İnsan, ayrıcalıklarının farkına varmakta pek gönüllü olmayabiliyor

Toplumsal cinsiyet ve cinselliğe ilişkin çeşitli alt başlıkları keşfe çıkan podcast serisi Mental Klitoris’le tanıdığımız gazeteci ve araştırmacı Hazal Sipahi’ye sorduk:

ABD’deki bir çalışmaya göre orada veganların yüzde 80’inin kadın olduğu düşünülüyor. Yüzde 80 vs yüzde 20 büyük bir fark, istatistiksel olarak anlamlı – yani veganlık kararında toplumsal cinsiyetin de bir etken olduğu anlamına geliyor olabilir bu. Ekoloji ve iklim krizi hakkında farkındalık ve harekete geçmek konusunda benzer istatistikler var. Bu konuda ne düşünüyorsun?

Hazal Sipahi: Patriyarkal bir toplumda vegan kadınların oranının diğer cinsiyetlerden daha fazla olması açıkçası bir sürpriz değil. Carol J. Adams ilk kez 1975’te feminizm ve vejetaryenlik arasında bir paralelliğe işaret etti ve yıllar içinde bunu veganizme taşıdı. Carol J. Adams’ın Etin Cinsel Politikası isimli kitabı bugün pek çok vegan feministin başucu kitapları arasında yer alıyor. Zamanında benim de vegan olma nedenim olsa da bugünkü aklımla ve donanımımla bir okuma yaptığımda kitaptaki söylemleri bir hayli trans dışlayıcı buluyorum. Carol J. Adams, patriyarkal toplumlarda kadın bedeni üzerinde kurulan tahakküm ile hayvan bedeni üzerinde kurulan tahakkümün paralelliğine dikkat çekiyor ancak bunu kapsayıcı, queer ve yeterince kesişimsel bir yerden yapmıyor. 

Kesişimsel bir perspektifle baktığımızda sömürüldüğümüz kadar sömürdüğümüz ve/veya sömürebileceğimiz pozisyonlanmalar da var. İnsan, ayrıcalıklarının farkına varmak ve ayrıcalıklarını diğerkâm bir şekilde kullanmakla alakalı pek gönüllü olmayabiliyor. Varolan patriyarkal düzende de en çok cishet erkekler ayrıcalık koltuklarını kaplıyor ve kaptırmak istemiyor. Kadınların ve hayvanların sömürülmesi de en çok bu grubun işine geliyor. Böylesi noktalardan baktığımızda veganizm, ekoloji ve iklim krizi gibi konularda ağırlıklı olarak kadın ve LGBTİ+ların sömürüyü sorgulaması, farkındalık geliştirmesi ve aksiyona geçmesi beni şaşırtmıyor. Ancak şunu da belirtmek isterim ki ben veganlığa daha hayvanı merkeze alan bir yerden bakmakta ısrar eden köydenim. “Ya senin başına gelseydi” gibi bir yerden bağ kurmayı yine çok insan merkezci ve yetersiz buluyorum.

1 Kasım Dünya Vegan Günü bu sene aynı zamanda Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın (COP26) başlangıç tarihi. Buradan hareketle Esmiyor Podcast ekibiyle kafa kafaya verdik ve 1 Kasım yaklaşırken vegan yaşama; vegan yaşamın gezegenin geleceğiyle olan ilişkisine dair bu alanda üreten, bilinç yaratmaya çabalayan kişilere mikrofon uzatmaya karar verdik. Sonra dağıldık ve onlar da biz de çeşitli sorularla farklı kişilerden yanıtlar aldık.