Z Raporu: Barış Sarhan

Yönetmen, sanat yönetmeni, tasarımcı, akademisyen gibi farklı kimlikleriyle tanıdığımız Barış Sarhan için özel bir seneydi 2021. Kendi kısa filminden uyarladığı ilk uzun metrajı Cemil Şov; Rotterdam, Sofya, İstanbul, Adana gibi çeşitli festivallerde gösterildi ve nihayetinde 5 Kasım’da vizyon yolculuğuna başladı. Oyuncu kadrosunda Ozan Çelik, Nesrin Cavadzade ve Alican Yücesoy’u barındıran film, Yeşilçam hortlağıyla uğraşan bir güvenlik görevlisinin oyuncu olma hayalini, stilize bir görsel dünyayla, kara mizahı kullanarak takip ediyor.

Sarhan’ın kapısını çaldık, geride bırakmak üzere olduğumuz 2021’yi kurcalayan anketimizin bazı sorularına yanıtlar aldık. Buyrunuz Barış Sarhan Z Raporu’na.

Get The Blessing

2021’de keşfettiğin harika grup/müzisyenler?

Bu sene ritmin baş tacı edildiği caz türleriyle çok haşır neşir oldum. Özellikle de modern İskandinav jazz müziği beni çok etkiledi. Tonbruket, Oskar Schönning ve Oddjob, Get The Blessing. Sanırım tüm bu saydıklarımda ortak olarak bir kabına sığmamazlık ve aynı zamanda bir dinginlik iç içe. İkisi iç içe olur mu diyeceksiniz? Neden olmasın.

2021’de izlediğin filmlerden favorilerin?

The Green Knight’ı “erkek olmak” denen karanlık mefhum üzerine düşündüğüm bir dönemde seyretmiştim. Etkilemişti. The Father ise heralde herkesi kendi yaşlılığının nasıl bir kâbus olabileceğine sürüklemiştir. En azından ben de öyle bir etki yaptı. Drive My Car neden sevdiğimi tam açıklayamadığım ama tam da bu nedenle üzerimizde etki bırakan filmlerden biriydi. Eski bir film ama bu sene In the Realm of the Senses’ı seyrettikten sonra sinemanın anlatım alanlarının genişliği beni hayrete düşürmüştü. Çok etkileyici bir film. En son da Millennium Actress’i ekleyeyim. Hatırlamak üzerine yapılmış en güzel işlerden biri bence.

2021’de izlediğin dizilerden favorilerin?

Scenes from a Marriage’ın HBO versiyonu, I Know This Much Is True ve Arcane ilk aklıma gelenler. İlk ikisi gerçekten de dramatik yapısıyla, oyunculuk yönetimiyle, yönetmenin ele alış biçimiyle artık dizilerin bir sanat formu olduğunun kanıtı niteliğindeydi. Arcane ise gelecekte filmciliğin gideceği yerin ilk ayak seslerini duymamızı sağladı bence. Artık merkezde öykü var ve onun etrafında şekillenen anlatım alanları. Oyun, film, Instagram hesabı, NFT projeleri ya da ne eklemek istiyorsanız o artık. Hepsi birbiriyle ilişkili.

The Reason I Jump

2021’de izlediğin çok iyi bir belgesel?

The Reason I Jump. Otizmli insanların neler hissettiğini artık daha iyi biliyoruz. Çünkü içlerinden biri nasıl yaşadığını, neler hissettiğini anlattığı bir kitap yazdı. Film bu kitabın ışığında farklı otizmli çocukların hayatına şahitlik ediyor. Filmin kendisi de onların gözünden dünyanın nasıl bir yer olduğunu bize deneyimletiyor.

2021’de keşfettiğin harika bir yönetmen?

Satoshi Kon’un filmlerini bu sene seyrettim. Arka arkaya her birinde şaşkınlığa uğrayarak. Bence sadece animasyon türünü değil sinema sanatını da ileri taşımış biri.

Barbican

Bu yıl yediğin en lezzetli yemek?

Cemil Şov’un gösterimi nedeniyle Londra’ya gittim. Barbican’ı ilk defa ziyaret ettim. Londra’nın ortasında dev gibi, brütal mimarı şaheseri bir sanat kompleksi. Oranın mutfağında, balık mı yoksa domuz mu olduğuna hâlâ karar veremediğim bir yemek yedim. Açık büfeden seçtiğim için ismine de bakmamışım. Mekânın güzelliğiyle de birleşince tadından yenmez bir şey olmuştu.

Bu yıl edindiğin bir mutfak alışkanlığı?

Bu sene bir mide problemi yaşadım. O yüzden yağsız beslenme yaptım bir süre. Elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemedim resmen. Her şeye ne kadar çok yağ koyuyormuşum ben meğer. Yağsız ama yine de lezzetli yemek yapabilmek bundan sonra da devam etmek istediğim bir alışkanlık olacak sanırım. Tabi mide sorunumu çözdükten sonra yağ geri gelecek. Yağsız olmaz.

Bu yıl en çok vakit geçirdiğin kitap?

Immanuel Toltoyevski’nin Safsatalar Ansiklopedisi. Gerçeğe çok benzeyen ama hiç alakası olmayan manipülatif düşünme biçimi olan safsatalar günlük hayatımızı ele geçirmişler. Hem biz yapıyoruz, hem bize yapılıyor. Bu kitabı okuyun, uyanık olun diyorum.

Bu yıl keşfettiğin bir podcast?

Odadaki Fil her seferinde beni çok güldürdü. Hem çok sert bir mizah anlayışları var bence hem de bunu mizah gibi yapmıyorlar.

2021’den yeniden yaşamak isteyeceğin bir gün/an?

Kaş’ta dalışa başladım bu sene. Kaş’ta dalanlar neresi olduğunu anlayacaktır, tünel diye bir yer var. 15 metrelerde, ortası çok derin bir vadi olan iki yakalı bir geçit. Bir yakadan diğer yakaya geçiyorsunuz. Daha doğrusu uçuyorsunuz, öyle bir his. Hem suyun altında olup hem de kanatlanmışsın gibi bir his. Unutamıyorum.

In The Mood For Love

2021 bir film olsaydı hangi film olurdu sence?

Bu satırları Beyoğlu Sineması’nda yazıyorum. Hangi film, hangi film diye düşünürken ışıklı duvardaki iki film görseli dikkatimi çekiyor: In The Mood For Love ve Midnight Cowboy. Acaba zorlasam bu iki çok sevdiğim filme benzetebilir miyim? Deneyelim.

İki çelişik duyguyu yaşadığım(ız) bir sene oldu 2021. Hem ilk uzun metraj filmim Cemil Şov seyirciyle buluştu; ki bu benim için coşku dolu bir histi. Hem de pandemi döneminde tüm hislerimize kota kondu. Ne sevincimizi ne de coşkumuzu layıkıyla yaşadık. Biraz In the Mood For Love’daki yaşanamayan aşk gibi mi acaba? Hem var gibi hem de yok. Ya da Midnight Cowboy’daki büyük beklentilerle girilmiş, çok da güzel başlar gibi olan ama uzaktan bakınca kabusa daha çok benzeyen bir hayat gibi mi?

Barış Sarhan’ın Cemil Şov üzerine Müge Turan ile yaptığı söyleşiyi okumak için buraya tıklayabilirsiniz.