Lambrini Girls, Destroyer ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal
Lambrini Girls, sesi köklemek isteyeceğiniz bir ilk albümle açtı seneyi. Destroyer, Dan’s Boogie adlı yeni koleksiyon için işaret fişeğini yaktı. Yalnayak’tan hüzünlü bir psikedeliye davet var.
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.

ALBÜM: Lambrini Girls – Who Let The Dogs Out
(City Slang)
Lambrini Girls’ün yeni albümü âdeta “nefes almaya kimin ihtiyacı var?” benzeri bir motto ile yazılmış. Açılış şarkısı “Bad Apple”da polis şiddetini eleştiren ve bizim adımıza da sinirini çıkaran solist Phoebe Lunny bir an bile durmuyor ve ses telleri için bir küçük endişeleniyoruz. Albüm baştan sona kadın düşmanlığı, homofobi, kapitalist sistem, patriyarka, polis teşkilatının yolsuzlukları ve vahşiliği gibi temaların eleştirilerinden daha kişisel meselelere doğru gidiyor. Lambrini Girls bağırıp gitarlarına yüklendikçe içimizin yağları eriyor. Solist ve gitarist Lunny ve basçı Lilly Macieira ikilisinden oluşan grubun debut albümü yüksek sesli ve emin adımlarla giriyor punk sahnesine. Senenin ilk ayında çoktan pas geçilmemesi gereken bir güzellikle karşı karşıyayız, bizden söylemesi.
TEKLİ: clipping. – Change the Channel
(Sub Pop Records)
Avant-rap üçlüsü Daveed Diggs, Jonathan Snipes ve William Hutson’ın eli kulağındaki 20 parçalık cyberpunk albümü Dead Channel Sky’dan buyurdukları üçüncü tekli. Tek elden bir The Prodigy övmesi olduğuna hiç şüphe yok: Süresi yetmez ama yine de tadında biter. Hutson ve Snipes breakbeat techno elementleri üzerinden progresif hassasiyetlerine iyicene eğilirken Diggs ise fast-rap hünerlerini yine konuşturmuş.
TEKLİ: Everything is Recorded – Swamp Dream #3
(XL Recordings / GRGDN Müzik)
XL Recordings’in kurucusu ve prodüktörü Richard Russell’ın kolektif ve üretken vizyonunun meyvesi Everything is Recorded’in 28 Şubat’a tarihlenen albümünden bir tekli daha. “Swamp Dream #3”ye Londralı avangart üçlü mary in the junkyard eşlik ediyor. Deneysel seslere dokunan parça, piyano ve yaylıların zaman zaman merkeze geçtiği, girift yapısıyla hem ürkütücü hem bir histerik neşe taşıyor. Parçanın gerçeküstü dünyasına eşlikçi Ed Morris’in elinden çıkma videosu burada.

TEKLİ: dok – ELEKTRONOPUS
(Ses Deposu)
Uzun yıllardır farklı disiplinlerde üreten pek çok grup ve müzisyenle çalışan ses mühendisi Berkant ‘dok’ Kılıçkap, kendi prodüksiyonlarından oluşan bir EP için geri sayımı başlattı. BENG adını verdiği dört parçalık koleksiyonu 24 Ocak’ta dinlemeye açacak olan dok’un iştah açıcı olarak paylaştığı ilk parça “ELEKTRONOPUS”, girift ve incelikli bir kompozisyon. Çok katmanlı bir yapıyla inşa ettiği üç buçuk dakikaya yakın akışında elektronik müziğin farklı köşelerinden izlerle bir bütünlük yaratıyor. Teklinin kapak tasarımını da yapan Özgür Doğan’ın kurgusuyla hayat bulan video eşlikçisi de burada.
TEKLİ: Divorce – Pill
(Gravity Records / Capitol)
“Pill”, beş dakikaya yayılan üç ayrı bölümüyle duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Aceleci ve titrek gitarlarıyla başlayan şarkı, yerini yalnız bir piyano baladına ve nihayetinde alt-country etkili steel gitar cennetine bırakıyor. Parça, yeni bir ilişkinin heyecanını anlatırken, diğer yandan uzun mesafeli bir ilişkinin karmaşasını ve bir şehre yabancı olmanın getirdiği içsel çelişkileri yansıtıyor. İlk albümü Drive to Goldenhammer için gün sayan grubun vokalisti Tiger Cohen-Towell, kendisi kişisel bir hikâye olan parça için “Şarkının üç kısmı da kuir deneyimimin farklı gerçekliklerini ayrı ayrı anlatıyor” diye belirtmiş.
