bar italia, Laura Veirs ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

bar italia, takvim yılına sığdırdığı ikinci stüdyo albümüyle aramızda. Laura Veirs, yeni albümünde 70’ler folkunun büyük isimlerini aratmıyor. Kevin Abstract, bu sefer odağına hepten punk rock tınılarını koymuş. 

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.

ALBÜM: bar italia – The Twits
(Matador Records / GRGDN Müzik)

Londra’nın şu aralar kendinden çok bahsettiren üçlüsü bar italia bu sene yayımladıkları ikinci stüdyo albümünde “kendileri olmak” konusunda çekinmeden daha önce denemedikleri tarzlara balıklama atlıyor. Nina Cristante, Jezmi Tarik Fehmi ve Sam Fenton’ın bir araya gelip ulaştıkları ses evrenini tanımlamak hiçbir zaman kolay değil. Bu senenin ilk güzelliği Tracey Denim’de biraz birbirini andıran şarkılarla bir post-punk dünyası yarattılar. The Twits’te daha yüksek sesli, daha dağınık, bazen rifflerden kendi düşüncelerimizi duyamadığımız, bazen de melankolik bir arkaplanda Cristante’nin vokallerine tutulduğumuz veya “Jelsy” gibi beklenmedik bir akustik surf rock parçasından çıkamadığımız yeni bir gezegendeyiz. bar italia, yaptığı şeyi yalnızca kendileri için yapıyor, zaten ayrıksılıklarına sarılan soğukkanlı tarzları da size aksini söylemeyecektir.  Şarkı isimlerinden anlayabileceğiniz gibi üçlü ya bizle ya da bütün dünyayla dalga geçiyor âdeta.

TEKLİ: Mount Kimbie – Dumb Guitar
(Warp)

Londralı ikili Dom Maker ve Kai Campos’tan buyurulan groovy, kadife zilli, püfür püfür synth’li bir tekli. İsmiyle grubun sıkça andığı ironik havayı koruyan, süslemelik avangart tınıları eksik edilmediği parça kıdemli Warp’un profiline her zamanki uyumunu koruyan grup hafif garage enerjisi, kolay uyumlanılan beatlerle akarak rüyamsı bir diyar yaratıyor. Aranjmanı pek zengin, atmosferi gittikçe daha da büyülüyor. 

ALBÜM: Jockstrap – I<3UQTINVU
(Rough Trade / GRGDN Müzik)

Bunu baya eğlenceli bir oyun gibi düşünün. Henüz tanışmamışlar için özetlemek gerekirse; Black Country, New Road’un kemancısı Georgia Ellery ve konservatuvar arkadaşı Taylor Skye’ın duo projesi Jockstrap’in geçtiğimiz sene yayımladığı ilk uzunçaları I Love You Jennifer B’de yaptığı deneyci electro pop’a bayılmıştık. I<3UQTINVU (I Love You Cutie, I Envy You), bu bir önceki albümü bin parçaya bölüp bambaşka formlarda yeniden birleştiriyor; meraklı dinleyiciye de bir çeşit bulmaca çözdürerek, yeni kolajları keşfetmenin tadını bırakıyor. İlk defa kulak verenler için bile bir sürü sürpriz barındırıyor yine; bedeni dansa doğru harekete geçiriyor; yer yer hakikisini verdiği, yer yer dalgasını geçtiği seksapelini sunuş biçimiyle gülümsetiyor. Jockstrap’in yolculuğunda bir ara patika olarak bakınca, gelecekte olacaklara dair heyecanlandırıyor.

TEKLİ: United Freedom Collective – Ain’t No Place
(Dama Dama / GRGDN Müzik)

2020’de kurulan United Freedom Collective, müziği yoga, meditasyon, psikedelik unsurlar ve Doğu kültürlerinin inançlarına dayalı terapilerle birleştiriyor. Üç üyenin inisiyatifiyle başlayıp yeni müzisyenler, eğitmenler ve terapistlerle giderek büyüyen kolektifin son teklisi minimal bir vokal sample’ı eşliğinde, boşluğa yayılmış bir synth yürüyüşü ve funky basların harekete geçirdiği oyunlu bir parça. 

TEKLİ: Sharon Van Etten – Close To You
(Interscope Records)

8 Kasım’da yayına başlayacak İngiliz dönem dizisi The Buccaneers için kaydedilen Sharon Van Etten teklisi, pek sevgili Courtney Barnett’in de katkılarıyla gayet güzel bir kayıt. Hafiften The Velvet Underground (“Sunday Morning” mesela) tadı alabileceğimiz şarkıda, Van Etten’in vokal stilini biraz farklılaştırması Barnett’in artık çok tanıdık gelen gitar işçiliğine pürüzsüz bir şekilde oturuyor. Bu ikiliden gelecekte daha fazla ortak iş beklemek hakkımızdır.

TEKLİ: INJI – BELLYDANCING
(Bağımsız)

Her zamanki gibi rengârenk bir kliple bu sefer kankalarıylafelekten bir gece çalmaya hazırlanan INJI, trompet sample’larının doldurduğu bol bangırtılı parçasıyla Mariachi bandoları eşliğinde göbek attırmak hedefinde. 

ALBÜM: Sen Morimoto – Diagnosis
(City Slang / Sooper Records)

Janrlarla sıkı sıkı bağlar kurmayanlar, müzikte öngörülmez karşılaşmalardan hoşlananlar; buraya bir kafa uzatın deriz. Diagnosis’te bir sis gibi, her an her yerde belirebilecek gibi uçucu varlığını albüm boyunca hissettiren caz unsurlarını çok çeşitli başka sonik üsluplarla kavuşturarak, nefis harmanlar yaratıyor Sen Morimoto. Bireyin toplumdaki temsiline, bugün takındığımız tavırların yarın etki edebileceği olasılıkların çapına, umutla karamsarlık hattındaki gidip gelişlerimize değinen sözleri hakkında düşünmek de epey zevkli.

ALBÜM: Laura Veirs – Phone Orphans
(Raven Marching Band)

Laura Veirs pek çaktırmasa da günümüzün en çalışkan şarkıcı/şarkı yazarlarından biri. Son beş yıldaki 4. ve toplamdaki 13. albümü Phone Orphans’ta da ilhamının hâlâ yerinde olduğunu gösteriyor. Albümün en dikkat çekici yanı telefona kaydedilmiş demolardan oluşması. Bu aşırı hamlığı kaldırabilecek çok fazla ses yoktur diye düşünürüm. Gitarcılığı da bildiğimiz üzere hiç fena değil. Laura Veirs kariyerinin en iyi işlerinden birine imza atarken, belki bizlere 70’ler folkunun büyük isimlerini, Karen Dalton, Judee Sill hatta belki Nick Drake, Neil Young gibileri de hatırlatıyor. Evet gerçekten de o kalitede. “The Archers” ise hakikaten zamanlar dışı bir folk klasiği.

TEKLİ: Seda Erciyes – Bundan Sonra Aşk Yok
(Bağımsız)

Oyuncaklı elektronik ritimler ve lezzetli akorlarla örülmüş bir sonik zemin üzerinde ayaklarını yere sımsıkı basarak, bir partner tarafından kendisine yapılan haksızlıkları bir bir ortaya döküyor Seda Erciyes; öyle bıkmış, yorulmuş ki umut etmekten vazgeçip kırılganlığını zırhının ardına gizlemiş. “Bundan sonra daha fazla aşk dilenmem senden. Görmezden gelmek kolaydı yolunda giderken.” diyor.

ALBÜM: Bade Nosa – Zemheri Bitti
(Mudita Records)

Bade Nosa’nın üstüne titrendiği her ânında hissedilen ilk albümü, kendi hayatındaki yaşanmışlıklardan doğmuş olsa da herkes kendine dair bir sürü detayla karşılaşabilir. “Bir devrin kapanış kutlaması” notuyla paylaştığı albümde kendi bestelerinin yanı sıra gitarist Emrecan Sarısayın ile besteleri ve bir de Mabel Matiz cover’ı bulunuyor. Her şarkının ayrı bir his taşıdığı evreninde sanatçının berrak vokallerinin olduğu kadar yer yer dramatik enstrümantasyonun da etkisi büyük. Melankolik dünyasında kaybolmak ve kendine, hayatına, kadınlığına ve kalbine sahip çıkmak arasında bir denge bulmuş bir karakteri dinliyoruz.

TEKLİ: Ty Segall – My Room
(Drag City)

Tek başınalık bünyede çeşitli tesirleri olan bir hâl. Kendi kendinize yettiğinizi hissetmek, güçlendirici olduğu kadar yanıltıcı da olabilir. Kendinizi var ettiğiniz odanız, güvenli bir kale ya da dışarıda olanlardan korunduğunuz bir sığınak olabilir. Artık bu kavramın bir şarkısı var. Üstelik çağımızın rock’n’roll kahramanlarından Ty Segall’in zihninden ve keskin gitar cümlelerinden fışkırıyor. Elinde gitarıyla üzerine fırlatılan muzlar arasında şarkıyı çalan bir Segall izlediğimiz video klibi burada, yeni albüm Three Bells ise 26 Ocak’ta yayında.

TEKLİ: Holistic Tsunami – FİLM SARMAZSA SENİ İZLERİM
(Eingang Records)

2020’de, bir “gitarlarla gönül eğlendirme, bağırma çağırma oluşumu” kurmak niyetiyle yoluna grup olarak başlayıp, Robin Polat’ın solo projesine evrilen Holistic Tsunami’den yeni bir tekli. “FİLM SARMAZSA SENİ İZLERİM”, yalın ses dünyaıyla bugüne dek dinlediğimiz tüm HT parçalarından ayrılıyor. Akustik gitar akorları üzerine sözlerini tekerleme gibi akıtan Robin, nakaratta “Yoksa bir şansım daha, nefesimi tutar ölmeyi beklerim” diye sesleniyor sevdiğine. 

ALBÜM: Actress – LXXXVIII
(Ninja Tune / GRGDN Müzik)

Şapkasından ne zaman ne çıkaracağını bilmenin asla mümkün olmadığı prodüktör Actress, bugüne dek ürettiği en tematik işlerden biriyle karşımızda. Her parçası stratejik bir şekilde, bir satranç oyununun hamleleri olarak kurgulanan LXXXVIII, bu planlı programlı tasarısına rağmen akışkanlığını bir saatlik süresi boyunca bir an olsun yitirmiyor. Sonsuzluk hissi, kesişim noktaları ve dokusal yapısıyla yılın en vurgulu elektronik ses işçiliklerinden biri. 

TEKLİ: DJ Sabrina The Teenage DJ – Say What You Mean
(Spells on the Telly)

Yetenekli prodüktör ve pop dehası, takma ismiyle Sabrina, pandemide üç saatlik dans albümü Charmed ve bu sene yine çok beğeni toplayan dört saatlik ışıldayan Destiny ile çoktan listelerin başında yerini almıştı. Yeni teklisinde ise kendisinin hem bildiğimiz bütün dans şarkılarını çağrıştıran hem de tazelenmiş bir disco güzelliği yapabilmesine hayran bırakıyor. Sampling konusunda marifetli prodüktör, “Say What You Mean”le de bir kez daha popun tanıdıklığının her zaman iyi hissettirebileceğini kanıtlıyor.

ALBÜM: FADER & Friends Vol.1
(Bağımsız)

The FADER’ın dünyanın farklı köşelerindeki trans hakları oluşumlarına destek vermek üzere hazırlanan 44 parçalık derleme albüm. 1 Aralık’a dek Bandcamp’ten satışta olacak koleksiyonda Helena Deland, Georgia Anne Muldrow, NNAMDÏ, Model/Actriz, RVG ve Ezra Furman gibi isimlerden kayıtlar mevcut.  

ALBÜM: Matmos – Return to Archive
(Thrill Jockey / Smithsonian Folkways)

ABD’li kayıt mühendisi ve plak şirketi yöneticisi Moses Asch’in 75 yıl evvel dünya üzerindeki tüm seslerin bir arşivini yaratmak adına kurduğu Folkways Records’ın bu süre içinde biriktirdiği sonik arşivden elde ettikleri çeşit çeşit veriyi müzikalleştirerek sample’lara dönüştürmüş Matmos. Neredeyse 30 yıllık beraberliklerinde müzik dışı ses materyallerinden sık faydalanan deneysel çift M. C. Schmidt ve Drew Daniel, Kuzey Amerikalı kurbağa seslerinden inşaat gürültüsüne, larenks ameliyatından sonra konuşma denemelerine birçok numuneden faydalanmış. İkilinin bu kaynaklardan aldığı ses kesitleyiyle türrettiği atmosfer tekinsizliğe boğuyor. Koleksiyona ses sanatçısı Evicshen ve deneysel noise’cu Aaron Dilloway de el atmış. 

TEKLİ: MGMT – Mother Nature
(Mom+Pop Music)

Loss Of Life adı verilen yeni MGMT koleksiyonu 23 Şubat’ta yayımlanacak.İlk teklinin akustik gitar akorları ve sinematik synth katmanlarıyla örülen sonik dünyası, parça ilerledikçe daha gürültülü bir havaya bürünüyor. Genel olarak modu, kafası düşük. Nakaratında da gittikçe erimekte olan bir aşka tutunmaktan, türbülanslı ilişkilenme biçimlerinden dem vuruyor. Video klibi de hemen burada.

ALBÜM: Spiritual Cramp – Spiritual Cramp
(Blue Grape Music)

Punk tarihine çalışmış, kendilerini “hard mod” olarak betimleyen, ses ve görüntülerinin verdiği mesajla yakından ilgilenen, The Ramones takıntılı Spiritual Cramp, kendi isimlerini verdikleri yeni albümleriyle biraz sinir atıyor. Her köşesinde DIY düsturunun hissedildiği uzunçalarda, ellerindeki materyal çokluğundan stüdyoda biraz kaotik bir süreç geçirmişler ama ortaya çıkan sonuca değmiş diyebiliriz. Açılış şarkısında biraz raggae esintisi, “Herberts on Holiday”de beklenmedik bir aşk şarkısı kırılganlığı, “City on Fire”’da biraz alternatif rock soundlarıyla aslında kalabalık bir palet sunuyor grup. Bunu yaparken de garage rock gitarları, kendilerine ve dünyaya olan öfkelerini, otoriteye karşı nefretlerini ve hayatlarının çaresizliğini uzunçaların her ânına katmayı ihmal etmemişler.

ALBÜM: Kevin Abstract – Blanket
(RCA/Video Store)

Filmciliğiyle ayrı, müzisyenliğiyle ayrı gözümüzü dolduran biricik rönesans insanı Kevin Abstract, grubu geçen yıl resmî olarak dağıttıklarından beri onun gibi eski Brockhampton üyesi Romil Hemnani ve multi enstrümantalist Jonah Abraham’i prodüktör ettiği dördüncü solo albümü Blanket ile döndü. Birkaç yıl içinde anaakım estetikte yerini kazımış ve belki de çoktan kendi içinde bir “era” olarak kabul edilebilecek hip hop / rap-punk crossover hâlinin timsali bir kişi olmuştu. Punk rock sound’unu zaten kendine yakıştırıyordu, bu sefer bu türü hepten odağına almış ama esnek tutmuş kendini. Alışıldık temalarda fısıldaya fısıldaya takıldığı vokaller ve düzenlemeler albüm serimine gelindikçe gittikçe hip hop’aşıyor. Sınırlarını zorlamadan yakınlarında gezinerek de olsa ferah gelen şeyler çıkarmış ortaya.

