Fred Goodman, büyüleyici Lhasa De Sela’nın hayatını kitaplaştırdı

Ardında çok kültürlü ve benzersiz bir miras bırakarak 2010’un ilk gününde aramızdan ayrılan Lhasa De Sela, büyüleyici sesiyle olduğu kadar sıra dışı hayat hikâyesiyle de müzik tarihinde önemli bir yer tutuyor. Bir dönem Rolling Stone dergisinin baş editörü olan müzik yazarı Fred Goodman’ın geçtiğimiz kasım ayında yayımlanan Why Lhasa De Sela Matters kitabı da tam olarak bu konuya değiniyor.

Amerikalı iş insanı Edgar Bronfman Jr üzerinden müzik endüstrisindeki krizlere değindiği Fortune’s Fool ve Rolling Stones menajeri olarak tanınan Allan Klein’ı anlatan Allen Klein: The Man Who Bailed Out the Beatles, Made the Stones, and Transformed Rock & Roll kitaplarıyla da tanınan Fred Goodman’ın son kitabı University of Texas Press etiketiyle yayımlandı. Başka ülkelerin müzik geleneklerini ustaca işlediği şarkılarına İspanyolca, Fransızca ve İngilizce sözler yazan Lhasa De Sela’nın yakın dönem müzik tarihi için ne ifade ettiğine dair en sağlam kaynaklardan biri olan Goodman imzalı kitaptan kısa bir bölümü Bulut Çakmak’ın çevirisiyle sizlerle paylaşmak istedik:

Lhasa de Sela, The Living Road albümünün yayınlanmasından 4 yıl sonra, yazdığı yeni şarkıları kaydetmek için Fransa’ya dönme hazırlıklarına başladı. Dönüşünden bir gün önce New York’a uçup, daha önce de birlikte çalıştığı arkadaşı Joey Burns’ün solistlik yaptığı grup Calexico’yla misafir sanatçı olarak sahneye çıkacaktı. Havaalanına gitmek üzere bindiği takside bir anda şoföre beklemesini söyledi ve kar kaplı merdivenleri tekrar çıkıp evine girdi. Kedisi Isaan’a güle güle demeyi unutmuştu. Evin girişinde kayıp düştü ve ayak bileğini kırdı. Kırığın iyileşmesi için alçıdan fazlası gerekiyordu. Kemiklerin kaynaşması için bir plak ve çelik çiviler kullanıldı, ve bir hafta hastanede kaldı; Mélanie [Auclair] yemeklerini hazırladı ve kendisine arkadaşlık etti.

Kırıkları normalden de ciddi olmasına karşın uzun iyileşme süresi onu yıldırmadı. Erik [West-Millette] “Bïa ikisinin birlikte şarkı söylemesine bayılıyordu” diye anlatıyor. Gülerek ekliyor: “Bir gece küçük bir yerde, yüksek bir sahnede çalıyorduk. Lhasa salonun arkasından tek ayak üzerinde geldi ve 1 metre tırmanıverdi — tek ayağıyla zıpladı: Şak! Tamam, şarkı söylemeye hazırım. Çok şaşırtıcı biriydi.”

Lhasa, Patrick Watson’ın evindeki bir akşam yemeğinde, müzik okuluna Watson’la birlikte giden ve komşuları gitarist Brad Barr ve onun kardeşi baterist Andrew’la klasik müzikten çağdaş müziğe açılan arp sanatçısı Sarah Pagé’yle tanıştı. Evrende kaza diye bir şey olmadığı inancıyla Lhasa Fransa’daki albüm çalışmalarına engel olan düşüşünün arkasındaki anlamı çözmeye çalışırken Sarah da biten bir ilişkisini atlatmaya çalışıyordu. İkisi de kendini bir dönüm noktasında hissediyordu ve dertleşmek için birbirlerini aradılar. Kısa bir sürenin ardından her gün Lhasa’nın evinde buluşuyor, şarkı yazıp çalıyorlardı.

Düşüşünün ardından Lhasa’nın düşünceleri ve “yeniden doğuşu” belirginleşmeye başladı. Şarkı söyleme tarzını basitleştirmesi gerekiyordu — artık sesine geçmişteki kayıt ve turlardaki gibi yüklenemeyeceği aşikardı — ama genel olarak müziğini, sahnesini ve grup liderliğini de basitleştirmek istiyordu. Sarah “Bir sürü kişinin hayran olduğu, bu kadar anlam yüklediği bir müzisyen olmak yorucu olmaya başladı,” diye anlatıyor. “Bütün bu yükü omuzlamaktan yorulmuştu; bir grupta olduğunu hissetmek istiyordu.”

Festivallerde dünya müziği sahnesine konmak da onu rahatsız ediyordu. Röportajlarında da söylediği gibi, yaptığı müzik çoğunlukla çocukluğunda duyduğu şeylerin büyümüş haliydi; ona sorsanız yazdığı ve yaptığı şey “sadece müzik”ti. “Zaman zaman sinir bozucu oluyordu,” diyor Rick [Haworth]. “Kendini dünya müziği yapan bir müzisyen olarak görmüyordu. Kendini bir sanatçı olarak görüyordu.”

Son olarak da memleketinde bir dinleyici topluluğu olmasını istiyordu.

2019 müzik kitapları için fazlasıyla bereketli bir yıldı. Debbie Harry, Tricky, Flea gibi isimlerin bu yıl yayımlanmış kitaplarını da görebileceğiniz listemiz için buraya tıklayabilirsiniz. Lhasa De Sela’yla 2005’te Hakan Dedeoğlu’nun yaptığı röportajı okumak için de buraya tıklamanız yeterli.