5 adımda: Melanie Martinez ve “Play Date” hitinin yolculuğu

Teatral performanslar ve hikâye anlatımında yeni bir sayfa açan Amerikalı şarkıcı/şarkı yazarı Melanie Martinez, dünyaca evlere kapandığımız nisan ayında kariyeri adına farklı bir deneyim yaşadı. Ta 2015 yılına ait parçası “Play Date” bir anda viral olarak onu yeni bir zirveye taşıdı. Melanie Martinez, bir buçuk saatlik bir filmin eşlik ettiği yeni görsel albümü K-12’i henüz geçtiğimiz yıl yayımlamıştı. Fakat onun müziğini yepyeni kulaklara taşıyan K-12 değil, ilk albümünün uzatmalarında yer almış bu parça oldu. “Play Date” nasıl hit oldu? Parçanın 2015’ten 2020’ye olan yolculuğunu 5 adımda inceliyoruz.

Zemin: Pop müziğin oyun alanı içerisinde kendine ait bir parti

Melanie Martinez, ilk albümü Cry Baby’yi 2015 yılında yayımladı ve dinleyicisinin karşısına kendi geçmişinden ilham alan hayali bir çocuk karakter olarak çıktı. Pop müziğin oyun alanı içerisinde kendine bir oda açarak kendine ait bir parti düzenleyen Martinez, ninni-vari tınılara kendi stilinde göndermede bulunan, Leslie Gore’a da selam çakmayı ihmal etmeyen müziğiyle alışılmadık bir albeni yakaladı. “Play Date”, albümün sonradan dijital olarak yayımlanan deluxe versiyonunda yer alan 3 bonus şarkıdan biriydi.

Sözler: Gerçek, dolambaçsız ve suni olmayan bir ilişkilenme arayışı

Melanie Martinez, “Play Date”i prodüktör Jennifer Decilveo ile birlikte, New York’ta bir stüdyoda oldukça kısa sürede yazmış. O güne dair hiç unutamadığı anısı ise nakaratı yazmalarıyla birlikte bağıra çağıra dakikalar boyunca büyük bir heyecanla onu söylemeleri: “Zaten hiçbir şekilde umurumda değilsin / Seni k.çıma taktığımı nereden çıkardın ki? / Ne oyuncaklarını paylaşıyorsun ne iletişim kuruyorsun / Sanırım senin için bir oyun buluşmasından/flörtünden ibaretim.” (I don’t give a fuck about you anyways / Whoever said I give a shit ’bout you? / You never share your toys or communicate / I guess I’m just a play date to you) “Play Date”, bir çocuğun gözünden, karşı tarafla gerçek, dolambaçsız ve suni olmayan bir ilişki kurmanın özlemini dizelerine döküyor. Kendini korumasız hissetmek, sorulara yanıt bulamamak, daha fazlasını hak ettiğini düşünmek, bu hakkı talep etmeye rağmen karşılık bulamamak ve bunun yarattığı öfkeyi dile getiriyor.

Duygu: Bir ağız dolusu lanet okuma

Aslen 2015 tarihli olan şarkı, karantina sürecinde video paylaşım platformu TikTok üzerinden viral olması sonucunda 2020’nin hitlerinden birine dönüştü. Dünyanın insana kendini yalnız hissettirme potansiyeline lanet okuyan ve samimi ilişkilenmelerin peşine düşen şarkının insanların birbirinden fiziksel anlamda ayrı düştüğü, böylesi bir kriz döneminde yeniden gündeme gelmesi Melanie Martinez’e göre bir tesadüf değil. Bize göre ise “Play Date”in alametifarikası, pozitif ve neşeli bir parçaya zemin hazırlarmışçasına gelen intro’nun ardından bir ağız dolusu lanet okumaya dönüşmesi. Dolayısıyla camı açıp yüksek sesle eşlik etmek için ideal olabilir.

Lirik video: Korku filmlerini aratmayacak bir kıvam

“Play Date”, Melanie Martinez’in kendine bir görsel eşlikçi edinmemiş sayılı parçasından biriydi. Parçanın yeniden yükselişiyle Martinez, haliyle bu duruma el atmak istedi ve kreatif yolculuğunu kendi yazdığı bir lirik video yarattı. Video, “oyun buluşmasını” önce tatlı oyuncaklar ve figürlerle başlatıyor. Fakat bu toz pembe dünyanın kalıcı olduğunu sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz. Bu neşeli oyuncaklar kısa süre sonra deforme oluyor, mutsuz ifadelere bürünüyorlar. Ta ki yara bere içinde kalıp korku filmlerini aratmayacak bir kıvama gelene kadar…

Etki Alanı: Hayranlar ikiye bölündü

“Play Date”in yıllar sonra gelen hype’ının Melanie Martinez hayranlarını ikiye böldüğünü söylemek yanlış olmaz. Bir kısmı parçayı TikTok aracılığıyla yeni keşfedenlere “Bugüne kadar neredeydiniz? Biz yıllardır bu parçanın ne kadar iyi olduğunun farkındayız.” şeklinde yaklaşırken, diğerleri idollerinin hak ettiğini düşündükleri ilgiyi görmeye başlamasından ötürü oldukça hoşnut görünüyor. Melanie Martinez ise TikTok uygulamasının müziği iktidardan bağımsız, organik yollarla insanlara ulaştırabilme kapasitesinin çok değerli olduğu görüşünde: “İnsanlar canları ne isterse, neyin çekimine kapılırlarsa onun peşinden gidiyorlar. Böylece eğer başkaları da onlarla aynı frekanstaysa, şarkılar başka türlü ulaşmanın imkânsız olacağı kitlelere ulaşabiliyor.”