Hiromi ve sürekli gelişen müzikal evreni

Yazı: Mine Metin

21. yüzyılın en başarılı caz bestecilerinden ve piyanistlerinden biri olan Hiromi, 2003’te çıkardığı ilk albümü Another Mind’dan geçen yıl buluştuğumuz Silver Lining Suite’e kadar sürekli gelişen ve farklı renklerin hazzını veren besteleriyle, doğaçlamalarıyla ve etkileyici performanslarıyla kısa sürede çok büyük başarılara imza attı. 12 Ekim’de Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde dinleyeceğimiz; her yeni performans ve albümle dinamizminden ödün vermeden yeni heyecanlar uyandıran virtüözün müzikal yolculuğuna etraflıca göz gezdirelim.

Pek çok efsaneyle yürüttüğü ortaklıklardan çıkan meyveler de solo performansları da dinleyicilerini hiçbir zaman eksilmeyen bir enerjiyle buluşturdu. Hiromi’nin bütün bestelerinde ve yorumlarında başladığımız yerde kalmadığımız, tahmin edilemez tonlarla karşılaşıyoruz. Tükenmeyen enerjisini, neşesini, dinginliğini, telaşını ve bütün renklerini bazen tek bir şarkıda deneyimleyebiliyoruz. Onun müziğine hangi ismi koymaya çalışırsak çalışalım, bu çabalarımızın boşa çıkacağı aşikâr. Hiromi’nin kendisini bir türe ait hissetmediği ve kalıba sığmadığı çok açık. Öyle ki “Müziğime bir isim koymak istemiyorum. İnsanlar yaptıklarıma bir isim koyabilirler. Üretimlerim sadece ne dinlediğimin ve ne öğrendiğimin bir birleşimi. İçinde klasik müzikten, rock’tan ve cazdan bazı unsurlar var ama buna bir isim vermeme gerek yok” açıklamalarıyla müziğini bir türün altına yerleştirme çabamızın beyhude olduğunu hatırlatıyor. 

İlk albüm Another Mind: Caz dünyasına yeni bir soluk 

Hiromi Uehara, 2003’te çıkardığı ilk Telarc albümü Another Mind’la cazın, klasik müzik, funk, rock ve pop’un sınırlarını esnetip buluşturan, doğaçlama ve kompozisyonu yeni boyutlara taşıyan müziğiyle dinleyicisi için çok renkli bir yolculuğu başlatmış ve Ryuichi Sakamoto ve Sadao Watanabe gibi sanatçıların dünya çapında etki yarattığı Japonya’dan dünyaya açılmış oldu. Yaratıcı müzisyen için bu yolculuk, 6 yaşında ilk öğretmeni Noriko Hikida ile piyano çalmaya başladığı, daha 14 yaşındayken Çek Filarmoni Orkestrası’yla çalıştığı, 17 yaşındayken tanıştığı Chick Corea ile birlikte çalma fırsatı yakaladığı ve 1999’da Berklee School of Music’e girerek caz müziğin efsaneleri arasında gösterilen Ahmad Jamal, Stanley Clarke ve Oscar Peterson gibilerinden eğitim alma şansı kazandığı hesaba katılırsa çoktan başlamıştı. 

Berklee’deki hocalarından Richard Evans, Hiromi’nin demo kasetini Ahmad Jamal’a ulaştırdığında efsane cazcı, Hiromi müziğinin “ezici cazibesi ve ruhuyla birlikte, hayal edilemez yüksekliklere uçmasına neden olduğunu” söyledi. Öyle ki Another Mind, Richard Evans ile Ahmad Jamal’ın desteğiyle ortaya çıktı. Hiromi’nin ustalığıyla hayat verdiği piyanosuna, dev isimler Anthony Jackson basla, Dave DiCenso davulla, Jim Odgren alto saksafonla, Dave Fiuczynski gitarla eşlik etti. Japonya Kayıt Endüstrisi Birliği’nin (RIAJ) Yılın Caz Albümü Ödülü’nü verdiği Another Mind’la Hiromi, kariyerinin belki de ilk büyük adımında büyük bir başarıya imza atmış oldu. 

hiromi - brain
Yükseliş ve prestijli ödüller

Hiromi, 2004’te ikinci albümüyle rüzgârını doğudan batıya doğru estirmeye sürdürdü. İkinci Telarc yayını olan Brain’i, davulda başarılı virtüöz Martin Valihora ve basta yine Anthony Jackson ve Tony Grey’le, bu kez de türler üstünde gezinerek dinleyiciye sundu. Kalıpları es geçen albümde, “Green Tea Farm” gibi kulağımızda dolaşan dinginliklerin yanı sıra “Kung-Fu World Champion”daki gibi Hiromi’nin ritmik dünyasının tüm renklerini ayağa kaldıran melodiler var. 

Brain’le Hiromi; Surround Müzik Ödülleri’nden Horizon Ödülü’nü, Swing Journal’ın Yeni Yıldız Ödülü’nü, Jazz Life’ın Altın Albüm’ünü, HMV Japonya’nın En İyi Japon Caz Albümü Ödülü’nü ve Japan Music Pen Club’ın Japon Sanatçı Ödülü’nü kazanırken, Swing Journal’ın 2005 Okuyucu Anketi’nde de Yılın Albümü seçildi. 

2006’yı kasıp kavuran Hiromi rüzgârı

Hiromi’nin caz dünyasını etkileyen yükselişi hız kesmeden devam etti. Ödüllerin sayısı da öyle… 2006 yılında Boston Müzik Ödülleri’nde En İyi Caz Sanatçısı Ödülü’nü ve Guinness Caz Festivali’nde Yükselen Yıldız Ödülü’ne layık görüldü.

Martin Valihora ve Tony Grey’in şahane eşliğiyle gelen ve Telarc etiketi taşıyan üçüncü albümü Spiral, önceki albümünün en soluk kesici parçalarından “Kung-Fu World Champion”ın bir geri dönüşü olan “Return of the Kung-Fu World Champion”’ın canlı performans kaydını da bonus olarak içeriyordu. Hiromi, bu albümle de başarısını perçinlemeye devam etti. Yılın Jazzman’ı, Yılın Piyanisti ve Swing Journal’s Readers Poll’da Yılın Albümü’nün yaratıcısı seçilerek 2006’da deyim yerindeyse Hiromi rüzgârı estirdi. 

Hiromi’s Sonicbloom dörtlüsü ile peş peşe iki albüm

Hiromi, Tony Gray, Martin Valihora, Dave Fiuczynski ile bir araya geldiği Hiromi’s Sonicbloom ile 2007’de Time Control albümünü, 2008’de de Beyond Standard’ı yayımladı. 

Time Control’de Hiromi’nin elektronik piyanosuna eşlik eden bas gitarın öne çıktığı “Time Difference” rock ruhunu ayaklandırırken, “Time Out” da yer verdiği yoğun davul partisyonlarıyla dinleyiciyi seyri keyif veren bir ritim dünyasına dâhil ediyor. “Time and Space”in tutkuya sürüklediği albüm, “Time Flies” ile masalsı bir evrene iniş yapıyor.

Dörtlünün ikinci albümü Beyond Standard da yine klasiğin, caz füzyonun sınırlarını aşan kayıtları bir araya getiren ve Time Control’daki macerayı devamı ettiren bir çalışma. Debussy’nin “Claire de Lune” eserine, Juan Tizol ve Duke Ellington’ın “Caravan”ına, Rodgers ve Hammerstein ikilisinin “My Favourite Things”ine tamamen kendine özgü yorumlar getiriyor.

chick corea hiromi
Yeni/den birliktelikler 

Hiromi, 2008’le birlikte yeni ve büyük buluşmaların öznesi oldu. 17 yaşındayken Chick Corea’nın daveti üzerine efsane piyano virtüözü ile 1996 Tokyo Caz Festivali’nde doğaçlama yapmış, heyecan verici performansıyla Corea’yı ve dinleyenleri kendine hayran bırakmıştı. Ertesi gece Corea’yla Blue Note Jazz Club’da da çalan Hiromi, 11 yıl sonra, 2008’de Corea’yla yeniden bir araya geldi ve ikili şahane icralardan oluşan eşsiz bir albüm yayınladı: Duet. Kuşkusuz ki sonuç tarihe not düşülecek türden oldu. 

Bir yıl sonra kendini yeni yol kesişimlerinde bulan Hiromi, bu kez de Chick Corea’nın ortakları, Lenny White ve Stanley Clarke ile bir araya gelerek nefis bir albüm kaydetti. Jazz In The Garden adını taşıyan albüm, caz füzyonun en iyi davulcularından White ve en iyi basçılarından Clark’ın uzun yıllardır süren uyumunu ve güçlü bağını, Hiromi’nin kendine has performansıyla bütünleştiren büyük bir zenginliğin ürünü. 2008 Amerikan seçimlerini işaret eden “Paradigm Shift (Election Day 2008)” ile açılan albümde Clarke ve Corea düeti “Global Tweak” de şahane doğaçlama versiyonuyla kendine yer bulmakta.

Aynı yılın haziran ayında Hiromi, Tokyo’da kaydedilen mükemmel iki konser DVD’siyle kataloğunu genişletti: Grey ve Valihora eşliğinde Aralık 2005’te kaydedilmiş olan Hiromi Live in Concert ve Fiuczynski ile iki yıl sonra verdiği bir performansı belgeleyen Sonicbloom Live in Concert

Kendi geçmişine teşekkür ettiği ilk solo albümü

Hiromi, farklı kültürleri bir araya getiren bu buluşmalarla özgünlüğünü ve sınırları aşan yaratıcılığını sürdürmeye ve övgüler toplamaya devam etti. 2010’da, 30 yaşının arifesinde, deneyimlerinin sonucunu kaydetmeye karar verdi ve devasa gelişiminin yansıması olarak yorumlayabileceğimiz ilk solo albümüyle çıkageldi. “Yirmili yaşlarım sırasında yolumun kesiştiği insanlar gerçekten bir müzisyen ve kişi olarak gelişmeme ve olgunlaşmama yardımcı oldu. Bu yüzden müziğime ilham veren tüm yerleri temsil eden bir kayıt yapmanın yanı sıra bu insanlara da teşekkür etmek istedim” sözleriyle açıkladı Place To Be adlı bu çalışmasını Hiromi. 

Place To Be’de yer alan New York’ta yapılmış 11 kayıt, gerçekten de Hiromi’nin ziyaret edip ilham aldığı pek çok yere eğlenceli bir seyahate çıkarıyor ve geniş bir müzikal birikimin izlerini peş peşe diziyor. Brooklyn-Queens Otoyolu, Fransa, İsviçre, Cape Cod, Portekiz, Almanya, Las Vegas… Hiromi’nin 20’li yaşlarının arşivi niteliğindeki albümde, virtüözün dünyadaki en sevdiği şehirlerden klipler ve performans görüntüleri içeren özel bir bonusu da var. 

İç ses, duygular ve “En heyecan verici üçlü”

2011’de Grammylerde En İyi Çağdaş Caz Albümü dalındaki ödülü kazanan Stanley Clarke Band albümünde çalan Hiromi yola başka bir benzersiz çalışmayla devam etti. Yeni kesişimlerin ürünü olan Voice/The Trio Project’te Hiromi’ye eşlik edenler, kontrbas ustası Anthony Jackson ve davulcu Simon Phillips oldu. Daha önce iki albümünü birlikte kaydettiği ve Berklee School of Music’te kendisinden eğitim aldığı Jackson’la bir araya gelmiş olan Hiromi için bu, Phillips’le ilk buluşma anlamına geliyordu. Üçlü, “iç ses”e kulak veren albüm boyunca nefes kesen pek çok âna, pek çok duyguya hayat veriyor; bu iş piyasaya sürüldüğü ilk günden beri en iyiler arasında sayılıyor. 

Hiromi, Voice’dan sonra Anthony Jackson ve Simon Phillips’le birlikteliğini devam ettirmek istedi. “Canlı performanslara başlar başlamaz bir grup olarak büyüdük. Müzikal olarak yaşadığım en büyük eğlenceydi. Bu yüzden başka bir kayıt yapmak istedim. Gitmesine izin veremedim. Tekrar yapmak istedim” dedi ve Voice’dan esinle Move/The Trio Project için kolları sıvadı. Üçlünün ilk birlikteliğine selam çakan bu ikinci albüm, 2013’te piyasaya sürüldü. Grammy ödüllü prodüktör Michael Bishop tarafından Aire Born Studios’ta kaydı yapılan albümün temasını Hiromi, “bir günün akışı” olarak tanımlıyor. Move, bu günü telaşla başlatıyor ve Hiromi’nin “günün en duygusal zamanı” olarak nitelendirdiği “11:49 PM”in dinginliği ile noktalıyor. 

2014’te yayımlanan Alive, The Trio Project’in üçüncü albümü oldu. Enstrümanlara sayısız ateşli dokunuşla, sayısız ruh hâlini kapsamına alan Alive da büyük takdir topladı. Üçlü, 2016 çıkışlı Sparkla iş birliklerine dördüncü halkayı ekledi. Bu yeni duygular taşması da yine türlerin nefis bir kombinasyonunu sundu. Spark’ın ardından caz sahnesinin köklü yayınlarından DownBeat dergisi, The Trio’yu “Bugün tüm türler arasında en heyecan verici gruplardan biri” olarak tanımladı. 

Edmar Castaneda ile buluşma ve Star Wars’a selam

Hiromi, 2016’da Montreal International Jazz Festival’da buluştuğu Kolombiyalı arp virtüözü Edmar Castaneda ile 2017’de Live In Montreal kaydını yayınladı. Arp eşliğindeki ilk kayıt deneyimiydi. Huffington Post’tan Mike Ragogna’ya verdiği bir röportajda Castaneda’nın arp çalışına hayranlığını “Onun çalışını ilk gördüğümde tam anlamıyla büyülendim. Bir arpın bu şekilde çalınabileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Tamamen dudak uçuklatan bir deneyim oldu” diyerek anlattı.

Arp ve piyanonun mükemmel uyumunu yakalayan bu renkli albüm, Star Wars evreninin sevilen şarkısı, John Williams’ın ellerinden çıkma “Cantina Band”in de keyifli bir yorumunu içeriyor. Hiromi, aynı röportajda büyük bir Star Wars ve John Williams hayranı olduğunu vurgularken, “O şarkıyı yirmi yılı aşkındır severim. Onu yorumlamak için her zaman doğru enstrümanları arıyordum. Edmar ile çalmaya başladığımda ve piyano ile arpın seslerinin birleşimini duyduğumda, bunun ideal bir enstrümantasyon olacağını düşündüm” diyor.

İkinci solo ile 40’lı yaşların arifesinde bir kutlama

Hiromi’nin geçtiğimiz yılın sonbaharında piyasaya sürülen son albümü Spectrum, diskografisinin ikinci solo kaydı. İlk solo albümünden tam on yıl sonra dinleyicisiyle buluşan Spectrum, Hiromi’nin bu kez 30’lu yaşlarında kazandığı deneyimlere ve kişisel gelişimine dair bir arayışla hayat bulmuş. Müzisyen, Spectrum’la müzikal anlamda kazandığı ivme ve olgunluğu kutluyor. Bir on yılı daha kapatırken gelecek yılları selamlıyor. Hiromi, “Bir piyanistin sesinin yaşla ve hayattaki her deneyimle geliştiğine” inanıyor. Öyle ki, Berklee Internet Radio Network’e verdiği bir röportajda “Bir piyanist olarak, piyanoya on yıl önceye nazaran daha yakın olduğumu düşünüyorum. Ne kadar çok çalarsam, enstrümanda ne kadar fazla zaman harcarsam, ona o kadar yakınlaşırım. İşte öyle hissediyorum. Enstrümanı daha iyi anlıyorum. İstediğim yanıtı enstrümandan daha iyi alabilirim, bu yüzden onunla on yıl önce kurduğumdan çok daha iyi iletişim kurduğumu hissediyorum” diyor.

Adının da işaret ettiği gibi renklerin bir aradalığını, değişkenliğini ve dinamizmini içeren Spectrum’da “Kaleidoscope”la çarpıcı bir açılış yaparken “Whiteout”ta biraz soluklanmamıza izin veriyor. “Yellow Wurlitzer Blues”un ritmi ve enerjisinin etkisiyle dinleyiciyi kıpır kıpır bir moda sokarken, The Beatles klasiği “Blackbird”e görkemli bir yorum getiriyor ve George Gershwin eseri “Rhapsody in Blue”yu kendi mavisine boyuyor. “Mr. C. C.”  doğaçlamasıyla Charlie Chaplin’in hareketlerini, mimiklerini takip eden bir saygı duruşu. Spectrum, iniş çıkışları, şaşırtmacaları ve enerjisiyle insanı çılgınca bir hazzın doruğuna çıkaran türden bir iş. Spectrum gerçekten de Hiromi’nin 30’lu yaşlarının tüm renklerini bir araya getiriyor ve onun müzikal dehasına yeniden bakmamızı sağlıyor. 

hiromi - silver lining suite
Yaylılar ve pandemide savrulan hisler: Silver Lining Suite

Yazı: Elif Sevimay 

Tokyo’da karantina sırasında kaydettiği albümü Silver Lining Suite’te Hiromi, bu sefer bir yaylı çalgılar dörtlüsüyle bir araya geldi. Müzisyen, yaylılarla çalışma kararını 2015’te birlikte sahne aldığı Yeni Japonya Filarmoni’nin başkemancısı Tatsuo Nishie’nin yakaladığı sesten etkilenerek aldığını söylüyor. Yaylılarla klasik müziğin sularına dalan Hiromi, karmaşık duygu değişimlerini dizginliyor.

Soyutlanma, bilinmez, avareler ve metanet şeklinde dört bölümden oluşan süiti; beş ek parça takip ediyor. Açılış parçası “Isolation”, albümün ismine şapka çıkartırcasına ışık saçıyor. “The Unknown” ise hızlı çöken bir karanlıkla yüzleştiriyor. “Drifters”; pandemi döneminin bilinmezlikleriyle, birbirini tutmayan başa çıkma yollarımızı hatırlatan bir dinamizme sahip. Güçlü adımlarıyla büyüleyen “Fortitude”da Wataru Mukai’nin çellosu, ritmi eline alıyor. 

Suitin ardından “Uncertainty”, bizi lirik bir maceraya çıkaran “Someday” için nadasa bırakıyor. Hızımızı kesmeyen “Jumpstart”ın ardından bir kez daha 11:49 PM”, bir kez daha günün en duygusal zamanı… Albüm, arp virtüözü Edmar Casstaneda’nın eşlik ettiği kıpır kıpır parça “Ribera Del Duero” ile sonlanıyor.