“Kızlar ve Oğlanlar”: Aşkım da değişebilir gerçeklerim de...

Aşkı da ayrılığı da dibine kadar yaşayan bir kadının seyirciye hikâyesini anlattığı Kızlar ve Oğlanlar’da Bergüzar Korel; seyirciyi 90 dakika boyunca duygudan duyguya sokuyor, düşüncelere daldırıyor, hayata inancını tazeliyor ve bazen de yere çakıyor.

Yazı: Hande Sönmez

Bergüzar Korel’i ilk kez tiyatro sahnesinde izlediğimiz Kızlar ve Oğlanlar, aşk, aile, şiddet ve daha pek çok şey üzerine kaleme alınmış harika bir metin. Türkiye’de Duru Tiyatro’da izlediğimiz “Sondan Sonra” ve Dot Tiyatrosu’nda sahnelenen “Öksüzler” gibi oyunlardan hatırlayacağınız İngiliz yazar Dennis Kelly’nin yazdığı oyun Craft Tiyatro’da İbrahim Çiçek’in rejisiyle sahnelenmeye başladı. Prömiyerini 14 Mayıs’ta yapan oyunda; oyuncusuna alanı sonuna kadar açan Çiçek; Korel’in seyirciyle iletişimini en üst düzeyde tutmuş. 90 dakika boyunca Bergüzar Korel’le beraber gülüp, onunla ağlayan seyirci; Korel ile müthiş bir empati geliştiriyor. Bu empatinin kurulmasında Hira Tekindor’un yaptığı çeviri de azımsanmayacak kadar önemli bir yer tutuyor. Bergüzar Korel ise sahnede canlandırdığı karakterin hayatındaki değişimi harika bir performansla ele alıyor.

Tiyatro salonundan içeri girer girmez sahnede çoktan yerini almış, yavaşça yerlerine oturan seyircinin gözünün içine bakan bir oyuncuyla karşılaşıyoruz. Dekor oldukça sade ve bize odaklanacağımız en önemli şeyin sahnedeki kadının hikâyesi olduğunu adeta önden söylüyor. Seyirci yerini alıp ışıklar yandığında ise Bergüzar Korel’in canlandırdığı kadın, hikâyesini anlatmaya başlıyor.

Kimi zaman “anlatan” kimi zaman “canlandıran”
90 dakika boyunca sahnede izlediğimiz bu kadın, hem kendimizden hem de tanıdığımız pek çok kişiden izler taşıyor. Önceleri biraz dağınık, sonraları adanmış âşık, sadık eş, sevecen anne ve destekleyici partner gibi pek çok rolü üzerine alan bu kadının anlattığı anıları dinlerken bir arkadaşınızın başından geçenleri dinler gibi bir hissiyata kapılıyorsunuz. Çocuklarıyla olan sahnelerinde ise “anlatan” olmaktan çıkıp, seyirciyi tekrar oyun dışına alıyor ve sonrasında kaldığı yerden –yine gözlerimizin içine bakarak– hikâyesini anlatmaya devam ediyor.

Komediden sonra gelen dalga dalga gerilim
Muzip, sevecen, cesur bir kadının büyük hayranlık duyarak hayatına aldığı adamı ve onunla kurduğu aileyi, bu sırada iş hayatında meydana gelen gelişmeleri, iş görüşmesinde ne söyleyeceğini bilmeyen çaresiz bir genç kadınken kendi işinin patronu olan bir profil çizmesini kahkahalar eşliğinde izliyoruz. İşte tam o sırada Dennis Kelly’nin kadın karakterlerine çok iyi davrandığını, hemcinslerine ise oldukça eleştirel yaklaştığını düşünüyorum. Sahnede basbayağı büyüyen, sorumluluk almayı öğrenen, kendini partnerine ezdirmeyen, feminist bir kadın var. Ne mutludur ki bir erkek yazar böyle bir kadın yazmış. Ve yine bunu düşündükten birkaç dakika sonra, metinde de işaret edilen sona doğru geliniyor. Hikâyenin tam ortasında öğrendiğimiz gerçeğin hepimizi dalga dalga ele geçireceğini tahmin etmiş olsam da bu denli şok olmayı beklemediğimi(zi) söylemem lazım.

Kızlar ve Oğlanlar; Dennis Kelly’nin diğer oyunlarında olduğu gibi “erkek şiddeti”ne ve bunun sonuçlarına değinen, özellikle erkeklerdeki şiddet meyilini ortaya koyan bir oyun. Erkekleri eleştirirken, bunu şiddete maruz kalan bir kadının ağzından anlatmayı seçmiş. Bergüzar Korel de mağdur edilen kadını harika geçişlerle canlandırmış. Çevirisi, rejisi ve çok özel performansıyla sezonun sonunda izlesek de kesinlikle sezonun en iyilerinden. Mutlaka yakalayın…