ha:ar bulanık alanlarda dolaşmayı seviyor

Heykeltıraş Hande Şekerciler ve yeni medya sanatçısı Arda Yalkın’ın üç yıl önce hayata geçirdiği ha:ar, dijital ve fiziksel sanat yaklaşımları arasında köprü kuran işlerini dünyanın dört bir yanından prestijli galerilerde sergilemeye devam ediyor. Yolculuğuna evrilerek devam eden Pulse: Electric Mannerism sergisi 13 Ocak itibariyle Londra’daki JD Malat Gallery’de olacak. İkilinin kreatif süreçlerini yakından takip eden Burcu Dimili, hem ha:ar’ın üretim pratiklerini hem de NFT dünyasına yaklaşımları ve öngörüleri üzerine Hande Şekerciler ve Arda Yalkın’la sohbete koyuldu.

ha:ar - Impossible Sculptures
Impossible Sculptures
ha:ar ve kavramların iç içe geçtiği bir dönemde üretmek

ha:ar ile tanışalı henüz bir sene olmamış. Ancak senelerdir tanışıyoruz gibi hissediyorum. Tanıştığımız dokuz aya seneler sığdırmış gibiyiz. Muhakkak ki çok üreten ve yorulmak nedir bilmeyen iki sanatçı olmalarının bunda etkisi büyük. Bu sene içinde Ankara, Venedik, Milano sergilerinin ardından Contemporary İstanbul’da yer almaları, sıradaki Londra sergileri ve kapsamlı bir kitabın yanı sıra bunca aya sanat ve kripto sohbetleri, NFT, metaverse gibi konularda pek çok uzun tartışma, fikir alışverişi sığdırdık. Bu kadar yakından tanıdığım, üretimlerine hâkim olduğum sanatçılar hakkında yazmak bazen büyük fırsat olabildiği gibi kimi zaman da bir o kadar zor. Onların neler soracağımı az çok tahmin ettiği, benim de cevaplarını bugüne dek yaptığımız onca içerik çalışmasından az çok bildiğim, ancak her seferinde olduğu gibi şaşırıp yeni şeyler öğrendiğim samimi sohbetimize sizleri de bekleriz.

Bu röportajı yaptığımız sıralarda ha:ar, 13 Ocak- 12 Şubat 2021 tarihleri arasında Londra’nın önemli galerilerinden JD Malat Gallery’de gerçekleşecek olan sergilerinin son rötuşlarını gerçekleştiriyordu. İkilinin Pulse: Electric Mannerism başlığı altında sergilenecek üretimlerine plastik sanatlar ile yeni medya teknolojisi arasındaki kesişimi keşfettikleri yeni çalışmaları dâhil oluyor. Son sergilemelerinde olduğu gibi ha:ar’ın üretimlerine heykeltıraş ve yeni medya sanatçısı Hande Şekerciler’in ecstasy adlı heykel serisinden eserlerler eşlik ediyor.

ha:ar nasıl oluştu, birlikte üretmeye nasıl başladınız?

Arda Yalkın: Hande ile uzun zamandır beraberiz ve yıllardır aynı çalışma ortamını paylaşıyoruz. Birbirimize uzun süredir yardım ediyoruz, işlerimiz hakkında konuşuyoruz. Mart 2018’de New York’ta bir misafir sanatçı programına kabul edildim ve bir ikili olarak gitmeye, beraber bir şeyler üretmeye karar verdik. Kimyamız tuttu ve ardından ABD’de başka programlara da kabul edildik, fuarlara katıldık, ilk solo sergimizi New York’ta, ikincisini Ankara’da açtık. Ardından Venedik ve Milano’da solo sergilerimiz gerçekleşti ve Contemporary İstanbul’a katıldık. Bunların yanı sıra Piksel adında bir yeni medya misafir sanatçı programının kurulmasına liderlik ettik ve hâlâ bir parçasıyız. Üç senedir bu şekilde hem ikili hem de bireysel olarak çalışmaya devam ediyoruz.

ecstasy, Hande Şekerciler, ha:ar
ecstasy, Hande Şekerciler
ecstasy, Hande Şekerciler, ha:ar
ecstasy, Hande Şekerciler

Birçok farklı disiplinde üretiminizi görmek mümkün. Hande’nin heykelleri, ha:ar’ın her sergide bir adım daha ilerleyen dijital üretimleri, diğer yandan NFT… Henüz bilmediğimiz pek çok yeni şey üzerinde çalıştığınıza da eminim. Multidisipliner üretim pratiğinizi nasıl tanımlarsınız?

A.Y.: Bizim genel yaklaşımımız, sanatın bir bütün olduğu, sadece medyumların farklılık gösterdiği yönünde sanırım. Sınırların bulanıklaştığı; kavramların, pratiklerin iç içe geçtiği bir dönemdeyiz. Biz de bu bulanık alanlarda dolaşmayı seviyoruz. Hande, bizim dijital animasyon ya da video ile uğraştığımız dönemlerde bile heykelden kopmadı. Geleneksel üretim yöntemlerine; bronza, ahşaba, kaleme, kâğıda son derece hâkim. Hatta bu durum kendi bronz döküm atölyesini kurup bizzat döküm yapmaya kadar ilerledi. Öte yandan, ikimiz de yeni dünya ile iletişim kurabilmek ve geleceğe dair planlar yapabilmek için teknolojiyi ve teknoloji felsefesini anlamanın şart olduğuna inanıyoruz.

Bir arada sergilenen “ecstasy” ve ha:ar sergileri tam da dikkat çekmek istediğiniz dijital ve gerçeklik birlikteliğinde nasıl bir diyalog kuruyor?

Hande Şekerciler: Tepkilerden anladığım kadarıyla izleyici için ilginç bir deneyim oluyor. Heykel zaten doğası gereği, mekânla kurduğu hâkimiyetle seyredeni büyüleyen bir yapıya sahip. Klasik anlamda bronzdan üretilmiş işleri gördükten sonra hemen karşısında dijital    evrende yine heykelsi ağırlıklarıyla duran ama bir yandan da fiziksel dünyada olmayacak kadar uçucu görünen karşılıklarını bulmak onlarda bir hayranlık uyandırıyor sanırım.

ha:ar - Impossible Sculptures
Impossible Sculptures

Evrilerek yolculuğuna devam eden Pulse: Electric Mannerism serisinin hikâyesini, yola çıkış ve gelişme sürecini sizden dinleyebilir miyiz?

H.Ş.: Bu sergi serisi, Ankara CerModern’de eş zamanlı olarak gerçekleştirdiğimiz solo sergilerle başladı. Orada karşılıklı iki sergi salonunda izleyiciyle bir araya gelmiştik. İnsanlar, nedense, heykellerimden sonra beraber ürettiğimiz dijital heykelleri görünce çok daha fazla etkilendiler ve eserleri bir arada görmenin çok güzel bir deneyim olduğundan bahsettiler. Biz de bu durumu, Ankara’nın hemen ardından Venedik ve Milano’da yapacağımız sergiler için beraber çalıştığımız İtalyan küratörlerimizle paylaştık. Böylece sergileri iç içe düzenleme fikri doğdu. Sergide ha:ar’ın bir süredir devam eden “Impossible Sculptures” serisi ve benim “ecstasy” serisinden bronz heykellerimi bir arada sergiliyoruz. Bu iki seri benzer kavramlara farklı noktalardan bakan eserler içeriyor aslında.

Temel olarak iki seri de insanın yaşadığı medeniyetle olan çatışmasını ele alıyor. “ecstasy” konuya kişisel bir çerçeveden yaklaşırken, “Impossible Sculptures” ise insanın insanla olan ilişkileri bağlamında yaklaşıyor. 

Arda: İki serginin içeriğindeki zıtlık da aslında dünyaya iki ayrı bakış açısı sunuyor; bir yanda kendi yarattığımız medeniyet ile olan mücadelemiz, diğer tarafta bu mücadelenin içinde kendilerini olduğu gibi ve tüm çelişkileriyle kabul etmeyi başarmış, vecd hâlindeki insanlar…

Bugünlerde tabir-i caizse ağzı olanın konuştuğu NFT ve kripto sanat alanında da seneler öncesinden araştırmalarınız olduğunu biliyorum. Uçup giden, modayı yakalamak için üretilen çalışmaların tam zıttı şekilde NFT üretim pratiğini, matematiğini ve kavramsal altyapısını incelikle araştırdığınızı ve bu konuda üretimler yaptığınızı da… Şu anda NFT dünyası hakkında fikriniz ve gelecek öngörüleriniz nelerdir merak ediyorum.

A.Y.: Bir konuya ilgi duyduğumuzda onu derinlemesine öğrenmek bizim obsesif yanımız. NFT olarak ürettiğimiz ve satılan 13 adet işimiz var. Bunları görece yüksek fiyatlardan sattık çünkü başlarken Hande “Eğer bu işe gireceksek, NFTleri birer edisyon olarak kabul edeceğiz ve fiziksel olanlarla aynı fiyattan satılacak” şartını getirmişti. Çok doğru bir kararmış. Bizden çok daha fazla sayıda eser üretip çok daha fazla sayıda eser satan insanların yanında bizim esas öne çıkmamızı sağlayan şey, bu medyumun konvansiyonel sanat ile ilişkisini kurabilmemiz oldu sanırım. Sadece Türkiye’de değil, dünyadaki ilk 3 boyutlu heykel sergilerinden birisini gerçekleştirdik hem de Web, VR ve AR olarak, ilk kez bir müze sergisini NFT olarak yayımladık.

Sanırım dünyadaki üçüncü fiziksel NFT sergisinin fikrini geliştirip kürasyonunu üstlendik, hem de Contemporary Istanbul gibi saygın bir sanat fuarında. Henüz Art Basel bile bu konuda bir şey yapmamıştı. Hatırlıyorum, birçok sanat profesyoneli NFTler ilk çıktığında burun kıvırmıştı. Sanatçılarla, galeri sahipleriyle ilk konuşmalarımızda herkes bunun bir dolandırıcılık olduğunu, gerçek sanatın bu şekilde alınıp-satılamayacağını söylüyordu. İstisnasız hepsi ile “Ya bu işe nasıl girilir?” sohbeti yaptım son zamanlarda. Birçok sanat profesyoneli ne olduğunu anlamadan karşıydı NFT’ye, şimdi de bir neden olmadan bu teknolojiyi kullanmak istiyorlar. Açıkçası ben de şu anda üretilen NFTlerin çok büyük bir bölümünün değerini kaybedeceğini düşünüyorum. 90’lardaki dot-com balonu gibi bir durumdayız. O dönemde de yüzlerce şirket milyarlarca dolar yatırım almış ve çoğu batmıştı ama internet teknolojisi dünyayı değiştirdi.

Blockchain, metaverse, web 3.0 gibi kavramları anlamadan ve içselleştirmeden NFTleri anlamak mümkün değil bence. Bir de şu var: Doğduğu anda elinde mobil cihazlar, VR gözlükler, yüksek çözünürlüklü oyun konsolları ya da lidar kameralı cihazlar verilen neslin düşünme biçimi bizden çok farklı olacak. İnternet hızı, mobil cihazların işlem gücü, giyilebilir teknoloji, biyoteknoloji, merkeziyetsiz veri yönetimi-depolaması, web 3.0 gibi alanlarda teknolojik gelişmeler oldukça biz sosyal medyaya daha çok bağlanacağız. Gerçek algımız değişmeye başlayacak. Bu algıya sahip bireyler sanat kurumlarını, koleksiyonları, galerileri yönetmeye başladığında sanatta NFTlerin gerçek değeri ve işlevi ortaya çıkacak diye düşünüyorum. Şimdiden teknoloji ile anlamlı bir ilişki kuramayan sanatçıları, sanat profesyonellerini ve kurumları çok zor günler bekliyor.

ha:ar
ha:ar

ha:ar’ın yakın zamanlı projeleri arasında neler var?

H.Ş.: Önümüzdeki sezonda yine JD Malat Gallery ile İstanbul’da Electric Mannerism’i, yeni eserler de ekleyerek son kez sergileyeceğiz. Bu aynı zamanda ha:ar’ın İstanbul’daki ilk solo sergisi de olacak. Eş zamanlı olarak CI 2022 edisyonunda sergilemek üzere, insan ve robot iş birliğiyle büyük boyutlu bir performans-heykel projemiz üzerinde de çalışıyoruz ve yine bu projeyle bağlantılı eserlerin gösterileceği bir solo sergileme yapacağız fuarda.

A.Y.: Bir de ha:ar’ın ilk günlerinden beri üzerinde çalıştığımız çok büyük bir projemiz var. Yapay zekâ, performans, mimari, müzik ve CGI’ı birleştirdiğimiz 11 kanallı bir video yerleştirme. Bu proje için her biri kendi alanında dünya çapında önemli 11 sanatçı ile iş birliği kurduk. Ön çalışmalarını New York ve Los Angeles’da yapmıştık ve İstanbul’daki solo sergimizin merkezinde bu iş olacak. Bu esere paralel olarak bir de VR deneyim tasarlıyoruz. Eğer her şey beklediğimiz gibi giderse, Apple ve Dolby Labs iş birliği ile Apple Music üzerinde de yayımlanacak. Çok detay veremiyoruz şimdilik ama birçok müzik ve yeni medya festivalinde sergileneceğini tahmin ediyoruz.

Röportaj: Burcu Dimili