İllüstratör ve animatör Meltem Şahin’den, 11 Kasım’da Mixer’de açılacak, Gilles Deleuze, Friedrich Nietzsche ve Maurice Merleau-Ponty gibi düşünürlerin ele aldığı konuları animasyon ve optik oyuncaklar kullanarak yorumlayan ilk kişisel sergisi “Negative Pleasure”a uzanan kişisel tarihini dinledik.


Image
Image

Öncelikle bize biraz kendinden bahsedebilir misin? Neler yapıyorsun, nelerden ilham alıyorsun, işlerinle neler söylemek istiyorsun?

Marmarisli illüstrator ve animatörum. Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünden fakülte birinciliğiyle mezun olduktan sonra, Fulbright bursuyla gittiğim Maryland Institute College of Art (MICA)’ta illüstrasyon üzerine yüksek lisans yaptım. 2013 yılında, işlerim dünyanın en büyük çocuk kitapları fuarlarından, Bologna Çocuk Kitapları Fuarı’nın yıllığına seçildi. 2015 yılında ise robotik ve Arduino ile ilgili olan araştırmalarından dolayı MICA’nin yüksek lisans öğrencileri için olan Araştırma ve Geliştirme bağışını aldım. Can Yayınları için üç kitap resimledim ve dördüncüsünü resimlemekteyim. Resimlediğim kitabım, P is for PussyHuffington PostBitch MediaDesignTAXI ve BuzzFeed başta olmak üzere birçok yabancı basında yer aldı. Son olarak da, Flow adlı animasyonum, MICA Animasyon Festival’inde 2D animasyonda birincilik ödülü aldı ve dünyanın çeşitli yerlerinde festivallerde gösterildi.

Negative Pleasure’daki işleri ne zamandır üretiyorsun? Bu işler kavramsal çerçeveye ne zaman oturdu ve biçimlendi?

Lisede başlayan felsefe merakım, Bilkent Üniversitesi’nde aldığım sanat felsefesi derslerinde yoğunlaştı. Daha sonrasında yüksek lisansa başladığımda yaptığım ilk proje çeşitli giflerden oluşan bir animasyondu. Bu projeyi Maurice Merleau Ponty’nin felsefesine görsel ve duyumsal bir yaklaşım olarak, didaktik bir anlatımdan ziyade, filozofun içinden dışarıya bir bakış, yarattığı sistemin hayal edenin gözünden görüldüğü bir proje olarak tasarladım. Her bir gif Tin ve Goz’den bir pasajın tasavvuru. Bu projeyle Stony Brook Üniversitesi’nde felsefe ve sanat konferansına konuşmacı olarak çağırıldım ve çok güzel tepkiler aldım. Bu benim için bir dönüm noktası oldu, ardından tezimi bu alanda geliştirme kararı aldım. 

Günümüzde felsefe sadece belli bir kesime hitap eden, toplumdan, insandan uzak bir ilkeler bütünü olarak görülüyor. Ben de bu karmaşık olarak görülen fikirleri çocuklarla özdeşleştirilen oyuncaklarla, çizgi filmlerle anlatarak bu kontrast üzerinden uzaklığı kırmak istedim. Bunun yanında ise, kullandığım optik illüzyon oyuncakları, tıpkı estetiğin kendisi gibi görme biçimlerimizi sorguluyorlar. 

Sergideki her iş ayrı olarak bir düşünürden bir aforizmaya ithafen mi tasarlandı? Yoksa hepsi total bir fikre ya da duyguya mı hizmet ediyor?

Sergideki işler üç büyük filozof Gilles Deleuze, Friedrich Nietzsche ve Maurice Merleau-Ponty’nin düşüncelerinin bir yansıması olarak tasarlandı. Toplamda on iş var ve her biri bir alıntıya karşılık geliyor. Aynı zamanda bu anlamlar katmanlar işlerin farklı medyalarda devam eden görselliği, renk seçimleri, motorların sesleri ve çok değerli besteci arkadaşım Mert Kocadayı’nın sergim icin yarattığı müzikle bütünleşiyor, bir oluyor. 

Sergide bizi hangi mecralardan işler bekliyor? Sanıyoruz ki alternatif anime etme tekniklerinden örnekler göreceğiz. Zoetrope ve kukla animasyon mecralarını nasıl seçtin? Ya da onlar mı seni seçti?