TEKLİ: Rose City Band – Radio Song
(Thrill Jockey)
Bir müzisyenin birçok farklı projede yer alması normal. Ama hepsinden yüksek verim almak da çok kolay değil. Son 20 yılda önce Wooden Shjips ardından Moon Duo ile psikedelik rock türüne önemli eserler kazandıran gitarist Ripley Johnson’ın atıldığı başka bir macera olan Rose City Band yeni albüm Sol Y Sombra’yı duyurdu ve ilk tekli de “Radio Song” adıyla geldi. Pedal steel katkısıyla diğer işlerine göre daha country rock’a göz kırpan şarkı Johnson’ın genel groove’larından çok da uzaklara gitmiyor aslında. Belki 10 sene önce yayımlansa daha ilgi çekebilirdi gibi gelse de ardında saygıdeğer bir külliyat olan bu müzisyenden ortalama üstü bir kalite bekleyebiliriz. İyi bir yol albümü geliyor sanki.

ALBÜM: Brigid Mae Power – Songs For You
(BMP)
İrlandalı müzisyen Brigid Mae Power yeni albümü Songs For You’yu cover versiyonlara ayırmış. Bir önceki albümünde bir Tim Buckley yorumuyla bunu ipuçlarını veren Power; Roy Orbison, Neil Young, Cass McCombs, Bert Jansch gibi işinin ehli isimlerin şarkılarının yanı sıra bir de Television coverlıyor. Şarkılar hayatta olmayan babasının ona küçükken çaldıklarından seçilmiş. Bu da şarkılarla daha derin bir duygusal bağ kurabilmesini ve eforsuz şekilde çalıp söyleyebilmesini sağlamış. Ayrıca Ceramic Dog’dan bildiğimiz, sevdiğimiz basçı ve prodüktör Shahzad Ismaily de katkılarını sunmuş albüme. Soğuk havalarda evdeki huzur katsayınızı yukarı çekebilecek bir çalışma.
TEKLİ: Damon Locks – Holding the Dawn in Place (Beyond pt.2)
(International Anthem)
Damon Locks’ın caz geleneğinden getirdiği tecrübeyle Siyah özgürleşmesinin ruhunu taşıyan sample tabanlı ses manipülasyonları, yer yer karanlık punk esintileri ve spoken word’ün hipnotik doğasının birleşiminden koca bir heyecan dalgası doğuyor şu sıralar. Parçanın, sivil haklar hareketi döneminden görüntüleri derleyen, Rob Shaw imzalı bir klibi de var. Cümlesini iyi yönlü dönüşümlere yol açmak için kullanan insanların taleplerini sıralayacak yeni albüm List of Demands; Ben LaMar Gay, Macie Stewart, Krista Franklin gibi harika konuk katkıları içeriyor. 31 Ocak’ı merakla bekliyoruz.
TEKLİ: Squid – Building 650
(Warp Records)
Öncelikle ocak ayının sonunu getirmeyi siz de bizim kadar zor buluyorsanız motivasyonunu arttıracak bir haberle başlayalım: Yeni Squid albümü Cowards, 7 Şubat’ta yayında. Albümden paylaşılan ikinci tekli “Building 650” taptaze bir gitar yürüyüşüyle açılıyor ve beklenmedik bir köşeden çıkagelen yaylılarla zenginleşiyor. Davulcu ve solist Ollie Judge parçayı 2022’deki ilk Tokyo ziyaretlerinden ilhamla, Japonya’nın kendi evlerinden ne kadar farklı olduğundan etkilenerek yazmış. Şarkının sözleri Judge’ın uçuş esnasında okuduğu In The Miso Soup romanından ve Lost In Translation filminden ilhamla ortaya çıkmış. Gezilerinde hissettiği yabancılık, yer yer tekinsizlik ve yalnızlık hissini grubun ses evreninden uzaklaşmadan yeni bir yaklaşımla besteye dökmüşler. Klibi de hemen burada.

