Arter’in retrospektif programı öncesinde, alıntılarla Jonas Mekas

Arter Film Programı dahilinde 22-27 Ekim tarihleri arasında avangart sinemanın öncülerinden biri olarak gösterilen, 2019’un başında hayatını kaybeden Jonas Mekas retrospektifine kapsamlı bir bakış sunuluyor. Sevgi Gönül Oditoryumu’nda gerçekleşecek gösterimlerde Venedik Film Festivali’nden “En İyi Belgesel” ödülüyle ayrılan Brig, New York sokaklarındaki günlük yaşamı çektiği Williams, Brooklyn ve Jackie Kennedy ve ailesinin Andy Warhol’un evinde geçirdiği yazları belgelediği This Side of Paradise’ın da aralarında bulunduğu birçok Mekas işi izlenebilecek.

Kariyeri boyunca The Velvet Underground’dan Yoko Ono’ya birçok isimle çalışmış, birçok yeniliğin habercisi ve icracısı olmuş Jonas Mekas’ın her zaman şimdiye ve gerçeğe odaklanan sinemasının ve büyük mirasının izinden kendi sözleriyle gidiyoruz.

“Yaptığımın sanatsal bir şey olmadığını bilmek önemli. Ben sadece bir sinemacıyım. Yaşadığım gibi yaşıyor ve bildiğim şeyi yapıyorum. Bu da hayatım devam ederken kimi anları kayıt altına almak. Ve bunu mecbur olduğum için yapıyorum. Sanatsallıktan ziyade ‘ihtiyaç’, hayatımı ve işlerimi takip etmeniz için doğru hat olacaktır.”

“1950’den beri bir filmli günlük tutuyorum. Bolex’imle etrafta dolanıyor ve halihazırdaki gerçekliğe tepki veriyorum: durumlar, arkadaşlar, New York, mevsimler. Bazı günler on kare çekiyorum, bazı günler on saniye, bazı günler on dakika… Ya da bazen hiçbir şey çekmiyorum.”

“Bir sinemacı ve bir şair olarak etrafımda olanlara karşı bir göz ve bir anten olmanın benim bir görevim olduğunu hissediyorum. Her zaman zor durumda olanlar, kafası karışmış olanlar, hatalı kullanılanlar ve bir çıkış yolu arayanlarla dayanışma içindeyim.”

“Her zaman arkadaşlarımla çalışıyorum ve yaptığım iş onlarla ya da benimle ilgili olmak zorunda. Çünkü sadece fazla kişisel anları çekiyorum, hiçbir şey önceden planlanmıyor, sahnelenmiyor ya da yazılmıyor. Gerçek ve spontane olmak zorunda. Bazıları ünlü oldu, bazıları henüz ünlü olmadı ve bazıları asla ünlü olmayacak. Ama hepsi benim arkadaşım.”

“Günün sonunda medeniyetler, şairleri yerine politikacılarını dinledikleri için yok oluyorlar.”

“Litvanya’da bir şair olarak tanınıyorum ve filmlerimle ilgilenmiyorlar. Avrupa’da bir sinemacı olarak tanınıyorum ve şiirlerimi bilmiyorlar. Ama ABD’de sadece başınabuyruk birisiyim.”

“1962’de Filmmakers’ Co-Op’u kimse filmlerimizi dağıtmak istemediği için kurmuştuk. Eğer o zamanlar internet olsaydı Co-Op’a asla ihtiyacımız olmazdı.”

“Şimdiyle ilgilendiğim kadar gelecekle ilgilenmiyorum. Gelecek her zaman kendi başının çaresine bakıyor. Video kameram yalnızca şu an olan bir şeyi kaydedebiliyor. Ben de gerçekliği ve anların özünü kutluyorum. Sanırım bu sahip olduğum en büyük meydan okuma.”

“Bir sanatçı için normal olmak bir felakettir.”

Mekas’ın kurucusu olduğu Anthology Film Archives için kaleme aldığı manifesto metni de sinemaya ve sektöre karşı bakışına dair kapsamlı bir bakış sunuyor:

“Dünya genelindeki sinematekler çoğunlukla sinemanın birkaç farklı tezahürünü sergiliyor: Belge, tarih, endüstri ve kitlesel iletişim. Anthology Film Archives, sinemaya sanat olarak kendini adayan ilk film müzesi. Film deneyiminin gerektirdikleri neler? Hangi filmler sinemanın sanatsal değerini somutlaştırıyor? Anthology Film Archives’ın yaratılışı, bu sorulara cevap sağlamak için atılmış tutkulu bir adım. Adımların ilki de fizikî bir şekilde, filmlerin en iyi koşullarda izlenebileceği bir salon inşa etmek olacak. İkinci olarak da sinema sanatının özünü ve parametrelerini işaret eden seçilmiş işlerle bir sanat tanımı yapmak.

Bu yeni film müzesinin rehber prensiplerinden biri, iyi bir filmin birçok kez izlenmesi gerektiği. Bu sebeple tüm koleksiyon tekrar tekrar izlenebilecek. Yüz programlık antoloji, gün başı üç programla her ay tekrar edilerek gösterilecek. Böylelikle kendini adamış izleyiciler için sık ve periyodik bir izleme deneyimi mümkün olacak. Bu döngü, aynı zamanda medyumun öğrencilerine de sinema sanatı tarihini dört beş haftalık bir periyotta görme şansı tanıyacak. Buna eşit ağırlıkta bir sinematik eğitim için normalde kapsamlı şekilde seyahat etmek ya da film müzelerinde birkaç yıl geçirmek gerekir.”

Village Voice dergisi için çalışan Jonas Mekas, Andy Warhol’un özel davetlilerine The Velvet Underground’u tanıttığı geceden çektiği görüntüler de yirminci yıl müzik tarihinin en önemli hazinelerinden biri. Bu konserin ardından Mekas’ın kaleme aldığı makalenin bir kısmı, Velvet Underground & Nico albümünün kapak içi notları arasında yer aldı:

“Disiplinlerarası şovlar bir anda şehrin her yanını sardı. The Velvet Underground’un nisan ayı boyunca Dom’da sergilediği performanslar, bu yeni sanatın en şiddetli, en gürültülü ve en dinamik keşif platformu oldu. Modern jenerasyonun en dramatik ifade biçimini sunmaya devam ediyorlar.”

Arter’in Jonas Mekas Retrospektifi programının detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.