3 soruda Hilmi Can Özdemir, zaman ve çelişkiler

Hilmi Can Özdemir, 2 Aralık’a dek Ambidexter’da izlenebilecek Paradoxia Series adlı sergisinde, düşünme becerimizi sınayarak anlayışımızı derinleştiren paradoksların zamanla kurduğu ilişkiye odaklanıyor. “Paradokslar, bize zamanın bir illüzyon olabileceğini hatırlatır. Bundan dolayı zamanı her an yaşarız, her an kaybederiz, her an yeniden yaratabiliriz.” diyor.

İşlerinin ardındakilere dair 3 soruluk anketimizi yanıtladı Hilmi Can Özdemir.

Paradoxia Series – Hard White, 135×155 cm, 2023

İşlerinde dokunmayı sevdiğin duygular, fikirler ya da araştırıp derinleştirmeyi arzu ettiğin bazı sorular neler?

İşlerimi ortaya çıkarırken izleyicinin eser karşısında, kendi birikimlerinden yola çıkarak farklı arayışlara girmesine ve kendi duygusal iç dünyası ve deneyimleriyle daha fazla bağlantı kurmasına, sorgulamalar yapmasına yardımcı olmak isterim. Bu amacım, eserlerimi ortaya çıkarırken referans aldığım en önemli şeylerden biridir. Bu çeşitliliği eserlerimi, serilerle birlikte ilişkilendirerek daha konsept şekillerde sunarım. Eserlerimin anlaşılmasını ve anlamlandırılmasını kolaylaştırmayı hedefler ve kendimi daha anlaşılır ifade etmeyi amaçlarım. Bu doğrultuda, serilerimi ortaya çıkarırken ele aldığım sorular ve sorunlar vardır. Bu sorular ve sorunlar, keskin cevaplarla ve çözümlerle ortaya çıkmaz. İzleyicide bazı uyarılma ve sorgulamalar yaptırmayı amaçlar. Eserlerimde kurduğum kompozisyonlar, direkt açık bir şekilde herhangi bir mesaj vermez. Aynı zamanda “kitsch” kavramından uzak durmaya çalışırım.

Bu noktada izleyici, eserlerimi gözlemlerken sorgulamalarını kendi deneyimleriyle ele alır. Ele aldığım sorulardan birine gelirsek… Öncelikle günümüzde, içinde bulunduğumuz sosyo-kültürel yapıyı anlamak ve anlamlandırmak için özellikle yakın tarihi ele almamız gerektiğini düşünürüm. Bu noktada, araştırmalar doğrultusunda, tarihi dönemler hakkında çıkarımlar yaparak içinde bulunduğumuz yapıyı anlamaya çalışırım. Bu çıkarımlarla birlikte estetik bakış açımla beraber kurgusal kompozisyonlar oluşturarak gerçeklikler yaratmayı ve bu gerçeklikler üzerinden figür-mekân ilişkisinin dengede olduğu eserler çıkarmayı amaçlarım. 

İşlerinin taşıdığına benzer bir hisse sahip olduğunu hissettiğin bir film, kitap ya da müzik var mı? Hangi yönüyle?

Kitaplar ve filmler yaratıcı dünyamı besleyen en önemli şeylerden. Müziklerin de hayatımın her ânında benimle olduğunu söyleyebilirim ama filmlerin yaratıcı dünyamı şekillendirmesi açısından çok daha büyük bir önemi vardır. Özellikle yaratıcı ifade özgürlüğü açısından karakterlerle duygusal bağlar kurarak analizlerde bulunma, bu deneyimleri kompozisyonlarımı ortaya çıkarırken kullanma ve estetik ilham kaynakları edinme kısmında, filmler benim için önem sırasında daha kıymetlidir. Bu noktada mükemmeliyetçi bakış açısına sahip olmasıyla, her filminde çeşitli karakter ve mekânlarıyla birlikte birbirinden uç konuları kimlikleşmiş tarzıyla ortaya çıkarmasından dolayı Andrey Tarkovski’nin filmleri fazlaca ilham kaynağım olmuştur. Özellikle Tarkovsky’nin Ivan’s Childhood ve Stalker filmleri bu noktada hislerimin ortak olduğu kısımdadır. 

Ivan’s Childhood’da rüya kısımları gerçeklik arasındaki sınırları bulanıklaştırır; bu kısım, gerçekliğin kurgusal olmasıyla ilgili olarak kompozisyonlarımı ortaya çıkarırken gerçeklik algısı oluşturma açısında yönelimimi sağlamıştır. Bu yönelimde tabii ki filmdeki sessizlik ve görsel ifadelerin, kadrajların, mekânların, atmosferin önemi kesinlikle üretimlerimde etkili olmuştur. Aynı zamanda filmde aktarılan sessiz sahneler ve görsel sembolleri, karakterlerin duyguları ve içsel durumlarıyla birlikte kompozisyonlarımda işleme açısından yaratıcılığımı etkilemiştir. Tarkovsky’nin Stalker filmine gelecek olursam, özellikle bu film ilk dönem eserlerimde daha çok etken olmuştur. Belleğin ve anıların, insanların kimliklerini şekillendirmesi açısında sorgulamalar yapmamda etkisi büyüktür. Film, karakterlerin içsel dünyaları, arzuları ve korkuları üzerine derinlemesine odaklanır. Stalker olarak isimlendirilen bilim insanıyla birlikte yazar, Zona’nın sırlarını araştırırken kendi içsel çatışmalarıyla yüzleşmek zorunda kalır. Zona olarak bilinen gizemli bölgenin gerçek doğası hakkındaki bilgiler belirsiz ve açık uçludur. Bu noktada izleyici kendi çıkarımlarını yapabilir. Tarkovsky’nin bu ifadesi, üretimlerimde gizemli belirsizlikler bırakarak izleyicinin eserlerimi kendince yorumlaması açısında temel olarak dokunmak istediğim kısımların olmasında yardımcı olmuştur. Aynı zamanda genel olarak filmlerin de ele aldığı görsel açıdan etkileyici sahneler, derin sembolizm ve düşünsel derinlikle birlikte filmlerinde işlediği felsefi konular Stalker filminde de vardır. Bu bağlamda yaratma ve düşünsel sürecimde fazlaca destekleyici olarak rol oynamıştır. 

Biri işlerindeki mekânlarda gezinecek olsa nasıl sesler duyardı? Burada biriyle karşılaşsa, bu nasıl biri / kim olurdu? Ne söylerdi?

Birisi eserlerimde gezinecek olsa saatin çan sesini, şehirde megafondan çalan siren sesini ya da bir odanın içinde elektronik bir cihazdan dört beş saniye aralıklarla gelen “bip bip” sesini duyardı. Karşılaşılan kişi zaman yolculuğu yaparak o döneme gelmiş bilge ve yol gösterici biri olur; objektif ve duygusallıktan uzak, akıl mantık çerçevesinde düşünen biri olurdu ama seçimler konusunda müdahale etmezdi, gezginin kararlarının değişimine etkisi olmazdı. Nötr yüz ifadesine ve gizemli bir görünüşe sahip olurdu. Geçmişi değiştiremeyeceğini, oradaki tecrübelerinden faydalanarak gelecekteki seçimlerini doğru yapmaya çalışmasını söylerdi. 

Enigmatic Series – Light So Dim, 100×127 cm, 2022
Enigmatic Series – Comet I, 160×150 cm, 2022
Colorized Simulation Series – Green, 150×160 cm, 2022
Stalker Series – Midsummer, 150×160 cm, 2022
Stalker Series – Soldiers, 200×150 cm, 2019
Stalker Series – Mobil, 200×150 cm, 2020