Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.


Image

Tüyler ürperten, karanlık synthler: Oneirogen

Yazı: Ege Yorulmaz, İllüstrasyon: Yağız Yılmaz

Oneirogen, New Yorklu müzisyen Mario Diaz de Leon’un deneysel elektronik müzik projesi. Projeden çıkan son albüm Plenitude eylül ayında dinleyiciyle buluştu ve beş şarkılık kayıt uzun bir ambient müzik albümünün yoğunlaşıp sıkıştırılmış hâli denebilir.

“Oxygen” isimli girizgâh niteliğinde bir şarkıyla başlayan albümün başında karanlık endüstriyel seslerle âdeta albüme hazırlanıyorsunuz. Albümün gerisindeyse çok daha karanlık synthlerle bir nebze melodik hâle getirilmiş ama hâlâ noise türüne iyi örnek olabilecek kayıtlar sizleri bekliyor. Biraz kulak tırmalayıcı başlayan albümün ilerledikçe, çok iyi entegre edilmiş vokallerin yardımıyla da dinlemenin kolaylaştığını ve albümdeki yenilikçi sesleri giderek daha çok takdir edeceğinizi söyleyebiliriz. Albümün son şarkısı “Emergence” özellikle hipnotize edici bir durağanlıkla albümün kapanışını yapıyor ve bu noktada albüm iyi planlanmış bir deneyime dönüşüyor. Gerek yoğunlaştırılmış karanlık synthleri, gerek tekrar eden endüstriyel sesleriyle Plenitude akıllarda zor dinlenecek bir albüm gibi canlansa da, tasarımıyla tam teşekküllü ve bölünemez bir deneyim aslında. Tüyler ürpertecek kadar yenilikçi, oldukça yoğun 22 dakikalık albüm, bir solukta dinlenince zamanınızın ve cesaretinizin kesinlikle hakkını veriyor.


Image

Yunanistan’dan cayır cayır psikedeli: The Noise Figures

Yazı: Busen Dostgül, İllüstrasyon: Aksel Ceylan

Son dönemde psikedelik rock, fuzz veya garaj türünde sayısız grup keşfettiğimiz Avrupa’dan yepyeni bir isimle karşınızdayız: Noise Figures. Dinlemeye başladığınız andan itibaren güçlü parçalarıyla sizi yakalayan Noise Figures iki kişiden oluşuyor: George Nikas ve Stamos Bamparis. Benzer tınıda müzik yapan en popüler ikililerden biri olan Black Keys’in aksine daha oturmuş ve istikrarlı vokallere ve seslere sahip olan ikili, geçtiğimiz seneden bu yana Yunanistan sınırlarında gerçekleşen Black Rebel Motorcycle Club, Growlers, No Age, Japandroids gibi grupların turnelerine dahil olmuş. İkilinin bana göre muadili olan grup ise bir diğer bayıldığım grup Black Angels.

Kendi isimlerini taşıyan ilk albümlerini 2013’te yayınlayan George ve Stamos, şahane gitarlarını esirgemedikleri parçalarında ritmik katmanlara da en az o kadar özendiklerini birçok şarkıda belli ediyor. Grubun karakterine dair net yorum yapabileceğiniz şarkılar ise “Out of Your Mind” ve “Turn Off the Lights”. Bugünlerde yeni albümleri The Aphelion’ı yayınlayan Noise Figures ikilisinin albümle ilgili en çok gurur duydukları şey ise tüm şarkıları beş günde kaydetmiş olmaları. Yunanistan’ın yerel bir plak şirketi olan Inner Ear Records’tan çıkan albümlerinde önceki parçalarındaki duruşlarından hiç taviz vermeyen Noise Figures, ilerleyen zamanlarda karşımıza eminim ki sık sık çıkacak. Yeni albümleri için turnede olan ikilinin The Aphelion albümünün en akılda kalıcı parçaları ise “Shoot the Moon”, “Blood” ve “Celebration Time”. 


Image

Sofistike bir hafiflik: Fine Print

Yazı: Nazlı Dönmez, İllüstrasyon: Furkan Birgün

Londra çıkışlı Fine Print, şu sıralar bir trend hâlini alan, anonim kalmayı tercih eden isimlerden. İkili, modern elektronik müziği caz tınılarıyla harmanlayıp, incelikli saksafon soloları ve kederli piyanosuyla dinleyicisini yormadan duygular arası bir yolculuğa çıkarıyor. Fine Print şarkılarının en karakteristik özelliklerinden biri asla tekdüze olmayan bas yürüyüşleri. “Can’t Lie” oyunbaz bir tını yakalarken, “Tell Me” karanlık noktalara, acıya tam isabet ediyor.