Sergide iki tane animasyon, dört tane mekanik, dört tane de elektronik oyuncak var. Optik illüzyon oyuncakları, animasyonun ve hattâ filmin atası. Kukla da gölge oyununa, bir başka illüzyona referans veriyor. Sergide olan tüm işler animasyon prensibi üzerinden çalışıyor. Konu edilen filozoflar da bir sonuçtan öte bir oluştan bahsediyorlar. Animasyonların, oyuncakların bu döngüsü, bitmeyen dairesel hareketleriyle bu düşüncelerle örtüşüyor, onları destekliyor, öne çıkarıyor. Bir yandan da bu “geçmiş” dolu oyuncaklar, üç boyutlu yazıcıdan, lazer kesimden yapılmış, Arduino’ya bağlı devrelerle çalışıyor. Bu tezatlar ve analojiler bir seyahate dönüştürüyor sergiyi, işleri bir bütüne dönüştürüp ayırıyor ve sonra tekrardan bağlıyor. 

Image
Image

Negative Pleasure’daki işler, aslında estetik ve hazzın zaman ve uzamdaki bir ifadesi. Peki neden negatif diye nitelendirmeyi seçtin? Yoksa oradaki negatif, görsel algıdaki negatif alan terimine bir gönderme mi? Çünkü işlerinde negatif alan da kompozisyonun ana parçalarından biri.

Immanuel Kant’a göre güzelin hazzı yüceninkinden farklıdır. Yücenin deneyimlenmesinde haz ve acı aynı anda hissedilir. Negative Pleasure’da yücenin karşı konulmaz bunaltıcılığının korkusuyla, kendini kaybetmiş olmanın hazzı sürekli birbirine dönüşür. Bu döngü, sergimde, karanlığın içinde flaş ışıklarında, huzur içinde süzülen çirkin olarak kabul edilen kadınlarda erkeklerde, motorların rahatsız edici, iç acıtan seslerinde kendini tekrar eder. Negatif alan, aldığım Bauhaus temel grafik tasarım eğitiminin de katkısıyla işlerimde büyük bir önem taşıyor. Fakat bu negatif, Negative Pleasure‘daki negatiften biraz farklı benim için.

Kullandığın görsel dilin ve araçların bu kadar çocuksuyken, bitmiş iş nasıl karanlık olabiliyor? Bu kontrast planlanmış mıydı, yoksa bu işler kendi yollarını bu şekilde mi buldular?

Görsel dilimdeki bu çocuksuluğun, nahifliğin hümanist bir yaklaşım olduğunu, bize batının gösterdiği insanı kendi yaratılışından ve doğasından uzaklaştıran idealize güzelliğin aksine, izleyicinin bu naif dille özdeşleşebileceğini düşünüyorum. “Negative Beauty” (Negatif Güzellik) kavramı var bir de; tuhaflığı evrenin, melankolisi zamanın ve güzelliği de detayların ve kusurların… İşlerin karanlığı da bu formların gerçekliğinden, bize yakınlığındandır belki de, alışkın olduğumuz, toleransı düşük belirlenmiş görsel dünyanın dışında bir yerden, bize öyle görünüyordur.   

İllüstrasyondan üç boyutlu işlere geçişin nasıl oldu? Bu, işlerinin kavramsal içeriğini nasıl etkiledi?

Amerika’da okuduğum bölümün tam adı “Illustration Practice” (İllüstrasyon Pratiği). İllüstrasyonun sadece iki boyutta var olmadığını, yaptığım giflerin de, kinetik heykellerin de, oyuncakların da bu pratiğin içerisinde kaldığını düşünüyorum. Kullandığım teknik, materyal değişse de, işlerim aynı evrende var olan belirli bir ırka, sosyal statüye sahip olmayan, güzelliğin niteleyici özelliklerinden uzak, seks-pozitif tutum içerisindeki karakterlerden oluşuyor. 

Image

Negative Pleasure’ı gezmeden önce okumamızı önereceğin bir şeyler var mı? Beklenen total bir deneyim varsa, uyum sağlamak isteriz çünkü.

Sergide her bir iş bir alıntıya karşılık olsa da, izleyici yazıyı direk işin üzerinde göremiyor. Her bir işi yanındaki numaradan takip ederek ayrı bir duvarda karşılık gelen alıntıyı okuyabiliyor. “Duyusal öğrenme” birden fazla duyunun integrasyonuyla bilginin kavranması, algılanmasıdır. Benim de sergimde yakalamaya çalıştığım, kişinin yazı olmadan görme, duyma, dokunma gibi farklı duyuların bütünlüğüne yoğunlaşarak, belli bir ön çalışma, bilgi gerekmeden işleri deneyimlemesi, algılaması.

Şu sıralar nelerle meşgulsün? İşlerinin ne yöne doğru evrildiğini kestirebiliyor musun? Ya da planlı olarak yöneleceğin yeni bir kavram var mı?

