3 Soruda: Gate of Soul

İnsan gözünün makro çekimleri ve bu gözlerin sahiplerinin hikayelerinden oluşan Gate of Soul projesi 1-14 Haziran tarihleri arasında Büyük Kulüp’te gerçekleşecek bir sergiye dönüşüyor.

Gate of Soul (Ruhun Kapısı), özel olarak geliştirilmiş bir ışık ve çekim sistemiyle bireylerin iris fotoğraflarının çekildiği bir sosyal sanat projesi… Nazmi Kılıçer, Burcu Kılıçer ve Özgür Uysal’ın bir yıl önce başladığı proje aralarında Burcu Esmersoy, Nasuh Mahruki ve Gülhan Şen gibi isimlerin de bulunduğu; farklı yaş, millet ve kültürlerden 50’den fazla bireyin gözlerinin makro çekimlerine ve bu gözlerin sahiplerinin hikayelerine yer veriyor.

1- 14 Haziran tarihleri arasında Büyük Kulüp’te gerçekleşecek sergiye katılanlar alanda kurulan sistem sayesinde kendi gözlerinin de çekimini yaptırabilecek ve bu çekimleri ister baskı ister dijital ortamda satın alabilecek. Sergiden elde edilecek tüm gelirler ise ‘‘Herkes geleceği görebilsin” sloganıyla görme engelliler ve yardıma muhtaç çocukların eğitimi için çalışan sivil toplum kuruluşları ve sosyal yardım topluluklarına bağışlanacak.

Özgür Uysal_cropped
Oya Gökşahin_cropped

Projenin mimarlarından Özgür Uysal Gate of Soul sergisine dair üç sorumuzu cevapladı.

Bu sergiden önce bilmediğin bir bilgi?

Göz hakkında o kadar çok şeyi bilmiyormuşum ki. Mesela iki göz bile birbirinin aynısı değil. En önemlisi de kendi gözümün beni bu kadar büyüleyeceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Biraz megaloman bir cümle gibi gelebilir ama gerçekten daha önce gözüme bu kadar yakından bakmamıştım. Renkli gözlülerde dokular çok daha belli oluyor. Tabii renkli gözlü dediğimde de renk ırkçılığı oluyor biraz. Neticede kahverenginin suçu ne? O da renk değil mi? Her neyse proje ortağım, fotoğraf sanatçısı Burcu Kılıçer’le benim gözümü çekmek üzere denemeler yapmaya başladığımızda gözümün yakın çekimiyle ilk defa tanıştım. Açıkçası büyülendim. Mars kraterleri, volkan ağzı gibi bir sürü şekil barındırıyordu içinde. Dedim ki “Herkes şu anda benim yaşadığım bu hayranlık hissini yaşamalı. Bunu bir projeye dönüştürmeliyiz.” Ardından her seferinde başka bir gözle tanışmaya, her seferinde de daha fazla şaşırmaya başladık. Bazısı bir galaksiyi bazısı okyanusları andırıyordu. Hiçbir iris birbirinin aynı değildi. Tabii hiçbir insan da birbirinin aynısı değildi. İşte buradan yola çıkarak dedik ki “Her göz sahibi gibi eşsizdir.”

Bu sergiye hazırlanırken aklında sürekli dolaşan bir düşünce?

En başta amaç bir sergi değildi. Sadece meraktı. “Acaba onun gözü nasıldır? Şunun gözü nasıldır?” diyerek geziyorduk Burcu’yla sokaklarda. Toplu taşımada sizin gözünüzün içine merakla bakan birini düşünün. Dışarıdan pek normal gözükmediğimiz doğru ama tutku işte. Bir kere damarlarımızda dolaşmaya başladı. Daha çok insanın gözünü çektikçe daha fazla merak etmeye başladık. Elimizde bir koleksiyon oluşmaya başladı. Hal böyle olunca bunu bir sergiyle taçlandıralım diye karar verdik. Sergiye gelen insanlar orada çekim yaptırmak isterse ya da daha önce çekimlerini yaptıranlar orada basılmış halde fotoğraflarını almak isterlerse bunlardan bir gelir elde edeceğimizi öngördük. O geliri de faydalı işlere kullanalım istedik. 6 Nokta Körler Derneği’yle görüştük. “Herkes geleceği görebilsin diye” sloganıyla sergiden elde edeceğimiz gelirleri de görme engelliler yararına kullanılması üzerine anlaştık.

Bu sergiden sonra yapmak istediğin ilk şey?

Önce kısa bir tatil yapıp zihnimizi boşaltmak istiyoruz. Projede kullandığımız aletin mucidi, Burcu’nun da babası olan fotoğraf zanaatkarı Nazmi Kılıçer’in yanına, Kaz Dağları’na gideriz herhalde. Orada da önce heves olarak başlayıp hayale, oradan sergiye ve sonunda birilerine dokunan bir sosyal sorumluluk projesine dönüşen Gate of Soul’ un ilk görücüye çıkışını kutlarız. Ardından da yeni bir sergi açmak için keşmekeşli, üretme kaygısıyla sabah uyanıp geceleri de uyuyamadığımız hayatlarımıza geri döneriz diye düşünüyorum.

GOS-Manifesto