ALBÜM: Wax Machine – The Sky Unfurls; The Dance Goes On
(Batov Records)

Brezilya’da doğup İtalya’da büyüyen ve Brighton’da yaşayan, gerçek bir “loner kid” Lau Ro. Hâliyle besteleri de dünya haritasının farklı köşelerindeki psikedelik geleneklerden çokça ilham barındırıyor. Dokuz parçalık The Sky Unfurls; The Dance Goes On’da ambient durakları da var, spiritüel caz numaraları da. Koleksiyonun en Güney Amerikalı şarkısı “Bloom”, tropik melodilerini düşsel bir kurguyla sarıp sarmalıyor.Kapanış şarkısı “Moonstone”, bir David Lynch işinden fırlamış gibi kasvetli. “River” ise belli belirsiz geçişleriyle içsel bir deneyim yaşatıyor. Yer yer Mount Eerie albümlerini de anımsatan parçanın eski animasyonlar ve kıyıya vuran dalgalar eşliğinde hazırlanmış görel eşlikçisi de burada.

TEKLİ: Sevdaliza & Grimes – Nothing Lasts Forever
(Twisted Elegance)

“Bizler, hayal kurmak için yapılmış makineleriz. Hayaller öldü mü?” Geçmişten bu yana kadınlar, robotlar, toplumsal dayatmalar hakkında söylediği sözlere, yeni teklisinde Grimes’ın katkılarıyla bir yenisini daha ekledi İran asıllı Hollandalı prodüktör Sevdaliza. Başımıza tokmak gibi vuran elektronik kickler ve melodik bir tekerleme tonunda ilerleyen vokallerle başlayan parça, süresi boyunca iki müzisyenin paslaşmasıyla devamlı evrimleşiyor; önce bir yoğunluğa hapsedip, sonra zincirleri kırdıran bir atmosfer yaratıyor. Zaten Sevdaliza da gerçek kurtuluşun, içsel ve dışsal beklentilerden özgürleşmekte olduğuna inanıyor.

ALBÜM: Marnie Stern – The Comeback Kid
(Joyful Noise)

Son albümü The Chronicles of Marnia’yı 2013’te yayımladıktan sonra Seth Meyers’ın talk şov programı Late Show’daki orkestranın başına geçen ve bu arada ailesini de kuran gitarist Marnie Stern albümün adından da anlaşılacağı gibi geri döndü. The Comeback Kid, Stern’ün hâkim olduğu tarza iştahla ve enerjiyle saldırdığı bir çalışma. Biraz Jack White’ın deli hâllerini hatırlatıyor. Kendine özgü bol tap’li gitar stilini de bolca kullanmaya devam ediyor. Ama eğer bu devamı gelecek bir geri dönüşse, belki ondan biraz değişiklik de beklenebilir. Bu dinamik albümde özellikle “Believing is Seeing”i dinleyince acaba “100 gecs ile bir ortaklık yapsa mı?” diye düşünmedik değil.  

TEKLİ: Mavi – Sen ve Yıldız
(Warner Music Türkiye)

Emo, rap, rock ekseninde üretimlerini sürdüren Mavi’nin Defa ve Diego’yla yaptığı iki iş birliğini takip eden son numarası “Sen ve Yıldız”da rüyalar, aşk ve hayal kırıklığını kurcalanıyor. Düzenlemesiyle de 2000’ler başları alternatif rock rüzgârı estiren şarkı, Mavi için “yeni döneminin habercisi” aynı zamanda. 

EP: SCARAB – Seeking Chaos And Revenge After Betrayal
(Bağımsız)

Eski Year of the Knife solisti Tyler Mullen’ın yanı sıra Simulakra, Seed Of Pain ve Envision üyelerini buluşturan metal grubu SCARAB için ayaklarınızı yerden kesip; adınızı, yerinizi yurdunuzu unutturmak için sekiz dakikaya sığan dört şarkılık bir EP yeterli. Mullen formunun belki de zirvesinde. Ekibin bu yıl paylaştığı ikinci kısaçaları, kavurucu bir öfkeyle harlanmış. Saatte yedi kez dinlenebilecek, doz aşımı muhtemelen kulak zarlarınızda kalıcı hasarlar bırakacak bir koleksiyon.