Virgil Finlay, 20. yüzyılın bilim kurgu, fantezi ve korku sanatının sadece büyük değil, “en büyük” sanatçısıydı ve karşımızda “bu illüstrasyon dâhisinin eserlerinin eşsiz sunumu” yer almakta…


1971’de hayatını kaybeden Virgil Finlay, Amerikan janr illüstrasyonunun en önde gelen isimlerindendi. Kaleminden çıkan karanlık düşünceler, ürkütücü canavarlar, kadınlar ve bilinmeyen dünyalar, eşlik ettiği hikâyeleri hayata geçiriyor, alışılmamış zariflik ve detaylarıyla da merak uyandırıyordu. Finlay’nin doğumunun 100. yılında American Fantasy Press için hazırlanan The Collectors’ Book of Virgil Finlay kitabı, bu üretken sanatçının daha önce bir araya getirilmemiş çalışmalarına yer veriyor. Koleksiyonun yayıncılarından Robert Garcia’yla kitabın hazırlık sürecini ve Finlay’nin mirasını konuştuk.

Virgil Finlay’nin çalışmalarıyla ilk ne zaman ve nerede karşılaştınız? Bu parçalarda size hitap eden neydi?

Virgil Finlay’nin çalışmalarıyla ilk 1980’lerde, yazar/sanat koleksiyoncusu Robert Weinberg’in evine yaptığım bir ziyaret sırasında karşılaştım. Geniş koleksiyonunda düzinelerce Finlay orijinali vardı. Olağanüstü detaylarıyla inanılmaz tasvirleri beni büyüledi. O zamana kadar bu janrda gördüğüm eserlerin hepsi oldukça stilize edilmişti. Finlay kalabalığın içinde bir fener gibi duruyordu. Belli ki çok farklı bir illüstrasyon sanatı geleneğinden geliyordu; çok daha gerçekçi ve temsili. İşlerine vuruldum.

Image
Image
Image
Image

Finlay, bilim kurgu, fantezi ve korku gibi janr illüstrasyonunda artık ikonik sayılabilecek görsellerden sorumlu. Sizce stili ve anlatımında onu bu alana bu kadar uygun yapan nedir?

Finlay’nin parçalarında, illüstrasyondaki her şeyin açıkça öznesinin dünyasının bir parçası olduğundan şüphe yok. Sanatçı, konusu olan insanlara ve illüstrasyonunun uzaylı veya fantastik öğelerine eşit ağırlık veriyor. Her şey detaylı ve gerçekçi bir şekilde yorumlanıyor.

Finlay’nin işleri incecik detaylarıyla doku ve ışık kullanımındaki ustalığıyla tanınıyor. Bize (noktalama ve kazıma) tekniğinden ve stilinin kimlere ilham verdiğinden biraz bahsedebilir misin?

Finlay, başkaları da dahil olmak üzere Laurence Stearne Stevens’dan Stephen Fabian ve Janet Aulisio’ya, birkaç neslin bilim kurgu illüstratörlerine esin kaynağı oldu. Onlar Finlay’nin bakış açısı ve kompozisyonlarından etkilendiler ama stilini kopyalamadılar. Finlay’in kullandığı yöntemler, özellikle noktalama çalışmaları, çok zaman alıyordu. Çalışmayı bir örnek tutabilmesi için her damladan sonra kalemini temizlemesi gerekiyordu ve her noktalama illüstrasyon başına da yüzlerce damla vardı. Kazıma tahtası kullandığında ise görselini tamamlamak için her zaman beyaz veya siyah mürekkep eklerdi. Böylelikle hem siyah çizgilerle örtüşen ince beyaz çizgiler, hem de tersi olabiliyor. The Ship of Ishtar kitabındaki illüstrasyonların detayına bakarsanız, Finlay’nin üstün yeteneğini görebilirsiniz. Fakat bunların hepsi zaman alan şeyler ve çoğu illüstratör hayatını kazanması gerektiği için de bu kadar vakit alan teknikler kullanmıyor. Kariyerinin daha ileriki zamanlarında Finlay’nin kendisinin de bazen zaman kazanmak için yüksek dokulu coquille kağıdına veya mürekkep yıkama tekniğine başvurduğunu görürsünüz. Ama Finlay’nin inanılmaz bir çalışma ahlakı vardı. Kariyeri boyunca 2500’den fazla iş ürettiği tahmin ediliyor.

Image
Image

Kitabı hazırlayanlar olarak nasıl bir araya gelip bir Virgil Finlay koleksiyonu hazırlamaya karar verdiniz?

Robert Weinberg ve Douglas Ellis, dünyadaki iki en büyük Virgil Finlay koleksiyonuna sahip. Bu iki beyefendiyi de yıllardır tanırım. Benim tasarım/yayıncılık geçmişimi biliyorlardı ve arada sırada, bir şekilde bu kitabın bir versiyonunu hazırlamaktan bahsetmişizdir. 2012’deki Chicon (Chicago’daki Bilimkurgu Kongresi) sırasındaydı; 2014 Dünya Fantezi Kongresi’nin eşbaşkanı olan Michael Walsh bana Virgil Finlay’nin kızı Lail’in konferansına davetli olduğunu söyledi. Orijinal çalışmalarından oluşan bir sergi, özel programlar ve daha fazlasına yer veren, Virgil Finlay’nin 100. yaşını kutlayan özel bir program düzenliyorlardı. Bunu duyunca Doug ve Bob’la konuştum ve bunun, Finlay kitabını özel bir yayın projesi olarak hazırlamak için harika bir zaman olacağına karar verdik. Ben farkında değildim, ama o sıralarda onların ikisi de aralarında benzer bir kitap hazırlamayı konuşuyormuş. Böylelikle hepsi bir araya gelmiş oldu. İkisi, koleksiyoncu Glynn Crain’den koleksiyonundaki renkli parçaları kullanmak için izin istedi ve yayıncı/sanat koleksiyoncusu Robert K. Wiener de kitabı gerçekten doldurmak için Finlay’nin son dönemlerinde yapmış olduğu birtakım astrolojik illüstrasyonlar ve çok güzel renkli resimlerle aramıza katıldı. Bob, Doug ve ben de çalışmaya koyulduk.

Kitabı hazırlama sürecinin detaylarına girecek olursak, onca iş arasından nelerin dahil edileceğine karar verme aşamalarından biraz bahsedebilir misin?

Seçme süreci oldukça kolaydı. Robert Weinberg, Douglas Ellis, Glynn Crain ve Robert K. Weiner’ın koleksiyonlarındaki eserlerin tamamını, o sırada onlarda olan parçaların her birini kullandık. Neyse ki bu koleksiyonlar birbirlerini tamamlıyor ve bize Finlay’nin tekniği açısından ihtiyacımız olan her şeyi sağlıyor: Karakalem taslaklar, mürekkep taslakları, renkli kompozisyonlar, erken dönem tablolar, kazıma tahtasıyla hazırlanmış parçalar, tükenmezle yapılmış noktalama çalışmaları, yıkamalar, dokulu coquille kâğıdı işleri, Science Fiction Book Club için yapılan iki-renkli çalışmalar ve (hem daha önce kullanılmış, hem de kullanılmamış) birçok kapak resmi. Resimlerin konuları da çok geniş ve büyüleyici. Bu süreçte, H.P. Lovecraft portresi, Merritt’in The Ship of Ishtar kitabı için hazırladığı beş siyah-beyaz illüstrasyon, The American Weekly’den (burada kadrolu sanatçı olarak çalışmıştı) ender birkaç parça, Weird Tales için hazırladığı ilk kapak ve başka önemli eserleri de dahil olmak üzere, Finlay’nin ikonik parçalarından bir kısmını da yeniden basabildik.

Daha önce Finlay’nin çalışmalarına yer veren birkaç koleksiyon yayınlanmıştı. Bu kitabı onlardan ayıran nedir?

Bu kitabı daha önceki koleksiyonlardan farklı kılan birkaç şey var: Birincisi, kitap 22 cm x 30 cm boyutunda ve Doğu yakası boyunca müzelerle sanat galerileri için hazırladığı yüksek kalitedeki kitaplarla tanınan bir matbaada basıldı. Benim bildiğim kadarıyla, bu alanda bu baskı kalitesinde daha önce hiçbir iş yapılmadı. İkinci olarak, tarama teknolojisi öyle bir noktaya geldi ki eskiden ancak tamburlu tarayıcılarda yakalanabilen çözünürlüğü artık çalışmaların tümünde, düz tarayıcıyla elde edebiliyoruz. Çizimlerin hepsini 2400 dpi çözünürlükte tarayarak Finlay’nin sanatının en iyi baskısını yakaladığımızdan emin olduk. Eskiden eserlerini çekmeye çalışırken baskılı kameralarla karşılaştığımız ışıklama problemini bugünkü tarayıcılarla yaşamıyoruz. Eserlerin koyu alanları her zamankinden daha temiz ve doğru bir şekilde üretilebiliyor. Finlay, bazen kullanacak kazıma tahtası olmadığından, yıllar içinde sararmış veya koyulaşmış olan kağıtlara başvurmuştu. Şimdi artık Photoshop’la bunları oldukça kolay bir şekilde telafi edebiliyoruz. Son olarak, bu kitabımızda 58 tane renkli resim çalışması var. Finlay’nin renkli çalışmalarının şimdiye kadar basılmış en büyük seçkisi bu.

Bize kitap kapağından biraz bahsedebilir misiniz? Neden ve nasıl seçildi?

Finlay güzel kadınlarıyla tanındığından, onlardan birinin kapakta olması gerektiğini biliyordum. Kapakta damgalama kullanacağımızdan, noktalama kadın portrelerini bunun için kullanamayacaktık. Ben de kazıma tahtası kullanan çalışmalarına döndüm ve Edison Marshall’ın yazdığı Dian of the Lost Land için hazırladığı bu parçayı gördüm. İllüstrasyondaki kızın çarpıcı bir profili var ve kolları sanki özlemle yıldızlara uzanıyor gibi konumlanmış. Benim için o kadın, Finlay’nin evrenin harikalarını kucaklayışının somutlaşmış hâliydi. Kapak resmini bulduğumu biliyordum. Daha sonra kızı Lail bana bu kızın çizimine model olduğunu söylemişti. Gülümsemeden edemedim. Tam olmuştu.

Image
Image

Finlay, dergilere yaptığı çizimleri alışılmamış bir şekil boyutunda hazırlardı. Bu size herhangi bir zorluk veya fırsat çıkardı mı?

Bu kitabın eğlenceli tarafı, Finlay’nin mutlak dehası ve yeteneğini en iyi şekilde sergileyebilmek için elimizden geldiği kadar fazla parçayı orijinal boyutlarında dahil etmeye karar vermiş olmamız. Diğer Finlay kitaplarında olduğu gibi resimlerin hiçbirini sayfayı doldurmak adına genişletmedik. Bu şekilde, bu kitap 20. yüzyıl illüstrasyon dâhilerinden birinin eserlerinin gerçekten eşsiz bir sunumu…

Koleksiyonun Kickstarter kampanyası oldukça fazla ilgi gördü ve destek aldı. Kitap çıktığından bu yana gelen tepkiler nasıl?

Kickstarter kampanyasının kitabı piyasaya sürmek adına büyük yardımı oldu. Buradan gelen fonlar kitabın son üretim maliyetini karşılamaya yaklaşmadı bile ama zaten bunu yapmasını hedeflememiştik. Fakat bize 150’den fazla kişi destek verdi. Kampanyanın tanıtıma da büyük desteği oldu. Kitabı bu ilgi ve destek olmadan yapamazdık. Gelen tepkiler genellikle oldukça olumlu. Kitabı alanlar bayılıyor. (Eğer bir tane isterseniz www.americanfantasypress.com’da son birkaç kopyası kaldı.) Şimdi tek derdimiz devam kitabını nasıl yapacağımızı çözmek, ama kafamızda birkaç proje var. Şu anda DreamHaven Books’takilerebaşka bir pulp sanatçısı için, The Art of Jon Arfstrom adında bir kitap tasarlamaktayım.

Son olarak, Finlay’nin işlerinin hem janr sanatı bağlamında ve hem de günümüz sanat dünyasındaki yerini nasıl tanımlardınız?

Virgil Finlay, 20. yüzyılın bilim kurgu, fantezi ve korku sanatının en iyi illüstratörüydü ve mirası ayakta durmaya devam edecek. Robert Weinberg’in kitabın girişinde yazdığı gibi, “Finlay yalnızca büyük değil, en büyüktü. Onun kadın kahramanları en güzeldi; erkek kahramanları en yiğitti; canavarları ve canileri en korkutucuydu. Her zaman. En iyisiydi.” Janr’ın ötesinde de, namının büyümeye devam edeceğine inanıyorum. Finlay faha bu yıl İllüstratörler Birliği’nin Onur Listesi’ne dahil edildi. Geleceğin ne getireceğini kim bilebilir?

Image
Image
Image
  1. Boysan, Zeliş ve Mert: Siz yoksanız çok eksiğiz…

    Geçtiğimiz ay aniden, apansızın gelen acı bir haberle dostumuz, hayatında dokunduğu herkese ihtiyacı ölçütünde ilham vermiş değerli Boysan Yakar’ı kaybettiğimizi

  2. Robert Garcia anlatıyor: Virgil Finlay’nin büyüyen mirası

    Virgil Finlay, 20. yüzyılın bilim kurgu, fantezi ve korku sanatının sadece büyük değil, “en büyük” sanatçısıydı ve karşımızda “bu illüstrasyon dâhisinin eserlerinin eşsiz sunumu” yer almakta...

  3. Ceyl’an Ertem’le Duyuyor Musun?: Nükhet Duru ve dev ruhu

    Ceyl’an Ertem’in bundan böyle her ay Radio Slow Time’da sürpriz müzisyenleri ağırlayacağı Duyuyor Musun? programı, Nükhet Duru’yu ağırlayan ilk bölümüyle star bir başlangıç yaptı. “Nünü”; tutkuları, yaşantısı, ilhamları ve coşkularını Ceyl’an’a anlattı.

  4. “Solist yok, lider yok, röportaj yok…”: Godspeed You! Black Emperor

    17 Kasım’da İstanbul Zorlu PSM'de Godspeed You! Black Emperor’ın coşkulu sesi ve öfkesine şahit olmaya hazırlanırken...

  5. Israrla yapmaya devam: Ah! Kosmos & Lara Di Lara

    Solo kariyerine Lara di Lara adı altında devam etmekte olan, sıcacık sesli Dilara Sakpınar’la, ince eleyip sık dokuyan prodüktör Ah! Kosmos’un ta kendisi Başak Günak’ı aynı masaya oturttuk ve koyu bir muhabbete soktuk.

  6. “Hiçbir zaman güneş ve papatyalarla alakam olmadı”: Angel Olsen

    12 Eylül günü Salon İKSV’de sahne alan Angel Olsen’la, konserin hemen öncesinde hem kendisinin hem müziğinin karakteri üzerine sohbete koyulduk.

  7. Yeni olmasa da bir araya gelişi çok taze: Health’ten “Death Magic”

    Health’in yeni albümünü ve geçmişini, gruba ortak bir sevgi besleyen üç arkadaştan dinliyoruz.

  8. Yeni bir yön, yeni bir bölüm: Son Lux

    Amerikalı müzisyen Ryan Lott'un yakın zamanda bir trio formu alan projesi Son Lux'la yeni albümü Bones'dan Türk Sanat Müziği'ne...

  9. Kırılgan mutluluklar dünyasında saflık arayışı: In Hoodies

    Müzik hayvanı etiketiyle yayınlanacak ilk In Hoodies albümünden hemen önce...

  10. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  11. Yıl boyu konuşulacak 40 filmle: 40. Toronto Film Festivali

    Dünyanın en önemli ve endüstriyel anlamda en büyük beş festivalinden biri olan Toronto Film Festivali’nin çeşitli bölümlerinden merakla beklenen 24 filmi sizler için gördük ve pek önemli 16 başka filmi de sizler için göremesek de hakkında bilgi topladık. 24, 16 daha, 40 yapaaar! Ve Toronto Film Festivali’nin 40. yılı!

  12. Anti-kahraman kadın karakteriyle: Nefesim Kesilene Kadar

    Uluslararası İstanbul Film Festivali ve Adana Altın Koza’nın Ulusal Yarışması’na seçilen ve 30 Ekim’de Türkiye’de vizyona girecek olan Nefesim Kesilene Kadar’ın yönetmeni Emine Emel Balcı Türkiye’de film çekme motivasyonunu, filmin aldığı tepkileri ve kahramanı Serap’ı anlattı.

  13. Hayatın karşılaşmaya çekindiğimiz köşesinden: Mustang

    Geçtiğimiz Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan, ardından Saraybosna Film Festivali’nden en iyi film ve kadın oyuncu ödüllerini toplayan ve şimdi de Fransa’nın Oscar adayı olan Mustang’in, Yabancı Dilde En İyi Film dalında aday olan ilk Türkçe film olması epey olası.

  14. Norveçli bir ruh deşici: Joachim Trier

    İlk filmi Reprise ile İstanbul Film Festivali’nden Altın Lale kazanıp, ikinci filmi Oslo, 31th August ile de Jüri Büyük Ödülü’nün sahibi olan Joachim Trier, önce bu ayki Filmekimi’nde, ardından da vizyonda olacak son filmi Louder Than Bombs’la Türkiyeli genç ruhları delik deşik etmeye devam ediyor.

  15. 10 yıldan beş film: Kore Film Günleri 9-16 Ekim’de Pera Müzesi’nde

    Sinema ve sanatseverler için ekim ayında keyifli bir program vadeden Pera Müzesi için planlarınızı yapmaya başlayın.

  16. The Funambulist dergisiyle: “Askerîleştirilmiş kentler” üzerine

    Röp: 13melek, Neyir Özdemir - Foto: Léopold Lambert

  17. Zamanla maytap geçmek: Can Bonomo’dan “Anachronismus”

    Müzikal üretimlerine zaten yakından aşina olduğumuz, 2014 yılında Delirmek Belirmektir isimli şiir kitabıyla üreticiliğini başka bir dalda da kanıtlayan Bonomo’yla bu sefer de resim, illüstrasyon ve ilk kişisel sergisi üzerine lafladık.

  18. Nerden geldik buraya, nereye gidiyoruz buradan: Hale Tenger

    Hale Tenger’le, “Sandık Odası” ve Türkiye'nin yakın tarihinden bugününe sürekli yeniden üretilen şiddet sarmalı üzerine...

  19. İki sanatçı ve iki soruyla 14. İstanbul Bienali

    14. İstanbul Bienali'nin teması "Tuzlu Su" geçtiğimiz aylarda iyice şiddetlenen mülteci krizinin getirdiği insanlık trajedisiyle beraber toplumsal belleğimizde yeni anlamlar kazanıyor. Bienal'de en etkilendiğimiz işlerin mimarları Adrián Villar Rojas ve Andrew Yang'a kendi işlerine ve mülteci krizi bağlamında bienal konseptinin yeniden şekillenmesine dair iki soru yönelttik.

  20. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler