2022: En iyi soundtrack albümler

Geride kalan yıldan favori soundtrack albüm seçkimizi hazırlarken kriterimiz, kompozisyonların eşlik ettikleri filmlerle kurduğu ilişkilerin yanı sıra filmlerden bağımsız olarak da hissettirdikleri oldu. Her yıl ödül sezonlarına iz bırakan Trent Reznor & Atticus Ross, Hildur Gudnadóttir, Michael Giacchino gibi bestecilerin yanı sıra Son Lux, Fatima Al Qadiri, Blanck Mass gibi farklı disiplinlerde üreten müzisyen ve gruplardan uzun metraj albümler dinlemek sevindirici. 

Film 2021’e tarihlense de soundtrack albümü 2022’de çıkan La abuela da listemizde. Ama öncesinde, anmadan geçmek istemediğimiz beş mansiyon albümü:

Alexandre Desplat – Guillermo Del Toro’s Pinocchio
Animal Collective – The Inspection
Chat Pile – Tenkiller
Danny Elfman – White Noise
M. M. Keeravani – RRR

Ben Salisbury & Geoff Barrow – Men
(Invada Records)

Ex Machina, Annihilation gibi yapımların ardından yönetmen Alex Garland ile besteci ikilisi Ben Salisbury ve Geoff Barrow’un ortaklığı hız kesmeden devam ediyor. Toksik ilişkilerin kadınlar üzerinde yarattığı tahribatı korku-gerilim hattından aktaran Men’in işitsel eşlikçisi; iç gıdıklayan sonik tünellerde yankılanan operatik vokallerle sağımızdan solumuzdan çekiştirircesine gerim gerim geriyor.

Blanck Mass – GAZZA 
(Weirding Way)

Profesyonel kariyerini 2004’te noktalayan ve birçok otorite tarafından “zamanının en yetenekli İngiliz futbolcusu” olarak tanımlanan Paul “Gazza” Gascoigne’i konu eden Sam Collins belgeselinin müzikleri. “Italia ‘90” gibi yüksek tempo dans parçaları ve “The Turn” gibi yoğun ambient bloklarla, Gazza’nın kariyeri gibi iniş-çıkışı bol bir eşlikçi. 

Colin Stetson – The Menu
(Milan Records)

Son yıllarda Hereditary (2018), Texas Chainsaw Massacre (2022) ve Among The Stars (2022) gibi filmler için yaptığı müziklerle sık sık gündemimize gelen Kanadalı saksafoncu ve besteci Colin Stetson, The Menu müzikleri ile kişisel kataloğunun en ayrıksı işine imza attı. Meraklı ve sarmal melodilerin, belirip kaybolan ritmik dokuların geniş bir alana yayıldığı bir koleksiyonun temelini oluşturan ses kaynaklarından biri Tibet çanağı. Stetson, saksafonuyla birlikte karışımın nasıl tamamlandığını şöyle anlatıyor: “Ek olarak az biraz ASMR piyano var; her şey tuhaflaşmadan önceki samimi bir reverans ve merak uyandırmak için.”

Fatima Al Qadiri – La abuela
(Quartet Records)

Modellik kariyerini ardında bırakıp son günlerinde büyük annesinin yanında olmak üzere Madrid’e dönen Susana’ya musallat olan kötü ruhların yarattığı kâbusun; Fatima Al Qadiri’nin incelikle işlediği minimal melodileri ve kaygıyla titreşen vokalleriyle katmerlendiğine şüphe yok. Atlantics’in (2019) ardından kaydettiği ikinci soundtrack albümüyle, ürpertici bir atmosferi nazik bir şekilde inşa etmiş Kuveytli besteci.