TEKLİ: PUP – Paranoid
(Rise Records / BMG)
Torontolu punk dörtlüsü PUP, son albümü THE UNRAVELING OF THE PUPTHEBAND’den beri süregelen üç yıllık sessizliği bozuyor. John Congleton’ın prodüksiyonuyla şekillenen parça, PUP’ın cüretli enerjisi ile hassas yapısını bütünlüyor. Grubun alametifarikası hâline gelen patlayıcı melodileri ve Stefan Babcock’un çiğ vokalleri kolektif bir paranoya hissi yaşatırken aynı zamanda kişisel mücadelelerinin dışavurumuna dönüşüyor. İngiltere ve Avrupa turu haberiyle paylaştıkları parça yeni bir albümün habercisi mi, beklemekteyiz.
TEKLİ: Destroyer – Bologna (feat. Fiver)
(Merge)
Şaka maka Kanadalı müzisyen Dan Bejar’ın başı çektiği Destroyer’In kariyeri 30. yılına girdi. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini bazen böyle haberler suratınıza çarptığında daha net hissediyorsunuz. Indie rock müziğin özellikle son 20 yıldaki zafer anlarında yer almayı başarmış ama hiç bir zaman da hakettiği popülariteye kavuşamamış bir grup oldu Destroyer. Yeni albüm Dan’s Boogie 28 Mart’ta geliyor. İlk tekli “Bologna”, usta işi ritimleri ve 80’ler soslu trip-hop havasıyla, tüm zamanları kapsayan Destroyer sounduna yakışıyor. Fiver ismiyle müzik yapan Simone Schmidt’in de vokal katkıları da şarkıyı yükseltiyor.
TEKLİ: Yalnayak – Ah Hayat
(Bağımsız)
Adını Nazım Hikmet’in bir şiirinden alan Yalnayak, 4 parçalık yeni EP’lerinin ilk tadımına davet ediyor. “Ah Hayat” onlardan alışık olduğumuz oryantal psikedelik atmosferinin içinde hüzünlü şeyler anlatıyor. İlişkilerden yaralı olan hikâyesi “Estim estim yoruldum. Köşelere savruldum. Kaçtım sandım uzaklara yine sen de duruldum. Ah hayat zaten yalan.” diyor. Söz ve müziği gruba ait olan parçanın mastering işlemleri ise Salih Gaferoğlu imzalı.

ALBÜM: Skinner – New Wave Vaudeville
(Faction Records)
Gunge (2021), Commandeer Trainwreck (2022) ve Geek Punk (2024) EP’leri ardından baş gösteren ilk uzunçalarıyla listemize almadan edemediğimiz Skinner, Dublin menşeli multi-enstrumentalist ve prodüktör Aaron Corcoran’ın liderliğinde bir proje. Vokallerde gözlemci sözlerini yarı spoken word, yarı slogan formatında döşediği New Wave Vaudevillain, 70’ler ve 80’lerin New York’uyla özdeşleşen No Wave akımından ve bunun karakteristiklerinden fazlasıyla beslendiğini hiç gizlemiyor. Buna rağmen fazlasıyla dans odaklı olup süresince akla sıkla “indie sleaze” tamlamasını getiren işte sıkça kullanılan bongo ritimleri kulakları tazeliyor, çılgın saksafon cümleleri ise kanı kaynatıyor. Hayatın gündelik engelleri içinde farklı ve özgün kalabilmenin değerini pekiştiren eğlenceli bir kayıt.
TEKLİ: kim ki o – If They Come For You
(Bağımsız)
kim ki o, son albümü Zan’ı Fransa merkezli Lentonia Records aracılığıyla yayımladığında takvimler Kasım 2017’yi gösteriyordu. Yani yaklaşık yedi yıldır gözümüz yollardaydı. Bir süredir hazırlıkları devam eden yeni kim ki o albümünden ilk sesler; hâliyle bir eski dostla yeniden kucaklaşma heyecanı yaşatıyor. Berna’nın vurgulu bas yürüyüşleri, Ekin’in hem dolgun hem kırılgan tınlayan synth blokları ve her birimize seslenen bir mantra ile dinleyeni sarıp sarmalıyor parça. Sonik dünyası genişledikçe hafifleten bir etkiye sahip.
TEKLİ: DARKSIDE – SNC
(Matador / GRGDN Müzik)
Üçüncü albüm kayıtlarında aralarına davulcu Tlacael Espaza’yı da alan Nicolás Jaar ve Dave Harrington, farklı on yılların müzikal tavırlarıyla çeşnilendirilmiş, enerjisi yüksek ama kafası dolu bir tadımlıkla karşımızda. 28 Şubat’ta yayımlanacak Nothing başlıklı yeni koleksiyonun meselesini güzelce özetleyen bir şarkı “SNC”: Ekolojik kriz karşısındaki eylemsizlik, Filistin ve benzeri ülkelerin maruz bırakıldığı şiddet döngüleri, siyasi ikiyüzlülük… Neden hiçbir şey değişmiyor?

TEKLİ: Serpentwithfeet – WRITHING IN THE WIND
(Secretly Canadian)
Brooklyn çıkışlı serpentwithfeet geçtiğimiz yıl yayımladığı GRIP albümünün devamı niteliğinde olacak yeni koleksiyonunu duyurdu. GRIP SEQUEL “özlem duyanlar” içinmiş. Bu hissi bulaştıracak yeni teklisi “WRITHING IN THE WIND” arzulu piyanosu ve atan kalbiyle bu işin başında. Parça için “Bir âşığın yalvarma sesi. Hata yaptığını biliyor ama umutsuzca ikinci bir şans istiyor.” yorumunu yapan müzisyenin kendisinin yönettiği klip de burada.
TEKLİ: Joy Crookes – Pass The Salt (feat. Vince Staples)
(Insanity Records / Sony Music)
2018’den bu yana gerçek hikâyeleri şarkılaştıran Güney Londralı müzisyen Joy Crookes, ilk uzunçaları Skin’in üzerinden geçen üç yılın ardından yeni seslerle aramızda. Vince Staples’ın da kendisine mikrofon başında eşlik ettiği “Pass The Salt”, kalın kalın baslarıyla kana karşıyor. Şarkının ilhamını da şu sözlerle özetlemiş Crooks: “‘Pass The Salt’, çok az tanıdığım bir kadına yazıldı. Bu kadın beni kıskanıp hakkımda dedikodular yaymaya başlamıştı. Şarkı, aslında müzikal olarak onunla yüzleşip, ‘Hadi bakalım, bir şey söylemek istiyorsan gelip yüzüme söyle’ demek gibi.'”
TEKLİ: Japanese Breakfast – Orlando In Love
(Dead Oceans)
2021’de yayımladığı şahane albümü Jubilee’nin ardından otobiyografisi Crying in H Mart’ın film uyarlamasının yolda olduğu haberleriyle gündemimiz olan Michelle Zauner, müzik üretirken kullandığı mahlası Japanese Breakfast ile yeni bir albüm için geri sayımı başlattı. Dead Oceans etiketi taşıyacak ve 21 Mart’ta yayımlanacak koleksiyonun ismi For Melancholy Brunettes (& sad women). Albümünün tutku olgusunu kurcaladığını ifade eden müzisyen, “Güneşe çok yakın uçuyordum ve böyle devam edersem öleceğimi fark ettim” sözleriyle temaya açıklık getiriyor. İlk tekli “Orlando In Love”ın lirik videosu da burada.

ALBÜM: Franz Ferdinand – The Human Fear
(Domino Recording / GRGDN Müzik)
Korkuların, endişelerin, bıkkınlıkların zamanında, Glasgow merkezli grup Franz Ferdinand bütün bu sorunlara iyimserliğiyle cevap veriyor. Bu sefer daha olgun ve daha az cüretkâr hâlde. Grubun altıncı albümü The Human Fear, akışında yer verdiği 11 şarkısıyla pozitif zevkleri Britpop etkisiyle sunuyor ama parçalarda onların erken yıllarıyla özdeşleşen punk coşkusunun belirgin bir kaybı var. Solist Alex Kapranos’un yaşamayı umursayan söz yazarlığı yerli yerinde olsa bile her şey olması gerekenden biraz fazla tatlı duyuluyor bu koleksiyonda.
TEKLİ: i.do.everything. – but i don’t exist
(M4NM)
Sampling tutkunu, psikanaliz meraklısı prodüktör i.do.everything, yerli hip hop kolektifi M4NM’in hayatımıza kattığı yeni seslerden. DJ Shadow ve DJ Premier gibi efsanelerden ilhamla müzik üretmeye başlayan i.do.everything, yakında yayımlayacağı albümünden ilk parçayı dinlemeye açtı. 90’lar trip-hop esintisi savuran tekli, akılda kalıcı groove’uyla dinleyiciyi avucunun içine alıyor. Devamı için meraklandıran bir tanışma olduğuna şüphe yok.
TEKLİ: Eiko Ishibashi – Coma
(Drag City)
Ryusuke Hamaguchi’nin son iki filmi Drive My Car ve Evil Does Not Exist’in soundtracklerini üstlenen Japon müzisyen Eiko Ishibashi, uzun bir arayı kapatacak Antigone adındaki solo albümünü 28 Mart’ta dünyaya açacak. “Coma” ise pop, caz, ambient hattındaki salınımını köklendiği coğrafyadan ezgilerle birleştiren, enstrümantasyonundaki zenginlik ve atmosfer yaratma becerisiyle ilgiyi her saniyesinde çekebilen, rüya uçuculuğunda bir tanışma merasimi.

TEKLİ: Blondshell – T&A
(Partisan Records / GRGDN Müzik)
Blondshell ismiyle ilk albümünde ilerlemek istediği müzik yolunu bulan Sabrina Teitelbaum’un yeni teklisinde artık yerini bulmuş birinin özgüveni var. Müzisyen yine gitar ağırlıklı bir beste ve üstleri zeki bir espri anlayışıyla örtülmüş karanlık sözlerden ibaret “T &A”i yazarken normalde tercih ettiğinden daha belirgin bir olay akışı olsun istemiş. Sürpriz sonla biten bir anlatı diyebiliriz. Şarkının ismi ise The Rolling Stones’un “tits and ass”i kısalttığı “Little T&A” isimli şarkısından geliyormuş ve Teitelbaum özellikle müzikte sıkıca belirlenmiş “erotik” ve “romantik” kategorilerinin sınırlarını biraz bulanıklaştırmak istemiş. Parçanın her karakterin kendine aşırı benzeyen köpeklerinin olduğu harikulade klibini de buraya bıraktık.
TEKLİ: The Waterboys – Hopper’s On Top
(Sun Records)
1980’lerde İskoçya’nın en popüler gruplarından olan The Waterboys, o zamanlardan beri düzenli olarak albüm çıkarmaya devam etti. Ancak Mike Scott’ın liderliğindeki ekibin bu işlerinin fanatik hayranları dışındaki insanlara dokunduğunu söylemek zor. Yeni şeyler de denedikleri, eskinin tekrarını da yaptıkları bu albümler her zaman orta karar yorumlar aldı. Belki daha az ve öz albüm yayımlama stratejisi daha iyi olabilirdi onlar için. 4 Nisan’a tarihlenen yeni albüm Life, Death and Dennis Hopper adından da anlayacağınız üzere ABD tarihini en egzantrik aktör ve yönetmenlerinden Dennis Hopper üzerine. Albümü farklı kılan ise Bruce Springsteen, Steve Earle, Fiona Apple ve Taylor Goldsmith gibi oldukça kalburüstü konuklara sahip olması. İlk tekli “Hopper’s on Top”, The Waterboys’un coşkun rock yaklaşımının tanıdık örneklerinden. 66 yaşındaki Scott’ın sesi hâlâ oldukça güçlü. Bir zamanlar adı U2 ile aynı nefeste anılan grubun bu konsept albümü bu sefer daha fazla ilgiyi hak edecek gibi duruyor.
TEKLİ: Panda Bear – Ferry Lady
(Domino Recording / GRGDN Müzik)
Geçtiğimiz ekim ayında paylaşılan Cindy Lee eşlikli “Defense”in ardından, yoldaki Panda Bear albümünden bir parça daha dinlemeye açıldı. “Ferry Lady” adını taşıyan tekli, müzisyenle özdeşleşen nazik ve oyuncu psikedelik pop salınımlarını yankılı trompetlerle koyultuyor. Animal Collective ekürisinin kadim dostu ve yaratıcı partneri Danny Perez’in ellerinden çıkan yapay zekâ destekli video klibi de burada.