Lætitia Sadier, Congulus ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler, Şevval Öztemur, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Lætitia Sadier, kabul edilemez olanı iyileştirmeye dair bir parça fısıldıyor. Congulus’tan 70’lerin space rock geleneklerine 9/8’lik bir yorum. Jane Weaver, prodüktör John Parish’le ortaklaştığı yeni albümünden ilk tekliyle aramızda. 

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.

TEKLİ: Lætitia Sadier – Panser L’inacceptable
(Duophonic Super 45s)

Batmaktaki güneşin deniz üzerine çizdiği aydınlık yol, rüzgârda salınan buğdaylar, toprağın yumuşaklığı… Hissettiniz mi? İşte size, kapalı mekânlara tıkıldığımız şehir atmosferinden bir süreliğine kopup, evrende akmakta olan zamanla, yaşamla, doğayla aynı frekansta titreşme, uyumlanma, gevşeme ihtiyacınızı karşılamak için başvurabileceğiniz bir yer. Stereolab kurucusu ve vokalisti Lætitia Sadier’in 23 Şubat’ta yayımlanacak Rooting For Love adlı solo albümünden fırlattığı bu ikinci tadımlık; Türkçede “kabul edilemez olanı iyileştirmek” anlamına geliyor. Kuzey Londra’daki Highgate Mezarlığı ve türlü sahilleri mesken tutan harika videoda Lætitia Sadier, görsel-işitsel sanatçı Christopher Thomas Allen ile çalışmış.

TEKLİ: IDLES – Gift Horse
(Partisan Records / GRGDN Müzik)

Yaklaşan IDLES albümü TANGK’ten üçüncü tadımlık, grubun imza sound’una en yakın duyulanı. Distort bas yürüyüşü ile ciğerleri titreten “Gift Horse”, ilk dinlemenin ardından “ooo”ları uzatacağınız tek cümlelik nakaratı “Look at him gooo!” ile dilinizde kalmaya devam ediyor. David Helman yönetmenliğinde çekilen klip burada, yeni IDLES albümü ise 16 Şubat’ta aramızda.

TEKLİ: Glas – Midnight Fay
(hfn music)

Kopenhaglı müzisyenler Lisbet Fritze ve Louise Foo’nun Giana Factory sonrası yeni güç birliği Glas, düş ve gerçeklik arasında geçişli bir tekliyle aramızda. (Fritze’yi Trentemøller kayıtlarından da tanımanız olası.) Mart ortasında yayımlanacak ilk albümden dinlemeye açılan ikinci tekli “Midnight Fay”, kabarıp sönümlenen synth dokuları ve soğuk vokalleriyle bir pop-noir havası estiriyor. 

TEKLİ: Faye Webster & Lil Yacthy – Lego Ring
(Secretly Canadian)

Yeni albümü Underdresssed At The Symphony için 1 Mart’a tarih veren Webster video oyunlarına ve LEGO’ya olan sevgisini şarkılaştırmış. Lil Yachty ile yaptığı iş birliği bazı hayranlarını şaşırtmışsa da ikili, okul yıllarından beri arkadaşmış. Söz yazımında her zaman daha derin konuları esprili ve kendini çok ciddiye almayan bir tavırla ele alan müzisyen, yeni teklisi hakkında “Bu albümde çoktan çok şey söyledim ve her zaman derin olmam gerekmiyor. Oturup, gerçekten istediğim kristal LEGO’dan yapılmış bu yüzük hakkında şarkı söyleyebilirim” diyor. 

TEKLİ: Ty Segall – My Best Friend
(Drag City Inc.)

Ty Segall’ın başta köpekleri Fanny ve Herman olmak üzere yeryüzündeki tüm dachshundlara bir aşk mektubu niteliğindeki klibinde, LA’deki manzaralı evine de davet ediliyoruz. Duayen prodüktör Cooper Crain ile çalıştığı, yoldaki albümü Three Bells’ten paylaşılan teklide, müzisyenin tiz vokal ve armonileri, senkoplu rifflerine çarpıyor. Garip ahenk ve deseninde zevkle kaybolduğumuz parça, güne cızır cızır bir başlangıç yapmak için iyi bir seçim. 

