullandığım arka odaya kaldırdım. Hem yer açıldı hem de dipsiz kuyu gibi suratıma bakan siyahlıktan kurtuldum, eve ferahlık geldi.
Günde kaç saat, en çok hangi platformlarda vakit geçiriyorsun?
Dediğim gibi Türkiye gündemini Twitter üzerinden takip ettiğim için ve malum ülkemiz bir asra dağılacak gündemi bir haftada gerçekleştirme becerisine sahip olduğu için günde en az bir kere bakıyorum ve bir saat kadar zaman geçiyor bakınca da orada. Ama okumayı sevdiğim yabancı kitap blogları, New York Times kitap ve yemek bölümü, çeşitli gezi dergilerinin sosyal medyalarında da kaybolma ihtimalim çok; oralarda bulabilirsiniz yoksam ortada.
Yeniden yaşamak isteyeceğin bir gün / an?
Genç ve âşık olmak isterdim, ikisi de olmayacak.
En son okuduğun kitap?
En son Nazlı Koca’nın İngilizce yayımlanan The Applicant romanını okudum. Hem Berlin hem yazar olmak hem ülkemizin dertleri ile yol alan ve bize iyi bir yeni yazar kazanacağımızı müjdeleyen bir kitap. Çevrilip yayımlanmasını arzularım Türkçe.
Bu aralar sana en iyi gelen şey?
Güneş valla. Berlin özgürlük hissinden huzura her duygumu pekala karşılayan bir şehir amma velakin güneş eksikliği de insanı bunaltır bazen. Bu sene de baharın gelmeyeceği tuttu, her güneşli anda sokaklarda neşeyle zıplıyoruz.
En son yaptığın (şehir dışına) yolculuk nereyeydi?
Köln’e gittim iki gün evvel. Dünyanın en güzel müzelerinden olan Ludwig Müzesi’ndeki Ursula retrospektifini dolaştım ve hayran oldum. On yıllarca üreten ve kendine ait bir dünya yaratan Ursula, bana Latife Tekin’in yaz dünyasını hatırlattı. İkisi de benzersiz ve daha önce yapılmamış bir hülyalar ve kâbuslar alemi vadediyor bana.
Bugüne kadar hakkında yazılmış en yanlış şey?
Ne yazıldıysa doğrudur bence ya. Demek beni öyle tanımış, öyle anlamış yazan derim. İnsan ruhu ışığa göre değişen bir prizma gibi, bunun tek başına bizle alakası yok elbette, karşımızdakinin ışığıyla da bağlantılı. Her birimizin bir başka yansımasını görüyor bir başkası, o da o taraftan bakmış ya da ben ona öyle göstermişim kendimi demek.
Hayatta yaptığın ilk iş neydi? Anlatır mısın?
Hatırladığım kadarıyla bir yayınevinde, kitap fuarı zamanı tezgâhtarlık – teyzemin eşi yayınevinin sahibiydi. Üniversite öğrencisiydim, kaset falan da satılırdı o zamanlar kitabın yanı sıra. George Michael satmaya çalışırdım herkese, nur içinde yatsınlar; teyzem de George Michael da.
Küçükken bir idolün var mıydı?
Filiz Akın. O kadar hayrandım ki duvarımda posteri asılıydı; hayalimde annemle babamı boşar, babamı Filiz Akın ile evlendirirdim bazen. Seneler sonra bir etkinlikte tanıştığımda hâlâ hayranıydım. Hâlâ çok severim, her hâliyle her şeyiyle.
Son zamanlarda en çok dinlediğin müzikler?
Ben ülkem gibiyim ya bu konuda, andan âna bir uçtan bir uca savrulan müzikler dinliyorum. Spotify o nedenle asla bana ne tavsiye edeceğini bilemiyor bence. Mesela yabancı için yaptığım Spotify listesine bakınca da anlaşılır bu; Verdi ile Emel Müftüoğlu arasında toplanan müzikler. Bir de yazmaya çalıştığım bir yeni roman üzerindeyim, ona uygun müziklerle dolduruyorum listemi şimdilik. İstanbul – Venedik – Berlin ve 80’ler ile şimdi arasında gidip gelen bir iş; Uzun Bir Kışın En Karanlık Günü. O nedenle bolca Mina, bolca Sezen Aksu var dinlediklerimde, hatta Adriano Celentano – “Il tempo se ne va”.