Fine Print’in derinlikli, sofistike bir hafifliği var. Bahsettiğimiz, geçiciliken ziyade XX, Chet Faker, Stavroz ve Nicolas Jaar gibi isimlerin de yarattığı rahatlık ve kendindelik hissi. Siz de müzikle beraber yükselip, hızlanıp yavaşlıyorsunuz. Fine Print, geniş bir skalaya ve ses zenginliğine sahip. Daha çok pop elektronika sularında gezinse de, “About You”da rastladığımız 80’ler etkisi gibi dokunuşlar hemen hemen her şarkıda mevcut. Yazın bittiği bu günlerde, hüzünlü bir keyif içinde gidip gelmek isteyenler için şiddetle öneriyoruz. İlerleyen günlerde kendi ismini taşıyan EP’yi yayınlayacağını duyuran Fine Print, şimdiden alternatif yaklaşımıyla sadık bir dinleyici kitlesi kazanmış durumda. Takipte kalın!


Image

Üflemeliler ve elektroniklerin kasvetli buluşması: Trigg & Gusset

Yazı: Cem Kayıran, İllüstrasyon: Merve Atılgan

2012’den bu yana bir arada üretimlerini sürdüren Hollandalı müzisyenler Erik van Geer ve Bart Knol’un Trigg & Gusset adı altında ortaya çıkardığı müzik, epey sinematik olmasının yanısıra soğukluğuyla da dikkat çekiyor. Elektroniklerle birlikte saksafon ve klarnet gibi enstrümanları harmanlayan ikili, epey kasvetli bir tür alternatif caz yapıyor.

Bohren & Der Club Of Gore, Kilimanjaro Darkjazz Ensemble gibi doom caz gruplarına referanslar verebileceğimiz ikilinin ilk albümü Legacy of The Witty, 2013 yılında Preserved Sound etiketiyle yayınlandı. 10 şarkıdan oluşan albüm, günlük hayatınızdaki uğraşlarınızda size rahatlıkla eşlik edebildiği gibi dinlenildiği saate göre bünyenizde farklı etkiler yaratabilmesiyle de benzerlerinden ayrılıyor. Erik van Geer’in ağırlıklı olarak serbest bir biçimde kullandığı üflemelileri, akılda kalan melodiler ve dokunaklı anlar yaratıyor. Velvet Overdrive ismiyle önceden solo albümler yayınlayan Knol’unsa elektroniklere olan yaklaşımı gerçekten bir hayli ağırbaşlı ve gösterişsiz. Benzerlerinden minimal yaklaşımı ve büyük oranda akıcılığıyla ayrılan Trigg & Gusset, bu yıl Utrecht’in prestijli festivali Le Guess Who?’da da sahne alacak.

  1. Boysan, Zeliş ve Mert: Siz yoksanız çok eksiğiz…

    Geçtiğimiz ay aniden, apansızın gelen acı bir haberle dostumuz, hayatında dokunduğu herkese ihtiyacı ölçütünde ilham vermiş değerli Boysan Yakar’ı kaybettiğimizi

  2. Robert Garcia anlatıyor: Virgil Finlay’nin büyüyen mirası

    Virgil Finlay, 20. yüzyılın bilim kurgu, fantezi ve korku sanatının sadece büyük değil, “en büyük” sanatçısıydı ve karşımızda “bu illüstrasyon dâhisinin eserlerinin eşsiz sunumu” yer almakta...

  3. Ceyl’an Ertem’le Duyuyor Musun?: Nükhet Duru ve dev ruhu

    Ceyl’an Ertem’in bundan böyle her ay Radio Slow Time’da sürpriz müzisyenleri ağırlayacağı Duyuyor Musun? programı, Nükhet Duru’yu ağırlayan ilk bölümüyle star bir başlangıç yaptı. “Nünü”; tutkuları, yaşantısı, ilhamları ve coşkularını Ceyl’an’a anlattı.

  4. “Solist yok, lider yok, röportaj yok…”: Godspeed You! Black Emperor

    17 Kasım’da İstanbul Zorlu PSM'de Godspeed You! Black Emperor’ın coşkulu sesi ve öfkesine şahit olmaya hazırlanırken...

  5. Israrla yapmaya devam: Ah! Kosmos & Lara Di Lara

    Solo kariyerine Lara di Lara adı altında devam etmekte olan, sıcacık sesli Dilara Sakpınar’la, ince eleyip sık dokuyan prodüktör Ah! Kosmos’un ta kendisi Başak Günak’ı aynı masaya oturttuk ve koyu bir muhabbete soktuk.