Hildur Gudnadóttir – TÁR
(Deutsche Grammophon)

Bir orkestra şefini odağına alan TÁR, hemen her ânı müzikle dolup taşan bir seyir. Ödüllü besteci Hildur Gudnadóttir de müzikler için alışılmışın dışında bir üretim süreci deneyimlemiş. Yalnızca çekimler sırasında oyuncuların karakterlerin ruh hâllerine bürünmelerini kolaylaştırmak adına saatlerce süren kayıtlar yaparak, anlatıya doğrudan etkisi olmuş. Köklü etiket Deutsche Grammophon’dan yayımlanan soundtrack albümünde Londra Senfoni Orkestrası ile yapılmış kayıtlara İzlandalı bestecinin kısa ses kayıtları da eşlik etmekte.

Michael Giacchino – The Batman
(Warner Music)

Gotham City’ye yaptığımız bu kasvetli ziyaretin eşlikçi müzikleri, şehri sarıp sarmalayan sisli havayı derin nefeslerle içimize çekmemize vesile oluyor. Ama büyüsü bununla sınırlı değil. Karakter galerisindeki The Riddler, Catwoman gibi tanıdık yüzlerin Matt Reeves’in hayallerinde ete kemiğe büründüğü hâlleri; melodiler, boşluklar ve ritim değişiklikleriyle tasvir etmenin mümkün olduğunun kanıtı bu! Michael Giacchino’nun kompozisyonlarında gökyüzünde beliren yarasa ışığını da sirenlerin yankılandığı alev içindeki Gotham sokaklarını da duyabilirsiniz.

Nick Cave & Warren Ellis – Blonde
(Invada Records / Lakeshore Records)

Yılın en tartışılan yapımlarından biriydi Blonde ama Nick Cave hayatında izlediği en iyi film olduğu görüşünde. 2007’den bu yana birçok projede ortaklaştıkları Andrew Dominik’in Netflix filmi için stüdyoya giren kadim dostlar Cave ve Ellis, hem kendi seslerini hem de akustik ve elektronik sesleri titizlikle işleyerek bir melankoli çukuru kazıyor. Bu konuda ne kadar iyi oldukları malumunuz.

Son Lux – Everything Everywhere All At Once
(A24 Music)

Akışın daima kesilip yeni rotaların oluştuğu, evrenler arası sağa sola savrulan bir filmin müziği de hâliyle bu “her an her şey olabilir” hissini sonuna dek hissettiriyor. Son Lux’un tam 49 şarkıdan oluşan soundtrack koleksiyonunun muhtemelen birkaç 100 albüme yetecek fikir barındırması da bundan kaynaklanıyor. Kimi parçalarda David Byrne, Mitski, Randy Newman gibi misafirler de cabası!

Trent Reznor & Atticus Ross – Bones and All
(The Null Corporation)

Günümüzde film müziği besteciliğinde akla ilk gelen ikililerden olan Trent Reznor ve Atticus Ross, yakaladıkları stilize synth dokusuna George Doering’in klasik gitarını işlemiş. Film müziklerinin de başlı başına bir karakter gibi hissettirmesi gerektiğini düşünen Luca Guadagnino, istediği baskın duygu olarak yalnızlığı tanımlamış. Yönetmenin ilk kez birlikte çalıştığı ikiliyle sıradaki projesi Challengers için de el sıkıştığını eklemeli.

Tyler Bates & Timothy Williams – Pearl
(A24 Music)

Yönetmen Ti West, bu yıl izleyiciyle buluşan iki filminin de müziklerini teslim ettiği Tyler Bates’ten, Pearl için 1950’lerin melodramlarını anımsatan besteler yapmasını istemiş. Daha önce 300, Watchmen, The Day the Earth Stood Still gibi filmlerde de ortaklaştığı besteci ve orkestra şefi Timothy Williams eşliğinde, Pearl’ün baş karakterinin içindeki karanlığı senfoniye dökmekte karar kılmış Bates de. Sıra dışı yaklaşımıyla özgünleşen, dahiyane bir korku filmi besteciliği örneği. Serinin ilk filmi X için de Tyler Bates ve Chelsea Wolfe ortaklığıyla kaydedilen soundtrack albümü de kesinlikle yılın dikkate değer işlerinden.

Yazılar: Cem Kayıran, Elif Sevimay, Güven Yalın