Pembe hayat tarafından bu sene üçüncüsü gerçekleştirilen KuirFest, ilk senesinden bu yana toplumsal cinsellik ve LGBTK hakları mücadelesinden dem vuran filmleri Ankaralı sinemaseverlerin beğenisine sunuyor. Festival ekibinden Gizem Bayıksel’le kuir kavramına ve KuirFest’e dair mini bir röportaj yaptık.
Festivalin ismini de aldığı, “LGBTK” kısaltmasındaki K, yani kuir, kuir teori ve toplumsal cinsellik konularına aşikâr olmayanlar için biraz kafa karıştırıyor belki de. Pek çoğu kuir kavramını eşcinsellikle anlamdaş düşünüyor ya da en azından biri olmadan diğeri olamaz gibi bir ortak paydada buluşuluyor. Festivalin arkasındaki isimler olarak, bir de sizden dinlesek sizin için kuir nedir?
Kuir kavramı içerisinde birçok anlam taşıyor ve aslında eşcinsellikle anlamdaş düşünülmesinin sebebi farklı açılardan da olsa aynı şeye karşı mücadele ediliyor oluşu: Heteronormatif normlar. Kuir teori, cinsel kimliklerin sayısız ve sınırsız olduğunu, bu kimliklerin kültürel, toplumsal ve psikolojik olarak şekillendiğini savunuyor temelinde. Benim için kuir kavramı, kendimi tanımlayarak sınırlandırmak zorunda olmadığımı hatırlatan ve bu sınırlara karşı mücadele etmemi sağlayan bir kavram.
KuirFest film seçimlerinde nasıl bir vizyonla yürüyor?
KuirFest, program ve etkinliklerin ana hatlarını birlikte ören iki kişilik bir ekibe sahip. İkimiz de son beş yıldır çeşitli film festivallerinin program ve koordinasyon alanlarında çalışıyor ve burada edindiğimiz deneyimlerin de birikimiyle hem LGBTK bireylerin, hem festivallerin sıkı takipçileri sinefillerin hem de farklı yaş ve meslek gruplarındaki birçok sinemaseverin dikkatini çekebilecek bir program hazırlamak için çabalıyoruz. Dünyadaki birçok önemli kuir festivalin programını incelemenin yanısıra bazen o festivallere katılıp filmleri yönetmenleriyle birlikte izliyor ve kendi programımız için neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Kuir meselesini dert edinmiş filmler öncelikli filmlerimiz olmakla birlikte, LGBTK hakları mücadelesine hikâyesinin bir yerinde de olsa değinen iyi filmler de programda yer verebilmek adına arayışını sürdürdüğümüz filmlerden oluyorlar.
Bu senenin filmlerinden sizin için ön plana çıkanlar hangiler?
Bu sene programda birçok ülkeden 40’a yakın film yer alıyor. Geçen yıl Heavy Girls/Ağır Ablalar filmini gösterdiğimiz Axel Ranisch’in yeni filmi I Feel Like Disco, İngiliz şair Elizabeth Bishop’ın ilham bulmak için gittiği Rio de Janeiro’da tanıştığı mimar Lota de Macedo Soare ile ilişkisini anlatan Reaching For the Moon / Nadide Çiçekler, Alba Rohrwacher ve Elena Cotta’ya Venedik Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödüllerini getiren A Street in Palermo / Palermo’da Bir Sokak, toplumsal cinsiyet rollerinin dışında yer almanın ilhamından beslenerek hikâyesini anlatan She Male Snails / Trans Salyangozlar ve trans erkek inisiyatifi Voltrans’ın Mart 2012’den beri üzerinde çalıştığı, 26 Eylül’de kaybettiğimiz Ali Arıkan’ın da kendi hikâyesini paylaştığı Voltrans belgeseli bizi çok heyecanlandıran filmlerden sadece birkaçı.
