Grindr çalışanlarının sendikalaşması ve dünyanın farklı noktalarından bazı haberler

Yazı: Tuvana Adalı

Yaklaşık 15 senedir var olan, önde gelen LGBTİ+ dating uygulamalarından Grindr’ın çalışanları 20 Temmuz itibarıyla sendikalaşma taleplerini duyurdu. Çalışanların büyük çoğunluğu sendika kartlarını imzaladı ancak henüz yönetim tarafından herhangi bir haber alamadıklarını belirtiyorlar. Sara Wexler tarafından Grindr çalışanları Jack Alto ve Quinn McGee ile gerçekleştirilen Jacobin röportajına göre sendikalaşma talebinin yolunu, yeni CEO George Arison’un LGBTİ+ karşıtı görüşlere sahip siyasetçilere destek verip bağış yapmış olması açmış.

Alto ve McGee, Grindr’da çalışmayı çok sevdiklerini, şirketin capcanlı bir kuir kültüre sahip olduğunu ve topluluklarının kimliğini korumayı oldukça önemsediklerini söylüyor. Ancak yakın zamanda üst düzey yöneticilerin neredeyse tamamının değişmesi ve yeni gelenlerin sözleşmelerine eklenen kritik maddelerin çalışanlar için resmileştirilmemiş olması, onlara önlem almaları gerektiğini hissettirmiş. CEO Arison ve yönetimdeki diğer kişiler için evden çalışmak sözleşme maddelerine eklenmiş örneğin, böylece ofise çağırılmama garantisine sahipler. Çalışanlar bunu takdir ettiklerini ve hâlihazırda evden çalışmakta olan kendileri için de aynı garantinin geçerli olması gerektiğini ifade ediyorlar haklı olarak.

Son dönemde ansızın kovulanlar olması da sendikalaşmanın hem kendilerini korumak hem çalışma koşullarını iyileştirmek adına gerekli bir adım olduğuna bir başka sebep. Alto ve McGee, Grindr’daki güven kültürünün yerini korku kültürüne bıraktığından bahsediyor. Jack Alto’nun sözleri sendikalaşma hareketinin kalbini özetler nitelikte: “Kuir olmak, heteronormatif bir topluluğu sorgulamak ve şunu sormak demek: Bunu daha iyi yapmanın bir yolu var mı? Bir yardım eline ihtiyaç duyan, ezilen insanlar var mı? Bunu kuir deneyimini merkeze koymaya yardım etmenin bir yolu olarak görüyoruz. Bireyin, ailenin ve destek sistemlerimizin epey kırılgan olduğu, bireyci ve tüketim odaklı bir toplumda birbirimizi korumak için böyle destek ağları inşa etmemiz gerekiyor.”

Fotoğraf: Marissa Alper
Brooklyn’de düzenlenen Barbenheimer temalı rave

Vizyon tarihleri aynı güne denk gelince birlikte anılmaya başlanan ve gelişleri sabırla, merakla, belki giderek bıkkınlığa dönüşen bir coşkuyla beklenen Barbie ve Oppenheimer çılgınlığı, aylardır yarattığı ihtişamlı gündemi hak eder şekilde bir Barbenheimer rave’iyle kutlandı. Brooklyn Bushwick’te bir depoda düzenlenen etkinlik iki haftada hazırlandı ve duyuru kampanyası TikTok üzerinden yapıldı.

Sağlam particilerle sinema düşkünlerini buluşturan 750 konuklu rave Alex Fox, Borja Schettini ve Peter Bilski tarafından organize edildi. Barbie, Oppenheimer ya da ikisinin karışımı kıyafet kombinleriyle etkinliğe katılanlar iki filmin evrenini bir arada yansıtan müzikler, içkiler ve dekorlarla karşılandı. Barbie için ekstra şekerli pembe limonatalı bir kokteyl, Oppenheimer içinse tekila bazlı dumanlı bir içki verilirken, DJler “dark techo, disco ve house” türleri arasında gezinmiş. Dekorlar arasında da içinde fotoğraf çektirilebilen dev Barbie kutusu dikkat çekiyor. Mashable yazarı Elena Cavender etkinliğe dair, “topluluk inşa edecek pek bir platformun kalmadığı ve topluluk etkinliklerinin özlendiği bir dönemde bir araya gelme bahanelerinin insanlara iyi geldiği” şeklinde yerinde bir yorum getiriyor.

Loch Ness canavarı Nessie’nin izini sürecek araştırmacılar aranıyor

1930’ların efsanevi yaratığı Ness Gölü canavarı “Nessie”, var olup olmadığı hâlâ bilinmeyen, gerçek anlamda bir efsane. İlk kez 1933’te The Loch Ness Centre’ın konumlandığı yer olan Drumnadrochit Oteli’nin yöneticisi tarafından görüldüğü iddia edilen canavar, ilerleyen yıllarda hızla yayılarak herkesin görmeye çabaladığı esrarengiz bir fenomene dönüştü.

The Loch Ness Centre, 1970’lerden bu yana yürüteceği en geniş çaplı araştırmayı başlatıyor. Günümüz teknolojisiyle yepyeni umutlar vadeden araştırma, kızılötesi kameralarla termal imajlar oluşturabilen droneları devreye sokarak yüzey sularını daha önce hiç yapılmamış bir şekilde inceleyecek. Bununla birlikte sualtı seslerini tespit etmede kullanılan bir hidrofon da akustik sinyallerin takibinde olacak. Araştırmaya katılacak gönüllülerin suda oluşacak herhangi bir hareket için tetikte olması ve süreci gözlemlemeleri bekleniyor.

Üç saniyede donan dondurma

Patenti Syed Rizvi ve Michael E. Wagner’e ait bu makine, basınçlı karbondioksit kullanarak sıvı hâldeki dondurmayı yalnızca üç saniye içinde dondurabiliyor. Yani evinizde üç saniye içerisinde dondurmanızı hazırlayabileceksiniz. Makine, dondurma şirketlerinin donduruculu araçlara olan ihtiyacını da azaltacak böylece, ürünlerin uzun süreler boyunca soğuk depolarda saklanmasına gerek kalmayacak. Her türden sıvı içecek de bu makine sayesinde buzlu hâle getirilebiliyormuş.