Fran Lebowitz Kitabı, Bjørn Hansen’e Dair Üçüncü ve Son Roman ve bu ay başka ne okusak?

Yazı: Asya Yiğit, Beyza Yıldırım, Deniz Dursun, Eylül Ege

New Yorklu hiciv ustası Fran Lebowitz metinlerinden bir derleme yayında. Dag Solstad, Bjørn Hansen’in öyküsüne veda ediyor. Cemil Kavukçu, burnumuzun dibinde olanları anlatıyor; tatlı bir hüzünle…

Ocak 2024’te yayımlanmış, merak uyandıran kitaplar. Çıkışı ayın ilk haftasına rastlayanlardan kimilerini, bir önceki Ne okusak?’ta da bulabilirsiniz.

Aksanlı Sinema
Hamid Naficy (Ayrıntı)

Aksanlarını yeni bir dil edinmek için beyaz perdeye taşıyanların, yersiz yurtsuzların, sürgün edilmişlerin sinemasını ele alıyor Hamid Naficy. Üçüncü dünya ülkelerinde bazen varlığını bildiğimiz ama ulaşamadığımız filmlerin alegorik bir anlatısı bu. Anaakım sinemaya politik bir duruş geliştirirken, film keşfine çıkmak için bir meşale yakıyor. Güncel-dışının bilinmeyeninde sinema retoriğine yeni anlamlar kazandırıyor.

Âlemciler
Zafer Doruk (Sel)

Öykülerini bir tiyatro sahnesi kurar gibi inşa eden Zafer Doruk, bu kez Adana sokaklarına götürüyor okuyanı. Çukurova sokaklarındaki insanların binbir türlü hâllerini mercek altına alarak, toplumcu gerçekçi bir bakışla inceleyen Doruk; bireysel yanlışlar ve bunların bozuk düzen ile ilişkisini, “en kötü” kahramınını dahi anlamaya çalışarak yazıyor. Daha mutlu bir dünyanın peşinden koşuyor.

Bin Yayla
Gilles Deleuze & Félix Guattari (Norgunk)

Fransız filozof Gilles Deleuze ve psikanalist Felix Guattari, ortak başyapıtları kabul edilen Kapitalizm ve Şizofreni’nin ikinci bölümünü oluşturan Bin Yayla’da, “Kavram olayı söylemelidir, özü değil.” görüşünü savunuyor. Rizom kavramı, geleneksel hiyerarşik yapıları reddedip karşısına ağ benzeri, hiyerarşik olmayan, çoklu yapılanmaları koyarken; şizofreni ise bir hastalık olmanın ötesinde özgürlük potansiyeli ve kaos kaynağı suretinde var oluyor onlara göre. “Hiçbir şey mutlak olarak iyi değildir, her şey sistematik kullanıma ve sakınıma bağlıdır. İyi asla kesin değildir.” diyorlar.

Bjørn Hansen’e Dair Üçüncü ve Son Roman
Dag Solstad (YKY)

Norveçli yazar Dag Solstad; On Birinci Roman, On Sekizinci Kitap ve 17. Roman kitaplarının devamı niteliğindeki Bjørn Hansen’e Dair Üçüncü ve Son Roman’da aynı karakter Bjørn Hansen’i bu kez iyice yaşlanmış, Oslo’da küçük bir dairede tek başına yaşayan bir adam olarak ele alıyor. Satırlarından, Hansen’in ölen anne ve babasıyla hayali konuşmalarının da taştığı anlatıda esasında ölümü bekleyen birinin izi sürülüyor.

Domuzların Güzel Çığlıkları
Damon Galgut (Delidolu)

Booker ödüllü Damon Galgut, öldürmeyen şeyin güçlendirdiği düşüncesinden yola çıkıyor Domuzların Güzel Çığlıkları’nda. İçine düştüğümüz dünyada üretilen sentetik kurumlara, gerçek duygularla yaklaşmanın yarattığı çıkmazlar bitmek bilmiyor. Bu bir iç hesaplaşma sayılabilir; yaşadığı travmaları arkasında bırakmak isteğiyle yolculuğa çıkan genç bir adama dair. Daha önce olduğu gibi Afrika’yı mesken tutarak, kıtanın gelecek arayışlarına psikolojik ve politik bir yönden bakıyor bu sefer yazar. Domuzların ölürken çıkardığı sesler, özgürlüğün yankısı hâline geliyor geçmişlerinde. Eşitsizliğe ve mücadeleye oldukça sert bir yerden bakan bir metin.

Fran Lebowitz Kitabı
Fran Lebowitz (Düşbaz)

New Yorklu hiciv ustası Fran Lebowitz’in ironik ve küstah dilinden çıkan metinlerinden kimileri bu derlemede buluştu. Okuru kıvrak zekâsıyla çarparken bol bol güldüren yazıların başlıkları, kitabın tonuna dair yeterince ipucu veriyor. İşte birkaçı: “Hayata Hırsla Bağlananlar İçin Meslek Rehberi”, “Kentsel Alanlarda Yaşayanlar Arasındaki HEteroseksüelliğin Temel Sebebi: Buyurun Size Çılgınca Bir Teori Daha”, “Güzel Hava ve Zengin Mahallelere Daha Sık Uğrama Eğilimi”, “Yazarlık: Müebbet Cezası”.

Gayrimenkul
Deborah Levy (Everest)

Yaşayan Otobiyografi serisinin üçüncü kitabı Gayrimenkul, Deborah Levy’nin hayalindeki eve dair, otobiyografik kırıntılar eşliğinde akan kurgusal bir anlatı. İzlekte 60 yaşında, yaşamını tek başına sürdüren, ünlenmiş bir yazar var. Bir insan, hayalindeki evi nasıl anlatır? Hayalindeki eve sahip olamayışını, dahası olamayacağını kabullenişini nasıl anlatır? Levy, bir direniş yolu olarak seçtiği yazma eylemiyle kendi arayışına okuru da ortak ediyor. Paris’te, Berlin’de, Londra’da ve dünyanın diğer başka pek çok kentinde, gittiği her yerde, zihninde hep o ev var: Düşlediği; bir zamanlar, günü geldiğinde anahtarlarını elinde tutabileceğine inandığı ev. Tüm duyularıyla hissettiği, algıladığı; balkonuyla, bahçesiyle, bahçesindeki ağaçlarla, tastamam bir ev. Hayali artık uzak bir ihtimal bile olmayan bir ev.

Gölgeli Muhabbetler
Cemil Kavukçu (Can)

Hayattaki sıradan anların, burnumuzun dibinde olanların, bazen bakıp bazen bakmadan geçtiklerimizin ve bazen de geçemediklerimizin içinden bulup çıkardığı öyküleriyle parlayan Cemil Kavukçu, Gölgeli Muhabbetler’de okuru uzun zamandır görüşülmemiş bir dostla karşılaşmanın heyecanıyla sarıyor. Bir süre sonra heyecan yerini, veda vaktinin geldiğini hatırlatan, dosta da muhabbete de tam doyamamış hissettiren, daha şimdiden özlem dolu bir hüzne bırakıyor. Müptelası olmaya meylettiğimiz o tatlı hüzünle kalakalırken şöyle düşünüyoruz: İşte hikâyeler hep burada bir yerde.

Hayalet
Gerhart Hauptmann (Everest)

Friedrich Wilhelm Murnau’nun dışavurumcu sinemasında bir uyarlaması da olan Hayalet, basit tabirle bir saplantıyı koyuyor anlatısının merkezine. Kitaba ismini veren hayalet, geçmişe ait ve neredeyse canlı bir varlık olarak şimdinin üzerine gölgesini düşürüyor. Baş karakter Lorenz Lubota’nın da ağına düştüğü saplantı, kendinden yaşça küçük bir kıza beslediği hislerle sınırlı değil. Eylemleri üzerinde kontrol sağlayamayan, karanlık dünyasında aciz bir şekilde var olan biri bu. Bir hükümlüye sadece toplumsal etik değil, birçok insani değer üzerinden bakabilmemiz açısından da eşsiz.

İstanbul’u Bul Bana
Hulki Aktunç (YKY)

1989 – 1993’te yayımlanan Konstantıniyye Haberleri’ne, ilk sayısından itibaren “İstanbul’u Bul Bana” başlığı altında yazan Hulki Aktunç’un gazetede yayımlanmış denemelerinden bir toplama. İstanbul’un argosunu, sokaklarını, ayazmalarını, deli­lerini konu eden; hayatında iz bırakmış İstanbulluların portrelerini çıkaran Aktunç, hem eleştirel hem de sevecen bakışıyla daha çok, daha derin düşünmeye yönlendiriyor. Şöyle diyor mesela: “Şehir, tarihtir; kent ise yeni bir türeyişi simgeler. Şehir, hikâyedir; kent, öyküdür. Ve evet, çünkü şehir kelimedir, kent sözcüktür.”

İstiridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü
Tim Burton (Domingo)

Tim Burton’ın ucubelere duyduğu sevgiye absürt bir mizah ile ağıt yaktığı İstiridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü, Artemis Günebakanlı çevirisiyle yeni bir baskıya kavuştu. Ötekiler de aidiyet, sevgi ve sıradan bir yaşamın özlemini çekiyor elbet. Aile kurumu gotik masallarla yerle bir olurken, her türlü sürüselliğin dışına sürgün ediliyoruz bu anlatıda. Aynı zamanda yetişkin bedenlerde, kalplerin kırılarak iyileştiği evrenlere küçük bir yolculuk için rehber âdeta.

İyileşmek Üzerine
Adam Phillips (Ayrıntı)

“Bize tam veya mutlak tatmin vadeden herhangi birine veya herhangi bir şeye karşı son derece dikkatli olmalıyız. Bu sadece öfke, şiddet veya hayal kırıklığı getirebilecek bir vaattir.” Berçem Su Ozak çevirisiyle Lacivert Kitaplar serisinden yayımlanan İyileşmek Üzerine’de Adam Philips; haz, tatmin, kültür üzerinden iyileşmenin anlamlarını didikliyor. Bir önceki kitabı Değişmeyi İstemek Üzerine’yi tamamlayıcı olarak kurguladığı bu metinde Freud, Winnicott, Masud Khan, William James, David Hume gibilerinin düşüncelerine de uğruyor yazar.

Kalabriya’da
Peter S. Beagle (İthaki)

Peter S. Beagle’dan modern zaman masalı tadında bir anlatı. Hikâyenin merceğindeki baş karakter Claudio, Güney İtalya’da Kalabriya adında bir yamaçta günlerini şiir yazarak geçirirken bir yandan da çiftçilik yapan, güvensizliği ve insanlara her daim şüpheyle yaklaşmasıyla da bilinen, kendi hâlinde biri. Bir sabah çiftliğe bir ziyaretçinin gelişiyle hayatı değişiyor. Beagle, tekdüze ve sakin yaşamının artık sadece uzak bir anı olarak kaldığı Claudio’yu tatlı tatlı izlerken, okuyucu da İtalya’nın nefis manzarasında gezdiriyor.

Kendini Savunmak: Bir Şiddet Felsefesi
Elsa Dorlin (Sel)

Bir beden nelere muktedirdir? Bir şiddet arkeolojisi ortaya koyan Elsa Dorlin, kölelik karşıtı isyanlardan kuir öz savunma pratiğine kadar geniş bir perspektif sunarak; saldırı, direniş ve karşı saldırı arasındaki diyalektik ilişkileri kurcalıyor. Tarihsel bir harita ile ortaya koyduğu şiddet döngüsünün temellerini, iktidar ilişkilerinden ayrı düşünülemeyecek bir tahakküm mekanizması olarak savunurken; şiddetin madun bedenlerdeki izlerini kapsamlı bir araştırma ile sunuyor.

Küçük Tilkili Kadın
Violette Leduc (Can Yayınları)

Paris’teki bir çatı katında, yoksulluğun sınırlarında yaşayan; sırf diğer insanların sıcaklığını hissetmek için son parasıyla kalabalık metro vagonlarına binen yaşlı bir kadının öyküsü. Küçük bir tilki kürkü bulmak onun için neyi değiştirebilir? Sayesinde eğlenceli bir dünya uydurup yalnızlığını dindirebilir belki. Büyükşehirlere sinmiş görünmezlik hakkında, tüy hafifliğinde bir roman Küçük Tilkili Kadın.

Linç, Toplum ve Devlet
Diler Bulut (İletişim)

Bağımsız araştırmacı ve sosyolog Diler Bulut, Türkiye’nin yakın tarihinde meydana gelmiş olan beş vakaya odaklanarak; lincin sembolik, psikolojik, ekonomik ve politik perspektifini inceliyor. Kavramı bireysel husumetin ötesine taşıyarak; lincin kamusal alanda bir gösteri olarak icra edilmeye, daima seyirciye ihtiyaç duyduğunun altını çiziyor. Faillerin ve mağdurların algılarına, açıklama ve meşrulaştırma biçimlerine bakıyor.

Ne Yeni Ne Başka
Ayşen Işık (İletişim
)

“Kendi geleceğimi görmüştüm onda. Bir daha hiçbir erkeğe güvenemeyecektim. […] Yeni bir hayat dediği buydu; bu yaşta inzivaya çekilmek, dökük bir köy evinde tek başına yaşamaktı. Yeniden başlamak dediği canını kurtarmaktı.” Yaşama tutkuyla bağlananların, vazgeçmenin eşiğinde olanların, aşkın ya da yalnızlığın girdabı ile boğuşanların ortaklığını anlatıyor Ayşen Işık.

Parçalanmış Bakış
Ivan Vladislavic (Livera)

İçinde yaşadığımız toplumsal değişim, bizim bireysel hayatlarımıza nasıl etki eder? Güney Afrika edebiyatının yaşayan en yaratıcı yazarlarından biri olarak kabul edilen Ivan Vladislavic, Parçalanmış Bakış‘ta dört farklı karakterin gözünden ülkesinin karmaşık gerçekliğini ortaya koyuyor. Bir istatistikçi, bir sanatçı, bir mühendis ve reklam panoları diken biri; farklı mesafelere ve zaman dilimlerine yayılarak, alışkın olduğumuz bakış açılarını yıkıyor.

Primatların İzinde
Hazırlayan: Aslıhan Niksarlı (Ginko Bilim)

Aslıhan Niksarlı, merkezine primatolojiyi alıp egzotik hayvanlara evrimsel bir süreçte bakarak, günümüze gelen primatlar ile uyum içinde yaşama yollarını arıyor. Farklı araştırmacıların saha çalışmalarıyla uzun bir süreçte ortaya çıkan incelemeleri üzerinden primatların sosyal alanları, davranış biçimleri, fenotipleri hakkında bilgi ediniyoruz. Önsöz Jane Goodall’dan.

Sabiha’nın Kız Kardeşleri: Türkiye Sinemasında Kadınlar, Deneyimler ve Toplumsal Cinsiyet 
Delal Yatçi (Metis)

Türkiye sinemasında kadın deneyimlerinin temsilini kurcalayan Sabiha’nın Kız Kardeşleri; İki Genç Kız, Toz Bezi, Mavi Dalga ve Aşk, Büyü vs. filmlerinin odağında feminist film teorisine açılan kapılara ve bu kapılardan geçerek yol almanın imkânlarına dair bir tartışma tutturuyor. Literatürde yer etmiş metinlere de yaslanarak üretime, üretimin çelişkilerine ve ihtimallere ilişkin, Türkiye sineması üzerinden bir çerçeve çiziyor.

Bunlar da var!

Taş, Kâğıt, Makas – Maksim Osipov (YKY)
Ustam Diyorum Öldü – Makbule Aras Eyvazi (YKY)
Kramp – María José Ferrada (Can)
Maymun Adası – Osamu Dazai (İthaki)
Salınmak – Wilhelm Schmid (İletişim)
Yedi Düvelin Ecnebisi – Mehmet Kabakçı (Vacilando)
İstanbul’da Bir Sene – Çaylakçı Mehmed Tevfik (Telemak)
Şehrin Şeytanları – Hakan Sipahioğlu (NotaBene)
Yaşar Kemal’in Bitkileri – Sinan Cömert & Özgül Cömert (Vagon Kitap)Müzik Kendini Anlatır – Fırat Kutluk (h2o kitap)