Nike’ın basketbol tarihine yön veren tasarımları ve birçok önemli oyuncu ile özdeşleşen ikonik ayakkabılarına geçtiğimiz günlerde Dubai’de yapılan lansman ile 12 tanesi daha eklendi. Nike’ın sayısız sporcu ile birlikte çalışmış efsanevi tasarımcısı Aaron Cooper; “sneaker” kültürü denince Amerika’da ilk akla gelen isimlerden olan radyocu, yazar ve popüler kültür ikonu Bobbito Garcia ve Chicago Bulls efsanesi “Pip” yani Scottie Pippen ile birlikte geçirdiğimiz iki gün boyunca basketbol, sneaker kültürü ve dahasını deneyimleme şansını yakaladık; merak ettiğimiz ne varsa Cooper, Garcia ve Pippen ile konuştuk. 


Image

Dubai’nin en ünlü binalarından biri aynı zamanda dünyanın en yüksek mimari yapısı Burj Khalifa. 832 metre yüksekliğindeki Burj Khalifa, şehrin neredeyse her noktasından görülebiliyor. (Fotoğraf: Deniz Bankal) 

Image

Bu yıl altıncısı gerçekleşecek olan Sole DxB’de ilk kez ziyaretçiler ile buluşan Nike, büyüleyici koleksiyonu ve sürprizleri ile alandaki en havalı spotlardan oldu. 

Image

Majesteleri Michael Jordan’ın 1984 yılında ilk kez giydiği Nike Air Force serisi ayakkabılar, yıllar içinde efsanevi oyuncu ile anılmaya başlanmıştı. Sole DxB alanındaki ziyaretçiler, Nike alanında Jordan’ın ve daha birçok oyuncunun giydiği kült ayakkabı sergisi ile karşılandı. (Fotoğraf: Deniz Bankal) 

Image

Dubai’de lansmanı gerçekleşen Nike 12 Soles serisi, basketbolun geçmişi, bugünü ve geleceğini mükemmel bir şekilde harmanlayan 12 ayakkabıdan oluşuyor. Koleksiyonla ilgili detaylara nike.com adresinden ulaşabilirsiniz. 

Image

Huzurlarınızda Nike 12 Soles serisi:  Air Jordan IX Retro, Air Max2 Uptempo, Air Jordan XI Retro, Air Foamposite Pro, Air Jordan XVI Retro, Kobe XI Elite Low Ghost of Christmas Past, Nike Zoom KD 9 The Sauce, Kyrie 2 What The, SF AF-1, Wmns Air Force 1 Ultraforce Mid, Air Jordan XXXI. 

Image

Nike’ın 12 Soles lansmanına konuk olan Bobbito Garcia ve Aaron Cooper, sneaker kültürünün zaman içinde erken dönemlerinden ve zaman içinde nasıl evrildiğinden bahsettikleri keyifli sohbetleriyle karşımızdaydı. 

Image

Sole DxB alanında turnuvaların yapıldığı ve Nike’ın harika tasarımıyla ziyaretçilerle buluşan bir basketbol sahası da yer alıyordu. (Fotoğraf: Deniz Bankal) 

Image

Orta Doğu ve Kuzey Afrika sokak kültüründen detaylara yer veren içeriğiyle tanınan Brownbook Magazine’in kurucuları Rashid ve Ahmed bin Shabib kardeşler, sosyal medyada popüler olan lokal isimlerin de katılımıyla Dubai’deki sneaker kültürüne dair kısa bir söyleşi gerçekleştirdi.

Image

NBA efsanesi Scottie Pippen ile 12 Soles lansmanı vesilesiyle yeniden bir araya gelen tasarımcı Aaron Cooper, birlikte çalıştıkları dönemden hikâyeler paylaştı. 

Image

Scottie Pippen’ın uzun yıllar giydiği Nike Air Max2 Uptempo, “Urban Haze” ismini taşıyan tasarımı ile Nike 12 Soles serisinde yer alan etkileyici tasarımlardan. 

Image

Dubai’de basketbol ile ilgilenen ve fırsat bulduğu her an sahaya koşan gençler ile Scottie Pippen’ın buluşması olağanüstü anlar arasındaydı. 


Image

Nike Basketball’un öncü tasarımcısı
Aaron Cooper

Bugüne kadar Charles Barkley, LeBron James, Scottie Pippen, Jason Kidd, Gary Payton ve daha birçok NBA oyuncusu için tasarladığı ayakkabılar ile tanıdığımız tasarımcı Aaron Cooper, sporcuların performanslarına odaklanan inovatif dokunuşları ile tanınıyor. Her oyuncudan aldığı geri dönüşler ve yorumlar ile şekillendirdiği tasarımları ile Cooper’ın mükemmel vizyonunu fark etmemek elde değil. Sporcularla arasındaki tasarım sürecini, Pippen ile olan ilişkisini ve dahasını kendisine sorduk.

Bir ayakkabının tasarım sürecinde nasıl çalışıyorsun? Sporcularla buluşup notlar mı alıyorsun? Tam olarak nasıl gerçekleşiyor?

Mesela eğer ben senin için bir basketbol ayakkabısı tasarlıyorsam bunu bir ortaklık olarak görürüm. Yani senin ayakkabılarını yalnız başıma tasarlamıyorum; bunu biz, birlikte tasarlıyoruz. O yüzden ayakkabı tasarlarken ilk önce sporcu için neyin önemli olduğuna ve bunu oyuna nasıl en iyi şekilde yansıtabileceğine bakıyoruz. Bu aşamada ben arabalar üzerinden ilerliyorum ve onlara, sahada kendilerini nasıl bir arabada hissettiklerini ve gerçekte hangi arabayı kullandıklarını soruyorum. Eğer arada fark varsa, “Nasıl bir fark var? Neden?” diye yeniden soruyorum. Bu sorular, sporcuyla benim aramda bir diyaloğun oluşmasını sağlıyor. Mesela, Serena Williams ile bu süreçte harika bir ilişkimiz var. Bu diyaloglar sporcuyu sahanın dışında tanımam için, onların tarzlarına, kişiliklerine dair bir şeyler öğrenmem için oldukça faydalı. Scottie Pippen’la diğer sporculara nazaran daha yakın bir ilişkim vardı tabi. Maçlardan sonra beni evine davet ederdi, birlikte takılır, sohbet eder ve televizyon izlerdik. Böyle bir ilişkiye sahip olmak, bana onu çok iyi tanıma fırsatı verdi.

Peki tam olarak sporcuların senden istedikleri şey neydi? Hız mı? İyi zıplamak mı? Yoksa başka şeyler mi?

Bazı sporcular senin etrafından dolaşıp gitmek ister, bazıları senin üzerine doğru gelmeyi, bazıları ise seni geçip devam etmeyi. Scottie Pippen, savunması çok zor bir oyuncuydu. Ne zaman, ne yapacağı belli olmazdı ve bunu bir anda yapardı. Çok kuvvetli bir tarzı vardı, adeta akıp giderdi diyebilirim.

Seni bugüne kadar en çok zorlayan sporcu kimdi?

Doğrusunu söylemek gerekirse, çalıştığım her sporcuyla çok eğlendim. Beni en çok zorlayan isim ise Charles Barkley olmuştu çünkü çok fazla bu sürece dahil olmak istememişti. Bana “sen kendi işini yap, ben de kendiminkini” demişti. Harika bir karakterdi, komikti ama benim işimi yapmamı bir hayli zorlaştırıyordu. Onu yakından tanımam gerekiyordu; kişiliğini, hobilerini, huylarını öğrenmem gerekiyordu çünkü tasarımlar için buna ihtiyacım vardı. 

O zamandan bu yana sence basketbolda ne değişti? Günümüzde basketbolunda, NBA’de oyuncular artık daha kuvvetliler, içeriye çok girmiyorlar…

Her spor dalında oyuncuların kendi alanlarına ihtiyaçları vardır. NBA’de de siz eğer bir oyuncuya çok baskı yaparsanız, o da yaratıcı bir şekilde bu baskıdan kurtulabilir. Sanırım, günümüzde artık sporcular kendilerine bu alanları daha rahat oluşturuyorlar. Geçmişe bakarsak, Scottie sahada çok iyi bir iş çıkarıyordu ve bunu ayakları üzerinde sağlam bir şekilde durarak yapıyordu. Bu yüzden şunu söyleyebilirim ki onun performansı eşsizdi. Bu performansı sergilemesini sağlayan ayakkabıları da eşsizdi. Dikkat çekmesini sağlayan özelliklerinden biri de buydu.

Ayakkabı tasarlarken renk seçimini nasıl yapıyorsun? Senin favori olan bir renk var mı? Neye göre seçiyorsun ayakkabıların renklerini?

Ben renkleri nasıl mı seçiyordum? Çok basit: Kırmızı, siyah ve beyaz; yani Chicago Bulls. Geçmişten bugüne hem sahada hem de sokakta değişen en büyük şeyin renkler olduğunu söyleyebilirim. Bu değişimde NBA’in etkisi çok büyüktü. Michael Jordan, kendi ayakkabısını giyen ilk oyuncu olmuştu. Onun ardından birçok oyuncu, farklı tarzlarda ama kendi ayakkabısını giymeye başladı. Bu, oyuna da bir yandan heyecan getirmişti tabi. Oyuncuların saha dışında da bir tarzları olması, sneaker kültürün oluşmasını sağladı. Öyle ki, televizyonda çocuklar artık izledikleri oyuncuların ayakkabılarını görüyorlardı.


Image

Radyocu, yazar ve sneaker ikonu
Bobbito Garcia

Sayısız hip-hop müzisyeninin konuk olduğu ve 90’lara damgasını vuran radyo programı “Stretch and Bobbito”nun Bobbito Garcia’sı, Amerika’da özellikle sneaker üzerine yazdığı Out of the Box: The Rise of Sneaker Culture ve Where’d You Get Those? New York City’s Sneaker Culture: 1960-1987 kitapları ile tanınıyor. Sneaker kültürünün oluşmasına, gelişimine ve diğer kültürler ile etkileşime şahit olan Garcia ile merak ettiğimiz bazı detaları konuştuk.

Sneaker kültürünün ortaya çıkışından biraz bahseder misin? Bu kültürün yükselişi tam olarak nasıl gerçekleşti?

Sneaker’lar aslında ilk etapta performans odaklı yapılıyorlardı. 50’lerde Amerika’daki gençliğe bakarsanız, herkesin düz ayakkabılar, parmak arası terlikler, bol tişörtler giydiğini görürsünüz. İnsanlar spor salonlarında giydikleri ayakkabıları asla dışarı giymiyorlardı çünkü bu ayakkabılar salonlarda giymek içindi. İlerleyen yıllarda, bunun değiştiği bir dönem geldi. Sonuçta patlamak üzere olan bir bombayı kolay kolay durduramazsınız. O dönem gerçek olan bir şey vardı: Sneaker’lar çok rahattı. Özellikle 60’lar ve 70’ler, Amerika’da sokak basketbolunun patladığı dönem oldu. Ve bu herkesin bedavaya yapabildiği bir şeydi. Binlerce insan sokaklarda takılıyor, tellerin ardından ve ağaçların tepelerinden basketbol oynayanları izliyordu. New York’un Harlem bölgesi, moda anlamında hala en etkili yerlerden biri. O dönemde de basketbolun sokakta en çok oynandığı yerdi. Sokak basketboluna ilgi duyan herkes, bir anda, sahadaki oyuncuların ayakkabılarını havalı olmak için günlük hayatta giymeye başladı çünkü o dönemin en havalı figürleri sokak basketbolu oynayanlardı. Sneaker’lar ile başlayan bu etkileşim, daha sonra kıyafetleri, hatta hip-hop kültürünü de sıçradı.

Sneaker kültürünün müzikle olan ilişkisini konuşacak olursak, aklına hangi şarkı, albüm veya müzisyenler geliyor? Senin favorilerin kimlerdi?

Şahsen ben, sneaker konusunda herhangi bir hip-hop sanatçısından etkilenmedim çünkü biraz da yaşım gereği, onlar benden sonra ortaya çıktılar. Mesela Run DMC’nin sneaker’larla ilgili parçasını düşünecek olursak, bu hep akılda kalan parçalarından olmuştu. Amerika’da özellikle çok ses getirdiğini hatırlıyorum ama biz zaten o şarkı çıkmadan önce de Nike Air Force’larımızı veya başka marka ayakkabılarımızı giyiyorduk. Bu anlamda hep daha ileriye gitmek için çabalıyorduk. DJ E-Z Rock ve Rob Baze’in mükemmel kayıtları It Takes Two’nun kapağı da harikaydı. Nike Air Force’larını altın rengi ve mor ile kişiselleştirmişlerdi. Böyle bir ayakkabıyı hiçbir dükkanda bulmanıza imkan yoktu. İnsanlar o zamanlar, bu tip küçük detaylar arıyorlardı. Günümüzdeki en iyi örneklerden biri de elbette Jay-Z. Konserlerinde sürekli Nike Air Force 1 giyiyor, şarkılarında onlardan bahsedip, kliplerinde sneaker detaylarını öne çıkarıyor. Dolayısıyla, bu gibi detayların tamamı aslında ilk başlarda masum bir şekilde ortaya çıkan sneaker’ları popüler kültürün de bir parçası haline getiriyor.

Müzisyenlerin son yıllarda sneaker kültürü üzerinde yarattıkları etkiyi düşününce, sence NBA’in bu kültür üzerindeki etkisinde bir azalma olacak mı? 

