Brooklyn’i mesken tutan 10 film
Nick Hornby’nin İrlanda ve Brooklyn arasında mekik dokuduğu senaryosuyla yürekleri burktuğu Brooklyn bu ay gösterime girerken, yolu bu yerden geçmiş tüm film kahramanlarının kapısını çalmak boynumuzun borcuydu.
Yazı: Melikşah Altuntaş – İllüstrasyon: Merve Atılgan
Dünyanın en nevi şahsına münhasır ve en kimlikli merkezlerinden New York’u sayısız filmde izledik, sayısız karakteri bu şehirde âşık olduk. Ancak New York’un kalbi olmasa da gözü kulağı olarak tanımlanabilecek bölgesi Brooklyn’i beyazperdede görmek her New York filmine kısmet olmadı… Bu ay gösterime giren Brooklyn’de 1950’li yıllarda, İrlanda’dan New York’a gelen genç bir kadın olan Ellis’in dokunaklı hikâyesinden aldığımız ilhamla Brooklyn’de tanıyıp sevdiğimiz karakterleri ve onların yaşam alanlarını mercek altına aldık.
SWEET NOVEMBER (1968)
Daha ziyade Charlize Theron ve Keanu Reeves’li, aynı adlı 2001 yapımı yeniden çevrimiyle bilinse de, bu duygu yüklü romansın orijinali, Robert Ellis Miller imzalı bir New York melodramı. Başarılı bir iş adamı olan Charlie’nin, bir aylık ömrü kaldığını henüz bilmediği Sara’ya tutulup, Manhattan ve Brooklyn semalarında bir aylık yürek burkan bir aşk yaşadığı filmin Brooklyn Heights’ta geçen romantik sahneleri zihinlere kazınacak cinsten.
DOG DAY AFTERNOON (1975)
Al Pacino’nun dev bir oyunculuk gösterisine dönüşen performansı ve etkili hikâyesiyle sinema tarihinin en sevilen klasiklerinden birine dönüşen bu Sidney Lumet başyapıtı, sevgilisinin ameliyatı için bir banka soygunu planlayan ama işler karışınca uzun süren bir rehin alma mücadelesine girişen Sonny’nin gerçek hikâyesini anlatıyordu. Brooklyn Prospect Park’ta 17 ve 18. Cadde arasını mesken tutan filmdeki banka, gerçekte eski bir depo olarak kullanılıyormuş ve filmin çekimleri için bu depo bir banka dekoruna dönüştürülmüş.
ONCE UPON A TIME IN AMERICA (1984)
New York’un tarihi dokusunu her bir karesinde oya gibi işleyen usta sinemacı Sergio Leone’nin bu yaklaşık dört saatlik suç epiği, şehrin yeraltı dünyasının onyıllara yayılan kirli tarihini bolca Brooklyn manzarası eşliğinde kamera önüne taşıyordu. Filmin meşhur posterinde görünen Manhattan Köprüsü, her ne kadar şehrin diğer yakasına işaret ederek filmin meskeniyle ilgili bir şaşırtmaca yaşatsa da, aslında bu kare, karakterlerimizin Brooklyn sokaklarını turladıkları bir sahneden, Washington ve Water Street’in arasından köprüyü gören bir plandan elde edilmiş durumda.
MOONSTRUCK (1987)
Ünlü yıldız Cher’i Nicolas Cage’le birlikte başrole taşıyan ve şarkıcıya En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ı dahil olmak üzere çok sayıda ödül kazandıran bu Norman Jewison dramedisi, Brooklyn’in yaşayan cadde ve sokaklarının en güzel ve en içten fotoğraflarını çeken birkaç filmden biri. Kahramanımız Loretta’nın evini Cranberry ve Willow caddeleri arasına kuran film, Sackett ve Henry caddelerine uğrayıp, Columbia Heights’tan da yolunu geçiriyordu.
DO THE RIGHT THING (1989)
Brooklyn’i beyazperdede Crooklyn, No Metter Blues gibi çok sayıda filmiyle ana mekân olarak konumlayan gerçek bir Brooklynli olan Spike Lee’nin bir pizzacı etrafında geçen bu küçük ve sevimli komedisi, Lexington ve Bedford-Stuyvesant gibi caddeler üzerine kuruluydu. Filmde gördüğümüz Sal karakterine ait pizzacı da, Dog Day Afternoon’daki banka gibi, yalnızca film gerçekliğinde var olan bir mekân. Gerçekteki yerinde boş bir bahçe bulunan pizzacının etrafında kurulu hikâye, Brooklyn’de akan gündelik yaşam ve sokak kültürüne dair ipuçları vererek, bulunduğu mekânı yaşar hale getiren bir dile sahipti.
Yazının tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:48’e ulaşabilirsiniz.