David Altmejd ve kaos içinden gelen düşüncelerin bir düzene dönüştüğü heykelleri

Benliğin oluşumunu ve parçalanmasını araştıran, figüratif temsilin kapsamını genişleten heykeller üreten Kanada asıllı sanatçı David Altmejd’in bir eseri 2003’te, İstanbul Bienali’nde sergilenmişti fakat tam anlamıyla tanınması 2007 Venedik Bienali’ne dayanıyor. Altmejd aslında sanat okuluna ressam olarak başlıyor. Hayatı boyunca hep çizim yapan ve sadece 2 boyutlu işler üreten sanatçı, okulda zorunlu olarak heykel dersi aldığında ilk defa bir obje yapıyor ve üretiminin dünyayla doğrudan bir ilişkisi olduğunu fark ediyor. Potansiyel olarak daha canlı olduğunu, kendisi gibi nefes alabildiğini düşünmeye başladığını ve heykelin diğer alanlardan çok daha farklı olduğunu kavradığını söylüyor.

Sanatçıya göre, heykeli diğer tüm sanat biçimlerinden farklı kılan şey, bir nesne olarak var olması. Heykelin izleyiciyle aynı alanda, aynı varlığa sahip olmasıyla; insan vücuduymuşcasına işlev gören bir mevcudiyeti olduğunu düşünüyor.

Eserlerinde el yapımı kurt adam başları ve uzuvları, Davut Yıldızları, kristaller, aynalar, sahte ve gerçek saçlar, değersiz mücevherler gibi birbiriyle uyuşmayan malzemeler kullanan Altmejd; biçim olarak karmaşıklıkla ilgileniyor. Bazı malzemeleri sadece işlemesinin kolay olması gibi pratik nedenlerden dolayı kullanıyor, ayrıca sahte ve ucuz hissettiren malzemeler ekstra hoşuna gidiyor. 

Nasıl bir hâle geleceklerini, genelde eserlerin kendisinin belirlediğini söylüyor. Altmejd onlara sadece zaman faktörünü ekliyor ve heykelin nereye doğru evrilmek isterse oraya doğru evrilmesini sağlıyor. Yani bir heykel yapmaya başladığında sonucun tam olarak neye dönüşeceğini bilmeden çalışıyor. Kullandığı katmanlar sayesinde heykeller, farklı bir sürü (kaba ve nazik) mimiğe sahip oluyor. Bu da heykellere bir geçmiş ve seyircinin de deneyimleyebileceği bir enerji kazandırıyor.

Katman kullanmadaki bir diğer amacı da düzen içinde bir kaos yaratmak. Kararlarının kaos içinden gelmesini seviyor. Sanatı tanımlamanın bir parçasının da kesin düzen olduğunu söyleyen sanatçı, yine de kaos içinde rahat hissediyor ve o yüzden kaos ile düzen arasında gidip geliyor. Simetrinin varlığının farkında olduğunu, ona saygı duyduğunu; simetrik olan objelerin kutsal bir yanı olduğunu düşündüğünü söylüyor. Heykel yaparken ulaşmak istediği şey de bu kutsal yön. 

Yazı: İrem Gözü