ALBÜM: Bill Ryder-Jones – lechyd Da
(Domino)

Galcede “sağlıklı olmak” anlamına gelen lechyd Da melankolik, biraz yalnız, yaşam içerisinde kaybolmuş ve iyileşme peşinde olan bir insanın günlüğünün sayfalarını çeviriyormuş gibi hissettiriyor. Albümü yapmak Bill Ryder-Jones’u da rahatlatmış olacak ki kendisi bunu “Hayatta yaşanan her şeye rağmen bana büyük bir mutluluk getirdi. İnsanlar kayıt yapmanın rahatlatıcı bir şey olup olmadığını sorduğunda, buna her zaman karşı çıktım ama gerçekten öyle olduğunu kabul etmem gerekir.” cümleleriyle itiraf ediyor. Hayatın en karanlık anlarının aşılamaz göründüğü noktadan umutsuzluğu söndürmeye doğru 48 dakikalık bir yürüyüş mesafesi gösteren albüm de hepimize şifa olsun.  

TEKLİ: Deniz Mahir Kartal – Narmonic
(Gülbaba Records)

“Gündelik yaşamın yoğunluğundan biraz olsun uzaklaşmak için tasarlanmış; iç dünyamızdaki karmaşanın dengeli bir düzleme gelmesine ve harmonize olmasına yardımcı olmasını amaçlayan bir zaman aralığı.” Deniz Mahir Kartal, yeni teklisi “Narmonic”i bu sözlerle tanımlıyor. KafaNar II adlı albümün işaret fişeği görevini de gören ”Narmonic”, house beatleri üzerine yöresel melodi ve seslerin akışkan bir şekilde serpildiği, eklektik bir dans parçası.

TEKLİ: Selin Sümbültepe – Çocukluğuma
(Sumbul Records)

“Çocukluğuma”nın burun direklerini sızım sızım sızlatacağını yazmayı düşünürken gördük ki aynı histeymişiz Selin’le; o da “Özlemdir sızlayan burnun direği.” demiş şarkısını anlatırken. Bazen nefesimiz daralır kederden; maruz kaldığımız haksızlıkların, kırgınlıklarımızın acısıyla çocukluğumuzdaki masumiyeti ararız; şanslıysak, büyürken bize o saf güveni verebilmiş anne babamızın kollarına ya da anılarına sığınırız. Selin Sümbültepe dinleyicileri bu parçaya aşina aslında; hikâye dokuz yıl öncesine dayanıyor. Alaa Wardi bestesinin bir kısmına Selin’in yazdığı Türkçe sözlerle yeni bir duygu kazanan şarkı, Cenk Erdoğan ve Alp Ersönmez’in de katkılarıyla vücut bulmuş. Dağhan İş’in çektiği klibinde ise Selin’in çocukluğuyla tanışıyor; 6 Şubat’ta yitirdiğimiz anne babasının gülüşlerine sığınıyoruz hep birlikte. “Susar bir yanım derdinden. Bu kapkara olmuş kalplerden kaçamam ki.” desek de bazen, kaçabiliriz. Bu dünyadan gelip geçmiş güzel ruhların sevgisini kalbimizde taşıyarak, onu yanı başımızdakilere yansıtarak yapabiliriz. Kapak görselindeki çocuk Selin’in güzel yüzüne öylece bakarak ya da.

TEKLİ: Four Tet – Loved
(Text Records)

Kapsadığı hipnotik, ruhani atmosferde gevşek adımlarla gezintiye çıkaran “Loved”, yakında kavuşacağımız Four Tet albümüne açılan kapının ilk kilidini söküyor. Kieran Hebden, kendi etiketi Text Records’tan paylaştığı; zarif, elektronik ritimler üzerine inşa ettiği parçayla duyguları harekete geçiriyor. 

ALBÜM: Can Kazaz – ve Gök
(Universal Music Türkiye)

Yollar ve Su ve Toprak ve Gök… Can Kazaz, şarkılarını elementlerin hissiyle eşleştirdiği koleksiyonlarda toplamaya devam ediyor. Kök salmak ya da salamamak, kaçmak ya da kalmak, bazen bir solucan gibi yaşamak, bahar gelince yerin yüzüne çıkmak ve dahasıyla ilgilendiği toprak, yerini havaya bırakıyor bu defa. Rüzgâra karşı uçmak ya da uçamamak, göklere dokunmak, kafadaki bulutlar etrafında dönüyor yeni albüm. “Kalbim yanıyor, ismini her kimden işitsem.” diye ateşi de harlıyor yer yer hava. Mehveş Hanım klasiği “Kaçsam Bırakıp” dışındaki tüm parçalar Can Kazaz’dan. Duygusu ağır; yankısı hafif, yumuşak, rahatlatıcı.

TEKLİ: The Black Crowes – Wanting and Waiting
(Silver Arrow Records)

90’ların ilk yarısında, 70’lerin güneyli rock stilini canlı tutan The Black Crowes, o yıllardan beri bir görünüp bir kayboldu. Vokalist Chris Robinson son dönemde kendi projesi Chris Robinson Brotherhood ile çok keyifli albümler yaptı. Grup, 15 yıl aradan sonra yeni şarkılar içeren 10. stüdyo albümü Happines Bastards’ın martta yayımlanacağı haberini ilk tekli “Wanting and Waiting” ile verdi. Evet, şarkı yeni bir öge içermeyen; tam anlamıyla klasik The Black Crowes performansı belki ama o işi de 40. yıllarında son derece pozitif bir enerji ve güzel gitar riffleriyle hakkıyla kotardıklarını söylemek gerek. 

TEKLİ: Barış Demirel – AÇ KAPIYI GİR İÇERİ
(Avrupa Müzik Yapım)

Geçtiğimiz yıl Sibel Alaş’ın 90’lar klasiği “Adam” için yaptığı cover’ı yayımlayan Barış Demirel, bu kez Özdemir Erdoğan’ın “Aç Kapıyı Gir İçeri”sine yeni bir nefes üflemiş. Bugüne dek çeşitli coverlar ve remikslerle farklı formlarda dinlediğimiz parçanın BD versiyonu; acele etmeyen, cool bir dans kesiti olmuş. Donuk vokallerle elektronik beatlerin buluşmasını, tesirli bir trompet solosuyla taçlandırıyor finalinde.

ALBÜM: Nailah Hunter – Lovegaze
(Fat Possum Records)

Los Angeles’ta yerleşik arpist, vokalist ve şarkı yazarı Nailah Hunter, enstrümanının potansiyelini araştırırken; yaygın olan meditatif buluşların aksine, gölgeleri takip ediyor. Karanlık, sisli, puslu tınıların, gizemli olanın izini sürüyor. Elektronik dokular ve Hunter’ın hisli vokalleriyle zenginleşen bu müzik; devamlı evrim geçiren, elindeki malzemeyi cömertçe değerlendiren tavrıyla hipnotize ediyor. 

TEKLİ: Loose Buttons – I Saw Jon Hamm at the Beach
(Bağımsız)

Bazı şarkılar da güneşli bir günde sahilde yürürken gördüğünüz bir ünlüyle ilgili olabilir. New York çıkışlı Loose Buttons’ın, dinlerken pozitif enerjisini geçiren yeni teklisi, vokalist Eric Nizgretsky’nin oyuncu Jon Hamm’i bir gün sahilde görmesiyle ortaya çıkmış. Hamm’in büyük hayranı olan müzisyen için normalde “ideal erkeğin sembolü” (?!) olarak kabul ettiği oyuncuyu, kalan herkes gibi ailesiyle eğlenirken görmek hayat değiştirici olmuş. İdeallerimizin bizden çok uzakta olmadığını görmek, hem kafa karıştırıcı hem rahatlatıcı olabilir; Loose Buttons gibi yaratıcıysanız, işin içinden bir şarkı bile çıkabilir. 

TEKLİ: Nova Norda – Aşka Çarem Yok
(Bağımsız)

Âdeta müzisyenin dilinden istemsizce dökülen bir tekerleme gibi başlayan “Aşka Çarem Yok”, inadına aşk diye bağırıyor. Nova Norda’nın kendini rock sularına belki de hiç olmadığı kadar çok bıraktığı parça, 12 Ocak’ta vizyona giren 3391 Kilometre filmi için özel olarak yazılmış. Sorgulamadan, pişman olmadan, düşe kalka âşık olmaya dair söyleyecek çok şeyi olan tekli daha bitmeden, geri dönüşü olmayan bir hikâyenin içinde buluyoruz kendimizi.

TEKLİ: Congulus – İskeletin Düğün Halayı
(Bağımsız)

Cihan Önder, Fatih Can Oklay ve Tayfun Gür’den oluşan Congulus, 70’lerin space rock geleneklerine 9/8’lik bir yorum getiriyor. Baş döndürücü bir ayini andırıyor “İskeletin Düğün Halayı”. Anadolu’nun müzikal mirasına saygı duruşunda bulunurken gözünü fezaya diken üçlü, 2024’te yeni bir albüm de yayımlayacak. 

TEKLİ: The Smile – Friend of a Friend
(XL Recordings)

The Smile’in ikinci albümü için gün sayarken; çok nazik, neredeyse kırılgan bir tekli sürprizi. London Contemporary Orchestra’nın yaylılarıyla ve Robert Stillman’ın saksafonuyla derinleşen parça, piyano-davul-vokal üçlüsüyle daha sade hâlinde kaldığında da inceliğinden hiçbir şey eksilmiyor. Albüme bir de Radiohead’in önceden de iş birliği yaptığı Paul Thomas Anderson’ın yönetmen koltuğunda olduğu, kayıt sürecinden görüntüler içeren Wall of Eyes, On Film’in eşlik edeceğini hatırlatmış olalım. 

TEKLİ: STRFKR – Together Forever
(Polyvinyl Record)

Portland, Oregon çıkışlı STRFKR; canlandırıcı, psikedelik, iyileştirici elektronik ritimler, neon tonlarla dolu bir parçayla çıkageldi. Önümüzdeki haftalarda yayımlanacak Parallel Realms albümünden yeni bir sesleniş kendisi. Josh Hodges, bunun daha önceki birkaç albümde de değerlendirmeyi düşündüklerş eski bir parça olduğunu ama şu âna kadar pek doğru hissettirmediğini, Chris Coady’nin miksajıyla paylaşmaya hazır hâle geldiğini söylemiş. Connor Martin imzalı görsel eşlikçisi de şurada

TEKLİ: MGMT – Nothing to Declare
(Mom+Pop)

Beklenen albümleri Loss of Lifetan masal gibi bir tekliyle gelen Ben Goldwasser – Andrew VanWyngarden ikilisi, sade bir akustik gitar tıngırtısı üzerine temellendirdikleri oyunlu aranjmanlar, tuhaf doku ve seslerle gittikçe genişleyen bir parça bestelemiş. Sözleri ve tüm şiirsel nezaketiyle kimseye verilecek bir hesap olmadığını, herkesin kendi yolunun yolcusu olduğunu bildiren şarkının zarif klibi, doğuştan kolları olmayan sosyal medya kişiliği Inga Petry’nin canlandırdığı karakterin Louvre’daki “Milo Venüsü” heykelini de görmeye gittiği Paris seyahatini işliyor.

TEKLİ: Susanne Sundfør – Alex sketch three

Nazik aranjmanlara bilgece eşlik eden soul esintili berrak vokallerin sesi, Norveçli müzisyen Susanne Sundfør, bu kez bir kısa film için beste yapmış. Başrollerini Emma D’Arcy ve Archie Madekwe’nin paylaştığı Alex Lawther imzalı For People In Trouble’dan kesitleri kolajlayan bir klip eşliğinde yayımlanan “Alex sketch three”, gitar telleri üzerinde uçuşan bir perinin şarkısı sanki. Sundfør’un alametifarikası olan, mesafeyi çok fazla azaltıp asla tedirgin etmemekteki o sıcak, sabırlı yakınlığı buram buram hissettiriyor yine. 

TEKLİ: The Black Keys – Beautiful People (Stay High)
(Nonesuch Records)

The Black Keys, Ohio Players adlı düetlerden oluşan albümü için 5 Nisan’a randevu verdi. Koleksiyonun parti atmosferine dair ipucu veren ilk teklisi “Beautiful People”, vintage efektli lirik klibiyle birlikte aramızda. Beck ve Dan The Automator gibi ortakların katılımıyla lezzetlenen parçaya dair Patrick Carney, tek niyetlerinin eğlenceli bir şeyler yapmak olduğu yorumunu yapmış. 60’ların dans partilerine götürüyor “Beautiful People”.

EP: @ – Are You There God? It’s Me, @
(Carpark)

Evet evet, Margaret’lı filme gönderme var. Zira ergenlik döneminin keşif arzusunu üzerine giyen bir albüm bu. Victoria Rose ve Stone Filipczak ikilisi @’in kompleks düzenlemeler, değişken ritimlerle inşa ettiği koca bir oyun parkındayız. Sesler arasında savruluyor, müzikle beraber büyüyoruz.

TEKLİ: Ben Frost – The River of Light and Radiation
(Mute)

Dinleyeni yutan; detaylı, minimalist elektronik ses yapılarıyla girdaba çeken Avustralyalı besteci ve prodüktör Ben Frost, Dark ve Raised by Wolves gibi diziler için yaptığı müzikler ve Richard Mosse ile hayat verdiği Broken Spectre projesinin ardından yeni bir albüm için geri sayımda. 1 Mart’a tarihlenen Scope Neglect, yedi yılın ardından dinleyeceğimiz ilk Ben Frost albümü olacak. “The River of Light and Radiation”, kesik vuruşları ve Car Bomb üyesi Greg Kubacki’nin yüksek tansiyonlu gitar riffleriyle zaman-mekân kırılmaları yaşatıyor.

ALBÜM: Bruiser Wolf – My Story Got Stories
(Fake Shore Drive / Bruiser Brigade Records)

En sıra dışı yazım stillerinden birine sahip Detroitli rapçinin, prodüktörlüğünü Raphy, Andrew Barber ve Danny Brown’un üstlendiği son albümü; Harry Fraud, Ejay Beatz, Greg Zola ve SKYWLKR gibi isimlerin de dokunuşlarını içeriyor. Karakteristik sample’lar ve dokusu güçlü enstrümanlar eşliğindeki her bir parçası birbirinden can alıcı komiklikte punchline’lar barındırmakta. Kalıp dışı bir prodüksiyon, farklı ve muzip beatler eşliğinde Bruiser’ın sanki mütemadiyen hayretler içindeymiş gibi naif bir tonda icra ettiği dizelerin biçimi sade, içeriği ise bir o kadar çarpıcı ve etkili. Flow’u işiteni hızla dünyasına katıp, albümün eklektik atmosferini hepten güçlendiriyor. 

TEKLİ: Gustaf – Starting and Staring 
(Royal Mountain Records)

Brooklyn merkezli art punk beşlisinin 5 Nisan’da beklenen ikinci stüdyo albümü Package Pt. 2’dan motorikliğiyle sarhoş eden ilk tekli. Doğrudan harekete geçiren esprili ve nevrotik içerikli parça, kısa sürede hareketlendirip kulak kurdu olma garantili. LCD Soundsystem’ın ilk günlerini akıllara getiren “Starting and Staring”in paranoya, sert bakışlar ve gittikçe yoğunlaşan psikedelik tripler içeren klibi de mutlaka izlenmeli.

ALBÜM: The Vaccines – Pick-Up Full Of Pink Carnations
(Thirty Tigers / Super Easy)

The Vaccines altıncı stüdyo albümünde akla takılan nakaratlar ve büyük festivallerde bağırarak söylendiğini kolayca hayal edebildiğimiz şarkılarıyla geri döndü. 2010’lu yılların başlarında çıkış yapan ve hızla spot ışıklarını üzerine çeken grup, o yıllardaki post punk stilini yıllar içinde, eğlenceli ve dans ettiren ama akılda kalıcılığı az, birbirine benzeyen parçalardan oluşan bir türe dönüştürmüştü. İsmini “American Pie” şarkısının yanlış hatırlanan bir sözünden alan yeni albüm de bunun bir uzantısı. Grup, gitarist Freddie Cowan’ın ayrılışından sonraki ilk uzunçalarda bir sound değişikliğine gitmemiş. Bir yenilik olmasa da beklediğimizi alıyoruz diyebiliriz. “The Dreamer”, şimdilik favorimiz. 

TEKLİ: Jane Weaver – Perfect Storm
(Fire Records)

Her albümünde başka kapıları yoklamayı, yeni ifade biçimlerinin peşine düşmeyi alışkanlık edinen İngiliz müzisyen Jane Weaver’a kapılıp gitmek her zaman büyük keyif. Love In Constant Spectacle adlı yeni uzunçaları için PJ Harvey iş birlikleriyle de tanınan John Parish ile ortaklaşmış olması da başlı başına heyecan sebebi elbet. Düşsel bir atmosfer yaratarak tanıdık figürlerin, anların tasvirini yapan ilk tekli “Perfect Storm”, dolambaçlı groove’uyla kana karışıyor.

TEKLİ: Hav Hav! & Lin Pesto – Arabama Bin
(Kare Müzikevi)

Şarkılarında güneşli gitar tınıları ve ayıltıcı ritimler eşliğinde günümüzün şehir insanlarına dair portreler çizen Hav Hav!, Lin Pesto’nun kurduğu rüya atmosferiyle bu kez, üzerinden zaman geçmiş bir aşkın öyküsüne davet ediyor. Ona dokunmayı özleyen, ondan gelen şarkıları dinleyemeyen, birlikte kaçıp gittikleri mutlu bir sona dair umudunu yitirmeyenlerin parçası bu. Kavuşma ânının nasıl olacağı konusunda iki taraf da anlaşmış: “Arabama bin, köprüye gidelim. Yıldızlar içinde, gizlice sevişelim.”

TEKLİ: Julia Holter – Spinning
(Domino)

Nakaratında “Lezzetli olan ve her şeyi bilen nedir?” diye sorduğu yeni teklisi “Spinning”de Julia Holter; flütler ve kalp atışlarının temposuna tutulduğu tekdüze ritmiyle esrarengiz bir hava ile çevreliyor dinleyeni. Altı dakikalık bir kaçamak, bir beyin fırtınası sanki. Prodüksiyonunu daha önceleri de iş birliği yaptığı Kenny Gilmore ile üstlendiği yeni albümü Something In The Room She Moves için 22 Mart’ı bekleyeceğiz.

TEKLİ: Remo Drive – Mercy
(Epitaph)

Aynı addaki dördüncü stüdyo albümlerinden paylaştıkları bir başka tekliyle radarlara geri giren Erik ve Stephen Paulson kardeşlerden hemen sadede gelen duygu ve yakarış yüklü bir şarkı. 2000’ler ortalarının folk etkili bağımsız tınısını yaşatırken elektriğe coşkuyu veren parçanın en az klibi kadar klasik sinema çağrışımlı bir atmosferi var.

TEKLİ: Ariana Grande – yes, and?
(Republic / UMG)

Çok da gıybete düşmeden biraz “dağınık” ve diğer ticari girişimlerine vakit ayırarak geçirdiği üç yılın ardından aniden bu tekliyle gündeme geldi Grande. Herhalde Beyoncé’nin verdiği motivasyonla alabildiğine kulüp enerjisinde bir marşla karşımızdaki şarkıcı eleştirenlerine “Ee n’olmuş yani?” minvalinde bir cevap veriyor. Madonna – “Vogue” vibe’ı epey güçlü parçanın çağdaş sanat müzesi içeriğinde büyülü bir enstalasyon resmettiği klibine hâlen denk gelmediyseniz hemen şurada.

TEKLİ: Kim Gordon – BYE BYE
(Matador Records)

2024’le birlikte, sıra yeni bir Kim Gordon albümüne geldi. Takvimler açılsın, 8 Mart işaretlensin. dinlemeye açılan ilk parça, albümün açılışını yapan “BYE BYE”. Gordon’ın spoken-word sayıklamaları, endüstriyel dokular ve sürükleyici bir kurguyla derinlik kazanıyor. Buradan izleyebileceğiniz klibinde de müzisyenin kızı Coco Gordon-Moore’u izliyoruz. Yönetmen koltuğunda da Red Hot Chili Peppers basçısı Flea’nin kızı olan fotoğrafçı Clara Balzary var.