  6. “Hiçbir zaman güneş ve papatyalarla alakam olmadı”: Angel Olsen

    12 Eylül günü Salon İKSV’de sahne alan Angel Olsen’la, konserin hemen öncesinde hem kendisinin hem müziğinin karakteri üzerine sohbete koyulduk.

  7. Yeni olmasa da bir araya gelişi çok taze: Health’ten “Death Magic”

    Health’in yeni albümünü ve geçmişini, gruba ortak bir sevgi besleyen üç arkadaştan dinliyoruz.

  8. Yeni bir yön, yeni bir bölüm: Son Lux

    Amerikalı müzisyen Ryan Lott'un yakın zamanda bir trio formu alan projesi Son Lux'la yeni albümü Bones'dan Türk Sanat Müziği'ne...

  9. Kırılgan mutluluklar dünyasında saflık arayışı: In Hoodies

    Müzik hayvanı etiketiyle yayınlanacak ilk In Hoodies albümünden hemen önce...

  10. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  11. Yıl boyu konuşulacak 40 filmle: 40. Toronto Film Festivali

    Dünyanın en önemli ve endüstriyel anlamda en büyük beş festivalinden biri olan Toronto Film Festivali’nin çeşitli bölümlerinden merakla beklenen 24 filmi sizler için gördük ve pek önemli 16 başka filmi de sizler için göremesek de hakkında bilgi topladık. 24, 16 daha, 40 yapaaar! Ve Toronto Film Festivali’nin 40. yılı!

  12. Anti-kahraman kadın karakteriyle: Nefesim Kesilene Kadar

    Uluslararası İstanbul Film Festivali ve Adana Altın Koza’nın Ulusal Yarışması’na seçilen ve 30 Ekim’de Türkiye’de vizyona girecek olan Nefesim Kesilene Kadar’ın yönetmeni Emine Emel Balcı Türkiye’de film çekme motivasyonunu, filmin aldığı tepkileri ve kahramanı Serap’ı anlattı.

  13. Hayatın karşılaşmaya çekindiğimiz köşesinden: Mustang

    Geçtiğimiz Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan, ardından Saraybosna Film Festivali’nden en iyi film ve kadın oyuncu ödüllerini toplayan ve şimdi de Fransa’nın Oscar adayı olan Mustang’in, Yabancı Dilde En İyi Film dalında aday olan ilk Türkçe film olması epey olası.

  14. Norveçli bir ruh deşici: Joachim Trier

    İlk filmi Reprise ile İstanbul Film Festivali’nden Altın Lale kazanıp, ikinci filmi Oslo, 31th August ile de Jüri Büyük Ödülü’nün sahibi olan Joachim Trier, önce bu ayki Filmekimi’nde, ardından da vizyonda olacak son filmi Louder Than Bombs’la Türkiyeli genç ruhları delik deşik etmeye devam ediyor.

  15. 10 yıldan beş film: Kore Film Günleri 9-16 Ekim’de Pera Müzesi’nde

    Sinema ve sanatseverler için ekim ayında keyifli bir program vadeden Pera Müzesi için planlarınızı yapmaya başlayın.

  16. The Funambulist dergisiyle: “Askerîleştirilmiş kentler” üzerine

    Röp: 13melek, Neyir Özdemir - Foto: Léopold Lambert

  17. Zamanla maytap geçmek: Can Bonomo’dan “Anachronismus”

    Müzikal üretimlerine zaten yakından aşina olduğumuz, 2014 yılında Delirmek Belirmektir isimli şiir kitabıyla üreticiliğini başka bir dalda da kanıtlayan Bonomo’yla bu sefer de resim, illüstrasyon ve ilk kişisel sergisi üzerine lafladık.

  18. Nerden geldik buraya, nereye gidiyoruz buradan: Hale Tenger

    Hale Tenger’le, “Sandık Odası” ve Türkiye'nin yakın tarihinden bugününe sürekli yeniden üretilen şiddet sarmalı üzerine...

  19. İki sanatçı ve iki soruyla 14. İstanbul Bienali

    14. İstanbul Bienali'nin teması "Tuzlu Su" geçtiğimiz aylarda iyice şiddetlenen mülteci krizinin getirdiği insanlık trajedisiyle beraber toplumsal belleğimizde yeni anlamlar kazanıyor. Bienal'de en etkilendiğimiz işlerin mimarları Adrián Villar Rojas ve Andrew Yang'a kendi işlerine ve mülteci krizi bağlamında bienal konseptinin yeniden şekillenmesine dair iki soru yönelttik.

  20. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler