Bir grup yabancı, bir saatte şarkı yazar mı?: Sosyal Müzik Atölyesi

25 Ocak’ta Beşiktaş Container’da son zamanlarda gördüğüm en değişik etkinliklerden biri vardı: Sosyal Müzik Atölyesi. Daha önce adını duymamıştım, etkinliğin ne olduğunu, nasıl bir şey beklemem gerektiğini bile bilmiyordum.

Yazı: Bulut Çakmak

Kadıköy’e alışmış olan, Beşiktaş’ı bilmeyen biri için Container’a gitmek ilginç bir deneyim. Sürekli bir “Acaba doğru yolda mıyım?” hissi eşliğinde vardığınızda küçük, tatlı bir kafe çıkıyor karşınıza. Container aslında birkaç masalı bir kafe değil, bir sanat alanı olarak tasarlanmış. Örgüden film analizine birçok konuda atölyelere ev sahipliği yapıyor. Bizim etkinlik için kayıt yaptıktan sonra bilet namına oldukça hoş bir kitap ayracını elimize alıp beklemeye koyuluyoruz.

Bir perdeyle ayrılan etkinlik alanından grubun sesi geliyor: “Bir 5 dakikaya hazırız!” Soundcheck yapılıyor, klavye, gitar, mikrofon… Ne beklediğimizi bilmemenin heyecanı devam ediyor. Derken son kontroller de bitiyor ve içeri giriyoruz. Yarım çember halinde dizilmiş sandalyeler ve önde bir iki basamak yukarıda küçük bir sahne. Atölyeyi yöneten Nur Dilara Gül, Elif Özsüt, Emre Çakar ve Eren Tokgöz’ün hep birlikte söylediği “Kelimeler buluyoruz / Cümleleri kuruyoruz / Konuları seçiyoruz / Sosyal müzik yapıyoruz” karşılıyor bizleri. Son derece sıcak bir ortam var; önce Emre Çakar benim gibi kafası karışıkları rahatlatıyor ve atölyenin nasıl ilerlediğini anlatıyor.

Etkinliğin başında çekinen katılımcıların ısınması için “buz kırıcı” oyunlar oynuyoruz. Emre klavyede Eren de gitarda tatlı melodilerle destek verirken her şarkıda farklı bir partnerle minik dans hareketleri yaptığımız veya sahneye çıkıp Eren’in akoru üstüne ismimizi şarkı gibi söyleyerek kendimizi tanıttığımız oyunlarla başlıyor. Malum, hâlâ utanıyoruz, o yüzden Dilara ve Elif aramıza karışıp bize moral veriyor, gerektiğinde oyunlara ilk onlar başlıyor. Hele de o sahneyi düşünüp içimden eyvah deyip duruyorum, “Tanımadığım insanların önünde bir başıma nasıl şarkı söylerim?”

Grup çok iyi! Bir kere çok güzel bir oyun bulmuşlar, herkes geçtiğimiz 1-2 hafta içinde sıkıntı ettiği bir derdi bir kağıda yazıp katlıyor. Daha sonra sırayla gidip bir kağıt çekiyoruz ve herkes bir başkasının derdini alıyor. Kendi derdimizi kağıda döküyoruz, başkasının derdini ise müziğe. Ben geç saatteki toplantılar gibi görece önemsiz bir şey yazmıştım ama grupta Elazığ depremini de yazan vardı. Dolayısıyla grup sahneye çıkan kişinin söylediği derdi paylaşıyor ve ona göre bir duygu benimsiyor. Herkesin bir araya geldiği, birbirine destek olduğu, dertleri paylaşarak azalttığı sıcacık bir ortam oluyor. Daha bir saat önce tanımadığım insanlarla canımızı sıkan meseleler üzerine doğaçlama şarkılar söylüyoruz.

Eren ve Emre sahneye çıkana ne tür bir duygu aradığını soruyorlar, ona göre bir akor veriyorlar, ve kısa ama görkemli sahne hayatımız başlıyor. Sesi kısılanlar, elindeki mikrofonla birlikte titreyenler… Utanmaya müsait bir ortam. Ama dördü birden bize destek vermek için ellerinden geleni yapıyor. Bulduğumuz sözlere eşlik ediyor, yeni sözler çıkarabilmemiz için sorular soruyor ve kolay bir nakarat yakalayınca onu süsleyip püslüyorlar. İki dakika içinde assolist olup çıkıyoruz. Etkinlik bittiğinde hepimizin yüzünde şaşkın gülücükler, hepimizin kafasında “Az önce ne oldu ya?” sorusu. Daha önce eşi benzerini görmediğim, değişik bir sosyal deney. Sanki bütün işi bu dörtlü değil de ben yapmışım gibi “Vay be, ben doğaçlama şarkı bile yazabiliyormuşum, ne yetenekliymişim!” dedirten bir iki saat. Özetle, inanılmaz keyifli ve başka bir yerde bulması oldukça güç bir tecrübe.

Grup bu atölyeler aracılığıyla müziğin klişeleşmiş evrensel dilini konuşmaya çalışıyor. Bir grup yabancıyı müzikal aktivitelerle bir araya getirip kaynaştırıyor. Onlara güncel konular hakkında kendini bir grup içinde ve grupla birlikte ifade etme imkânı sunuyor. İsminizin şarkısını sizinle beraber söyleyen insanlarla bir kabul edilme hissi yaratırken ayna oyunuyla da tanımadığınız bir kişinin hareketlerini, mimiklerini taklit edip onların hareket biçimlerini anlama çalışıyorsunuz.

Grubun 2019’da 5 farklı şehirde yaptığı, toplamda yaklaşık 2.500 kişiyi ağırladıkları 44 atölyede ortaya çıkan görüntüleri buradan izleyebilirsiniz. Ahmet Beyler’in bir projesi olarak başlayan grup, İstanbul’daki Atölye’den Kayaköy Sanat Kampı’na birçok yerde, TEDx Reset’teki performanstan Kaz Dağları için yaptıkları kayıta birçok işe imza attı. Ayrıca önümüzdeki etkinliklerinden haberdar olmak için de sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz.