Kurosawa başyapıtı “Ikiru”nun uyarlaması Kazuo Ishiguro’ya emanet

Ölümlü olmanın, akıp giden hayata anlam kazandırabilmenin yükü üzerine yapılmış en başarılı filmlerden biri, 1952 tarihli Akira Kurosawa başyapıtı Ikiru’dur kuşkusuz. Kısmen Leo Tolstoy’un The Death of Ivan Ilyich romanından esinlenen yapım, Tokyo’da yaşayan orta yaşlı devlet memuru Kanji Watanabe’yi merkeze almaktaydı. Ölümcül bir mide kanseri teşhisi konulan ve yaklaşan ölümüyle yüzleşmeye çalışan karakterimiz, son bir gayretle hayatına anlam kazandırmak istemekteydi.

Yeniden çevrimler konusunda elini korkak alıştırmayan sinema endüstrisi, bu sefer Ikiru’nun İngilizce uyarlamasıyla karşımızda. Bu girişimden kötü kokular alanlar için baştan belirtelim, projenin arkasında oldukça heyecan verici bir isim var: 2017 yılında Nobel Edebiyat Ödülü, 1989’da Man Booker Ödülü’ne layık görülen Japon asıllı İngiliz romancı Kazuo Ishiguro. Birçok eseri Türkçe’ye de çevrilen yazar, iki adet sinema filminin senaryosuna imza atmış; Remains of The Day ve Never Let Me Go gibi romanları sinemaya uyarlanmıştı.

Cannes, Venedik, Londra gibi festivallerde yarışmış Güney Afrikalı sinemacı Oliver Hermanus (Moffie, The Endless River, Skoonheid) reji koltuğundaki isim. Takashi Shimura’nın olağanüstü bir performansla hayat verdiği karakteri, deneyimli aktör Bill Nighy’nin suretinde izleyeceğiz. Kadroda ayrıca Sex Education’ın Aimee’si olarak anımsanabilecek Aimee Lou Wood da var. Akira Kurosawa’nın torunu Ko Kurosawa yapımcılar arasında yer alırken, The Favourite’ın Oscar adayı tasarımcısı Fiona Crombie ise kostümlere imza atacak.

İsmi Living olarak duyurulan, 1952 İngiltere’sini mesken tutacak film; II. Dünya Savaşı sonrasında, bürokrasi çarkının küçük bir dişlisi olan kıdemli devlet memuru William’a odaklanacak. Bitmek bilmeyen evrak işleri arasında kaybolan karakterimiz, ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenir ve monoton görünen yaşamı ellerinden kayıp gitmeden önce, bir anlam arayışına başlar.

İlk iş olarak kendini Brighton gecelerine atan William, arkadaşı olan bohem bir yazarla birlikte hovardalık yapmaya başlar. Londra’ya döndüğünde, günlerce aile ve iş yükümlülüklerini görmezden gelir. Kısa süre sonra dikkatini ofisinde çalışan iş arkadaşı Margaret çeker. Genç kadın ona yaşamanın, nefes almanın ne anlama geldiğini; şimdiye kadar neleri ıskalamış olabileceğini öğretir. Arkadaşlıkları ilerledikçe, ölümlü olmanın yüküyle yüzleşmenin bir yolunu bulur. Doğu Londra’nın fakir bir bölgesindeki çocuklar için mütevazı, çok gecikmiş bir girişimi her şeye rağmen, son bir yüce çaba ile gerçekleştirmek adına tüm deneyimini kullanacaktır.

Çekimlere ilkbahar aylarında başlanması beklenen proje için, Kazuo Ishiguro şunları söylüyor: “Hayatımıza anlam ve tatmin getirmenin her birimizin sorumluluğu olduğunu gösteren bir öykü bu. Her şeye rağmen, yaşadığımız hayatlarla gurur duymanın, mutlu olmanın bir yolunu bulmaya çalışmalıyız. Bu hikâyenin, her gün masalara ve ekranlara bağlı olarak uzun saatler geçirmek zorunda kalan çoğumuza hitap edeceğine; dahası bu COVID çağında, bireysel katkılarımızın daha büyük resimde ne anlamlara gelebileceğini görmemizi sağlayabileceğine inanıyorum.” Kendisinin yetenekli ellerinin değmesiyle nasıl bir sonuç çıkacak, bizler de merakla bekliyoruz.

Yazı: Merdan Çaba Geçer