Bant Mag. No:35'ten // Deerhoof dünyayı keşfetmeye devam ediyor: ''La Isla Bonita''

Yepyeni Deerhoof albümünü, gruptan Satomi Matsuzaki ile masaya yatırıyoruz!

Bant Mag. ekibinin bir arada geçirdiği 10. yılı geride bırakırken, retrospektif hissiyatımız Deerhoof’un yeni albümü La Isla Bonita’yı yayınlamasıyla birlikte iyice tavan yaptı! Ekibin İstanbul’da ilk konuk ettiği gruplardan biri olan Deerhoof, yayınladığı her albümle bizi mest etmeyi, ters köşeye yatırmayı hattâ kafamızı karıştırmayı başarmıştı. Yeni albüm La Isla Bonita da”Last Fad”, “Exit Only” ve “Tiny Bubbles” gibi şarkılarıyla kısa sürede favori Deerhoof albümlerimizden biri oldu! Ekibin müziğinde her zaman hissedilen pop tınısı, yine kendilerine özgü ve yine önceden duymadığımız şekilde işleniyor albümde. Yılın sonlarında yayınlanan bu heyecan verici albümü ve Deerhoof’un geride bıraktığı yirmi yılı, grubun vokalisti ve basçısı Satomi Matsuzaki’yle konuştuk!

Geride bıraktığımız yirmi yılda grup olarak hevesleriniz nasıl değişti? (Tabii değiştiyse!)
Grup olarak herhangi bir hevesimiz olduğunu düşünmüyorum. Sevdiğimiz müziği çok sevdiğimiz için sürekli olarak çalmaya devam etmek istedik. Deerhoof asla eğlenmeyi bırakmadı. Dünyayı keşfeden bir aile gibiyiz. Kendim için doğru gruba katılmış olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.

La Isla Bonita’yı sizin için bugüne ait bir albüm kılan şeyler nedir?
Yirmi yıldır bağımsız olarak işler yapan bir grubuz ve bu ciddi bir mesele. Kendi kayıtlarımızı ve menajerliğimizi kendimiz yapıyoruz. Konserlerimizde ürünlerimizi kendimiz satıyoruz. Tüm ekonomik krizler ve doğal afetler insanlara hayatlarındaki önemli şeylerin neler olduğunu fark ettirdi. Bu para değil. Kendinizi, ailenizi ve arkadaşlarınızı nasıl koruyacağınızı bilmeniz gerekiyor. Kendin yap! İşte bu. La Isla Bonita Ed’in bodrum katında çok pahalı olmayan mikrofonlarımızla kaydedildi. Sadece on gün boyunca oradaydık. Bir tür gitar kampı gibiydi. Günde üç kez birlikte yemek pişirdik ve yedik. İnsanlar bugünlerde gerçek olmaktan bahsedip duruyor. La Isla Bonita gerçektir.

Albümün ismini bir Madonna klasiği olarak seçme kararını alırkenki motivasyonunuz neydi?
Albüm ismi Ed’in eşinin fikriydi. Bunun komik bir isim olduğunu düşündük çünkü bu söz Madonna’nın klasik bir şarkısı olmasının yanısıra İspanyolcada ‘’güzel ada’’ anlamına geliyor. Ben Japonya isimli güzel adadan geliyorum. Ayrıca Deerhoof’un müziğinden pek hoşlanmayan biri Twitter’da, Madonna’nın bizi dava etmesi gerektiğini yazmış. Kahkahalarla gülüyorum. Kimse ‘’güzel ada’’ sözüne sahip olamaz!

Deerhoof yirmi yılı geride bırakıyor ve bu albümün sunumunda ve içeriğinde kadının müzikteki yerini kutlama hissi fazlasıyla öne çıkıyor, bir anlamda geldiğin yeri kutlamak gibi. Ve bu enerji hâlâ fazlasıyla canlı tabiî ki. Birçok çağdaş kadın sanatçının deneyimlediği ve söylediği gibi bugün hâlâ erkeklerin baskın olduğu bir dünyadayız. Bir kadının liderliğindeki bir grubun üyesi olarak, bugünün müzik dünyasıyla başladığınız zamanı nasıl kıyaslarsınız?
1995 yılında San Francisco’ya taşındığım ve Deerhoof’a katıldığım dönemler, riot girrrl akımının revaçta olduğu dönemin hemen sonrasıydı. Batı yakasında fazlasıyla kız grubu vardı. Birçok kadın müzisyenle tanışarak kendimi cesaretlendirmiştim. Ben de genç kadın sanatçıları şanslarını deneyip, bir şeyler keşfetmeleri için cesaretlendirmek istiyorum. Sanırım şu an bu oluyor ve ben de bu işin amigolarından biriyim. Albümümüzdeki ‘’Paradise Girls’’ bu mücadele için yapıldı!

Pop müziği ele alış biçiminiz her zaman çok ilham verici oldu. Bugünün pop müziğini nasıl tanımlarsınız?
Pop her şey olabilir. Bu bir tür bukalemun gibi bir müzik. Bu yüzden de havalı. Diğer müzik türleri gibi gerçek bir tanımlaması yok. Bir gün hip hop söyleyebilirsiniz, ertesi gün EDM’e eşlik ediyorsunuzdur. O an ilgi gören şey neyse o.

Röp: Bant Mag. İllüstrasyon: Naz Tansel Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:35’e ulaşabilirsiniz.