Bence, bundan sonra hep sneaker kültürünü etkileyecek birden fazla değişken olacak. NBA, tabi ki bu kültürün tüm dünyaya yayılması için milyonlar harcıyor; Çin’de, Almanya’da, Puerto Rico’da, İstanbul’da sezon öncesi maçlar organize ediyor. Bu da bir şekilde sporcular ve oyun ile izleyicilerin arasındaki etkileşimi kolaylaştırıyor. Sahada gördükleriniz, kolayca sokağa adapta olabiliyor. Bunun yanı sıra bir de müzisyenler var ve onların da oldukça fazla parası var. Turnelere çıkıyorlar, özel ürünler hazırlıyorlar. Yayınladıkları klipler, fotoğraflar… 10-15 yıl önce sosyal medya gibi bir şey yoktu. Şu an müzisyenler hesaplarından “Yeni ayakkabıma bakın!” diye paylaşım yaptıklarında, zaten doğal bir şekilde herkesi etkilemiş oluyorlar. Ben ilk sneaker yazısını okuduğum zamanı hatırlıyorum, çok heyecanlanmıştım. Şu an Youtube’da sneaker meraklısı çocuklar, ayakkabıları inceledikleri videolar filan yayınlıyorlar. Dolayısıyla, herkes sneaker’ları konuşuyor. Eskisi gibi markaların para harcamalarına bile gerek yok. Reklam için ellerindeki bütçeleri artık daha fantastik şeylere, mesela burada, Dubai’de bir lansman gerçekleştirmeye ayırıyorlar.


Image

(Fotoğraf: Deniz Bankal)

NBA efsanesi
Scottie Pippen

Aaron Cooper ile aranızdaki ilişki nasıldı? Genellikle ne zamanlar buluşurdunuz? Kötü geçen bir maçın ardından, performansını iyileştirecek bir ayakkabı yapmak için buluştuğunuz oldu mu mesela?

Eğer bir maçta kötüysek, bu kesinlikle ayakkabı yüzünden değil bizim konstantre olamamamız yüzünden oluyordu. Aaron mükemmel bir tasarımcı ve arkadaş. Bugüne kadar yaptığı her ayakkabı harika.

Senin için tasarladığı ayakkabıların renkleriyle ilgili Aaron Cooper’la da konuşma fırsatımız oldu. Peki senin ayakkabılarındaki favori rengin neydi? 

Sonuçta ben siyahım ve her zaman siyah, beyaz ve kırmızı renkleri sevdim. 

Aaron Cooper’dan senin için yaptığı ayakkabılarda mutlaka olmasını/geliştirmesini istediğin özellik neydi?

Benim için konfor çok önemli. Giydiğim ayakkabının her zaman rahat ve dayanıklı olmasını istedim. Yere kuvvetli bir şekilde basmam önemliydi. O yüzden konfrolu olması benim için en önemli özellikti. Oynama tarzımdan dolayı, Aaron’dan istediğim iyileştirmeler genellikle performans anlamında oluyordu.

Basketbolun popüler kültür üzerindeki etkisini düşünecek olursak, bu kültürün bir parçası olmak nasıl bir duygu?

Bu da aslında yolculuğun bir parçasıydı. Geri dönüp baktığımda, oyuncu olarak şu an olduğu kadar ayakkabılara yoğunlaştığımızı düşünmüyorum. Benim oynadığım dönemde, ayakkabılar iyi bir performans için önemliydi ama bugünlerde artık bu herkesin tarzını temsil eden bir detay. Eğlence sektörü ve müzisyenler, NBA’in küreselleşmesinden dolayı şu an resmen oyunun içinde yer alıyor. Ben basketbol oynadığım dönemde, ayakkabılarımın sahanın dışında popüler olduğunu hiç görmedim ama bugün baktığınızda ayakkabılar performanstan çok giyenlerin tarzını yansıtıyor. 

  1. Aklımdakiler: This Magical Depression – Aylin Güngör

    Aylin Güngör’ün esaslı bir teşhis girişiminde bulunduğu This Magical Depression adlı fotoğraf serisi izleyiciyle beşi bir yerde bir kitap seti formunda buluşmuşken, seriyi takibe almış farklı sanatçıları aklındaki soruları Güngör’e yöneltmeleri için görevlendirdik.

  2. Absürdün realizmi: Juan Ford

    Avustralyalı sanatçı Juan Ford ile doğa, teknik ve hiperrealizm üzerine bir sohbet...

  3. A’dan Z’ye: Leonard Cohen

    Albümleri, kitapları, ilham kaynakları, dostlukları ve kendine has yaşantısıyla; Leonard Cohen...

  4. Herkes Walkman’ini buldu mu?: 2016 kaset raporu

    Heyecan verici tasarımlar, yenilikçi fikirler ve kendini adamış oluşumlarla kaset kültürü emin adımlarla geri döndü. Peki 2016’da kaset namına neler oldu?

  5. Yeni albümden hemen önce: Da Poet

    “Beni çalışırken motive eden şey yaratıcı olurken dinleyenin de ruhunda bir yere dokunabilmek.”

  6. Fotoğraf ve alıntılarla 10 günlük RBMA Radio İstanbul serüveni

    11-20 Kasım aralığında gerçekleşen Red Bull Music Academy Radio İstanbul'dan bir seçki...

  7. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  8. Tereddüt’ten ilhamla: Türkiye sinemasından 10 unutulmaz kadın karakter

    Bu ay gösterime giren Yeşim Ustaoğlu’nun Tereddüt’ü, güçlü kadın karakterleriyle, yerli sinemanın muazzam kadınları arasında gezinip dünyalarını anlamaya çalışmak için ilham verdi

  9. Nocturnal Animals ve beyaz perdeden gerçek olsun istediğimiz kitaplar

    Tom Ford’un bu ay vizyona giren filmi Nocturnal Animals, roman okuyan bir karakterle okuduğu romanın hikayesini iç içe geçiriyor. Biz de bahaneyle, beyaz perdeden gerçek olsun istediğimiz kitapları inceliyoruz.

  10. La La Land vesilesiyle: Şehriyle özdeşleşmiş müzikaller

    Whiplash’le büyük bir çıkış yakalayan yönetmen Damien Chazelle’in yeni filmi La La Land bu ay vizyona giriyor. Bir caz piyanistiyle oyuncunun aşkını Los Angeles üzerinden anlatan müzikalden ilhamla, şehriyle özdeşleşmiş müzikalleri masaya yatırıyoruz.

  11. Basketbolun geçmişi, bugünü ve geleceği: Nike “12 Soles”

    Nike’ın basketbol tarihine yön veren tasarımları ve birçok önemli oyuncu ile özdeşleşen ikonik ayakkabılarına geçtiğimiz günlerde Dubai’de yapılan lansman ile 12 harika tasarım daha eklendi.

  12. Dönüşümlere açık isimsiz dünyalar: Maram Maatouq

    17 Aralık Cumartesi Bant Mag. Mekân'da açılacak "Mevsimler - Fasıl IV" sergisinde Büyük Ev Ablukada ve Her An Her Şey Olabilir ekiplerinden de tanıdığımız çok yönlü sanatçı Gülin Kılıçay ile birlikte işlerini göreceğimiz, yaklaşık üç yıldır Sakarya'da yaşayan Suriyeli sanatçı Maram Maatouq'tan hikâyesi ve ona ilham veren şeyleri dinledik.

  13. Beklentileri değiştirmeye çalışma hâli: Gülin Kılıçay

    17 Aralık Cumartesi günü Bant Mag. Mekân’da açılacak Mevsimler – Fasıl IV sergisinde Suriyeli sanatçı Maram Maatouq ile birlikte işlerini ilk kez izleyiciyle paylaşacak Gülin Kılıçay’dan resimle arasındaki ilişkiyi dinliyoruz.

  14. Karaköy’e inen görünmez kentler: Loyelow

    Müzik üretimlerini Ah! Kosmos olarak sürdüren Başak Günak’ın, kavramsal sanatçı ve yazar Deniz Gül ile, Norgunk’tan yayımlanan ve yaşadığımız coğrafyanın “düşük sarı” bir anlatısını sunan son kitabı Loyelow üzerine yaptığı derinlemesine sohbete davetlisiniz.

  15. İç sıkıntısıyla dolu Hollanda tatili: Yıllık İzin

    Uykusuz ve Hortlak dergilerindeki üretimleriyle ve kendilerine has mizah anlayışlarıyla tanıdığımız Erman Çağlar ve Ender Yıldızhan’ın Merve D. Yıldırım’la birlikte hayata geçirdikleri Yıllık İzin, Sırtlan Kitap etiketiyle raflarda yerini aldı.

  16. Asıl amacını aşıp var olmayı sürdüren yapılar: Lost Utopias

    Amerikalı fotoğraf sanatçısı Jade Doskow ile uzun yıllardır peşinde olduğu fantastik dünya fuarı binalarını ve deneyimlediği fuar alanlarını konuşma fırsatı yakaladık.

  17. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler