2022: Gündemimizden 50 kitap

50 kitap seçkimiz 2022’de Türkçede basılmış kitaplardan oluşuyor. Kurmacalar ve kurmaca olmayanlar bir arada.

Anneler – Sevgi ve Zulüm Üzerine bir Deneme 
Jacqueline Rose (Alfa) 

“Miras aldığım bedensel veya zihinsel her tür derdin hatta miras aldığım hemen her şeyin annemden geldiğini varsaymıştım.” sözlerinin sahibi, feminist yazar ve eleştirmen Jacqueline Rose, Antik Yunan’dan bugüne Batı kültüründe “anne” olanın sırtındaki ağır yükten dem vuruyor. Bitmek bilmeyen beklentiler, politik sebeplerle kendilerine dayatılan kutsaliyet, birileri tarafından devamlı eksik hissettirilmek gibi pek çok baskının gölgesinde yaşayan annelere başka bir gözle bakmaya sevk eden Simone de Beauvoir’a teşekkür ederken, Elena Ferrante’nin annelerine de ayrı bir parantez açıyor kitap.

Babamın Yeri 
Annie Ernaux (Can Yayınları)

Geçtiğimiz yıl Seneler kitabı ile kişisel olanın politik anlamlarını oyan, ben-biz eşitliğinde kurulmuş dünyası ile hatıralarımızın toplumsal yükünü hafifleten Ernaux bu kez, bir ölümden arta kalanlar ile karşımızda. Eğitim hakkından mahrum bırakılmış, değeri kas gücüyle ölçülmüş bir babanın işçilikten esnaflığa geçişi, toplumsal konumu ve kızı ile ilişkisi merkezde. Yalın bir üsluptan, alabildiğine evrensel akan satırların peşine düştüğünüzde, dile bir kez daha hayran olmamak mümkün değil. Can Yayınları’nın 2022’de Boş Dolaplar ve Yalın Tutku adlı iki Ernaux kitabı daha yayımladığını da hatırlatalım.

Bağımlılık 
Tove Ditlevsen (MonoKL Yayınları)

Danimarka edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük kalemlerinden Tove Ditlevsen’in Kopenhag Üçlemesi’ne ait otobiyografik kitaplarının ilki 2021’in sonlarında Çocukluk adıyla MonoKL Yayınları’ndan basıldı; 2022’de ise onu Gençlik ve Bağımlılık takip etti. Ditlevsen’in öz yaşam öyküsünü büyük bir cesaret ve samimiyetle anlattığı üçlemesinin son halkası Bağımlılık okuyucusunu, yazarın içine düştüğü girdabın orta yerine bırakırken, ilk iki kitapta kurduğu geçmişin izleriyle yüzleştirip, okuma tecrübesini Ditlevsen’in örtük bir psikanaliz seansına dönüştürüyor. Kan donduran bir gerçek hikâye ancak bu kadar hissettirilip özümsetilirdi herhâlde.

Bavula Sığmayan 
Nermin Yıldırım (hep kitap)

Nermin Yıldırım’ın ilk öykü kitabına hoş geldiniz. Aile Yalanları, Dolunay Kaçıkları ve Kronos Aylakları başlıkları altında 25 hikâyeyi bir araya getiren Bavula Sığmayan, yazarın görünenin ardındakilere olan ilgisini, kendine has buruk ve görkemli diliyle tarif ettiği bir panorama olarak özetlenebilir. Çocukluğun düşleri, gençliğin hevesleri, ihtiyarlığın özlemi ve aradaki zamanda hayattan gelip geçenler, hepsi işte burada.

Bekleyecek Vaktim Kalmadı Artık 
Jean-Louis Fournier (YKY)

Fransa’nın nevi şahsına münhasır çok yönlü sanatçılarından Fournier’nin 80’li yaşlarının ortalarına gelmişken hâlâ ilk günkü canlılığıyla üretebilme kapasitesini, zaman olgusunun yıkıcılığıyla ilişkilendirip yok saymaya çalıştığı son anlatısı Bekleyecek Vaktim Kalmadı Artık, önceki kitaplarında karşımıza çıkmayan bir “SON” yazısıyla bitiyor. Daha önce çeşitli otobiyografik başyapıtlar, önemli belgeseller, sayısız özel ifade üretmiş bir sanatçının zaman kavramı üzerine düşünceler kuran ve yayıncısının baskısıyla yazdığını iddia ettiği metnini bitirmek için bulduğu bu final taktiğinin, kendisinin esprili dilinin oyuncaklı bir tezahürü olarak kabul ediyor ve yenisini heyecanla bekliyoruz.

Bir Kediyi Terk Etmek – Babam Hakkında 
Haruki Murakami (Doğan Kitap)

Murakami’nin bugüne kadarki en kişisel anlatısı olan Bir Kediyi Terk Etmek, aralara görseller serpiştirilmiş biçiminden ötürü bir anı kitabından çok, yetişkin / çocuk kitabı hislenimleri ile dolu. Elbette diğer kitaplarındaki o fantastik tadı vadetmiyor, çocukken sahile terk ettikleri kedilerinin bir şekilde evi yeniden bulması ile başlıyor. Yetişkin hayatında uzak kalınan ebeveynlerle alışılmadık hazinlikte bir vedalaşma.

Böyle Küçük Şeyler 
Clairee Keegan (Jaguar Kitap)

İhmal edilerek geçmiş bir çocukluğun ardından kendi ailesini kuran, eşi ve beş kızıyla birlikte bir kasabada odun ve kömür tüccarlığı yaparak yaşayan Bill Furlong’un hayatına davet ediyor Böyle Küçük Şeyler. Bir manastır kömürlüğünde genç bir kızla gerçekleşen rastlantısal bir karşılaşmanın bir tür sahip çıkma öyküsüne dönüşümünü, Çağdaş İrlanda edebiyatının en duru kalemlerinden biri aracılığıyla takip ediyoruz. Her detayının incelikle örüldüğünü hissettiren, sarsıcı bir okuma.

Bu Hikâye Senden Uzun Osman
Aylin Balboa (İletişim Yayınları)

Kendine özgü muzip anlatımını korurken, geçmişle hesaplaşarak geleceğe kafa tuttuğu öykü demeti Ateş Sönene Kadar’dan sonra neyse ki arayı çok açmadı Aylin Balboa. Düştüğünde kalkıp oyuna devam edenleri, yenilmeyi asıl özgürlük bilenleri incelikle sarmalayan metin; kendi kendini tamir eden bir kadının güçlü hikâyesi ile birleşmiş. Üstelik Osman’a seslenişlerin kimisi, yazarın kendi çizimleri ile birlikte sunuluyor.

Büyüyemeyenler
Melis Danişmend (Mundi)

Müzisyen, besteci ve yazar Melis Danişmend’in pek çoğumuza aşina hisleri, arada kalmışlıkları ve umuda yükselişleri anlattığı ilk kitabı. Büyüyemeyenler; yazarın kendi tabiriyle bir “kişisel gelişememe” öyküsü. Tüm işlerin baş aşağı gittiği boğucu anlardan yıkımların neşeyle buluştuğu kavuşmalara yol alıyor.

Cennet Çürüdü 
Jenny Hval (Umami Kitap)

Norveçli müzisyen Jenny Hval’in ilk romanı olan Cennet Çürüdü, bir kuir ilişkinin gelişimini çürüme, mantar gibi canlılık metaforları üzerinden  aktarıyor. Jo isimli karakterin Carral’a beslediği aşkın esas mekânı olan eski bira fabrikasından eve dönüştürülen ortamın, çürüyen elmaların kokusunun, örümceklerin ve yayılıp çoğalan mantarların zengin bir habitat oluşturduğu, bir tür canlanma hikâyesi var karşımızda. İki kadın arasındaki bağlar kuvvetlendikçe bu habitattaki çeşitlilik de artıyor. Elbette Jenny Hval’in müziğiyle tanışmış olmak bu benzersiz romandaki duyusal deneyimi katlayarak çoğaltıyor.

Cinsiyetler Arası Toplumsal İlişkiler ve Kesişimsellik 
Derleyen: Gülnur Acar Savran (Dipnot)

2000’den bu yana feminist akademisyenler ve aktivistlerin yazıp çizdiklerinin bir derlemesini sunan bu kitap, cinsiyetler arası toplumsal ilişkiler ekolüne dair dikkatlice yapılmış bir seçki. Gülnur Acar Savran’ın derlemesi, ortak özellikleri Fransa ve Quebec çıkışlı olan “maddeci feminist” yazarların emek kavramına getirdikleri önemli açılımı; cinsiyet, sınıf ve ırk üzerinden emek, el koyma ve sömürüye ilişkin önemli okumaları; kesişimsellik ve eştözlülük yaklaşımlarına dair metinleri özenli bir çalışmayla bir araya getiriyor. Seçkinin, literatüre çok değerli bir katkı sunduğunun altını çizmek gerekli.

Çalınan Dikkat – Neden Odaklanamıyoruz? 
Johann Hari (Metis)

Çağdaş bireyin gittikçe artan ekran süresi, algoritmaların kişisel verilerin kaydı ile kullanıcılara özelleştirdiği içerik akışı, uyku problemleri, internette ulaşılan bilginin güvenilmezliği, orta sınıfın çöküşü, emniyetsiz hayat koşulları, odaklanma problemleri… Johann Hari’nin bu çalışması, dijitalleşen dünyanın beraberinde getirdiği toksik atmosferi çok yönlü bir şekilde ele alıyor. Ancak bunu yaparken saatlerin farklı boyutlardaki ekranların başında uçup gittiği bugünlerin zehrine takılıp kalmıyor; panzehiri de belirliyor: Yavaşlamak, derinleşmek. Sadece bireysel ölçekte de değil toplumsal olarak bunu başarmak…

Çukur 
Hiroko Oyamada (Siren Yayınları)

Çağdaş Japon edebiyatının dikkat çeken yazarlarından Oyamada’nın gerçekle fantezi alanları arasında dolaşan; gücünü muğlak olandan, tuhaflıklardan, etkili metafor kullanımından alan büyülü anlatılarıyla henüz tanışmadıysanız, Çukur’u okuma listenize mutlaka eklemelisiniz. Kafka ve Miyazaki etkilerinin izini sürdüren roman, çekilmez olmasa da pek tatmin de etmeyen işini bırakıp, tayini çıkan eşiyle birlikte taşraya, kayınvalidesinin yakınına taşınan Asa’yı merkeze alıyor. Rutinin dışındakine, alışılmışın aksine kapalı bir dünyada, tanımlayamadığı bir yaratığın peşinde, onun açtığı ve içinde yaşadığı çukurun etrafında hayattaki rolünü sorgulayan bir kadının yaşamına misafir ediyor.

Diğer Ev 
Rachel Cusk (YKY)

Bir romandan ziyade çeşitli başlıklarda sosyolojik analizler sunan Diğer Ev, bir yandan kadın öznelerin birbirinden farklı hikâyelerde nasıl kaybolduğunu anlatıyor, bir yandan da sanatın çarpıcılığı üzerine sorgulamaları vurguluyor. Biraz hüzünlü gelse de sistemin atadığı sorumluluklar, silikleşen hayatlar ve çatışmalar okuyucuyu kitap boyunca sürükleyecek kadar canlı tutuyor.

Dinlenme ve Rahatlama Yılım 
Ottessa Moshfegh (İthaki Yayınları)

Çağdaş Amerikan edebiyatının en yetenekli kalemlerinden Ottessa Moshfegh’in ilk basımından bu yana büyük beğeni toplayan romanı nihayet Türkçede İthaki Modern serisinden yayımlandı ve o günden beri de yerli okuyucuların ilgisine mazhar olmaya devam ediyor. Moshfegh’in okuyucusunu, yeni milenyumun ilk yılında her şeyden vazgeçmiş bir miskinin, etrafı yemek artıkları ve gerçekle uyku arasında gezinen anlarla dolu kanepesine oturttuğu romanı, renkli anlatımı ve özgün baş karakteriyle zevkli bir okuma deneyimi sunuyor ve yazarın diğer anlatıları gibi okuyanı sinemasal bir evrenin içine hapsediyor.

Düzlükler 
Gerald Murnane (Harfa)

Avustralya edebiyatının yaşayan en önemli yazarlarından biri olarak anılan Gerald Murnane, Roza Hakmen çevirisiyle ilk kez Türkçede. Uçsuz bucaksız düzlüklerdeki yaşantılarının, orada yeşerttikleri kültürün incelikle belgelenmesini arzu eden düzlükler ahalisinin öyküsü bu. Eşsiz bir film çekeceği vaadiyle kendisine hamilik eden kişinin malikânesine yerleşen isimsiz bir yönetmenin, etrafındaki göz alıcı manzaralar kadar ev sahibinin eşi ve kızının cazibesiyle de sınandığı Düzlükler, yayıncısının deyimiyle “aşk ve hafıza üzerine bir serap”.

Gece Göğünde Çıkış Yaraları 
Ocean Vuong (Harfa)

Türkçeye ilk çevrimi, kendini keşfetmenin yollarını arayan bir gencin “okunmamak üzere” annesine yazdığı şahane mektubu olan Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz’den sonra Voung’un şiirlerine de nihayet kavuştuk! Vietnam kökenli Amerikalı kimliğiyle tarihi travmalar, savaşlar, aidiyetsizlik ve arada kalmışlık gibi kavramların sınırlarında, hayli otobiyografik sularda gezinen yazar kendi dizelerini “şiddetten meydana gelen, şiddeti anlamlandırmaya çalışan” sözleriyle tanımlıyor. Kitabın kapak fotoğrafında iki kadının arasında oturan minik çocuk da o.

Geç Kalan 
Dimitri Verhulst (İthaki Yayınları)

Modern Belçika edebiyatının aykırı yazarı Verhulst, eğlence dozu hayli yüksek metni Geç Kalan’da hayatının sonbaharındaki emekli bir kütüphaneciyi merkeze alıyor. Karakter, kendini toplumsal ve ailevi tüm baskılardan soyutlayarak huzurevine yerleşmeye çalışırken, bu kakofonide okurun payına düşen de kimi yol ayrımlarıyla sürekli değişen hayatların tiftiklerini güneşe sermek oluyor.

Gidelim Buralardan Muhlis 
Ali İpek (İletişim Yayınları)

Yalnızlığı kader kesinliğinde kabullenmiş kahramanları ve ismi ile müsemma Körekem kasabası, Ali İpek’in ilk kitabının ana durakları. Hepimizin aşina olduğu kaçıp gitme isteğini, bırakıp da gidememe ikilemini otantik bir üslupla anlatan roman, imkânlar / imkânsızlıklarla dolu bir nehirde derinden çağlıyor. İki insanın, iki âşığın taşra ruhuyla daralan dünyası “Gidelim buralardan” feryadına bir adım uzaklıkta.

Güzel Dünya, Neredesin? 
Sally Rooney (Can Yayınları)

Kitaplarının ekran uyarlamalarına da aşina olduğumuz İrlandalı yazar Sally Rooney’nin Arkadaşlarla Sohbetler ve Normal İnsanlar‘ı takip eden üçüncü romanı. Kurcaladığı sıradan hayatlara dair tespitlerini aktarırken daima yalın bir dil kullanmayı seçen yazar, anlatısını bu kez; konuşulmadan yaşanan ilişkiler, aşkın doğası, belirsizlikle baş etme çabası, bitmeyen hayal kırıklıkları gibi pek çok meseleyi, yetişkinlik tarafından çekiştirilen, 30’larına yaklaşmış iki arkadaşın yazışmaları etrafında inşa ediyor ve soruyor: “Güzel bir dünyaya inanmanın bir yolu var mıdır?”

Hamnet 
Maggie O’Farrell (Domingo)

Shakespeare, 11 yaşındaki oğlu Hamnet’in 1596’daki ölümünün üzerinden geçen dört yılın ardından Hamlet’i kaleme almış. Maggie O’Farrell’ın, Shakespeare’in hayatındaki bu trajik olaya ilişkin çalışması, detaylı tarihsel araştırmalar ışığında tasarlanmış bir kurgu. Konusundan dolayı kitabın bir baba – oğul hikâyesi olacağına yönelik ilk izlenimler ise yanıltıcı. Shakespeare, kitap boyunca birkaç cümlede geçiyor sadece. Çünkü O’Farrell kurguyu Agnes adındaki anne figürüne odaklıyor. Bir şifacı olarak bilinen Agnes’in oğlunun ölümüyle yüzleşmesini, acı dolu günlerini, tuttuğu yası 16. yüzyıl dünyasında sahnelemiş yazar.

Hayatta Kalanlar 
Alex Schulman (Timaş)

Kuzey Avrupa edebiyatının yıla damgasını vuran romanı 2021’de nasıl Miras olduysa, bu yıl da Alex Schulman’ın Hayatta Kalanlar’ı benzer bir vuruculukla 2022’nin İskandinav harikasına dönüştü. Üç erkek kardeşin yıllar sonra çocukluklarının geçtikleri eve gidip geçmişteki bir trajediyle yüzleşmesinin hikâyesini, zekice bir paralel kurgu ve şok edici bir sırla birleştiren Schulman’ın 2023’te yayımlanacak yeni romanını okuyana kadar Hayatta Kalanlar’ın sarsıntısını üzerimizden atabilmemiz zor görünüyor.

Hayvan Hükümranlığı 
Jean-Baptiste Del Amo (Can Yayınları)

Hayvan Hükümranlığı, bakışını Fransa’nın güneybatısında sıradan bir köye çeviriyor. Küçük bir arazi parçası ile başlayan hikâye, çok geçmeden modern gıda üretiminin, insanı sadece hayvanların çektiği acıya değil, başka insanların ızdırabına da nasıl duyarsızlaştırdığını tekme tokat sertlikte sunuyor. Kimi anlarda nefes aldırmasa da herkesi ilgilendiren derin sorgulamalar içeriyor.

Heroides – Kadın Kahramanların Aşk Mektupları
Ovidius (Telemak Kitap)

Mitolojilerde çoğunlukla edilgen olarak rol biçilmiş kadınların dilinden aşk mektupları yazan Ovidius’un 2 bin yıl öncesine tarihlenen şiir koleksiyonu. Penelope, Helene, Dido, Sappho, Medea ve daha pek çok kadın kahraman; kalplerinden sökülen tutkularını, özlemlerini, kavgalarını döküyor bir bir. Çevirmen Nilüfer Akçay’ın giriş yazısı ve şiirlere eşlik eden sunuşlarıyla zenginleşen anlatıdan bir tadımlık da bırakalım; Ariadne’den Theseus’a:
“Şimdi gözlerinle değil, yapabilirsen kalbinle bir bak bana
çakılı kaldım çırpınan dalgaların dövdüğü bir kayada.”

Her Şeyi Gören Adam
Deborah Levy (Everest Yayınları)

1988 yılında Abbey Road’da Saul isimli karaktere bir araba çarpmasıyla başlayan roman gittikçe karmaşıklaşan, iç içe geçen akışıyla okuyanı bir anda 2016’ya gönderiyor ve yine aynı yolda, Abbey Road’da Saul’un geçirdiği ikinci ve daha ciddi bir trafik kazasının olduğu âna sıçrıyor. Levy’nin mahareti, bu iki farklı tarihin iki farklı dünyasını detaylı ilişkiler ağıyla birbirine iliştirmeyi başarması. Kitap, dikkatsizliğin bize ve çevremizdekilere verdiği zararı, zamanda istediği gibi ilerleyen özel bir anlatımla sunarken, homofobi, gözetim mekanizmaları gibi meselelere dair toplumsal çözümlemeler de ortaya koymuş.

Huzursuzlar 
Linn Ullmann (YKY)

Ingmar Bergman’ın kızı olan Linn Ullmann Huzursuzlar’da, babasıyla yaptığı altı adet kaydedilmiş sohbeti odağına alıyor. Anı / biyografi / özkurgu / roman türlerinin hepsine birden dâhil edebileceğimiz yapıt, hatırlama eylemine dair oldukça duygusal bir çalışma. Ullmann bu sohbetleri, kaydedilmesinin üzerinden geçen yedi yılın ardından, babasının yasını tutarken yeniden gündemine almış. Böylece hafıza problemleriyle boğuşan Bergman’ın kaydedilmiş anılarına babasını hatırlayan bir çocuğun penceresinden bakan, çok katmanlı, duygu yüklü, eşsiz bir memoir ortaya çıkmış.  

İşte Böyle Oldu
Natalia Ginzburg (Can Yayınları)

“Yazı masasının çekmecesinden tabancayı aldım ve ateş ettim. Alnının ortasına ateş ettim.” İşte Böyle Oldu. İkinci Dünya Savaşı sonrası İtalyan edebiyatının parlak yazarlarından Natalia Ginzburg’un Türkçede yayımlanan son novellası. Kendisini âşık olduğuna ikna ettiği, evlenip çocuk yaptığı partnerinin ilgisizliği, sadakatsizliği ve onun tarafından yapayalnız bırakılışı, kimsesiz hissettirilişiyle mücadele veren bir kadının hikâyeye son noktayı koymasına giden sürece tanık eden bu metin, cinsiyet rollerinin bireyler üzerinde oluşturduğu tahribat hakkında bir düşünme seansına çağırıyor. Sevgi Soysal severler kaçırmasın.

Konuşan Kadınlar 
Miriam Toews (Kafka Kitap)

*Bu yazı, kimileri için tetikleyici unsurlar barındırabilir.

Hâlâ duymadıysanız, bu gerçek bir hikâye: Bolivyalı Manitoba kolonisi mensubu pek çok kız çocuğu ve yetişkin kadın 2005 ile 2009 yılları arasında, sekiz erkek tarafından uyuşturucu ilaçlarla bayıltılarak tecavüze maruz bırakıldı. Sabahları bir tür uyuşukluk hissi ve bedenlerinde çürükler, yaralarla uyanan kadınlar, toplulukları tarafından yalan söylemekle itham edildi. Suçlular 2011’de yargılanarak hapis cezasına çarptırıldı; yaşananlar ise Miriam Toews’un yarattığı kurgusal bir düzlemde yeniden ele alındı. Kitabın ekran uyarlaması da yolda: Rooney Mara, Claire Foy, Jessie Buckley ve Frances McDormand’ı buluşturacak Women Talking’in senaryo ve yönetmenlik kredileri ise Sarah Polley’e yazılıyor.

Korku Metropolü İstanbul – 18. Yüzyıldan Bugüne  
Uğur Tanyeli (Metis)

Korkunun mekân inşa etmesi meselesini İstanbul özelinde ele alan Tanyeli, çalışmasını doğa, estetik, cinsiyet, ölüm, öteki olma, protesto etme ve toponomi gibi alt başlıklar altında topluyor. İstanbul’un niçin bir korku mekânı olduğunu, “en azından 18. yüzyıldan bu yana korkmak için hiçbir fırsatı kaçırmamış” bir şehrin / metropolün görünmezini açık etmeyi amaçlıyor. “Mekânlar sadece taşla, betonla, demirle var edilmez. Korkular başta olmak üzere psikososyal hâller de mekân kurucudur.” diyen Tanyeli, mimarlık tarihi yazınına dair tazeleyici bir bakış sunuyor, bir yandan da bugünün korkularını tarihsel bağlamıyla ele alıyor.

Küçük Yuvarlak Taşlar 
Melisa Kesmez (İletişim Yayınları)

Üç kişilik bir çekirdek ailede yarım kalan hesaplar, pişmanlıklar, çocukluktan kalan tatlı hisler, yüzleşmeler, umutlar… Melisa Kesmez son kitabında geçmişle geleceğin iç içe geçtiği; anneliğe, yalnızlığa ve insan ilişkilerine dair bir novella sunuyor. Sade öykülerini his bulutlarıyla genişleten, her şeyi bilmeye teşne gerçekliklerimizi ise koyu bir battaniyeyle örten bu ustalıklı dil yine hayranlık uyandırıyor.

Lanetli Tavşan 
Bora Chung (İthaki Yayınları)

Güney Koreli yazar Chung’un büyülü gerçekçilik, korku, masal, bilim kurgu türündeki öykü toplaması Lanetli Tavşan; fantastiğin ve gerçeküstünün imkânlarını kullanarak kapitalizmin ve ataerkinin modern toplumda yol açtığı şiddeti didikliyor. Tutkal gibi her adımda ele daha da bulaşan bu karanlık derleme, eşi benzeri olmayan bir tekinsizlikte. Korkutan ve iç gıcıklayan bir fonda ilerlemekten bir adım geri durmayan “lanetli bir eşya” âdeta.

Mısır’dan Çıkış 
André Aciman (Livera Yayınevi)

Aciman bu kez kişisel tarihinden etkileyici bir büyüme hikâyesiyle çıkageldi. Kerem Işık çevirisiyle Türkçeye kavuşan Mısırdan Çıkış okuru, yazarın birbirinden ilginç karakterlerle dolu ailesinin İstanbul’dan ayrıldıktan sonra bir dönem yaşadığı Mısır’a götürürken, bir devrin politik atmosferini de gözler önüne seriyor. 

Muhteşem Bedenlerimizin Coğrafyası 
Maddie Mortimer (Timaş)

Dikkat dikkat: 1996 doğumlu Maddie Mortimer, ilk romanıyla 2022 Booker adaylığına uzandı. Bedenini saran kanser tarafından ölüme doğru itilen bir kadın, bu uzun mücadeleden yorgun düşmüş eşi ve annesinin akıbetini kabul etmeye direnen küçük bir kız çocuğu… Tablonun merkezindeki Lia, kaçınılmaz olana yaklaştıkça geçmişe; ebeveynlerinin kendi hayatındaki etkilerine, eski aşklarına, anneliğine, inançla olan ilişkisine dönüyor, kalbindeki en mahrem kapıların kilitlerini söküyor. Zamanda atlamalar ve yazım formundaki kodlamalarla okuyanın heyecanını daima diri tutsa da iç sıkıştıran, güçlü ifadeleriyle âniden savunmasız da bırakan, bir solukta okunamayacak kadar yüklü bir metin Muhteşem Bedenlerimizin Coğrafyası. Kayıtsız kalmanın zor olduğu bir başka detayı da adının güzelliği. 

Okumamak 
Alejandro Zambra (Notos Kitap)

2012, 2013, 2015, 2016, 2018, 2020, 2022. Yeni bir Zambra kitabının Türkçeye çevrildiği her yıl, en azından bir açıdan, kutlanmaya değer bir yıl oluyor. Bizimle bir kısa roman, bir deste öykü, birkaç deneme paylaşabilir; “Belgelerim” klasöründe birikmiş metinleri aynı isimle yayıncısına gönderebilir; bizim için basbayağı bir test kitabı hazırlamış olabilir yahut Okumamak’ta olduğu gibi pek de barışık olmadığı edebiyat eleştirisi rutinlerinden sıyrılıp, bahse konu türün köşelerini yuvarlattığı gazete yazılarını sunabilir. Hiç fark etmez. Kendisinin Macedonio Fernandez için yazdığı açılış cümlesini ödünç almama müsaade buyurursa, “Alejandro Zambra her iki yılda bir en sevdiğimiz yazar olur.”

Ölümden Uzak Bir Yer 
Kerem Eksen (YKY)

Kerem Eksen’in Uyku Krallığı ve Buradayız’ın ardından gelen romanı Ölümden Uzak Bir Yer, önce umut dolu bir çiftle, sonra da bu umudun ortasına doğan bir çocukla tanıştırıyor. Çekirdek ailemiz beraber bir aile gibi kalabilmek ve birbirini olduğu gibi kabullenmekle sınanırken, Eksen de tarihi, edebi ve dini göndermelerle örülü bir baba – oğul anlatısı teslim ettiği okuyucusundan hikâyenin boşluklarını kendi zihinlerinde özgürce tamamlamalarını bekliyor. İnsanın anlam arayışı üzerine yazılmış en çarpıcı metinlerden biri olması bir yana, yerli edebiyatımızın da 2022’deki en nadide işlerinden biriyle karşı karşıyayız.

Silinmiş Sahneler 
Hakan Bıçakcı (İletişim Yayınları)

Hakan Bıçakcı’nın son kitabı Silinmiş Sahneler, sinemacı olma hayaliyle yola çıkıp kendini sansürcü olarak bulan bir kurgu operatörünün giderek histerikleşen dünyasına dair. Kesip biçmenin, kırpmanın farklı anlamlarını aile olmak / bireyselleşmek üzerinden iç içe geçiren roman, yazarın müdavimlerine en iyi bildiği tarifi sunmakta: Okuru su gibi bir okuma deneyimiyle karşılıyor. 

Shuggie Bain 
Douglas Stuart (Can Yayınları) 

Hugh “Shuggie” Bain, 80’ler Glasgow’unun yoksul banliyö ortamında büyüme mücadelesi veren kuir bir çocuk. Fakat bu roman, onun olduğu kadar alkol bağımlısı annesi güzel Agnes’in de hikâyesi. Douglas Stuart, 2020 Booker Ödülü’nü kazanan bu ilk romanında, kullandığı sinematografik ve sürükleyici dil ile okuyucuyu dönemin karanlık atmosferine hapsederek derinden sarsıyor. Shuggie ve ailesinin duygusal yolculuğunun sonuna ulaştığınızda, kendinizi kitaba sımsıkı sarılmış bir hâlde bulabilirsiniz.

Tavana Bak  
Firdevs Ev (İthaki)

Firdevs Ev’in ilk kitabı Tavana Bak; büyülü gerçekçi ögelerin ağırlığını hissettirdiği öyküleriyle topluluk olmanın facialarını, mesafe ve boşlukları merak eden tekinsiz bir yolculuk. Birbirinin eksik taraflarına atıfta bulunan dört bölüme ayrımış kitap, bir evin mekânsallığından annelik deneyimine, örümceklerden sınırlarımızı yaratan dilin imkânlarına uzanırken, feminist yazına da zarifçe selamını veriyor.

Telaş Bandosu 
Semih Öztürk (İletişim)

Semih Öztürk, dört yıl aradan sonra gelen ikinci öykü kitabında, her birinin yaşantısı ve karakterleri farklı olsa da özleri ortak kimselerin kapılarını tıklatıyor. Hayat karşısında duyulan kolektif korkulara, tedirginliklere ve özlemlere tonu yüksek bir bandodan karşılık vermeyi salık eden satırlar, gürültülerin içindeki ahenge adanmış. Farklı üslubu ve ince ince işlenmiş kurgusu da cabası.

Tohumların Zaferi – Tahıllar, Kabuklu Yemişler, Çekirdekler ve Taneler Bitkiler Âlemini Nasıl Fethetti, İnsanlık Tarihini Nasıl Biçimlendirdi? 
Thor Hanson (Metis)

İçinde yaşadığımız çevrenin bir tohumlar dünyası olduğunu fark etmemizi sağlayan Hanson, tohumlar evreninin detaylı bir araştırması ile bilimsel bir serüvene çıkarıyor bizleri. George Bernard Shaw’un “Meşe palamudunun içinde toplanan o dizginsiz enerjiyi düşünsenize! Palamudu toprağa gömüyorsunuz, sonra içinden koskoca bir meşe ağacı çıkıveriyor. Bir de koyun gömün bakalım, çürümekten başka ne işe yarayacak.” sözlerinin alıntısının da yer aldığı bu araştırma, bitki temelli beslenme konusunda önemli bir parantez açıyor.

Tren Rayları 
John Berger, Anne Michaels (KETEBE)

“Çünkü sen bu mesajları ben uyurken bırakırdın, sanki nöbetimi tutar gibi. Çünkü binlerce kilometre öteden bana seslenirdin, ‘Yaklaş bana’.” John Berger ve Anne Michaels’ın Londra’daki King’s Cross tren istasyonunda yaptığı uzun yürüyüşler esnasındaki derin sohbetlerini belgeleyen Tren Rayları, hafızadan aşka, kayıplardan yazarlığa uzanan meditatif bir rota çiziyor okuyana. Yolculuğun duraklarını ise Güney Bohemya’nın orman ve kış manzaralarını derleyen birbirinden harika Tereza Stehlíková fotoğrafları oluşturuyor.

Tüm Soruların Anası 
Rebecca Solnit (Siren Yayınları)

Tüm Soruların Anası, feminizm ve çevre aktivisti Solnit’in mizojiniye dair makalelerini buluşturuyor. Kürtaj hakkına keyfiyen yeni sınırlamaların getirildiği günümüzde, kadınları üreme yetisi üzerinden tanımlamakta direten toplumsal dinamikleri ele alan Solnit, alanyazını şekillendiren eril tahakkümden tecavüz şakalarına uzanıyor. Hayatın her alanına bir toz bulutu gibi yayılmış kadın+ düşmanlığını hedefe koyarak, kimlikleri susturmaya yönelik pratiklerle dayatmaları; sessizliği bozma, anlatma ve dinleme edimleri ile cesurca püskürtüyor. Bir başka Solnit kitabı olan Kaybolma Kılavuzu da 2022 içinde Minotor Kitap’tan yayımlanmıştı; akıllarda bulunsun.

Uzak Dağlar ve Hatıralar 
Orhan Pamuk (YKY)

14 yıldır günbegün, küçük defterlere hem yazılı notlar alan hem de resimler yapan Orhan Pamuk’un güncesinden sayfalar. Bir hatıra koleksiyonu olarak tanımlanabilecek bu kitapta; “Ruh tembelliğinden kaçının.” diyen yazarın gündelik hayatı hakkında pek çok detay, hayalleri, rüyaları, yazma pratiği esnasında yaşadığı tıkanıklıklar, bizzat kendi zihninde inşa ettiği karakterlerle konuşmaları, fikirleri, duyguları, yolculukları ve çok daha fazlasını bulmak mümkün. 

Vaat
Damon Galgut (Delidolu)

2021 Booker ödüllü Vaat, bağlılığa ve sadakate atfen verilen bir sözün yerine getirilmesinin tam 30 yılı bulan sarsıcı hikâyesini anlatıyor. Dört ayrı cenaze töreni etrafında şekillenen roman, bir aileyi utanç ve suçluluk duygusuyla yoğururken; toplumsal ayrışmanın sınıf ve Siyah – beyaz ırklar arası ayrıcalıklar üzerinden belirginleştiği Güney Afrika tarihine de ışık tutuyor. Dokunaklı ve fazlasıyla şiirsel.

Vahşi Hayat
Richard Ford (Jaguar)

Türkçede Bağımsızlık Günü adıyla anılan ilk çevriminden sonra Richard Ford’u çok bekledik desek yeri. Paul Dano’nun ilk yönetmenlik deneyimi olan Wildlife filmi ile sinemaya da uyarlanmış kitap; 60’larda ergenlik çağındaki Joe’nun, anne babasıyla Montana şehrine taşınması ile başlıyor. Bu sırada Kanada sınırına yakın dağlık bölgedeki ormanlarda başlayan yangınlar, hem bir yerleşim yerini çepeçevre sarıyor, hem de tüm aile fertleri adına kendini var etme, iyileşme ve -gerekirse- her şeyden vazgeçme uğraşına dönüşüyor.

Yabancı
Barbaros Altuğ (İthaki)

2014’te biz burada iyiyiz’le başlayan üçleme, aradan geçen sekiz yılın ardından ikinci romanına kavuştu. Bir Lizbon tatili esnasında hazırladıkları haber dosyası yüzünden evlerinin basıldığını ve ülkelerine geri dönemeyeceklerini öğrenen üç arkadaşın hikâyesi Yabancı. Barbaros Altuğ; yolları Berlin’de kesişen Dunya, Tuba ve Suna odağında göç, aile bağları, kuir varoluş, ırkçılık, şiddet, dostluk gibi temalar etrafında “dışarıda bırakılan” olmanın gerçekleriyle yüzleştiriyor.   

Yedi Boş Ev 
Samanta Schweblin (Can Yayınları)

20 sayfalık bir öykü yazmak üzere başına oturduğu Kurtarma Mesafesi’nin 100 sayfayı bulduğunu (ve dolayısıyla ilk romanını yazmış olduğunu) fark eden ve pandemi günlerinde bunun bir Netflix filmine (Fever Dream / Sayıklama) dönüşmesine de izin veren Samanta Schweblin, 2022’de yeniden bir öykü derlemesiyle karşımıza çıktı. Schweblin’in öykülerine aşina olanlar, bu kitapta da her öykü – ev içindeki boşlukları doldurmak yerine, boşlukların altını çizmeyi yeğlemesine ve o boşluklara damıtılmış bir dehşet duygusu gizlemeyi becermesine şaşırmadılar. Schweblin’in –Valeria Luiselli ya da Fernanda Melchor ya da aynı kuşağa mensup başka bazı Latin Amerikalı kadın yazarlar gibi– içinde büyülü gerçekçiliğe karşı bir tür alerji büyüttüğünü ve boynunu tahriş eden o etiketi söküp atmaya dair aciliyet taşıyan bir dürtüyle yazdığını düşünmek çok hoş. Hayır, Schweblin’in öykülerinin büyüye ihtiyacı yok.

Yürekteki Hayvan 
Herta Müller (Siren Yayınları)

Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Romanyalı yazar Herta Müller, bir üniversite öğrencisi olan isimsiz anlatıcısı üzerinden, diktatörlük baskısı altında bir yaşam sürdürmenin sıkıştırıcılığının karşısında, bir direniş alanı olarak dostluğun önemini vurguluyor. Boğulma – nefes alma hattında incelikle dokuduğu metaforlar eşliğinde, “düşünmeyi yasaklayan köy sessizliğinde” bir büyüme hikâyesi anlatıyor Yürekteki Hayvan.

Yüzen Küçük Şeyler – Hatıra Gezer’in Toplama Albümü
Mertcan Karakuş (Ardis Kitap)

Mertcan Karakuş’un lubunya edebiyatın kusursuz örneklerinden olan ilk kitabı, Ardis Kitap etiketiyle yayımlandı. Kendine cinsiyet atamayan baş karakteri Bergüzar’ın olağanüstü personası ile metropol kentin sürprizlerle dolu aurası, aynı güçte ışıyor. Heteroseksüellere ait görünen bir dünyada kuir kimlikleri / ilişkilenmeleri; hatıralarla rüyalar arasında gidip gelen, günümüz underground ve kalburüstü mekânlarında mekik dokuyan, yarı fantastik bir anlatı ile sunan kitap, aynı zamanda müstakbel bir üçlemenin ilk üretimi. Sabırsızlıkla takipteyiz!

Zamansız 
Latife Tekin (Can Yayınları)

Yılan balığı ve gelincik olan iki karakter arasındaki aşkı anlatan Zamansız’ı karantina günlerinde yazıya dökmüş Latife Tekin. Başlığıyla içkin bir biçimde kendini yazdırmak isteyen bir metin olarak beklenmedik bir anda ortaya çıktığını belirtiyor yazar. Karantina ile birlikte ölümün çevrelediği günlerde, tekinsiz bir duygu durumuyla şekillenmiş bir aşk hikâyesini erotizmi baskılamadan, zihinlerde güçlü imgeler yaratan bir dille aktarıyor. Doğanın kalbinde bir göl habitatında geçen olaylarda akışkanlık hâkim. Bunu; karakterlerin kimliğinde de romanın dilinde de türler arası kurguda da fark edebilmek mümkün. Tekin, Zamansız ile sinematografik bir yapıt armağan etmiş. 

Yazılar: Biçem Kaya, Cem Pekdoğru, Esin Çalışkan, Eylül Ege, Melikşah Altuntaş, Seray Soylu, Sesim Gökmen

Değerlendirme: Biçem Kaya, Cem Kayıran, Cem Pekdoğru, Deniz Özöztürk, Ekin Sanaç, Elif Acun, Elif Öz, Esin Çalışkan, Eylül Ege, İlayda Güler, Mehmet Ekinci, Melikşah Altuntaş, Mina Metin, Olcay Özer, Sesim Gökmen, Seray Soylu, Yağmur Ruken Kahraman, Yiğitcan Genç