Kendinizi “Nomadland”in şefkatli kollarına bırakmaya hazır mısınız?
The Rider ve Songs My Brothers Taught Me gibi iki kalburüstü filmle gözümüzü ayırmamamız gereken sinemacılar arasına adını yazdıran Chloé Zhao, bir süredir Amerikan bağımsız sinemasının en konuşulan isimlerinden biri. Toplumsal gözlemciliğiyle Kelly Reichardt’ı, görsel dünyasıyla Terence Malick’i anımsatan; kurgu ile kurgu olmayan arasındaki sınırlarda ustalıkla gezinen yönetmen, Amerika’nın batı bölgelerini mesken tutmaya ve alışık olmadığımız insan hikâyelerini perdeye aktarmaya devam ediyor.
Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan, Toronto Film Festivali’nde Seyirci Ödülü’nü kucaklamış; önümüzdeki Oscar yarışında kilit yapımlardan biri olacağı kesin gözüken yeni işi Nomadland, yılın festival gözdesi ve bir süredir yolunu en heyecanla gözlediğimiz filmler arasında. 2007-2008’deki ekonomik gerilemeye odaklanan Zhao, kamerasını bu kez, köklerini ve bağlarını yok sayarak karavanda yaşamaya başlayan 60 yaşlarındaki Fern’e çevirmiş; başroldeki Frances McDormand’dan –şaşırtıcı olmayacak şekilde- muhteşem bir performans çıkartmış. Sevmelere doyamadığımız usta oyuncu, filmin yapımcıları arasında aynı zamanda.
Amerikan rüyasını yaşamayanlara, kadrajın dışında kalanlara adanmış bir şiir
Yayımlanan yeni fragman, izleyen hemen herkesin kalbine dokunacak, çok özel bir deneyime tanık olacağımızı müjdeliyor. Film müziklerinde de imzası bulunan Ludovico Einaudi’nin muhteşem “Oltremare”si çalınıyor kulağımıza. Bu kapitalist düzenin “kaybeden” özgür ruhları ile Amerikan kırsallarındayız; uçsuz bucaksız bir coğrafyada, fiziksel ve duygusal yolculuklara ortak oluyoruz. Modern dünyanın gerçek göçebeleri var karşımızda. Hayat denen koşuşturmacada varoluşumuz üzerine kafa yoruyor; duygusal, meditatif ve biraz da melankolik bir seyir zevkine kendimizi hazırlıyoruz.
Gelen eleştiriler, Nomadland’in hüzünlü lirizminin tarifinin zor olduğunu, Zhao’nun karakterine beslediği saf şefkâti rejisinde bile hissettirdiğini söylemekte. Eleştirmen Brian Tallerico “Görünüşte sıradan olan bir kadının öyküsünde şiir bulan bir film” betimlemesi yaparken, Variety’den Peter Debruge “Nomadland’i izlemek, uzun ve muhteşem bir gün batımını seyretmek gibi. Film bir empati ve içe bakış harikası.” diyor. Frances McDormand’ın kariyerinin zirvesinde olduğu belirtilmiş, performansı ile Paris, Texas’daki Harry Dean Stanton arasında paralellikler bile kurulmuş.
Yazı: Merdan Çaba Geçer