Her zaman birden fazla yoldan yürüyerek evrildiğimi düşünüp, bundan zevk almışımdır. Amerika’daki yüksek lisansım sırasında, yaptığım asistanlıklarla üniversite hocalığı sertifikası aldım ve geçtiğimiz yaz Paris’te, Amerika’daki okulumun yaz okulunda Amerikalı öğrencilere animasyon dersi verdim. Bunların devamı olarak İstanbul’da bir üniversitede illüstrasyon bölümü açmak en büyük tutkularımdan. Bu aralar ise Can Yayınları’na çocuk kitabı illüstrasyonları yapıyorum. Bir yandan da Atölye İstanbul’da Maker Lab’te yazılımcı Arif Ahmet Balık, makina mühendisi Can Danagöz’ün de yardımlarıyla çeşitli projeler üretiyor, Negative Pleasure serisini büyütüyor, geliştiriyorum.

Image
  1. Seramikle dans etmek, rüyaları hayata geçirmek: Johnson Tsang

    Hong Kong’lu sanatçı Johnson Tsang ile, en yakın dostu seramikten ürettiği heykellerindeki beklenmedik gerçekliklerden yola çıkan bir muhabbete dalarak, kafasındakileri, duygularını ve yaratım sürecini anlamaya çalıştık.

  2. Haz ve acı aynı anda hissedilir: Meltem Şahin

    İllüstratör ve animatör Meltem Şahin’den, 11 Kasım’da Mixer’de açılacak, Gilles Deleuze, Friedrich Nietzsche ve Maurice Merleau-Ponty gibi düşünürlerin ele aldığı konuları animasyon ve optik oyuncaklar kullanarak yorumlayan ilk kişisel sergisi “Negative Pleasure”a uzanan kişisel tarihini dinledik.

  3. Aklımdakiler: Gaye Su Akyol

    Dinleyeni tarifi zor bir tutkuyla karşılayan yeni albüm Hologram İmparatorluğu dünyayı ele geçirirken, Gaye Su Akyol’un “dostlar meclisi”nden isimler, Gaye Su’ya merak ettiklerini, aklındakileri sordu.

  4. Alliance, Mumbai ve işbirlikleri: DJ Fitz ve Grup Ses

    18 Kasım’da Babylon sahnesinde Wooden Wisdom eşliğinde bir kez daha güçlerini birleştirecek DJ Fitz ve Grup Ses, Bant Mag. No:53 için sohbete koyuldu.

  5. Müziğin doğasında yaşayan topluluk: Gözyaşı Çetesi

    “Bizi dinlemeyecek insanlara ulaşmaya çalışmak yerine, biz bize kalmayı her zaman tercih ediyoruz”

  6. Önyargısız, küresel ve doğrudan: Glitterbeat Records

    “Müzisyenlere güçlü hikâyelerini paylaşabilmek için bir fırsat vermeye çalışmak bizim için bir onur.”

  7. Arkadaşlığı onurlandırmak: Famous Class ve LAMC

    Son yılların en dikkat çekici bağımsız müzik oluşumlarından Famous Class ve harika serileri LAMC karşınızda.

  8. Collin McClain’in müzikle dolu Türkiye yolculuğu

    “Hepimizin birbirine çok benzerken aynı kültürün içinde ne denli büyük farklılıklar olabileceğini göstermek istedim.”

  9. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  10. A’dan Z’ye: David Lynch

    Gariplikler, hikâyeler ve unutulmaz karakterleriyle, David Lynch.

  11. Suni bir geçmiş yaratma peşindekiler: Albüm

    Evlat edindiklerini herkesten saklamak için ellerinden geleni yapan bir çift üzerinden memleket hâline kara mizah penceresinden bakan Albüm, Cannes, Sarajevo, Kudüs ve Adana gibi festivallerden ödülle döndü. Filmin ilk uzun metrajına imza atan yönetmeni Mehmet Can Mertoğlu ile söyleştik.

  12. A Monster Calls’un Connor’ı ve beyaz perdenin diğer “bullying” mağdurları

    Bu ay vizyona giren A Monster Calls’un ana karakteri Connor, okulda sürekli zorbalığa maruz kalınca çareyi bir canavarla arkadaşlık etmekte buluyor. Biz de Connor’dan ilhamla, beyaz perdenin farklı çözümlere başvurmuş zorbalık mağdurlarını masaya yatırıyoruz.

  13. Arrival vizyonda: Farklı filmler üzerinden uzaylılarla farklı ilişki biçimleri

    Denis Villeneuve’ün kariyerinin ilk bilim-kurgu filmi Arrival, bu ay vizyona giriyor. Uzaylılarla iletişim kurması için görevlendirilen bir dilbilimcinin hikâyesini anlatan filmin bahanesiyle, sinemada uzaylılarla farklı ilişki biçimlerini inceliyoruz.

  14. Tipsiz: Türkiye Demokrasisinin Görsel Haritası

    Brüksel ve İstanbul arasında mekik dokuyan sanatçı Ali Cabbar ile geçtiğimiz ay DEPO’da açılan son sergisi Tipsiz üzerine sohbet ettik.

  15. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler