Havayı proteine dönüştüren bir teknoloji ile sürdürülebilir vegan et

Geliştirdikleri teknolojiyle vegan gıda dünyasına yeni bir soluk getiren California merkezli Air Protein ile tanışın. İnanması güç olsa da havayı proteine dönüştürdükleri ürünler, günümüzdeki en sürdürülebilir et alternatiflerinden biri olarak kabul ediliyor. Tamamen vegan olan bu protein; soya veya bezelye proteini gibi alternatiflerin yanında hem oldukça yenilikçi hem de minimum karbon emisyonu yaklaşımıyla dikkat çekiyor.

İçeriğinde herhangi bir hayvansal ürün, kimyasal gübre, GDO, soya, herbisit veya pestisit bulunmuyor. Yoğurt fermantasyonunda olduğu gibi havada bulunan kültür ve elementler, su ve enerji ile birleşince karbondioksiti proteine dönüştürüyor. Proteinler toplanıp un benzeri bir maddeyle kurutulduktan sonra, yeni nesil etlerin dokusunu oluşturacak Air Protein ortaya çıkıyor. Air Protein’den üretilen ette diğer et alternatiflerine göre daha fazla protein bulunduğu ve bunun yanında vitamin, mineral ve aminoasitler açısından da zengin olduğu biliniyor.

İklimi, ekosistemleri ve gezegeni kollayarak ete alternatif üretme amacıyla yola çıkan Dr. Lisa Dyson ve Dr. John Reed’in geliştirdikleri teknolojinin temeli aslında on yıllar öncesine dayanıyor. NASA’nın 70’lerin başındaki uzay programı kapsamında geliştirilen, astronotların havadaki elementlerle protein üretip besin sağlaması fikrinden hareket etmişler. 

Bahsi geçen etlerin karbon emisyonunu doğrudan azaltan bir yapısı yok aslında. Her ne kadar karbondioksitten meydana gelse de tüketilmesinin ardından karbondioksit solunum yoluyla yeniden havaya karışıyor. İklim dostu etkisi ise diğer besin üretim süreçlerinin aksine araziye ihtiyaç duymamasından kaynaklanıyor. Yani başka ürünlerde olduğu gibi ekilebilir arazi, besin, yem, gübre vs. gibi kalemlere ihtiyaç yok. Üretim sürecinde sadece güneş ve rüzgar enerjisiyle çalışan biyoreaktörler kullanılıyor. Air Protein, teknolojisini “iklim ve yağmur ormanlarının dostu“; vegan etlerini ise “lezzetli, besleyici ve gezegene karşı suçsuz’’ olarak nitelendiriyor. Girişimlerinin gıda endüstrisinde fark yaratmasını, geleceğin besinlerinden olmasını umuyorlar.

Günümüzdeki et endüstrisi ve kitlesel hayvancılık, metan gazı salınımının büyük oranlarda artmasına neden olmakta. Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin 2021 raporuna göre, küresel ısınmadaki önemli faktörlerden biri metan gazı. Ayrıca tarım ve hayvancılık faaliyetleri, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 24’ünü oluşturuyor; bu oranın et ve süt ürünlerine olan talep devam ettikçe 2050 yılına kadar yüzde 80 artması bekleniyor. Bu nedenle son yıllarda çeşitli girişimler, Air Protein’de olduğu gibi daha çevre dostu, sürdürülebilir et alternatifleri yaratmak ve bunları yaygınlaştırmak niyetinde.

Yazı: Aybüke Ebinç