Z Raporu: Gülçin Kültür

Son dönemde İki Şafak Arasında, Çatlak, Kumbara ve Kırmızı Oda gibi yapımlarda izlediğimiz Gülçin Kültür, 2023’ü Ömer dizisinin Nuran’ı olarak açtı. Bu akşam (27 Ocak) Bant Mag. Havuz / Bina’da gerçekleşecek Beni Bu Sahneler Mahvetti etkinliğine Erdem Şenocak ile konuk olacak Gülçin Kültür; dinledikleri, izledikleri ve mutfak alışkanlıklarına dair sorularımızı yanıtladı.

Laura Marling’den Requiem For a Dream’e, sütlü poğaçadan Fire of Love’a; buyrunuz Gülçin Kültür Z Raporu’na.

Son zamanlarda en çok dinlediğin müzikler?

On Body and Soul’u izlediğimden beri Laura Marling dinliyorum. Laura Marling dinlemiyorsam, Spotify’da Laura Marling Radyosu’nu açıyorum. 

Hafızana kazınmış ilk film?

Requiem For a Dream. O dönem Babaeski’de tek film CD’si kiralayan Gökhan Abi’nin önerisiyle izlediğim bir filmdi. Neredeyse her gün bir film kiralayıp izlediğim bir dönemdi. Korku duygusu çok kolay harekete geçtiğinden belki de sürekli kötü korku filmi izleyip psikolojime küçük çizikler atmak çok hoşuma gidiyordu. Bir gün Gökhan Abi yine kiraladığım bir korku filmi CD’sinin yanında bu filmi verdi bedava. Aklım gitti. “Ha demek ki sinema böyle bir şeymiş” gibi bir aydınlanma yaşadığımı hatırlıyorum. Bu deneyim film izleme pratiğimi de değiştirdi.

Son zamanlarda izlediğin filmlerden favorilerin?

Aftersun, You Won’t Be Alone, Close, Good Luck to You Leo Grande.

Son zamanlarda izlediğin çok iyi bir belgesel?

En son Filmekimi’nde izlediğim müthiş belgesel, Katia ve Maurice Krafft’ın hem birbirlerine hem de yaptıkları işe kül edici, büyük aşklarını anlatan Fire of Love. Ne olur herkes izlesin.

Son zamanlarda seni çok etkileyen oyunculuk performansı?

Son dönemde çok etkilendiğim bir sürü performans var aslında. Good Luck to You Leo Grande’da Emma Thompson, TÁR’da Cate Blanchett, Succession’da herkes, The Banshees of Inisherin’de Colin Farrell ve daha kimler kimler. Ancak tüm bunların yanında sanırım beni en çok etkileyen Better Call Saul’da Rhea Seehorn’un Kim Wexler performansı. Hem çok tanıdık hem de sıra dışı bir karakteri böyle bir ustalıkla yarattığı için kendisini izlerken heyecandan ne yapacağımı şaşırıyorum. Sanki bir dersmişçesine bazı sahnelerini tekrar tekrar izliyorum.

En çok söylediğin yalan?

“Yoo uyumuyorum.” Film izlediğimiz akşamlarda karanlıkta koltuğun sıcaklığına kendimi teslim ettiğimden mi bilmiyorum, ilk 15 dakikada içim geçiyor. Hadi evde battaniye vs. gibi kolaylaştırıcı unsurlar var ama sinemada da oluyor bu. Beni uyandırmaya çalıştıklarında da büyük bir kararlılıkla uyumadığımı iddia ediyorum. Hatta uyuduğumu söyleyen kişilere (ki Haydar bu, aslında bir kişi) tüm savunma kalkanlarımı çıkararak çok yüksek bir şekilde itiraz ediyorum. Ama aslında fosur fosur uyuyorum. 

En iyi yaptığın yemek?

Maalesef sütlü poğaça. Madem kabul günü vazgeçilmezi olacaktı, keşke kısır filan olsaydı. En azından kaliteli karbonhidrat derdik, ama hayır. Çatır çatır beyaz unlu, tereyağlı, kalp damar sağlığı düşmanı poğaça. Hamur işi sevdasıyla sınanıyorum.

Hayatta yaptığın ilk iş neydi anlatır mısın?

10 yaşındaydım. Üç arkadaş çam ağacı iğnelerini birbirine geçirip küçük bir çam ağacı formatına getiriyorduk. Sonra da ucundan bağlayıp duvara asılabilecek bir dekoratif ürüne dönüştürüyorduk. Bu muhteşem ürünün peynir ekmek gibi satacağına inanıp stant açmaya karar verdik. Bununla cidden çok zengin olacağımıza inanmıştım. Beş parçayla okul bahçesinin önünde açtığımız ilk standımızda kişi başı dörder tane Cino olabilecek kadar para toplayabilmiştik mahalledeki teyzelerden. “Hiç fena değil” diye eve sevinerek gittiğimizi hatırlıyorum. Stant açtığımız son gün o gündü.